20 Eylül 2024 Cuma

 AKADEMİDE ERKEKLİK

GİZLİ İKTİDARIN YENİDEN İNŞASI

ERKEK MUHABBETLERİ, ERİL ESPRİLER VE HİYERARŞİK İLİŞKİLER




NEVİN BİLGİN

Toplumsal cinsiyete dayalı ayrımcılık birçok toplumda karşımıza çıkarken, bu ayrımcılığın türü ve şiddeti toplumdan topluma değişiklik göstermekte.

Toplumu oluşturan mikro yapılar olan kurumlar da bu ayrımcılığı farklı şekillerde yansıtmaktadır. 

Amerikalı Sosyolog Joan Acker’ın cinsiyetlendirilmiş örgütler kuramı, bu durumu derinlemesine ele alırken, özellikle akademi gibi yükseköğrenim kurumlarında erkekliğin inşa edilme süreçlerini anlamamıza katkı sağlamaktadır.

Acker’ın kuramı, kurumların erkek egemen bir norm üzerine inşa edildiğini savunur. Akademi, bilim yuvası olarak anılsa da, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinden muaf değildir. Erkek akademisyenler, fakültelerde, hem açık hem de örtük biçimlerde erkeklik söylemlerini yeniden üretirler. Bu söylemler, toplumsal cinsiyet normlarını pekiştiren gizli bir iktidar yapısı oluşturur. Kadın akademisyenler ise bu yapının içinde kendilerini dışlanmış ya da ikinci planda hissederler.



Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi akademisyenleri üzerinde yapılan araştırmasından elde edilen bulgular, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin akademide de köklü bir sorun olduğunu ortaya koymaktadır. Akademideki cinsiyetçilik, fakülte bazında farklı şekillerde ortaya çıkarken, cinsiyetçi davranışlar ve söylemler, kadın akademisyenler için ciddi engeller yaratırken, erkek akademisyenlerin bilinçli ya da bilinçsiz bir şekilde bu yapıları sürdürdüğü görülmektedir. Akademideki erkeklik inşası, günlük yaşamın bir parçası olan erkek muhabbetleri, eril espriler ve hiyerarşik ilişkiler üzerinden devam etmektedir.

Yozgat Örneği

Özellikle Türkiye gibi kültürel açıdan çeşitlilik gösteren toplumlarda, bu süreç daha karmaşık bir hal almaktadır. Yozgat gibi geleneksel değerlere sahip bölgelerde erkek akademisyenlerin erkeklik algıları, sünnet, askerlik, iş bulma ve evlilik gibi toplumsal ritüeller aracılığıyla yeniden şekillenmekte, bu pratikler, akademik alanda dahi hegemonik erkeklik anlayışını beslemektedir. 

Bilimsel Bilgi Üretimi de Cinsiyetli Yapıda

Acker’ın kuramında yer bulan sembolik cinsiyetçilik, erkek akademisyenlerin akademi içinde kadınlar üzerindeki iktidarlarını nasıl inşa ettiklerini ve toplumsal cinsiyet eşitsizliğini nasıl yeniden ürettiklerini açıklamaktadır. Akademi gibi yüksek eğitim kurumlarında, bilimsel bilgi üretiminin bile cinsiyetli bir yapıya bürünmesi, toplumsal cinsiyet eşitliğinin önündeki en büyük engellerden biridir.

Akademide erkeklik, sadece bir toplumsal cinsiyet kimliği değil, aynı zamanda iktidarın inşa edildiği ve yeniden üretildiği bir alan olarak karşımıza çıkmaktadır. Akademik ortamda erkeklik söylemlerinin, patriyarkal değerlerin (erkek otoritesine dayalı toplumsal örgütlenme)  ve cinsiyetçi yapının yeniden üretilmesi, toplumsal cinsiyet eşitliğine ulaşmayı zorlaştırmaktadır. Erkek akademisyenlerin, erkeklik söylemlerini yeniden üretmesi, bilimin tarafsız olduğu iddiasını çürütmekte ve toplumsal cinsiyet eşitsizliğini derinleştirmektedir.

Kaynakça

Altınoluk, Duygu. https://dergipark.org.tr/tr/pub/mjic/issue/43442/530155

Boran, Mehmet. https://dergipark.org.tr/tr/pub/usuifade/issue/76578/1156779

Kara, Oktay. https://dergipark.org.tr/tr/pub/moment/issue/62871/889328

Gedik, Esra, Çakır, Hülya, Coşkun Anıl, https://dergipark.org.tr/tr/pub/acusbd/issue/56184/747779


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder