29 Eylül 2025 Pazartesi

 SON CARİYELER: İMPARATORLUĞUN ÇÖKÜŞÜNDEN CUMHURİYET’E AKTARILAN HAREM KADINLARI


          fotoğraf: ekşişeyler


Nevin BİLGİN 

Osmanlı sarayında harem, herkes için ilgi çekici alanlardan birisiydi. Katı bir hiyerarşinin olduğu haremde e üstte Valide Sultan, onun altında haseki sultanlar, ardından kadın efendiler, gözde ve ikballer, en altta ise cariyeler yer alıyordu. Haremde görevler ve roller, titiz bir hiyerarşiyle belirlenmişti. 

Cariyeler yalnızca “hizmetçi” değil, eğitimden geçen, müzik, edebiyat ve güzel sanatlarda yetkinleşen, gerektiğinde saray protokolünde görev alan kadınlardı. Osmanlı'nın  çöküşüyle birlikte Vahdettin'in İstanbul'dan gemiyle bazı yakınlarıyla birlikte ayrılması sonucu haremdeki 400 kadar cariye de kendi kaderine terk edilmiş oldu. Ankara'da Mustafa Kemal Atatürk önderliğindeki TBMM'nin başarı kazanmasının ardından saltanatın 1922'de kalkmasıyla birlikte bu 400 cariye de cumhuriyet dönemine aktarılmış oldu. Peki bu cariyelere ne olmuştu? 

1922-1924 cariyelerin sessiz yılları

Osmanlı sisteminde cariyeler genellikle dokuz yıl hizmet ettikten sonra “çırak edilerek” yani azat edilerek özgür bırakılırdı. Bu sistem, onları dışarıdaki hayata hazırlamayı da amaçlıyordu. 

TBMM Milli Saraylar Daire Başkanlığı’nın yayımladığı “Osmanlı’da Harem ve Cariyelik” kitabında, beyaz cariyelerin dokuz, siyah cariyelerin yedi yılın sonunda azat edilmesi gerektiğine dair belgeler yer alır. Ancak İmparatorluğun yıkılış yılları bu sürecin düzenli işlemesini engelledi.



1918’de Sultan Mehmed Reşad’ın ölümüyle yerine Vahdettin geçti. Aynı yıl Birinci Dünya Savaşı kaybedildi, İstanbul işgal edildi. Ankara’da Milli Mücadele örgütlenirken, sarayın iç dünyasında da belirsizlik hüküm sürüyordu. Haremde kalan yaklaşık 400 kadın –çoğu 16-25 yaş aralığında genç cariyeler– geleceğin ne getireceğini merak ediyorlardı.

1922’de TBMM’nin gücü artarken saltanat kaldırıldı. Vahdettin ise bir İngiliz zırhlısına binerek İstanbul’dan ayrıldı. Oğlu Ertuğrul ve yakınlarıyla birlikte İngiltere’ye iltica etti. Geride kalan saray mensuplarının ise “düzenli şekilde tahliye edileceği” duyuruldu. Ancak Yıldız Sarayı’nda kalan yüzlerce cariye ve kalfa, bir gecede sistemin çöküşüne tanıklık ediyordu.

Saltanatın kaldırılması ile hilafetin lağvedildiği 1924 arasındaki iki yıl, harem kadınları açısından en belirsiz dönem oldu. Arşiv kayıtlarının sınırlı olması, bu dönemi tarihçiler için sis perdesiyle kaplamaktadır. Bilinenler şunlardır:

·Yaşlı ve hasta olanlar akrabalarının yanına gönderildi.

·Sarayda uzun süre hizmet etmiş kadınlar “emekli” edilerek serbest bırakıldı.

·Genç cariyeler çırak edilip azat edildi; kimileri zengin ailelere ya da üst düzey devlet adamlarına eş yapıldı. Çerkes kökenliler özellikle rağbet görüyordu.

           fotoğraf: ensonhaber

·Bazıları aileleri bulunana kadar han ve otellere yerleştirildi.

·Dış dünyayı bilmeyen, saray dışında hiç yaşamamış 15–16 yaşındaki cariyeler için bir “koruma sistemi” kurulması tartışıldıysa da uygulanamadı.

           fotoğraf: indigo

Akıbeti Bilinmeyen 250 Cariye

Kayıtlara göre son dönemde haremde 400’e yakın kadın yaşıyordu. Bunların yaklaşık 150’sinin akıbeti biliniyor: evlendirilenler, ailelerine dönenler, hatta tekke ve zaviyelere sığınanlar… Ancak 250 kadın hakkında hiçbir kesin kayıt yok.

Tarihçiler arasında çeşitli teoriler vardır:

·Kimilerinin köylerine geri gönderildiği,

·Avrupa kökenli cariyelerin ülkelerine döndüğü,

·Kimilerinin ise kimlik değiştirerek yeni bir hayata başladığı öne sürülüyor.

Bu belirsizlik, cariye kurumunun tarihten silinişinin aynı zamanda bir sessizlik perdesiyle örtüldüğünü de gösteriyor. 

Saraydan ayrılan birçok cariye, müzik, edebiyat ve güzel sanatlarda aldıkları eğitimle topluma entegre oldular. 

TBMM’nin Harem ve Cariyelik kitabında da belirtildiği gibi, saray cariyeleri “iyi eğitimli, güvenilir eş” olarak görülüyor; bu nedenle dönemin üst düzey devlet adamlarının eş seçiminde tercih ediliyordu.

Ancak dışarıya çıkan her cariye için hayat kolay değildi. Sarayın korunaklı dünyasında büyüyen kadınların bir kısmı, dışarıdaki hayata ayak uydurmakta zorlandı; geçim sıkıntısı çekti, kimi de yalnızlık ve yoksullukla mücadele etti.

Haremden çıkan kadınların bir kısmı 1950’lerde hatıralarını yazdı ya da sözlü anlatılarla yaşadıklarını aktardı. Ancak bu anılar parçalı ve kişisel olduğu için, büyük resmi görmek zordur. Yine de bu anlatılar, haremdeki ihtişamın arkasında, Cumhuriyet’in ilk yıllarında sessizce kaybolan bir kadınlar dünyasının varlığını gözler önüne seriyor.

Kaynakça: 

Osmanlı'da Harem ve Cariyelik, TBMM Milli Saraylar Daire Başkanlığı 


https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/


https://www.youtube.com/watch?v=XZM1r5nxgIs


https://www.academia.edu/86781736/Osmanl%C4%B1_da_harem_cariyeler


Şimşir, Nahide, Osmanlı'da Saray ve Harem


https://www.scribd.com/document/851180990/14-17-yy-Osmanl%C4%B1-Devlet-Yonetimini-Etkilemi%C5%9F-Baz%C4%B1-Saray-Kad%C4%B1nlar%C4%B1-Sinan-SEVER


https://cdn.istanbul.edu.tr/file/JTA6CLJ8T5/5A026F644973482A9B0207D453B9A985


https://www.hasascibasiahmetozdemir.com/urun/52/Harem-i-Humayun

https://indigodergisi.com/2015/12/aykiri-asklarin-kadinlari-cariyeler-ask-sevgi-tutku-padisah-harem-agasi/

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder