22 Ocak 2025 Çarşamba

 TRAVMALI TOPLUM



Hani kızıyoruz ya bu topluma, cahil, duyarsız, insanlığını kaybetmiş diye. 

Hep kızıyoruz. Yeniden dönüp dönüp kızıyoruz.

Kalacağı otelin yangın merdiveni var mı bakmadı ve öldü,  piknik yapacağı yerin yakınında trafo var mı bakmadı, yıldırım düştü ve öldü. Yolda yürürken suyu kontrol etmedi, elektrik olduğunu anlamadı ve öldü. 

Markette satın alacağı gıdanın içindekilere, son kullanma tarihine bakmadı zehirlendi öldü. Kendisine servis edilen kumpirin, lokanta tarafından ucuz, çimlenmiş patateslerle yapıldığını bilemedi ve öldü. Hani öğlen yemeğinde Denizli'de tavuk döner yedi, yediği döneri kontrol etmeden yedi ve öldü. 

Ya da yanan otelin yanında kayak yapanları görünce kızıyoruz.

Sonra bir partinin genel başkanı gözaltına alındı diye tepki göstermeyenleri eleştiriyoruz, kızıyoruz.

Oysa bu topraklarda insanlar travma üstüne travma yaşıyor. 

Travmalı bir toplum olduğumuzu unutuyoruz. 

Dedelerini Çanakkale’de kaybettiği için tanımayan, dedelerini Sarıkamış’ta kaybettiği için tanımayan bu nesle kızıyoruz.

Nesillere boyu yoksullukla, savaşla, afetlerle, çatışmalarla, hastalıklarla cebelleşip duran bir toplum.

Nüfus mübadeleleriyle bir oradan bir oraya gönderilmiş; şehirleşme ve sanayileşme ile köylerini, evlerine, bağlarını terk edip şehirlerin darboğazına sıkışmış, acının artık kontrolünü kaybedip kendiini Müslüm Gürses'in notalarına bırakmış, kendisine jilet bile atmış travmalı bir topluma kızıyoruz.

Sahi, elindeki üç beş kuruş maaşıyla karnını doyurmaya çalışan, karnının gurultusundan çevresine bakamayan insanımıza kızıyoruz. 

Sanal alemle yoksulluk arasında sıkışmış, çağın dönüşümüne bilgisiyar oyunlarıyla yakalanmış çocuklara kızıyoruz. 

Sahi, bu travma üstüne travma yaşayan, depremler gören, 1980 öncesinin iç savaşını yaşayan, güvenlik kaygılarıyla korkularla çevresi kuşatılmış insanımıza kızıyoruz.

Akşama dek toplumun tüm ahlaki değerlerini alt üst eden televizyon programlarına, dizilere mahkum edilen, bilinçaltı oyum oyum oyulan insanlarımıza kızıyoruz. 

Akşama dek siyasetçilerin birbirlerine hakaret düellolarına maruz kalan insanımıza kızıyoruz.

Bir de üstüne bankalardan, dijital sistemlerden kendi hesabına kredi çekilip dolandırılan halkımıza kızıyoruz. 

Devlet dairesine gidip muhatap bulamayan, telefonla robotlarla konuşmaktan yorgun düşen insanımıza kızıyoruz.

Tüm ömrü boyunca çocuklarını her gün o kurstan kursa taşıyan, o testten bu teste maruz kalan çocuklarını Avrupa'nın varoşlarına işçi yapan insanımıza kızıyoruz.

Yılların, nesillerin ezilmişliğini yüksek binalarda, rüşvette, çok para kazanmakta, lüks arabalarda bulmaya çalışan insanımıza kızıyoruz.

Cebindeki üç kuruşla pazara gidip esnafın çürükleri kakalaması ve parasının üstünün de kurnazlıkla yanlış verilmesine muhatap olan insanımıza kızıyoruz. 

Doktor muayenesi için bile başkalarından randevu alamadığı için yardım isteyen yalnızlaştırılmış yaşlımıza da kızıyoruz.

Köylerini terk edip şehirlere sığıntı olmuş insanımıza kızıyoruz.

Travmalı olduğu araba kullanmasından belli olan, direksiyona deli bakışlarla yapışan, gaza hınç alır gibi basan şoförlere kızıyoruz.

Yolcusunu insan olmaktan çıkarıp banknot olarak gören dolmuş şoförüne kızıyoruz.

Yaşlılar bedava biniyor diye kızıp frene basıp onları düşürmeye çalışan halk otobüsü şoförüne kızıyoruz.

Döner servisi yaparken eline eldiven takmaya, taksa da elindeki eldivenle dokunmadık yer bırakmadan bir de servis ettiği döneri dokunan dönerciye kızıyoruz. 

Sokaklarda dolaşırken, tacize, şiddete maruz kalan kadınlarımıza "bu saatte ne işi var sokakta" diye kızıyoruz. 

Köpeklerin saldırısına maruz kalan parçalanan insanımıza "köpekler aslında saldırmaz" diyerek kızıyoruz. 

Toplumdaki adaletsizlik, eşitsizliklere, akrabacılığa maruz kalan, haksızlık olduğunu sürekli bombardıman halinde gören insanımıza bunu kanıksadı diye kızıyoruz. 

Ergen gibi davranın, çocuklaştıkça çocuklaşan, sorumluluklarını yerine getirmeyen aile fertlerine kızıyoruz. 

Kendimizle, insanımızla, ölümüzle, dirimizle hep çatışma halindeyiz. 

Neden hiç düşündük mü? 

Bu soruları kendimize sormalı, travmalı bir toplumu anlamaya ve ona destek olmaya çalışmalıyız. Çünküz, bu toplumun iyileşmesi için öncelikle onun yaralarını fark etmemiz gerekiyor. 

Travmalı bu topluma kızmamalı mıyız? Yoksa ona yardım mı etmeliyiz?


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder