8 Kasım 2024 Cuma

 CUMHURİYET'İN BAŞKENTİNDEN "PAVYONLAR ŞEHRİNE" DOĞRU

ANKARA'NIN SON 50 YILLLIK YOLCULUĞU VE DÖNÜŞÜMÜ

HAVAALANINA BİLE RAYLI SİSTEMİ OLMAYAN BİR BAŞKENT

TOPLU KONUT YAPILAN YERLERE RAYLI SİSTEM YOK, UZAY ÇAĞINDA DOLMUŞLA TAŞIMA SİSTEMİ

ROMA DÖNEMİNDEN KALAN ESERLER BALGAT'TA NASIL KAYBOLDU

BALGAT ANTİK ROMA KALINTILARINA NE OLDU? 












NEVİN BİLGİN 

Ankara, bir zamanlar özgürlük ateşini yakan seymenlerin şehri, Cumhuriyet’in başkentiyken, demokrasi bu şehirle hayat bulurken, günümüzde "pavyonlarıyla" gündeme gelen bir şehre dönüştü. Son 50 yılda Ankara'ya baktığımızda kısa sürede nasıl bir dönüşüm yaşandığını da görmek mümkün. 




Pavyonların Gözalıcı Tabelaları

Bu şehirde Cumhuriyet, sadece siyasi bir rejim değil, yeni bi
r hayatın, bir umudun başlangıcı olarak anlam bulmuştu. Seymenlerin halkı selamladığı meydanlar, yeni bir geleceğin inşa edildiği binalar, çağdaşlaşmayı simgeleyen geniş bulvarlarla çevriliydi. Ancak bugün Ankara, o kimliğinden uzaklaşmış durumda. 

Sokaklarda seymenlerin gururlu duruşunu değil, pavyon tabelalarının göz alıcı, ama bir o kadar hüzünlü parıltısını görüyoruz. Bir şehir nasıl bu kadar kökten değişti? Ankara, neden kendi ruhuna yabancılaştı?

Bu dönüşümde, son 50 yılın ihmalleri ve plansızlıklarının büyük bir rol oynadığını görmek mümkün. 


Ankara Kalesi, Bentderesi'ndeki Genelevin yıkılmasının ardından


Havaalanına Bile Raylı Sistemi Yok

Türkiye’nin başkenti olan bir şehirde, toplu taşıma sistemi hala yetersiz; metrolar ancak yıllar süren inşaatların ardından tamamlanıyor, otobüs hatları yetersiz kalıyor, geniş bulvarlar yerini dar, sıkışık yollara bırakıyor. Havaalanına raylı sistemi, hızlı treni bulunmayan bir başkent ararsınız dünyada artık günümüzde sınırlıdır. 

İnsan sormadan edemiyor: Başkent Ankara, tüm bu yıllar boyunca binalar ve anayolları dışında neler kazandı? Cumhuriyet’in kalbi olan bir şehir, nasıl oldu da modern şehircilik yerine beton bloklarla dolu, kimliğinden kopmuş bir hale geldi?

Oysa Ankara, yüzlerce, binlerce yıllık tarih ve kültür birikimine sahip, köklü bir şehir. Roma İmparatorluğu’ndan kalma Roma Hamamı, daha yeni yeni Açık Hava Müzesi haline getirildi. Ancak orada da çok sayıda eser bulunmuyor. Oysa en eski Ankara’nın derin geçmişini ortaya koyan bir yapı. O dönemden Ankara'da kalan birkaç Yahudi Mahallesi'nin adı restore olan ama özüne uygun yapılmayan binaları. Roma Hamamı, yine Mustafa Kemal Atatürk'ün emriyle kazandırılan müze ve hanlar. 

                                                 Ankara Ulus 

Balgat'taki Antik Roma Kalıntıları Ne oldu? 

Ancak bu hamam, çevresiyle ve tarihi dokusuyla bütünleşmiş bir müze olarak korunmak yerine, yeni yapılan binaların gölgesinde neredeyse unutulmuş durumda. 

Balgat bölgesinde ise ihbar üzerine kurtarılan birkaç mezar ve eser dışında Balgat Antik Roma kalıntılarına ait hiç birşey kalmamış, ne olduğu ise belirsiz. 




Balgat Antik Roma Mezarı

İhbar sonucu bir partinin genel merkez binası yapılırken bulunan kazılarda ortaya çıkan Balgat Antik Roma kalıntılarından birkaç eser de Anadolu Medeniyetleri Müzesi'ne kaldırılmamış olsa, Balgat'ta bir zamanlar geniş bir alanda Roma kalıntıları olduğundan kimsenin haberi bile olmayacak. 



Cumhuriyet Döneminde Yapılanlar

Cumhuriyet’in erken yıllarında, genç Türkiye’nin yüzünü dünyaya döndüğü dönemde yapılan binalar ise bugün hala ayakta olsa da, çoğu sadece “anıt” olarak kaldı. Türk mimarlığının gururu olan Opera Binası, Gençlik Parkı’ndaki yapılar, Atatürk Bulvarı boyunca sıralanan köklü hükümet binaları, Cumhuriyet’in modernleşme sembolleri olarak tasarlandı. Ancak yıllar içinde, bu binalar modernize edilmek bir yana, çevrelerine kondurulan yüksek apartman bloklarının gölgesinde kaldı. Ankara Palas, TBMM’nin ilk binaları, Etnoğrafya Müzesi gibi yapılar ise, her biri döneminin mimari şaheserleri olmasına rağmen yıllarca ihmal edildiği gibi Ankaralılar bile varlıklarından haberdar olmadı. 

Oysa bu şehir, bir zamanlar tüm bu kültürleri barındırmış; Roma’dan Selçuk'lu'ya Osmanlı’ya, Cumhuriyet’e kadar birçok dönemi üst üste taşıyordu. Ancak bu mirasın çoğu, yapılaşmanın, ilgisizliğin ve kâr odaklı yaklaşımın gölgesinde kalmaya mahkûm edildi.


                                                                                     Ankara Ulus Restore Edilen Binalar

Tarihin Başkenti Olma Şansını Kaybetti

Cumhuriyet döneminde yapılan bu binalar, şehre kazandırılan kültürel değerler ve eski kalıntılar, sadece birer tarih unsuru değil, Ankara’nın ruhunun parçalarıydı. Şayet bu kalıntılar, bu yapılar, bu miraslar, halkın erişimine sunulsa, belki Ankara sadece bir başkent değil, kendi geçmişini onurlandıran bir tarih başkenti olurdu. 




                                   Balgat roma Mezarı Buluntularının Balgat'ta inşaatlar arasında kaldığını anlatan yazı

Meyhane Mi, Pavyon Kültürü Mü? 

Aslına Ankara'nın Roma döneminden gelen bir meyhane geleneği mevcut. Bağları, üzümü ve şarabıyla ünlü olması nedeniyle bu kültürün geliştiği biliniyor. Ancak günümüzde meyhane kültürünün yerine pavyonlar almış görünüyor. 

Ankara'da eğlence kültürünün bir parçası olan pavyonlar, özellikle 1970'lerden itibaren başkentin sosyal hayatında önemli bir yer ediinmiş mekanlar ancak o dönemde sınırlı sayıda pavyon olduğu görülmektedir. Bu mekanlar, eğlence, müzik ve dansın bir arada sunulduğu yerler olarak bilinir ve şehirdeki birçok kişi için gece hayatının merkezini oluşturur. Özellikle Çankaya ve Altındağ ilçeleri, Ankara'daki en popüler pavyonların yoğunlaştığı bölgelerdendir. Pavyon kültürü, zaman içinde değişikliklere uğramış olsa da, bazı mekanlar yıllardır varlığını sürdürmektedir.

                                       Eski Meclis Binası Ulus

Cumhuriyet Dönemi Eserleri

İşte Cumhuriyet dönemi Ankara’sını şekillendiren başlıca eserler:

Ankara Palas (1928): Türk diplomasi tarihinin en önemli yapılarından biri olan Ankara Palas, Cumhuriyet’in ilk yıllarında ülkenin en görkemli misafirhane ve diplomatik etkinlik merkeziydi. İnşaatı 1924'te başlamış, 1928'de tamamlanmıştır. Günümüzde de misafirhane olarak kullanılmakla birlikte, çoğu zaman eski görkeminden uzak bir şekilde varlığını sürdürmektedir.

Ankara Garı (1937): Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları'nın başkenti sembolize eden bu gar binası, modern mimarisiyle dikkat çeker. 1937’de tamamlanan bu yapı, dönemin hızlı ulaşım ve modernleşme simgelerindendi.

Gençlik Parkı (1943): Cumhuriyet’in toplum hayatında kültürel ve sosyal etkinlikleri destekleme amacını simgeler. Şehrin merkezinde geniş bir alana kurulan Gençlik Parkı, bir zamanlar festivaller, konserler ve sosyal buluşmalar için halkın gözde mekânıydı. Ancak zaman içinde yenilenmiş olsa da, eski etkisini büyük ölçüde yitirmiş durumda.

Türk Tarih Kurumu Binası (1967): Türkiye'nin tarih çalışmalarını desteklemek amacıyla kurulmuş bu kurumun binası, modern Türk mimarisinin önemli örneklerinden biridir.

Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi (1940): Türkiye’nin eğitim ve bilim alanında öncü kurumlarından biri olarak açılan bu fakülte binası, dönemin modern eğitim anlayışını yansıtan mimari tasarımıyla dikkat çeker.

Atatürk Bulvarı Üzerindeki Bakanlık Binaları: Atatürk Bulvarı üzerinde yer alan ve farklı bakanlıklara ait binalar, Cumhuriyet'in devlet kurumlarını modern bir çehreyle halkla buluşturma amacını taşır. Bu binalar günümüzde de çoğu bakanlık tarafından kullanılmakta ancak zaman içinde orijinal kimliklerinden ödün vermek zorunda kalmışlardır.

Gazi Eğitim Enstitüsü (1926): Türkiye’nin modern öğretmen yetiştirme programının simgesi olan bu enstitü, Atatürk’ün eğitim reformlarının bir parçası olarak inşa edilmiştir. Bugün Gazi Üniversitesi olarak eğitim vermeye devam etmektedir.


Cumhurbaşkanlığı Köşkü (1921): Mustafa Kemal Atatürk’ün yaşamını geçirdiği ve Cumhuriyet’in ilk yönetim merkezi olan bu köşk, sade fakat zarif mimarisiyle dönemin ruhunu taşır.


Eski Meclis Binası (1920): Cumhuriyet’in ilan edildiği tarihi bina, bugün Kurtuluş Savaşı Müzesi olarak hizmet vermektedir. Bu yapı, Türkiye Cumhuriyeti'nin temellerinin atıldığı yer olarak büyük bir tarihsel değere sahiptir.


Opera Binası (1948): Cumhuriyet’in sanat ve kültür alanında attığı dev adımların bir simgesi olan Opera Binası, mimarisi ve sanatsal etkinlikleri ile uzun yıllar Ankara’nın kültür merkezi oldu.


Anadolu Medeniyetleri Müzesi: Cumhuriyet döneminde müzecilik faaliyetlerinin öncüsü olan bu yapı, Anadolu’nun binlerce yıllık tarihini gözler önüne seriyor. Roma döneminden kalan bir kervansaray binasında yer alan müze, tarihi buluntuların halkla buluşturulduğu nadir yerlerden biridir.


Sıhhiye Zafer Anıtı (1927): Türk Kurtuluş Savaşı'na adanmış bu anıt, Cumhuriyet’in başkentindeki ilk büyük meydan heykellerindendir ve dönemin anma kültürünü temsil eder.


Ziraat Bankası Genel Müdürlüğü Binası (1929): Türkiye'nin ilk ulusal bankasının merkez binası olarak inşa edilen bu yapı, Ankara’nın ekonomik kalkınmasının simgesiydi.

Etnografya Müzesi (1927): Cumhuriyet döneminin ilk müzelerinden olan bu bina, hem müze olarak hem de Atatürk’ün geçici kabri olarak hizmet vermiştir. Osmanlı ve erken Cumhuriyet dönemine ait eserler burada sergilenmektedir.

Ulus Meydanı ve Çevresi: Cumhuriyet dönemi boyunca şehir merkezinde yer alan Ulus Meydanı, Atatürk’ün heykeliyle birlikte, şehrin simgesel bir noktası haline geldi. Meydan çevresindeki pek çok bina, dönemin özgün mimari karakterini taşımaktadır.

TCDD Müzesi (1924): Demiryollarının Cumhuriyet tarihinde büyük önem taşıması sebebiyle, bu müze demiryolu mirasını yansıtır. Eski trenler, lokomotifler ve çeşitli demiryolu ekipmanları burada sergilenir.

Halk Evi ve Halkevi Binaları: Ankara’da, Cumhuriyet’in kültür politikalarının bir parçası olarak birçok Halk Evi açıldı. Bu yapılar, halkın eğitim ve kültür seviyesini artırmayı amaçladı ve birçok etkinliğe ev sahipliği yaptı.

Tandoğan Meydanı: Cumhuriyet döneminin meydan düzenlemeleri arasında yer alır ve geniş bulvarlara açılan yollarıyla modern şehircilik anlayışını yansıtır.

Hava Kuvvetleri Müzesi ve Gazi Hava Okulu Binası: Türkiye’nin havacılık tarihine ışık tutan ve Atatürk’ün modern askeri anlayışının yansıması olan bu yapılar, Türk havacılık tarihini gözler önüne serer.

Ankara, tarih boyunca pek çok medeniyete ev sahipliği yapmış ve her dönemin izlerini taşıyan zengin bir kültürel mirasa sahiptir. Bu tarihi yerler, Roma, Bizans, Selçuklu, Osmanlı ve Cumhuriyet dönemlerinin kalıntılarını bugüne taşımakta, başkentte yaşayan geçmişi gözler önüne sermektedir. 

İşte Ankara’nın en önemli tarihi yerleri ve özellikleri:

1. Ankara Kalesi

Tarih: Hitit dönemine kadar uzanan kalenin, Romalılar, Bizanslılar, Selçuklular ve Osmanlılar tarafından kullanıldığı bilinir.

Özellikler: Kale, şehri yukarıdan gören bir tepeye kurulmuştur ve tarihi Ankara’nın merkezinde yer alır. Kale içinde farklı dönemlerden kalma taş yapılar, Osmanlı dönemi evleri ve eski çarşı bulunmaktadır.

Önemi: Savunma amaçlı inşa edilen kale, aynı zamanda şehrin gelişiminde önemli bir ticaret merkezi olmuştur. Günümüzde ise bir kültür ve turizm merkezi olarak hizmet vermekte ve içindeki dükkânlar, kafeler ve sergi alanlarıyla ilgi çekmektedir.

2. Roma Hamamı

Tarih: MS 3. yüzyılda Roma İmparatoru Caracalla döneminde inşa edilmiştir.

Özellikler: Hamam, Frig tanrısı Men adına yapılmış olup, sıcaklık (caldarium), ılıklık (tepidarium) ve soğukluk (frigidarium) gibi bölümlerden oluşur. Yıkıntıları açık hava müzesi olarak ziyarete açıktır.

Önemi: Roma döneminden kalma bu hamam, Ankara’nın antik dönemden kalma nadir yapılarındandır. Roma dönemindeki şehir yaşamı hakkında önemli bilgiler sunar.

3. Augustus Tapınağı

Tarih: MS 1. yüzyılda Roma İmparatoru Augustus adına yapılmıştır.

Özellikler: Tapınak, Augustus’un başarılarını anlatan ünlü "Res Gestae Divi Augusti" yazıtını içerir. Bu yazıt, tapınağın duvarlarına Latince ve Yunanca olarak kazınmıştır.

Önemi: Tapınak, hem Roma hem de Bizans döneminde dini ve sosyal bir merkez olarak kullanılmıştır. Günümüzde Türkiye’deki en önemli Roma dönemi kalıntılarından biri olarak kabul edilmektedir.

4. Julian Sütunu

Tarih: MS 4. yüzyılda Roma İmparatoru Julian’ın Ankara ziyareti anısına dikilmiştir.

Özellikler: 15 metre yüksekliğinde, yivli ve sütun başlığıyla dikkat çeken bir yapıdır.

Önemi: Julian Sütunu, Roma döneminin Ankara’daki siyasi ve sosyal önemini yansıtır. Şehir merkezinde yer alması nedeniyle yerli ve yabancı turistlerin ilgisini çeker.

5. Roma Tiyatrosu

Tarih: Roma dönemine ait olan tiyatronun MS 1. veya 2. yüzyılda yapıldığı düşünülmektedir.

Özellikler: Yakın zamanda yapılan kazılarla ortaya çıkarılan tiyatro, 5.000 kişilik kapasiteye sahip büyük bir yapıdır. Sütunlu galeriler, sahne ve oturma alanları ile Roma mimarisinin klasik özelliklerini taşır.

Önemi: Roma Tiyatrosu, dönemin sosyal ve kültürel hayatına dair önemli bilgiler sunar. Ankara’nın Roma dönemi mirasını gözler önüne seren en etkileyici yapılardan biridir.

6. Hacı Bayram Camii ve Türbesi

Tarih: 15. yüzyılda yapılmış olup, Osmanlı döneminin ünlü din âlimi Hacı Bayram-ı Veli’nin adını taşır.

Özellikler: Caminin iç mekânında Osmanlı dönemine ait ahşap oymalar, çiniler ve süslemeler bulunmaktadır. Türbe ise Hacı Bayram-ı Veli’nin mezarını içerir ve halk tarafından sıkça ziyaret edilen bir ibadet yeridir.

Önemi: Hacı Bayram Camii, Cumhuriyet öncesinde de Ankara’nın önemli bir dini merkezi olmuştur. Hacı Bayram-ı Veli’nin felsefesi ve tasavvuf anlayışı, Osmanlı dönemi Ankara’sında sosyal hayatı şekillendirmiştir.

7. Karacabey Hamamı

Tarih: 15. yüzyılda Osmanlı döneminde yapılmıştır.

Özellikler: Çift hamam olarak tasarlanmış, erkekler ve kadınlar için ayrı bölümler bulunur. Osmanlı mimarisinin klasik hamam yapısını yansıtır.

Önemi: Ankara’nın en eski hamamlarından biri olan Karacabey Hamamı, Osmanlı dönemi halk kültürü ve sosyal yaşam hakkında önemli ipuçları sunar.

8. Alitaş Mağaraları

Tarih: Hititler dönemine kadar uzanan mağaraların hangi dönemden kaldığı kesin olarak bilinmemektedir.

Özellikler: Yeraltı yerleşim alanı olarak kullanılmıştır ve mağaraların içindeki odalar birbirine geçitlerle bağlanmaktadır.

Önemi: Alitaş Mağaraları, yeraltı şehirlerinin ve antik dönemdeki yerleşim düzeninin anlaşılmasına ışık tutar. Hititler ve sonrasında Roma ile Bizans dönemlerinde kullanıldığı düşünülmektedir.

9. Ahi Elvan Camii

Tarih: 14. yüzyılda Selçuklu dönemine ait bir yapıdır.

Özellikler: Ahşap direkli, klasik Selçuklu mimarisinin en güzel örneklerinden biridir. Caminin iç kısmında Selçuklu dönemine özgü detaylı ahşap işçilik ve süslemeler göze çarpar.

Önemi: Ahi Elvan Camii, Selçuklu kültürünün başkent Ankara üzerindeki etkisini gözler önüne serer ve Selçuklu mimarisinin Ankara’daki önemli örneklerinden biridir.

10. Zincirli Camii

Tarih: 17. yüzyılda Osmanlı dönemine ait bir yapıdır.

Özellikler: Adını minaresine asılı bir zincirden alır. Bu cami, Osmanlı’nın Ankara’da bıraktığı dini ve kültürel mirası temsil eder.

Önemi: Zincirli Camii, Osmanlı mimarisi ile Ankara’nın yerel taş yapısını bir araya getirir. Halk tarafından halen ibadet amaçlı kullanılmaktadır.

11. Ankara’nın Hanları ve Bedestenleri

Kurşunlu Han, Sulu Han, ve Suluhan gibi yapılar, Osmanlı döneminde ticaretin yoğun olarak yapıldığı alanlardır.

Özellikler: Hanlar ve bedestenler, tüccarların konakladığı ve mal takaslarının yapıldığı yerlerdir. Genellikle iki katlıdır ve geniş avlulara sahiptir.

Önemi: Ankara, Osmanlı döneminde önemli bir ticaret merkeziydi. Bu hanlar ve bedestenler, Ankara’nın ticari geçmişini ve Osmanlı ticaret kültürünü anlamak için çok önemlidir.

12. Çıkrıkçılar Yokuşu ve Hamamönü

Tarih: Osmanlı ve erken Cumhuriyet döneminin önemli ticaret ve yerleşim bölgesidir.

Özellikler: Geleneksel Osmanlı evleri, taş döşeli sokaklar, küçük dükkânlar ve kahvehaneler bulunmaktadır.

Önemi: Bu bölgeler, günümüzde restore edilerek tarihi dokusunu koruyan, Ankara’nın kültürel mirasının devam ettiği nadir alanlardandır.

13. Selçuklu Dönemi Eserleri

Özellikler: Alaaddin Camii, Selçuklu devrine ait anıtsal camilerden biridir. Sadeliği ve estetik yapısıyla dikkat çeker.

Önemi: Ankara, Selçuklular döneminde de önemli bir yerleşim merkeziydi ve bu döneme ait eserler, şehrin tarihsel sürecini anlamak açısından önemlidir.



Kaynak: onedio




                           Kaynak: onedio


Ankara Kalesi'nin Dibindeki Bentderesi, dinlenme, piknik ve plaj alanıyken Nasıl Geneleve dönüştü

Bentderesi, 20. yüzyılın ortalarına kadar Ankara’nın önemli bir dinlenme ve eğlence yeri olarak biliniyordu. Özellikle yaz aylarında Ankaralılar, temiz suyu ve doğasıyla ünlü olan bu bölgeye serinlemeye ve vakit geçirmeye gelirlerdi. Bentderesi, çayırları ve akarsularıyla plaj havasında bir sayfiye alanı olarak kullanılıyor ve Ankara halkı için doğal bir kaçış noktası sağlıyordu. Ancak, kentin modernleşme ve genişleme süreçleriyle birlikte Bentderesi’nin çehresi hızla değişti.

1950’lerden itibaren hızlanan kentleşme süreciyle birlikte Ankara'nın merkez bölgelerinde yapılaşma ve yoğun nüfus artışı görüldü. Bu süreçte, Bentderesi’nin doğal yapısı zarar görmeye başladı. Dere yatağının çevresi zamanla sanayi ve ticaret alanlarına dönüştü ve yeşil alanların yerine binalar yükselmeye başladı. 1960'lı yıllardan itibaren ise Bentderesi’nin bir eğlence ve dinlenme yeri olarak rolü tamamen değişti ve bu bölgeye genelev inşa edildi. Bentderesi, eskiden halkın serinlemek için tercih ettiği bir sayfiye yeri iken, kentin artan nüfusu ve değişen sosyal ihtiyaçları doğrultusunda kırılma noktasına ulaştı ve sosyal dokusunu kaybetti.

Bentderesi’nin bu dönüşümü, Ankara’nın hızlı modernleşme sürecinde doğal ve tarihi değerlerin kaybolduğunu, sosyal hayatın farklı bir yöne evrildiğini gösteren bir örnek olarak kabul edilir. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder