23 Kasım 2024 Cumartesi

 YAPAY ZEKA TERSİNE EVRİM Mİ, İNSAN MAYMUNDAN HALLİCE HALE Mİ DÖNECEK? 

YAPAY ZEKA NEDEN HATA YAPAR? 

YAPAY ZEKA ALGORİTMALARI BİLİNCE DÖNÜŞÜR MÜ?

ÇİN'İN YAPAY ZEKA STRATEJİLERİ NELERDİR? 

HACKERLER YENİ DİRENÇ NOKTALARI MI OLACAK? 

YAPAY ZEKA İLE DEVLET YÖNETİLEBİLİR Mİ? 



NEVİN BİLGİN 

Yapay Zekâ ve Kamu Hizmetleri Çalıştayı gerçekleştirildi. Çalıştayda yapay zekanın devlet yönetip yönetmeyeceğinden, teknolojinin yeni bir tekno feodal sisteme neden olup olmayacağına, yapay zeka teknolojilerinin insanları maymundan hallice bir tersine evrim dönemine geri götürüp götürmeyeceği tartışıldı. 

23 Kasım 2024’te çevrimiçi düzenlenen Yapay Zekâ ve Kamu Hizmetleri Çalıştayı, alanında uzman akademisyenlerin katkılarıyla tamamlandı. Üç oturumda yapay zekânın teknik, etik ve uygulama boyutları detaylı şekilde tartışıldı.

İlk oturumda Doç. Dr. Sonay Bayramoğlu Özuğurlu moderatörlüğünde, Ümit Murat Akkaya "Yapay Zekâ ve Derin Öğrenmenin Temelleri", Prof. Dr. Yılmaz Üstüner "Yapay Zekânın Etiği", Prof. Dr. Murat Okçu "Yapay Zekâ Algoritmalarının Zihni", Prof. Dr. Seriye Sezen "Yeni Uluslararası Düzen ve Teknolojik Rekabet" ve Prof. Dr. Ahmet Alpay Dikmen "Yönetsel Akıl ve Yapay Zekâ" konularını ele aldı.

İkinci oturumda Doç. Dr. Ezgi Seçkiner Bingöl başkanlığında, Prof. Dr. Mete Yıldız "Kamu Politikaları ve Yapay Zekâ", Prof. Dr. Barış Övgün "Akıllı Kamu Yönetimi", Doç. Dr. Nur Şat "Yapay Zekâ ile Profil Oluşturma", Dr. Öğr. Üyesi Ecem Buse Sevinç Çubuk "Kamu Değeri Üretimi" ve Dr. Itır Akdoğan "Yapay Zekâ ve Demokratik Yönetim" başlıklarında sunum yaptı.

Son oturumda Dr. Öğr. Üyesi Hakan Akın moderatörlüğünde, Dr. Halil Yasin Tamer "Chatbotlarla Kamu Hizmetleri", Doç. Dr. Nur Sinem Partigöç "Afetlerde Yapay Zekâ Kullanımı", Doç. Dr. Mehmet Metin Özgüven "Tarımsal Üretimde Yapay Zekâ", Dr. Ömer Ünsal "Coğrafi Yapay Zekâ Uygulamaları", Dr. Melike Akkaya "Akıllı Kent Hizmetleri" ve Doç. Dr. Ceray Aldemir "Yükseköğrenimde Yapay Zekâ Dönüşümü" konularını tartıştı.

Çalıştay, yapay zekânın kamu hizmetlerinde daha etkili ve etik kullanımı üzerine yeni ufuklar açmayı hedefledi.

YAPAY ZEKA NEDEN HATA YAPAR? 

Prof.Dr. Yılmaz Üstüner, çalıştaydaki sunumunda yapay zeka (YZ) ve etik konuları ele aldı.  Üstüner, YZ’nin veri setlerine olan bağımlılığını vurgulayarak, bir makinenin ancak veri setiyle öğrenebileceğini, veri seti olmadan hiçbir şey yapamayacağını anlattı ve bu veri setlerinin edinilmesinin geçmişte sorun olduğunu, ancak bugün bir endüstri haline gelmeye başladığını söyledi.

YZ’nin yaptığı hatalara da dikkat çeken Üstüner, YZ’nin elmanın türünü doğru tespit edebildiğini, ancak bazen mango diyerek yanılabildiğini belirtti ve  YZ’nin insana özgü bir hata payıyla çalıştığını gözler önüne serdi. 

Ayrıca, YZ bilincinin etikle ilişkisini tartışırken, Stanley Kubrick’in 2001: A Space Odyssey filmindeki HAL karakterine atıfta bulundu. HAL, insan gibi konuşup karar alabilen bir bilgisayar olarak, YZ’nin gelecekte ulaşabileceği noktalara dair güçlü bir metafor sunuyordu.

Üstüner, etik ve ahlak arasındaki farklara da değinirken, ahlak ve etiğin içinin boşaltıldığına dair eleştirileri hatırlattı. Etiğin toplumsal bir kavram olduğunu vurgulatan Üstüner, Sokrates’in yöntemine dikkat çekerek, etiğin bireysel değil, diyalektik bir şekilde, konuşarak ve sorgulayarak geliştiğini anlattı. İnsanların toplumsal etik değerler geliştirmeden, YZ’ye dair sağlıklı bir sistem kuramayacağını söyledi.

YZ etiğini tartışırken, sadece teknik verimliliğin değil, iradenin ve kullanıcıların rolünün önemine işaret eden Üstüner,  YZ’nin, iktidarı koruma aracı olarak etik dışı şekilde kullanılabileceğine dair uyarılarda bulundu. 

Üstüner, YZ’nin yalnızca bir araç değil, insanlığın sorumluluğu olarak görülmesi gerektiğini savundu ve “YZ etiğini ahlak üzerinden değil, gerçek etik üzerinden yapmalıyız,” dedi. 

YAPAY ZEKA ALGORİTMALARI BİLİNCE DÖNÜŞÜR MÜ?

Prof.Dr. Murat Okçu, Yapay Zeka Algoritmalarının Zihni başlıklı konuşmasında, Alan Turing’in 1950’de Mind dergisinde yayımlanan "Makineler Düşünebilir mi?" makalesini hatırlattı.  Turing’in bu sorusunun, yapay zekanın zihinsel kapasitesine dair tartışmaları tetiklediğini belirtti. John von Neumann’ın teknolojik ilerlemenin hızlanmasına yönelik çalışmalarına değindi ve "tekillik" kavramının kontrol edilemez hale gelişini bir kara deliğe benzetti. 

1950’lerden itibaren yapay zekanın insan zekasını taklit etme çabaları şekillenmeye başladığını, ancak 1974-1993 yılları arasında fonlama eksikliği nedeniyle araştırmalar durduğını belirten Okçu, 1990’larda, insanın beş duyusunu taklit edebilen sistemler geliştirme çalışmaları tekrar ivme kazandığını, duyuların sensörlerle nasıl modellendiğini ve algoritmalarla insan benzeri davranışların ortaya çıkarıldığını anlattı. Özellikle dil modelleri ve üretken yapay zeka örnekleri olarak ChatGPT’yi vurguladı.

Günümüzde yapay zekanın "duyarlı" veya "bilinçli" hale gelip gelemeyeceğinin tartışıldığını vurgu yapan Okçu, sınırlı yapay zekanın uzman alanlarda insanları taklit ettiğini, ancak bilinç ve duygudan yoksun olduğunu belirtti. 

Süper zeka ve yapay genel zeka kavramlarının ise gelecekte insanlığı aşabilecek sistemlere işaret ettiğini belirten Okşçu, "Bizden daha zeki bir yapay zeka bizim sonumuz olabilir mi?" sorusunun, etik ve varoluşsal kaygıların merkezine yerleştiğini ifade etti. 

Okçu, 2023’te, büyük yapay zeka deneylerinin durdurulması için Elon Musk ve diğer bilim insanlarının yayımladığı bildiriyi hatırlatarak, güvenli yapay zeka tasarlamanın zorluklarına dikkat çekti.  Okçu, özellikle "kara kutu" sorununa değindi ve yapay zekanın işleyişini tam anlamıyla çözmeden hayatımıza entegre etmenin risklerine işaret etti.

Konuşmada, Yahudilik’teki Golem efsanesi ve Dr. Frankenstein’ın yarattığı yaratık gibi örneklerle, yapay zekanın kontrolsüz şekilde büyümesinin tehlikelerine dair tarihsel benzetmeler de yapan Okçu, yapay zeka geliştirme sürecinde transhümanizm, tekillik, kozmizm ve etkili özgecilik gibi ideolojilerin nasıl rol oynadığını açıkladı. Bu ideolojilerin ardında, Anglo-Amerikan öjenik hareketinin seçici üreme ve insan ırkını "iyileştirme" fikirlerinin yattığını söyledi.

Okçu, yapay zekanın günümüzde somut etkilerini tartıştı. Güney Afrika’da gözetim araçları, Endonezya’da algoritmik kontrol altındaki işçiler ve Yeni Zelanda’daki yerli dil modelleri gibi örnekler üzerinden, yapay zekanın sömürgecilik ve eşitsizlikleri derinleştiren etkilerini ortaya koydu. Okçu, "Yapay zeka, yeni bir dünya düzeni oluştururken, yoksullaşmayı ve hak eşitsizliklerini de beraberinde getiriyor" dedi. 

ÇİN'İN BİLİM VE TEKNOLOJİ STRATEJİSİ NEDİR? 

Siyasal Bilgiler Fakültesi’nden Prof. Dr. Seriye Sezen, Çin’in bilim ve teknolojiyi kalkınmanın ana unsuru olarak nasıl benimsediğini aktardı. 1978’den itibaren Çin’in teknoloji üreten bir ülke olmayı hedeflediğini belirten Sezen, 19. yüzyıldan beri ülkede "bilimle kurtuluş" anlayışının hakim olduğunu vurguladı.

Sezen, Çin'in, ABD'den teknoloji ithal edip bunu özümseyerek Japonya gibi kendi kendine yeterli bir ülke olmayı amaçladığını, fen bilimlerine odaklanan eğitim sistemiyle milyonlarca mühendis yetiştiren Çin'in, Ar-Ge harcamalarını artırarak kuantum hesaplama ve yapay zeka gibi alanlara yöneldiğini hatırlattı.  "Made in China 2025" ve 2049’daki 100. yıl hedefleri doğrultusunda küresel liderlik planları yapılıyor.

Sezen, 2017’de açıklanan "Yeni Nesil Yapay Zeka Geliştirme Eylem Planı"nın Çin’in yapay zeka merkezi olma hedefini güçlendirdiğini belirtti. Ancak Çin'in düzenlemelerde parçalı bir yaklaşım sergilediğini, pilot uygulamalardan sonra yasaları şekillendirdiğini ekledi.

Sosyal kredi sistemi gibi konuların kamuoyunda farklı algılandığını ifade eden Sezen, Çin’in yaşlanan nüfus sorunu ve iç tüketimi artırma çabalarına da değindi ve ABD’nin hala yapay zeka ve eğitimde çekim merkezi olduğunu, Çin’in yabancı uzman çekme politikalarını yeniden değerlendirdiğini söyledi.

Çin’in bilim ve teknolojiyle küresel alanda liderlik hedeflediğini dile getiren Sezen, bu sürecin planlı ve kararlı bir şekilde ilerlediğini belirtti.

YAPAY ZEKA TERSİNE EVRİM Mİ, İNSAN MAYMUNDAN HALLİCE HALE Mİ DÖNECEK? 

Dünya Barış Üniversitesi Rektörü Prof.Dr. Ahmet Alpay Dikmen, Dünya Barış Üniversitesi Rektörü, yönetsel akıl ve yapay zeka üzerine yaptığı sunumda, yapay zeka teknolojisinin bir devrim olmadığını hatırlattı. 

Diyalektik gelişmenin temelinde tez ve antitez olduğunu, insanın gelişmesinin makineler üzerinden yürüyecek  problemini ortaya koyduğunu ifade eden Dikmen, bugün, insanın gelişmesi ve ilerlemesi meselesinin Hegelci bir düşünce etrafında örgütlendiğini ancak bu ilerlemenin sahte olduğunu vurguladı. Dikmen, "Teknolojinin kendi dinamikleri içinde ilerleme, sanki bir ilerleme biçimi olarak sunuluyor ama asıl mesele insanı, insani arayışlarından uzaklaştıran teknolojik bir ilerlemenin varlığıydı" dedi. 

Dikmen, illerlemenin genellikle teknolojik ilerleme ile bağdaştırılıdığını, bunun insanı bir iyilik arayışından soyutlanmış hale getirdiğini ifade ederek, teknolojik ilerlemenin insanın gerilemesiyle ilişkilendirilmesi gerektiğine dikkat çekti. Dikmen bu durumu  da, "Maymundan hallice olmak" tespitiyle ortaya koydu. 

Dikmen, insanın gerilemesi üzerinden kurulan ilerlemeyi "tersine evrim" olarak tanımladı. Ayrıca, etik tartışmalarının günümüzde patent hakları çerçevesinde yürütüldüğünü, mülkiyetin kutsal bir şey haline geldiğini, bunun da yapay zekâ üzerinden kurulan etik tartışmaları etkilediğini söyledi.

Yeni bir tartışma konusu olan "tekno-feodalizm" üzerinde durarak, yapay zekânın düşünme sistematiğinin yeni bir şey olmadığını, aslında modern aklın kullandığı yöntemle aynı olduğunu belirtti. Olasılık ve istatistik kullanarak bilgi manipülasyonuna dikkat çekti ve yapay zekâ sistemlerinin "post-truth" (gerçek sonrası) dünyasına kapı aralayabileceğini ifade etti. 

Modern bilim ve yönetim aklının birleşiminden doğan yapay zekâ, toplumları istatistiksel ve olasılık temelli bir düzene sokuyor. Dikmen, bu düzene karşı çıkmak gerektiğini savundu.

Dikmen, aynı zamanda Fordist ve Taylorist yapıların insan emeğinin standardize edilmesi süreci olduğunu, bunun zaman içinde makinelerle bütünleştiğini vurguladı. Kapitalizmin ve modernitenin tüm verilerinin normalliğe odaklandığını ve bu yapıların insanları makinelerin hızına uygun bir şekilde çalışmaya zorladığını belirtti. Ayrıca, yapay zekânın bu normalleştirme sürecinin bir parçası haline geldiğini, beyaz yakalı çalışanların standartlaştırılmasında önemli bir rol oynayacağını söyledi.

YAPAY ZEKA KAPİTALİZME HİZMET EDEN BİR YAPIYA DÖNÜŞÜYOR

Yapay zekânın nispi artı değer üretiminde kullanılabileceğini, bunun yeni bir monopolleşme süreci oluşturabileceğini söyleyen Dikmen, teknolojik gelişmelerin ve yapay zekânın kapitalizme hizmet eden bir yapıya dönüşebileceği endişesini dile getirdi. Feodalizmin tekrar doğması gibi bir tehlike olduğunu belirtti ve teknolojiyle yönetilen bir dünyada, düşünmenin ve tartışmanın engelleneceği bir karanlık çağa doğru sürüklendiğimizi ifade etti.

İNSAN AKLI MANİPÜLE EDİLİYOR

Yapay zekânın akademiyi, düşünceyi ve bilgiyi şekillendiren bir güç haline geldiğini ve bu durumun üniversitelerin işlevini ortadan kaldırabileceğini söyledi. Yapay zekânın, akademik dünyayı kendi doğruları etrafında inşa etmeye başladığını belirten Dikmen, yapay zekâ ve kapitalizmin birleşiminin tehlikelerinden söz ederek, gelecekteki "post-truth" dünyasında insan aklının manipüle edilmesinin tehlikelerine dikkat çekti.

GELİŞMEKTE OLAN ÜLKELERİN TEKNOLOJİLERİ YAKALAMASI ZOR

Sorulara yanıt vrene Murat Okçu, gelişmekte olan ülkelerin yapay zeka teknolojilerini yakalamalarının pek mümkün olmadığını vurguladı.  Elon Musk’ın ideolojik ve finansal gücü ile şekillenen bir dünyada, yapay zekanın etkisinin giderek daha belirgin hale geldiğini belirterek, Musk ve Trump’ın etkisiyle güç kazanan ekiplerin, yapay zekanın geleceğini şekillendirme konusunda ciddi bir söz sahibi olduğunu ifade etti, bu durumun ABD’nin yapay zeka politikalarında değişim süreci yaratacağını söyledi. 

Joe Biden’ın 2023 başkanlık emrinde yeralan  yapay zekanın güvenliğiyle ilgili konuların önemli bir adım olarak görüldüğüne dikkat çeken Okçu, özellikle algoritmaların zarar verdiği bireyler ve yapay zekanın yüz tanıma sistemleri nedeniyle ayrımcılığa uğrayan kadınlar gibi örneklerin, yapay zekanın etik sorunlarına dair daha derin tartışmalar başlattığını hatırlattı. . Bu bağlamda, kuralların öne çıkması gerektiği ve yapay zeka uygulamalarının insan haklarına saygılı bir şekilde düzenlenmesi gerektiğini ifade etti. 

Okçu, gelişmekte olan ülkeler için teknolojik yatırım konusunda iyimser olmadığını, bu ülkelerin, teknolojik altyapı geliştirmek ve yapay zeka gibi ileri düzey teknolojilere kaynak ayırmak konusunda ciddi zorluklarla karşılaştığını vurguladı.  Çin’in, gelişmekte olan ülkelerle yaptığı stratejik iş birlikleri ve bu ülkelerin siyasi destekleri, Çin’in teknolojik egemenliğini güçlendirme çabalarının bir parçası olduğunun altını çizdi. 

YAPAY ZEKA DEVLETİN YAPTIĞI İŞLERİ VERİMLİ ŞEKİLDE YAPABİLİR

Ahmet Alpay Dikmen ise sorulara verdiği yanıntta, yapay zekanın devletin yaptığı işleri çok daha verimli bir şekilde yerine getirebileceğini ifade etti.  Yönetim süreçlerinin daha kolay hale geldiğini vurgulayan Dikmen,  kamusal alanın öneminin giderek azaldığını ve bu durumu 1950'lerden beri tartışıldığını söyledi.  Kamusal alanda tartışma ve konuşmanın eksikliğinin, toplumsal yaşamın zayıflamasına yol açtığını savunan Dikmen, antik çağdan itibaren eşitliğin ve iyi yaşam arayışının insanlık için temel bir hedef olduğunu ifade etti. 

Yeni sınıfların ortaya çıkışı ve tekno-feodalizmin yükselişi üzerine de yorumda bulunan Dikmen, kaynak transferiyle ilgili olarak, dijital sistemler üzerinden gerçekleşen kaynak aktarımının, sanal paralar ve değerler üzerinden güç ve otorite sağladığını belirtti. Dikmen,  "Zenginliğin kaynağı, başkasının birikimine el koymaktır" diyerek, bu yeni sistemin geçmişteki feodal yapılarla benzerlikler taşıdığını vurguladı.  Geçmişte mülk edinme ve el koyma yolları değişmiş olsa da, hâlâ kaynak transferinin esasını bu mantığın oluşturduğuna dikkat çekti. 

HACKERLER VE DİRENÇ NOKTALARI

Dikmen, tekno-feodalizmin dünyayı nasıl yeniden şekillendireceğinin insanları kalmış bir durum olduğunu, sınıf mücadelesinin devam edeceğini ve bu mücadele üzerinden toplumsal yapının yeniden şekilleneceğini savundu. Kamusal alanın yeniden tartışılmaya başlanması gerektiğini, çünkü eleştirel düşüncenin bu alan içinde gelişebileceğini belirterek, kamusal alanda tartışma ve eleştiri kültürünün sürdürülmesinin, tekno-feodalizme karşı bir direnç oluşturabileceğine inandığını ifade etti. 

Dikmen, teknolojinin hegemonya kurmak için bir araç olabileceğine dikkat çekerek, ancak bunun karşısında duran eleştirel düşüncenin üretme süreçlerinin önemli olduğunu savundu.  Dikmen, hackerler ve diğer direnç odaklarının, bu hegemonya karşısında anti-tez oluşturabileceklerine dikkat çekti. 

Teknolojinin insanlık hırsları doğrultusunda bir araç olarak kullanılabileceğini, bu sürecin insanın iyi yaşam arayışının da bir parçası olabileceğini vurgu yapan Dikmen, yapay zekanın, insanın iş yükünü hafifleterek daha çok kamusallaşma ve yaratıcı faaliyetlere zaman ayırma olanağı sağlayabileceği düşüncesini ortaya koydu. Dikmen, bütün ütopyaların, insanın çalışmaktan kurtulması gerektiği üzerine kurulu olduğunu belirtirken, bunun da yeni bir eşitlik anlayışını işaret ettiğini ifade etti. 



KAMUDA YAPAY ZEKA KULLANIMI

Dr. İtır Akdoğan, Birleşmiş Milletler (BM) Bilgi Teknolojileri Ofisi’nin referansını vurgulayarak, yapay zekânın uygulama alanlarında etik sorunlara dikkat çekti. İklim değişikliği, göç stratejileri ve kamu güvenliği gibi konularda zarar vermeme ilkesinin ve adaletin önemini vurguladı. Verilerin yönetimi, gizlilik, insan özerkliği, açıklanabilirlik ve şeffaflık gibi temel ilkeler üzerinde durdu. Kamu ve özel sektörde yapay zekâ kullanımının güvenli ve sorumlu bir şekilde yapılması gerektiğini belirten Akdoğan, şeffaflık ve hesap verebilirlik gerekliliklerine dikkat çekti. Ayrıca, yapay zekânın işverenlik ve yönetişimdeki rolünü güçlendirebileceği ve Helsinki Belediyesi’nin bu alandaki sorumluluk taşıyan örnek projeleri üzerinden, işbirliklerinin önemini belirtti. Teknolojinin sorumlu kullanımı ve veri yönetiminin demokratikleşmesi gerektiğini vurgulayan Akdoğan, veri yönetimi konusunda şikayetlerin yaygın olduğuna ve bu sorunun çözülmesi için sektörel işbirliklerinin artırılması gerektiğine dikkat çekti.




YAPAY ZEKA HOLLANDA'DA NASIL HÜKÜMETİN İSTİFASINA NEDEN OLDU? 

Dr. Ecem Buse Sevinç Çubuk ise, Türkiye'nin yapay zekâ kullanımındaki ilerlemeleri tartıştı. Türkiye’nin 47. sırada yer aldığını belirten Dr. Çubuk, Hollanda ve İngiltere’de yapay zekâ kullanımının sosyal yardımlar ve dolandırıcılık öncesi müdahale alanlarında nasıl uygulandığını örneklerle açıkladı. Hollanda’daki bir yapay zekâ uygulamasının hükümetin istifasına kadar gitmesine ve İngiltere’deki sosyal hizmet uzmanlarına yardımcı olan yapay zekâ sisteminin başarı ve başarısızlık hikayelerine değindi. Dr. Çubuk, yapay zekâ uygulamalarında doğru verilerin kullanılmasının ve algoritmaların güvenilirliğinin sağlanmasının önemini vurguladı. Kötü örneklerden ders alınması gerektiğini belirten Dr. Çubuk, 2004 yılında başlatılan bir pilot uygulamanın, 16 yıl sonra hataların fark edilmesiyle sonlandığını belirtti. Kamu sektöründe yapay zekâ uzmanlarının yanı sıra, doğru eğitim ve sistemlerin önemli olduğunu belirterek, güvenli ve doğru uygulamalar için toplumun güveninin artırılması gerektiğini ifade etti.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder