5 Nisan 2024 Cuma

KADIN KİMLİĞİ VE MİLLİYETÇİLİK

 


KADIN KİMLİĞİNİN 

                                          MİLLİYETÇİLİK BAĞLAMINDA İNŞAASI







                NEVİN BİLGİN

         Kadınlar siyasette “kadın kotaları” gibi yöntemlerle kendilerine yer bulmaya çalışırken, siyaset erkeksi tarzda sahnelenmeye devam etmektedir. Tüm partiler özellikle de milliyetçi ve muhafazakâr partiler çoğu zaman “erkeksi” yapıları ve kadına kapalı uygulamalarıyla eleştiri konusu olmaktadır.

         Milliyetçi ideolojiye sahip partilerde ise kadınların kendilerine yer edinmeleri güç olduğu kadar, geç gerçekleşmiştir.

         Milliyetçilik ve kadın hareketleri özellikle de feminizm arasındaki ilişkiye baktığımızda karmaşık ve çok yönlü olduğunu görmekteyiz. Her iki ideoloji de toplumsal değişimi teşvik etmektedir. Kadınların hakları ve statüleriyle ilgilenmektedir. Bu iki kavram arasında çoğu zaman çatışma da yaşanmaktadır. Toplumların daha adil ve eşitlikçi bir yapıya ulaşması için milliyetçilik ve feminizm arasındaki ilişkinin derinlemesine incelenmesi ve anlaşılması önemlidir.

       Kadınların milliyetçiliğin gelişimindeki rolü genellikle erkek egemen bir yapı altında şekillenmiştir. Kadınların bu alanda daha özgür hareket edebilir hale gelmesi, toplumun cinsiyet eşitliği ve adalet açısından daha ileriye gitmesine yardımcı olabilir.

 

 


       Milliyetçilik, genellikle ulusal kimlik, vatanseverlik ve ulus-devletin güçlendirilmesi gibi kavramlarla ilişkilendirilirken, feminizm ise cinsiyet eşitliği, kadın hakları ve toplumsal cinsiyet normlarının sorgulanması üzerine odaklanmaktadır. Ancak, bu iki ideoloji arasında bazı ortak noktalar da bulunmaktadır. Örneğin hem milliyetçilik hem de feminizm, toplumsal dönüşüm ve değişim için mücadele etmektedir ve toplumun daha adil ve eşitlikçi bir yapıya sahip olmasını amaçlamaktadır.

      1980'lerden sonra yapılan çalışmalarda, kadının milliyetçilik söylem ve inşasındaki rolü daha çok tartışılır olmuştur. Kadınların sadece milleti temsil eden semboller ve metaforlar olarak kullanılması dışında, kadının eril kamusal alandan dışlanmış konumu da önemli bir tartışma konusunu oluşturmuştur. Milliyetçi projelerde ve milliyetçilik ideolojisinde kadına atfedilen farklı roller ve semboller de kadınların siyasal alandan dışlanması ve edilgen aktörler olarak kalması sonucunu engelleyememiştir. Milliyetçilik ideolojisi kadına atfedilen rolleri ve kodları yeniden üretmiştir.

        Ulus inşa sürecinde kadınların ve erkeklerin farklı konumlanışı, farklı vatandaşlık haklarına yol açarak modern cinsiyet eşitsizliklerinin temelini oluşturmuştur. Milliyetçilik ve ulusal politika araştırmalarında da toplumsal cinsiyet referansını merkez alan ve kadınlara ağırlık veren çalışmalara yönelme olmuştur. (Küçükalioğlu, 2019)

         Tüm milliyetçilik biçimlerinin belirli bir cinsiyet yönelimine sahip olduğu gözlemlense de aslında kadınlar, milliyetçi ideolojiyi çok çeşitli açılardan şekillendiren önemli aktörlerdir. Milliyetçilikte zaman zaman kadınlara atfedilen ve/veya kadınlar tarafından benimsenen roller, biyolojik olarak neslin üreticileri olmaları (çocuk doğurma), milletin ideolojik olarak yeniden üretilmesi sürecindeki katılımcılar olmaları, kültür aktarıcıları olmaları (çocuk yetiştirme), milli farkın ve millet sembollerinin gösterenleri, milli gruplar arasındaki sınırların belirleyicileri, milliyetçi mücadelenin katılımcıları olmaları şeklindedir. (Spencer ve Wolman, 2020)

        Cinsellik ile Milliyetçilik Arasındaki İktidar İlişkisi

        Milliyetçilikte kadına atfedilen rollere baktığımızda, nüfusun artırılmasında kadınların merkezi rolü, çocuk doğurma yetisi ve fiziksel geleceğin korunmasına yönelik beklenen sorumluluklar, milli değerlerin genç nesillere aktarılması görevi, toplumun ahlaki ve manevi misyonunun koruyucusu olma gibi görevler bulunmaktadır. Ayrıca, cinsellik ile milliyetçilik arasındaki iktidar ilişkisinin tecavüz, etnik temizlik gibi kavramlar üzerinden nasıl kullanıldığı da önemli bir tartışma konusudur. (Spencer ve Wolman, 2020)

        Bosna Savaşı'nda, milliyetçi retorikle cinsiyetçi söylemin iç içe geçtiği ve birçok insanın yaşadığı korkunç tecavüz ve etnik temizlikle karşı karşıya kalması dünya kamuoyunun gündemine gelmiştir. Bu tecavüzler sadece bireylere yönelik fiziksel saldırılar değil, tam tersine, saldırıya uğrayan bireylerin bedenleri üzerinden toplumun bütün olarak yeniden yapılandırılmasıdır ve toplumsal cinsiyet eşitsizliğini derinleştirdiği iddia edilmektedir. Bu, savaşın sadece fiziksel zararlarla değil, aynı zamanda toplumsal ve kültürel dokunun da yıkımıyla sonuçlandığını göstermektedir.

        Dünya genelinde, hiçbir millet kadınları ulus devletin sunduğu haklara ve kaynaklara erkeklerle eşit düzeyde erişme imkânı sunmamaktadır. Kadınlar çoğu zaman, milliyetçilik ideolojisinin dayatmaları altında, toplumun ve devletin erkek egemen yapılarına boyun eğmek zorunda kalmıştır. ((Spencer ve Wolman, 2020)

        Milliyetçiliğin Cinsiyetçi Yönü

        Kadınların ulusal projelere katkıları genellikle erkeklerin gölgesinde kalmaktadır. Feminizm, milliyetçiliğin cinsiyetçi ve ayrımcı yönlerini sorgulamakta ve kadınların ulusal kimliğin inşasında daha aktif bir rol oynamalarını savunmaktadır.

        Toplumsal cinsiyet, kadın ve erkek arasındaki ilişkinin biyolojik farklılıkların ötesinde toplumsal olarak inşa edildiğini öne sürmektedir. Bu inşa edilen roller, her toplumda farklı şekillerde yorumlanarak kadınlar ve erkekler arasındaki eşitsizliği şekillendirmektedir. Milliyetçilik literatüründe uzun süre göz ardı edilmesine rağmen, son dönemde yapılan çalışmalar toplumsal cinsiyet kavramını öne çıkarmıştır. Bu çalışmalarda, kadınların özellikle ulus inşa süreçlerindeki rolleri ve katkıları üzerinde durulmaktadır.

      Kadın Yeniden Üretim Mekanizması

      Milliyetçilik ideolojisinin başarılı olabilmesi için ulusal kimlik inşasında bazı kuramların ve araçların hayata geçirilmesi gerekmektedir. Bu süreçte kadınların rolü, ulus inşasında önemli birleştirici güç olarak görülmektedir. Kadının, cephe arkasında anne, sevgili, kardeş ve eş rolünün yanı sıra erkeği cepheye hazırlayan bir rolü pekiştirilmektedir. Bu süreçte kadının, milliyetçilik ideolojisinin yeniden üretim mekanizması olduğu yönünde kabul gören anlayış vardır.  

        Kadın Bedeni ve Milliyetçi Söylem

        Millî kimlik inşa sürecinde kadının rollerinin yeniden tanımlanması, sık sık başvurulan bir yöntem olmuştur. Dolayısıyla, millî kimlik inşa süreci, kadın ve rollerinin merkeze alınarak ilerlediği bir süreçtir. Kadın bedeni, annelik, eşlik ve vatanseverlikle ilişkilendirilerek milliyetçi söylemlerin kutsallaştırılmasında bir araç olarak kullanılmaktadır.

         Milliyetçilik ve toplumsal cinsiyet ilişkisinde, kadın genellikle bir araç olarak öne çıkarılırken aynı zamanda pasif bir öğe olarak konumlandırılmaktadır. Bu ilişki biçimi, kadın-erkek arasındaki eşitsizliği derinleştirmekte ve toplumsal olarak atfedilen rollerin kuşaklararası olarak aktarılmasına yol açmaktadır. Milliyetçiliğin "icat edilen" veya "hayal edilen" olması, kadınlık hallerinin milliyetçilik referansıyla şekillendirilmesine engel teşkil etmemektedir. Kadınlar milliyetçi projelerin başarısına araç olarak kullanılmakta ve daha sonra eski konumlarına geri dönmektedirler. Ancak toplumsal cinsiyet çalışmalarında, kadının milliyetçiliğin inşası ve işlevselliğindeki rolü ön planda tutulmaktadır. (Ceren, 2020)

         Fransız İhtilali, kadınların rolünün önemli ölçüde değiştiği süreçtir. Marie Charpentier, kaleye saldıranlar arasında yer alan genç bir kadındır, çatışmada yaralanmıştır ve kendisine aylık bağlanmıştır. Fransız Devriminin ünlü tablosu Halka Yol Gösteren Özgürlük te de yine bayrağı bir kadın taşımaktadır.

 

 


        Milliyetçi Elitlerin Kadını Dışlaması

        Ulus devletin kurulması ya da savaş durumlarında geleneksel ve yaşlı anneler yerine, yeni kadının ulusun askerlerine anne olacak olması, bu dönemde milliyetçilerin ve feministlerin birlikte yürüttüğü projeler arasında yer almıştır. Sosyalistler, anarşistler ve diğer grupların "gerçek kadınlığın" ne olduğuna dair arayışları vardır.

        Milliyetçilik ve kadınlar arasındaki önemli bir tartışma, kadınların ulusal kimlik oluşturma sürecine katkıda bulunup bulunmadığı veya bu süreçte bastırıldıklarıdır. Bu tartışma, kadınların başlangıçta ulusun inşasına katkıda bulunduğunu ancak daha sonra bastırıldıklarını ve kenara itildiklerini öne sürmektedir. Kadınlar genellikle, oy hakkı gibi siyasi katılımın arttığı milliyetçi dönemleri desteklerken, kendi hak mücadelelerini milliyetçi hareketin bir parçası olarak görmüşlerdir. Güç elde ettiklerinde, milliyetçi elitler tarafından dışlanma riskiyle karşı karşıya kalmışlar bu durum çatışma yaratmıştır. Bu süreçler, kadınların ve feministlerin ulusal ve toplumsal kurtuluş mücadelesindeki rolünü ön plana çıkarmıştır. (Akşit, 2014)

       Eski Türk Geleneğinde Kadın

       Eski Türk geleneklerinde, kadınların toplumsal konumu genellikle at binme, ok atma, erkeklerle yarışma gibi aktivitelerle ilişkilendirilerek kadının kahramanlık gösterisi önemsenmektedir. Ancak, bu gelenekte kadın-erkek eşitliği, aslında kadının ve erkeğin toplumsal cinsiyet rollerinin sabitliği üzerine kurulmaktadır. Kadının anaç rolü ve toplumun ahlaki temsiliyeti, kadının değerini belirlemektedir.

      Türkiye'de, milliyetçi kadınların önde gelen temsilcileri olan Ülkücü Kadınlar, genellikle milliyetçilikle ilişkilendirilen geleneksel rolleri benimserler. Bu çerçevede, kadınlar genellikle politik deneyimlerini ve söylemlerini, geleneksel cinsiyet rollerinin ötesinde ve Milliyetçi Hareket Partisi'nin (MHP) resmi söylemi dışında konumlandırmazlar. Ancak, dönemin gazetelerinde ve saha araştırmalarında, kadınların, kendi siyasi katılımlarında erkeklerle eşit kabul edilme talepleri de bulunmaktadır.

      Kadınlar artık, özel alanlardaki rolleri kabul ederken, günlük hayatta geri planda kalmanın sorgulanması gerektiğinin farkındadır. Kadınların deneyimleri, resmî belgelerdeki sınırlı ifadelere sığmaz; aksine, erkek egemen bir siyasi parti içinde kadınların yaşam tarzı, toplumsal cinsiyet rolleri ve politik varoluş arzuları ve eylemleri önem kazanır. (Özdemir, 2020)

       Kadın Kamusal Alan Olan Siyasetten Dışlanıyor

       Kadın kimliğinin milliyetçilik süreçlerindeki rolü incelendiğinde, kamusal ve özel alan ayrımı belirginleşmektedir. Kadınlar genellikle siyasi açıdan önemsiz olarak kabul edilen özel alanda kalmışlardır, çünkü birçok düşünür milliyetçiliği kamusal siyasetin bir parçası olarak ele almış ve kadınları bu alandan dışlamıştır. Dünyada yaşanan zihinsel, ekonomik ve sosyal değişimler de bu durumu etkilemektedir.

      Milliyetçi söylemde kadına atfedilen anne rolü, nesiller arası aktarımın önemine odaklanmış olsa da kadının tek yeteneğinin çocuk doğurmak olmadığı ve diğer alanlarda da yetkinliklerini kanıtladığı görülmektedir.

       Modern toplumda, eşitlik ilkesinin öne çıkmasıyla birlikte eğitim gibi toplumsal statü ve konum elde etmenin yolunu açan birçok alanda eşitlik için adımlar atılmıştır. Eğitim, kadınların da erkeklerle aynı fırsatlara sahip olduğu bir yapıya dönüştükçe, toplumun daha uyumlu hale gelmesi de kaçınılmaz olacaktır.

        Günümüzde, ulusların yeniden yapılanma süreçlerinde kadınların etkili bir rol oynadığı tezi, kadınların milliyetçi projelere katılımları görülmektedir. Örneğin, orduda aktif görev alan kadın askerlerin varlığı, kadının sembolik rolünde değişiklik olduğunu göstermektedir. Ayrıca, birçok milliyetçi kadın yazar, vatan ve millet kavramlarını anlamlandırmak için farklı metaforlar kullanarak milliyetçi ideolojiyi şekillendirmektedir. (Seyrekbasan, 2022)

 

Kaynakça

Spencer Phililp ve Wollman Howard, Milliyetçilik, 2020, s.102-103

Akşit, Elif Ekin. "Milliyetçilik." Kaos GL Dergisi, (2014) Sayı 123,

Avcıl, Ceren. "Milliyetçiliğin Toplumsal Cinsiyet ile İlişkisine Dair Kuramsal Bir Bakış. (2020) s.484

Gözdaşoğlu Küçükalioğlu, Elif. "Milliyetçilik Kuramları ve Toplumsal Cinsiyet: Genel Bir Değerlendirme." Ufuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi 8.16 (2019): 150-165

Özdemir, Güler. "Ülkücü Kadınlar ve Kadın Kimliğinin İnşası: 'Asenalar'." Fe Dergi: Feminist Eleştiri, cilt 12, sayı 2, [2020].

Seyrekbasan, Anıl Müge. "Milliyetçilik, Etnisite ve Toplumsal Cinsiyet Rollerı Ekseninde Kadın Bakış Açısı." Kırıkkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi (KÜSBD) Cilt 12, Sayı 2 (Temmuz 2022): 559-577. ISSN 2146-2879, E-ISSN: 2717-6231.

https://kaosgl.org/haber/milliyetcilik-feminizm-yeni-kadin

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder