26 Ekim 2025 Pazar

                   Görmediğin Emek Üzerine




Bir konser izlersin. Sahne ışıkları parlar, müzik yükselir, alkışlar çoğalır. Yarım saat, belki bir saat… sonra eve dönersin ve “Güzeldi” dersin. Ama sahnenin ardında kaç ay süren provalar, kaç kez çatlayan sesler, kaç gece uykusuz geçen saatler olduğunu bilmezsin.

Bir film izlersin. Hikâye akar, karakterler konuşur, müzik eşlik eder. Otuz dakika, belki bir saat… Ama o sahnelerin ardında kaç kişinin ter döktüğünü, bir repliğin kaç kez tekrarlandığını, ışığın açısını yakalamak için beklenen sabır dolu anları hiç düşünmezsin.

Bir yazı okursun. Belki üç dakikada bitirirsin. Oysa her cümlenin ardında yılların birikimi, defalarca okunan kitaplar, silinip yeniden yazılan paragraflar vardır. O yazı, bir düşüncenin damıtılmış hâlidir. Sen ise sadece “Güzelmiş” dersin.

Bir şiir, bir roman, bir karikatür… Sıradan görünür. “Ne var ki bunda?” dersin. Ama işte o sıradanlık, ustalığın en zor hâlidir. Kolay görünenin ardında en çok emek gizlidir.

Sanat, görünmeyeni görünür kılma işidir. Ne yazık ki çoğu zaman görünmeyen emeği de gözden kaçırırız. İzler, dinler, okur, sonra unuturuz. Sorgulamazsak sadece tüketiriz. Oysa sanat, tüketilmek için değil, hissedilmek için vardır. Her saniyesi emekle yoğrulmuş bir hayat parçasıdır.

Bir dahaki sefere bir konser izlediğinde, bir yazı okuduğunda, bir film bitirdiğinde… Dur. Düşün. O anın ardında kimler vardı? Kaç kişi sustu, kaç kişi yoruldu, kaç kişi inandı?

Çünkü sanat, sadece görünen değildir. Sanat, görünmeyeni görebilme cesaretidir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder