15 Aralık 2024 Pazar

 SİLİKON ÇAĞININ KADINLARI

KADINLAR KENDİSİNİ NEDEN ZEVK NESNESİ HALİNE GETİRİR? 

ZEVK NESNESİNE DÖNÜŞMEK TUTSAKLIK MI, ÖZGÜRLÜK MÜ? 

MARX'IN YABANCILAŞMA TEORİSİ VE KENDİ BEDENİNE, KENDİNE YABANCILAŞAN İNSANLAR



NEVİN BİLGİN 

Her yer kuaför salonu, güzellik merkezleriyle dolarken, başta sosyal medya olmak üzere sergilenen vücutlar, yaratılan güzellik algısı adeta insanları sanal bir alemde yaşamaya iterken, o sanal alemin bir aktörü olmaya da zorluyor. 

Modern dünyada birey, kendisini bir “zevk nesnesi” haline getirerek özgürlük gibi görünen ama aslında derin bir tutsaklık yaratan bir yola sürükleniyor. Kendini bir varlık olarak görmek yerine bir araç olarak sunan birey, kendi öz değerini başkalarının tüketiminde arıyor. Bu durum, bireyin bir meta haline gelmesine yol açar ve onu kendi özünden uzaklaştırıyor.

Silikonlar, estetik ameliyatlar, marka giyimler ve idealize edilen fiziksel görünüm, modern insanın statü elde etme aracı haline geliyor.

Oysa bu "güzellik" ideali, bireyi kör bir tüketim döngüsüne hapsediyor. Sosyal medyada öne çıkan "0 beden" ve "kusursuz görünüm" normları, birçok insanın kendini yeniden inşa etmesine neden oluyor. Ancak bu yeniden inşa, bireyin derin bir yabancılaşma yaşamasına engel olamıyor.



MARX VE YABANCILAŞMA TEORİSİ

Felsefi açıdan bakıldığında, bu durum Karl Marx’ın yabancılaşma teorisiyle örtüşüyor. Karl Marx'ın yabancılaşma teorisi, kapitalist toplumda işçilerin üretim süreci ve ürettikleri ürünlerden, insani doğalarından ve diğer insanlardan uzaklaşmalarını ifade ederken, işçilerin, ürettikleri ürünlerin sahipliğini kaybederken, işlerini zorunlu ve baskı altında bir etkinlik olarak gördüklerini, bu sürecin işçilerin kendilerini ve toplumsal ilişkilerini yabancı hissetmelerine neden olduğunu ifade etmekte. 

Marx, bu yabancılaşmanın kapitalizmin bir sonucu olduğunu ve işçilerin içsel tatmin ve anlam arayışlarını engellediğini savunmakta. .



Marx, bireyin ürettiği şeye yabancılaşmasından bahsederken, modern insanın kendine özgü özelliklerini kaybedip toplumsal normları tüketme baskısıyla yaşadığı yabancılaşmayı da öngörmüştü. Bugün birey, kendi bedeni ve görünüşüyle bile yabancılaşmış durumda. 

SOSYAL MEDYADAKİ GÜZELLİK VE HİPER GERÇEKLİK

Fransız sosyolog ve filozof Jean Baudrillard’ın simülakr kavramı, modern güzellik algısını açıklamada önemli bir bağlam sunuyor. Sosyal medyada sunulan idealize edilmiş "güzellik", gerçeğin bir yansımasından çok, hipergerçeklik.  

Bireyler bu sahte dünyada yaşamaya çalışırken, kendi kimliklerinden koparak  anlam arayışlarını kaybediyor. Modern güzellik algısı sadece zevk ve şıklıkla ilgili değil, aynı zamanda anlamın kaybıyla ilgili.

TÜM ENERJİLERİNİ ESTETİK VE STATÜYE HARCIYORLAR

Bireylerin, tüm enerjilerini estetik ve statüye harcamaları, , kendileriyle barış içinde olmalarının önüne bir duvar örerek, soyutlanan bireyin artık kendisi değil, diğerlerinin kendisinde gördüklerini yaşadığı bir sürece dönüşmekte. 

Sosyal medya sayfalarında, filmlerde gördüğümüz ideal bedenler, modern insanı çelişkilerle yaşamaya mahkum ediyor.  Görünüşün altında, derin bir yetersizlik hissi gizlenirken,  bireyin kendisiyle yeniden tanışması ve yüzeysel anlatılardan koparak kendi anlamını bulması daha zor hale geliyor. 

Kaynakça: 

https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/1063148?form=MG0AV3

https://idildergisi.com/makale/pdf/1460980345.pdf?form=MG0AV3

https://dergipark.org.tr/tr/pub/mecmua/issue/53398/649279?form=MG0AV3

https://www.simplypsychology.org/marx-alienation.html?form=MG0AV3

https://www.sosyologer.com/jean-baudrillardin-simulasyon-ve-simulakrlar-kavramlari-ekseninde-medya-ve-toplum-iliskisi/?form=MG0AV3

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder