5 Ocak 2025 Pazar

SESSİZ EVLERİN HİKAYESİ



                                                             fotoğraflar. Nermin Geniş

Nevin BİLGİN

Yurtdışına çıkıp geçmiş yüzyıllardan kalma yapıların önünde çektirdiği fotoğraflarla haz üstüne haz yaşayan insanımız, doğduğu, geride bıraktığı, anılarla yüklü evlerini yıkar, yok eder, terkeder. Yerine ya dönüp bakmaz ya da estetikten yoksun dört duvarlar kurar üst üste... 

Oysa evler dört duvar ve çatıdan mı ibarettir? Ya da bilmem ne marka, bilmem ne renk fayans mıdır? Ya da bilmem ne marka soba ya da bilmem ne marka kombi midir evler? 

Yoksa evler geçmişin hikayeleri, unutulmaya yüz tutmuş anılar, yarım kalmış hayalleri taşıyan mekanlar mıdır? 



Bir zamanlar çocuk kahkahalarıyla dolup taşan, şimdi ise sessizliğin hakim olduğu bu evler, terk edilişin izlerini taşır. Kim doğduğu evi olduğu gibi bulabilir ki? Bazı evler yıkılmadan ayakta kalır, direnir. Onlar, anıların, geçmişin, tarihin,  özlemin ve direnişin sessiz tanıklarıdır.

İnsan yaşamının sessiz şahitleridir evler. İçlerinde bazen mutluluk gözyaşları, bazen de derin kederler gizlidir. 

Çoğu zaman da miras kavgalarının odak noktasıdır, kimsenin paylaşamadığı, birbirine ölüme de küs kaldığı nedenlerdir.

Evler bazen yeni bir yaşamın başlangıç yeri, vedaların hüzünlü sahnesidir.  Duvarları, bir düğünün coşkusu kadar bir ayrılığın hüznüne tanıklık etmiştir kimi zaman. 



Ancak bir ev, içinde insan yoksa ne ifade eder? İnsanların sevgisi, kavgaları, barışları olmadan evler sadece boş yapılardır. Evin ruhu, insan dokunuşlarıyla canlanır. 

Kapılarının markası ya da kombisinin modeli değil, içindeki yaşanmışlıklar evin gerçek değerini belirler.

Terk edilmiş evler, terk edilen yaşamların sessiz çığlıklarıdır. Her çatlak, her boş oda, geçmişin bir hikâyesini anlatır. İnsanlar geçmişlerini geride bırakırken, evleri de bırakırlar. Fakat bu evler, duvarlarında sakladıkları anılarla yaşamaya devam eder.

Ev, bazen bir özgürlük sembolü, bazen de esaretin bir işaretidir.

Evlerimizle olan ilişkilerimiz aslında yaşam hikayemizi de ortaya koyar. 

Geçmişle barışabilmek, anılarla kucaklaşmak..

Terkedilmiş, sessiz evleri yıkmak yerine onarmak, sessiz evlerin fısıldadığı hikâyelere kulak vermek belki köksüzlüğümüzü, benliğimizden uzaklaşmamızı da önler.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder