DEMİ MOORE'NİN 62 YAŞINDA VÜCUDUNU SERGİLEDİĞİ SUBSTANSCE (CEVHER) FİLMİ
GÜNÜMÜZDE HİPERSEKSÜELLEŞTİRME VE KADININ KAPİTALİZMİN TÜKETİM ARACI OLMASINA ELEŞTİRİ
KADINLAR ERKEK BAKIŞINI TATMİN ETMEK İÇİN GÜZELLİK STANDARTLARINA UYGUN DİZAYN EDİLİYOR
Fotoğraf: ortakoltuk
NEVİN BİLGİN
Yönetmen Coralie Fargeat’ın The Substance (Cevher) filmi, hem feminist teoriyle hem de kapitalizm eleştirisiyle örtüşen bir anlatı taşıyor. Film, Hollywood yıldızı Elisabeth Sparkle'ın hikâyesini konu alırken, kadın bedeninin hiperseksüelleştirilmesi, tüketim kültürü ve ataerkil normlarla nasıl şekillendiğini ele alıyor. Kadınların kapitalist sistemde birer tüketim aracına dönüşmesini, toplumun dayattığı güzellik standartlarının kadınlar üzerindeki bireysel olduğu kadar toplumsal yıkımını da sorgulayan bir film.
Nedir Bu Hiperseksüelleştirme?
Kadın bedeninin cinselliği çağrıştıran bir obje olarak sunulmasını ve bunun toplumun bir normu haline gelmesini içeren hiperseksüelleştirmeyle, kadınlar erkek bakışını tatmin etmek için güzellik stanndartlarına uygun şekilde dizayn ediliyor, gösteriliyor, bu norma uymak zorunda bırakılıyor. Kadının kimliği, yetenekleri, duygusal derinliği önemsiz hale gelirken, fiziksel görünürlük, gençlik unsurları ön planda tutuluyor. Bu durum ise toplumsal cinsiyet eşizsizliğini derinleştirerek ataerkil düzenin yoluna aynı şekilde devamını sağlıyor.
fotoğraf ortakoltuk
Kadının Nesneleştirilmesi
Filmde Elisabeth Sparkle, kariyerinin sonuna gelmiş, yaşlanmanın fiziksel izlerini taşımaya başlamış bir Hollywood yıldızı olarak karşımıza çıkıyor. Uzun yıllar boyunca "mükemmel" güzelliğiyle tanınan Elisabeth, artık gençliğini kaybettiği için eğlence endüstrisi tarafından değersiz görülüyor.
Bu süreç, yalnızca bireysel bir çöküş değil, aynı zamanda kapitalist sistemin kadın bedeni üzerinden kurduğu baskısını da ele alıyor. Elisabeth’in kariyerini ve itibarını koruyabilmesi için fiziksel görünüşünü değiştirmesi, hatta bu uğurda genç bir versiyonuyla yer değiştirmesi gerekiyor.
Filmdeki "Sue" karakteri, Elisabeth’in daha genç, daha seksi ve toplumsal güzellik standartlarına tamamen uyan bir versiyonu. Sue’nun Elisabeth’in yerine geçmesi, sadece eğlence endüstrisinin acımasız gerçeklerini değil, aynı zamanda kapitalizmin insan bedenini nasıl bir meta olarak gördüğünü de vurguluyor.
Elisabeth’in bedeni, Sue’nun varlığı için bir kaynak haline geliyor ve Sue onun enerjisini tüketerek varlığını sürdüren bir figür halini alııyor. Bu, kadının toplumda yalnızca fiziksel cazibesi üzerinden değer bulduğu bir sisteme eleştiriyi yansıtıyor.
Eğlence Endüstrisinin Tüketim Aracı Kadın
Filmdeki yapımcı Harvey’in Elisabeth’i "yaşlı" olduğu gerekçesiyle gözden çıkarması, eğlence sektörünün acımasız doğasını simgelerken, Harvey ve onun gibi güç sahibi figürlerin kadınları yalnızca fiziksel çekicilikleri üzerinden değerlendirmeleri, bir kadının yaşı ilerledikçe onun yerine daha genç, "daha seksi" birini getirmeyi doğal bir süreç olarak görmeleri de eleştiriliyor. Elisabeth’in varlığını tehdit eden Sue da bu kapitalist dinamiklerin bir ürünü oluyor. Daha genç, daha taze ve daha kârlı bir "ürün."
Elisabeth’in kazadan sonra hastanede uyanıp hemşire tarafından “mükemmel bir aday” olarak tanımlanması, onun fiziksel özelliklerinin kapitalist sistemin standartlarına uymasıyla ilişkilendirilirken, kadının yalnızca dış görünüşüne göre değerlendirildiği sistemde insanın nasıl birey olmaktan çıkarılıp birer tüketim aracı haline getirildiği de vurgulanıyor.
Kapitalizmin Güzellik Standartları ve Yıkıcı Etkisi
Kapitalizmin, güzellik standartlarını yalnızca bireysel değil, toplumsal bir zorunluluk haline getirmesi, filmde Elisabeth’in aynaya baktığında yaşadığı utanç ve kendinden nefret etme duygusu, bu standartların bireysel psikoloji üzerindeki yıkıcı etkilerini gözler önüne seriyor.
Elisabeth’in geçmişteki bir fotoğrafına kar küresi fırlatması, yalnızca gençliğini kaybetmesine duyduğu öfkeyi değil, aynı zamanda bu yapay standartları reddetme arzusunu, çaresizliği, kapitalist sistemin birey üzerinde derin kontrol sağlamasını gösteriyor.
Sue’nun Elisabeth’in yerine geçerek büyük bir yıldız haline gelmesi, kadın bedeninin sadece bir performans aracı olması, Sue'nun gençliği ve çekiciliğiyle ön plana çıkması, kadının sürekli tüketim ürünü olarak görülmesi dikkat çekiyor.
Feminist Teoriyle Paralellik
Elisabeth’in hikâyesi, kadınların toplumda fiziksel görünüşleri üzerinden değerlendirildiği ve bu süreçte bireyselliklerinin göz ardı edildiği gerçeğini sorgularken, kadın bedeninin, erkek bakışı için şekillendirildiği bu sistemde, Elisabeth’in yaşadığı dönüşüm ve çöküş, ataerkil düzenin kadınlar üzerinde yarattığı baskıyı da anlatıyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder