30 Mayıs 2025 Cuma

 "YAŞAM ARSIZI"....belgeseli üzerine...


TOPLUMSAL YALNIZLIK VE SOSYAL DEVLETİN SORGULANMASI

BELGESELDE ESKİ BİR MİLLETVEKİLİNİN PAVYONA DÜŞEN ELİF'E EV AÇTIĞI DA İDDİA EDİLİYOR



Korumaya alınmayan, görmezden gelinen insanlar her türlü kötülüğe açık hale gelir. Yaşam Arsızı belgeseli, sadece bir ailenin değil, bir toplumun tümden çöküşünü anlatıyor. Bir trafik kazasında hem annelerini hem babalarını kaybeden üç kız kardeş... Kazadan sonra ikisi şizofreni teşhisi alıyor. Ama ne bir sosyal hizmet görevlisi, ne bir psikolog, ne bir devlet yetkilisi kapılarını çalıyor.

Akıl sağlıkları yerinde olmayan iki genç kadın, yıllarca Ankara sokaklarında, parklarda, terk edilmiş binalarda hayatta kalmaya çalışıyor. Ankara Güvenpark’ın tuvaletlerinde günlerce tecavüze uğramak… Gecenin karanlığında hiçbir güvenlik duygusu olmadan yaşamak… Bunlar kurgu değil. Bunlar yaşandı.

Sistem, bireyin yaşama hakkını, onurunu ve güvenliğini unuttuğunda ortaya çıkan tablo işte bu. Belgesel, sadece bir hikaye anlatmıyor; bize diyor ki: “Gör artık. Duy artık. Sırtını dönme.”



Nevin BİLGİN 

Yasemin Alkaya’nın yönetmenliğini üstlendiği Yaşam Arsızı (2008), Türk sinemasında nadir rastlanan türde bir belgesel-kurmaca örneği. Gerçek insanların kendi hayatlarını canlandırdığı bu film, toplumsal sistemin kıyısında unutulmuş bireylerin yalnızlıklarını ve bu yalnızlığa karşı verdikleri içsel direnişi anlatıyor.

Filmde anne ve babalarını aynı trafik kazasında kaybeden üç kız kardeşin yaşamı merkezde. Kazadan sonra ikisinin şizofreni hastalığına yakalanması, devletin sosyal hizmet mekanizmalarının işlemediğini açıkça gösteriyor. Bu kız çocuklarının annelerinin parçalanmış cekedini görmeleri, babalarının da aynı kazada ölmesi, izleyicinin içini burkan gerçeklik duygusunu artırıyor.

En büyük kardeş Elif, devlet memuru olmasına rağmen geçimini sağlayamıyor; kardeşlerine bakmak için önce gündelik işlerde çalışıyor, sonra çaresizce pavyonlarda çalışmaya başlıyor. Hem kardeşlerinin hem de kendi çocuklarının bakımını üstleniyor. Yalnızlık, burada sadece duygusal değil, ekonomik bir çöküş olarak da karşımıza çıkıyor.

      fotoğraf. Antrakt Sinema

Çünkü toplumun gözünde “aile yoksa, sorumluluk da yoktur.” Ama bu çocuklar hâlâ yaşıyor ve birileri onlara bakmak zorunda.

Sosyal Devletin Sorgulanması

Film boyunca en çok hissedilen şeylerden biri, sosyal devletin sorgulanması. Elif’in şu sözleri, devletin sorumluluk anlayışına tokat gibi çarpıyor:

“Ben kardeşlerime bakmak istedim. Ama asıl bir sosyal devlet, benim onlara bakmak istememe rağmen, ‘Hayır, sen bakamazsın, bu şartlarda onların bakımı sana bırakılamaz’ deyip, onları koruma altına almalıydı. Ama kimse ilgilenmedi.”

Bu itiraf, sosyal devletin sadece bir söylemde var olduğunu, uygulamada ise insanlar en savunmasız hallerindeyken ortada kimsenin bulunmadığını gösteriyor. Zihinsel dengesi bozulmuş, açıkça tedaviye muhtaç kız kardeşler Ankara Güvenpark tuvaletinle hortumla yıkanarak defalarda tecavüze uğruyor. 

Korumaya alınmayan toplumun yok saydığı bireyler, her türlü kötülüğe açık hale geliyor.

Başlarına gelen birçok olayın ardından Ürgüp'te bir bakımevine alınabiliyor yıllar sonra. 

Yıkıma rağmen varolmak

“Yaşam arsızı” ifadesi, sadece hayata tutunma çabasını değil; hayata rağmen yaşama direncini temsil ediyor. Filmde bu mücadeleyi en açık şekilde Elif üzerinden görüyoruz. Her şeye rağmen yaşamaktan vazgeçmemiş biri o. Sistemin dışında, toplumun uzağında, devletin umursamadığı bir yaşamda, kendi küçük evrenini kurmuş bir kadın.

Bu filmde aile mi önemlidir, birey mi, yoksa devlet mi? Aslında bu soruların da ötesinde bir gerçek var: İnsan. Çünkü sistemlerin unuttuğu şey, bireyin yaşama hakkı, onuru ve güvenliği. Film, bunu yüzümüze vuruyor.

Yaşam Arsızı, klasik anlamda ne bir sinema filmi ne de salt bir belgesel. O, bir çığlık. Devletin unuttuğu, toplumun görmezden geldiği, medyanın ilgisiz kaldığı insanların hikâyesini anlatıyor. Türk sinemasında belgesel türünün gücünü ortaya koyan önemli örneklerden biri olarak, izleyiciye vicdan muhasebesi yaptırıyor.

Belgesel,  sosyal devletin görevleri nelerdir sorusunu insanın yüzüne tokat gibi çarpıyor.

Bu filmi izlemek bir tercihten öte, bu topraklarda yaşayan bir birey olarak sorumluluk. Çünkü bu hikâyenin kahramanları yalnız değil, yalnız bırakıldılar. Ve belki, onları fark etmek bile bir başlangıçtır.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder