OSMANLI SARAYINDA "TILSIMLI GÖMLEKLER"
BÜYÜ, MUSKA VE KADINLAR
Nevin BİLGİN
Osmanlı sarayının altın işlemeli duvarlarının ardında yalnızca entrika ve iktidar değil, görünmeyen bir dünya da dolaşırdı; tılsımlar, muskalar, efsunlar ve dualar.
Topkapı’nın sessiz koridorlarında, kimi zaman bir cariyenin bileziğine dikilen küçük bir muska, kimi zaman padişahın göğsüne asılan “tılsımlı gömlek”, görünmez güçlerin hanedan kaderine dokunduğuna inanılan gizli semboller taşırdı.
Osmanlı sarayında sihir ve muska, yalnızca “batıl inanç” değil; iktidarın görünmeyen yüzüydü. Haremdeki kadınlar için büyü, çoğu zaman erkek egemen dünyada sözsüz bir direniş biçimiydi.
Bir muska, bir dua, bir tılsım belki de saray tarihinin en sessiz ama en etkili araçlarından biriydi.
Haremde gizli dualar, korkular ve kadın dünyası
Harem, yalnızca bir güzelliklerle dolu bir yer değildi. Aynı zamanda korkuların, kıskançlıkların ve korunma arzularının alanıydı.
Padişahın sevgisini yitirme korkusu, bir rakibin yükselişi, bir oğlun tahta çıkması...
Bütün bunlar haremin kadınlarını görünmeyen çözümler aramaya iterdi.
Bazı kadınlar, gizlice muskacı kadınlara çoğu kez gayrimüslim şifacılara veya kira kadınlara başvururdu.
Onlar dualarla, bitkilerle, bazen de Kur’an ayetleriyle yazılmış muskalarla haremdeki güç dengelerine sessizce müdahale ederdi.
Bu ilişkiler bazen o kadar gizli yürütülürdü ki, saray muhafızlarının bile haberi olmazdı.
Mühimme kayıtlarında (arşiv belgeleri) “büyü” vakaları
Devletin yüksek kayıtlarında, yani Mühimme Defterleri'nde, bu gizli dünyanın izlerine rastlanmakta.
Bazı kayıtlarda, saray çevresinde “muskacılıkla meşgul olan kadınlar” hakkında soruşturma açıldığı, bazılarında “efsunculukla halkı kandıran” kimselerin cezalandırıldığı yazılıdır.
Bu belgelerde “sihir” suçlamaları yalnızca dinî değil, politik bir mesele olarak da görülmüştür. Çünkü büyü iddiaları, kimi zaman hanedan içi çekişmelerin bahanesi ya da sonucu olurdu.
Tılsımlı gömlekler: koruma mı, iktidarın simgesi mi?
Sarayda büyüye en yakın meşru nesnelerden biri tılsımlı gömleklerdi. Bu gömlekler, Kur’an ayetleri, yıldız haritaları, sayılar ve simgelerle işlenirdi.
III. Mehmed’e ait olduğu bilinen gömleklerden bazıları, Topkapı Sarayı Müzesi’nde bugün bile sergilenmekte.
Her biri bir çeşit manevi zırh niteliğindeydi. Padişahı düşmandan, nazardan ve “kara kuvvetlerden” korumak için hazırlanmıştı.
Bu gömleklerin varlığı, Osmanlı’nın rasyonel bir devlet sistemi içinde bile mistik bir güvenlik inancını koruduğunu gösterir.
Din, yasak ve pratik arasındaki ikilem
Osmanlı şeyhülislamları sihir ve büyüyü şiddetle yasaklamış, fetvalarda bu fiilleri “küfür” olarak tanımlamıştır.
Ama aynı devletin sarayında, koruyucu muskalar hazırlanmış, savaş öncesi dualar gömleklere işlenmiş, hanedan kadınları “okunmuş sularla” şifa aramıştır.
Bu çelişki, Osmanlı toplumunun hem akılcı hem de büyüsel düşünme biçimlerini aynı anda yaşattığını göstermektedir.
Kaynakça
https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/3843967
https://journalofsocial.com/files/josasjournal/1545312338_5_48_ID869_Genç_37-50.pdf
Uluğ, Nimet Elif. Osmanlı'da Batıl İtikat ve Büyü
ndyturk.com/node/107746/kültür/osmanlıda-kimse-resmen-cadı-veya-büyücü-ilan-edilmezdi-fakat-tuhaf-hikayeler
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder