6 Nisan 2024 Cumartesi

AVRUPA'NIN DÖNÜŞÜMÜ

 


                     COĞRAFİ KEŞİFLERİN İZİNDE

                            AVRUPA’NIN DÖNÜŞÜMÜ





Nevin Bilgin

Bu yazıda, coğrafi keşiflerle başlayan sömürgecilik ve hegemonyanın yükselişine giden yol incelenecek, yine 18.yüzyılda resmen sonra erişi ve günümüzde ise uygulamalarda hala devam edip etmediği tartışılacaktır.

Öncelikle sömürgecilik, hegemonya, merkantilizm tanımları yapıldıktan sonra, sömürgeciliğin nasıl başladığı, Osmanlı İmparatorluğu’nun bu konuya etkisi, sömürgeciliğe ilk başlayan ülkelerin geri kalışı ve neden geri kaldıkları, ardından sömürgecilikte yükselen Hollanda, İngiltere, Fransa’nın durumu karşılaştırmalı olarak incelenecektir. Sömürgecilik ve merkantilizmin sona ermesiyle birlikte, bunun ideolojilere etkisi yanında, günümüzde sömürgeciliğin devam edip etmediği, Türkiye’nin bu düzende nerede olduğuna da yer verilecektir.

Sömürgecilik, bir ülkenin başka bir ülkeyi siyasi, ekonomik, kültürel ve askeri yönden denetim altında tutması ve bu ülkenin kaynaklarını kendi çıkarları doğrultusunda sömürmesidir. (Erdem, 2014, s.240)

Sömürgecilik kelimesi Fransızca ‘Colonialisme” kelimesinden Türkçe ’ye geçmiştir. Fransızca kelime “colonie” (koloni) olarak belirtilmiştir.

Kolonizasyon kelimesi genellikle bir toprağı bölgeyi ya da ülkeyi başka ülkenin kontrolü altına almak ve orada kendi insanlarını yerleştirmek anlamında kullanır. Ancak sömürgecilik kelimesi daha çok başka bir ülkenin kaynaklarını sömürmek amacıyla kontrol altına almak anlamında kullanır. Bu nedenle sömürgecilik kelimesi daha doğru bir terimdir. (Erdem,2014, s.241)

Merkantilizm, 16.yüzyılda başlayan ve 18. Yüzyıla kadar devam eden bir ekonomik düşünce akımıdır. Bu akımın amacı, bir ülkenin ekonomik gücünü attırmak için ihracatı artırmak ve ithalatı azaltmaktır. Merkantilizme göre bir ülkenin refahı, altın ve gümüş gibi değerli madenlere sahip olmasına bağlıdır. Merkantilizm özelikle Avrupa ‘da yayın olarak benimsendi ve sömürgecilik döneminde büyük etkiye sahi oldu. Ancak sonraki yıllarda ekonomistler tarafından eleştirildi ve yerini daha serbest piyasa ekonomisine bıraktı. Etimolojik kökeni İtalyanca “mercante” kelimesinden gelir ve tüccar anlamına gelir. (Bilgin, 2012, s.1-16)

Merkantilizmden sonra Klasik Liberalizm, (Adam Smith, David Ricardo) Merkantilizm aksine klasik liberalizm, serbest piyasa ekonomisi, özel mülkiyet hakları, sınırlı devlet müdahalesi ve özgürlüklerin korunmasını gerektiği görüşündedir. Sosyalizm, (Karl Marx, Friedrich Engels) sermayenin toplumsal mülkiyet altında toplanması ve üretim araçlarının kollektif kontrolünü savunmaktadır. (Marx ve Engels, 1948, s.1-50) Keynesyen Ekonomi, (John Maynard Keynes) devletin ekonomik durgunluklara müdahale ederek işsizliği azaltacağını savunur, devlet harcamalarının arttırılması ve vergilerin düşürülmesi yoluyla bunun yapılabileceğini öne sürer. (Mies, 1996, s.1-100)

Günümüzde sömürgeciliğin yeni adı “Neo- sömürgecilik” olarak adlandırılmaktadır. Bu terim sömürgeciliğin geleneksel biçimleri yenine ekonomik, kültürel olanak yeni şekillerde devam ettiğini ifade etmektedir. Küreselleşme ve sömürgecilik ile benzer yönleri bulunmasına rağmen, tam olarak sömürgecilik olarak nitelendirilemez. Küreselleşme iletişim teknolojilerinin gelişmesi ve dünya ekonomisinin birbirine bağlanması sonucu ortaya çıkan olgudur. Bununla birlikte, küreselleşme etkileri dünya genelinde farklı şekillerde hissedilmekte ve bu etkiler arasında sömürgecilik izleri bulunmaktadır. Küreselleşme bazı ülkelerin diğerlerini ekonomik olarak sömürmesine ve baskı altında tutmasına yol açabilir. (Giddens,2000, s.20-25)

Küreselleşme yanlısı ülkelerin sömürgeci olup olmadığı günümüzde de tartışma konusudur. Tabii küreselleşme yanlısı tüm ülkeleri bu tanım altında toplamak doğru olmayabilir.

Küreselleşme tüm ülkeler için ekonomik fırsatlar sunarken bazı ülkelerin diğerlerini ekonomik olarak sömürmesine bakı altında tutmasına yol açabilmektedir. Ancak, küreselleşme sürecindeki sömürgecilik izlerinin, küreselleşmeyle birlikte ortaya çıkan siyasi ve ekonomik güç dengelerinin sonucu olduğu da görülmektedir.  Bazı ülkelerin küreselleşme sürecinde daha fazla avantaj elde etmesi bu avantajları diğer ülkeler üzerinde kullanmasının sömürgecilik izleri taşıdığı öne sürülmektedir.

Bugün İngiltere, ABD, Çin ve Rusya gibi ülkelerin geçmişteki sömürgecilik örnekleri gibi olmasa da dünyada ekonomi, teknoloji, hammadde sağlanması konularındaki “hegemonik” eylem ve tavırları da tartışılmaktadır.

Peki Türkiye, geçmişin izleri ve bugünkü konumunda nerede yer almaktadır? Türkiye’nin sömürülen bir ülke olarak değerlendirilmesi tartışmalı bir konudur. Ancak tarihi süreçte sömürgeci politikalara maruz kaldığı, günümüzde ekonomik bağımlılık gibi faktörler nedeniyle bazı açılardan sömürülmeye devam ettiği savunulmaktadır. (Ünal, 2008, s.1-16)

1.COĞRAFİ KEŞİFLER

1.1. Neden Başladı?

Avrupalı devletlerin, yeni pazarlar bulmak amacıyla denizaşırı topraklara keşfetme yolculuğunun 15.yüzyılda başlaması sömürgeciliğin de başlangıcı olarak kabul edilmektedir. Keşifler önceleri İspanya ve Portekiz tarafından gerçekleştirilmiştir. Yeni Dünya olarak adlandırılan Amerikan kıtası ve Afrika kıyılarındaki toprakları keşfetmişler, bu topraklardaki zenginlikleri bulmuşlardır. Daha sonra ekonomik kazançlarını genişletmek ve güçlerini attırmak için bu topraklarda sömürge sistemi kurmaya başlamışlardır. Sömürge sistemleri, sömürgelerdeki insanları, kaynakları ve toprakları kontrol etmek için kurulmuş yönetim sistemleridir. Bu sistemlerle, sömürgeci devletler, sömürgelerindeki insanları köleleştirerek, ucuz işgücü elde etmiş ve yeraltı kaynaklarını sömürmüşlerdir.

İspanya Kralı 2. Ferdinand ve Kraliçe Isabella, finansal kazanç sağlama amacıyla keşif seferleri düzenlenmesine karar vermiştir. O dönemde Avrupa’da baharat, ipek, mücevher ve diğer lüks malların tedariki için Doğu ile ticaret yapmak gerekmektedir. Osmanlı İmparatorluğu’nun kullanımındaki eski yolların kullanımının zorlaşması keşiflerin fitilini ateşlemiştir. Kristof Kolomb, 1492’de İspanya Kralı Ferdinand ve Kraliçe Isabella tarafından finanse edilerek keşiflere başlamıştır ve Batı Hint Adaları’na ulaşmıştır.

Portekiz ise ekonomik, politik ve dini sebeplerle keşiflere başlamıştır. Portekiz’in ekonomisi doğal kaynaklar açısından fakir olduğu için, deniz yoluyla ticaret yaparak zenginleşme potansiyeli yaratmıştır. Portekiz, Müslümanların kontrolündeki Doğu’ya alternatif bir ticaret rotası arayışında olmuştur. Politik olarak da Portekizli krallar, tüccarların Batı Afrika kıyılarındaki ticaret yapmasına izin veren yerel liderlerle ittifak kurmuş, bu sayede de sömürgeci çıkarlarını savunmuştur. Ayrıca dini açıdan Portekizli Hristiyanlar, Müslümanların kontrolündeki topraklarda Hristiyanlığı yayma hedefi de taşımıştır.

Kristof Kolomb, ilk keşfinin ardından ülkesine döndüğünde altın, değerli taşlar, baharat, türlü bitkiler, egzotik hayvanlar, patates, domates, biber, mısır ve kahve ile döndü. Yerli halka da takas olarak boncuk, metal çanak, şal, küçük ayna, şekerleme, küçük oyuncaklar, şapka vermiştir. Filler, zürafalar, maymunlar, timsahlar, papağanlar, flamingolar, penguenler, iguanalar keşiflerle ülkelerine götürülerek hayvanat bahçelerinde sergilenmiştir.

Hollanda, Fransa ve İngiltere’ de, daha sonra İspanya ve Portekiz’in sömürge sistemlerini taklit ederek, denizaşırı topraklarda sömürge sistemleri kurmaya başlamıştır. Bu sömürge sistemleri, Avrupa’daki imalat sektörünün büyümesine katkı sağlamış ve Avrupa devletleri arasındaki rekabetin artmasına neden olmuştur. Avrupalı devletler dünya çapında genişlemeye ve yeraltı kaynaklarını keşfetmeye başlamışlardır. Bu durum dünya ticaretinde devrim yaratan bir değişim olmuştur. 19.yüzyıla kadar süren bu durum Britanya’nın dünya çapında hegemonya elde ederek, dünya ekonomisinde lider olmasının yolunu açmıştır. Britanya endüstriyel devrim ve dünya ticaretindeki liderliği sayesinde, dünya üzerindeki kaynakları kontrol etmiş ve birçok ülkeye sömürge yönetimi kurmuştur. Sömürgecilikten zenginlik elde etmiş, bunu imalat sektöründeki yeniliklerle birleştirmiş, ekonomik gücü, askeri alanda da güçlenmesini sağlamış ve sonuçta dünya çapında bir güç haline gelmiştir.

Sömürgecilik ve hegemonya, bazı olumsuz sonuçları da beraberinde getirmiştir. Sömürge sistemleri, sömürgelerdeki insanların ve kaynakların sömürülmesine neden olmuş, sömürgelerdeki insanlar arasında sosyal, ekonomik eşitsizlikler artmıştır. Sömürge sistemleri, yerel kültürlerin yok olmasına yerel dillerin unutulmasına yol açmıştır. Bu durum farklı politik ve ekonomik ideolojilerin doğmasına neden olmuştur. Avrupalı devletler emperyalist politikalar uygulayarak, dünya üzerindeki kaynakları kontrol etmek için savaşmaya başlamışlardır.

 

1.2. Sömürgeciliğin gerçek nedenleri

Sömürgecilik, 16.yüzyılda Avrupalı devletlerin başlattığı, farklı kıtalardaki toprakları ele geçirerek, o toprakların kaynaklarını sömürme ve kendilerine ekonomik kazanç sağlama politikası olarak kendisini göstermiştir. Bu dönemde keşiflerin yapılması, yeni dünyanın keşfedilmesi, elde edilen zenginliklerin paylaşımı gibi faktörler de sömürgeciliğin başlamasına etki etmiştir.

Sömürgecilik özellikle Avrupalı devletler tarafından uygulanmış ve bu devletler sömürgecilik döneminde dünya genelinde birçok toprak parçası ele geçirmişlerdir. Sömürgeciliğin sonucunda sömürge topraklarındaki kaynaklar Avrupa’ya taşınmış ve Avrupa’nın endüstriyel devrim sürecinde rol oynamıştır.

Sömürgecilik sonrasında ise sömürge topraklarının bağımsızlığı kazanması ve küreselleşmeyle birlikte sömürgecilik yerine farklı bir uluslararası ilişkiler düzenine bırakmıştır.

Sömürgeciliğin başlama sebepleri arasında ekonomik, siyasi ve ideolojik faktörler yer almaktadır. Ekonomik sebepler arasında, keşiflerle birlikte yeni dünyalardan getirilen zenginliklerin Avrupa ekonomilerine akması ve bu zenginliklerin bir şekilde elde edilmesi yer almaktadır. Ayrıca sömürge ülkelerin doğal kaynaklarının sömürülmesi ve bu kaynakların Avrupa endüstrilerinde kullanılması da ekonomik bir sebeptir. Siyasi nedenler arasında güçlü bir devletin sömürgeci politika izleyerek diğer devletlerle rekabet etmesi isteği yer alır. İdeolojik sebepler, beyaz üstünlüğü gibi ırkçı inançlar ya da Hristiyanlık gibi dini sebepler olarak gösterilebilir. (Polat, 2002, s.97-112)

 

1.3. Sömürgeci ülkelerin karşılaştırılması

Sömürgecilikte İspanyol ve Portekiz ile Hollanda, Fransa ve İngiltere arasında birçok farklılık ve benzerlik vardı. Bu ülkelerin sömürgeciliği nasıl uyguladıklarını ve sonuçlarını karşılaştırdığımızda, şunları söylemek mümkün:

İspanyol ve Portekiz sömürgeciliği, 15 ve 16.yüzyılarda başlayan keşifler sonrasında Güney Amerika, Orta Amerika ve Filipinler gibi topraklara yayılmıştır. Sömürgecilikleri genellikle merkezi yönetim tarafından kontrol edilirken, yerli halkın sömürülmesi ve köleleştirilmesi de yaygın uygulama haline gelmiştir. İspanyollar ve Portekizliler, topraklarının kaynaklarını çıkarmak ve ticaret yapmak için birçok farklı koloni kurmuşlardır. Sömürgeciliği, yerli halka zorla Hristiyanlığı dayatmak da dahil olmak üzere, kültürel etkileşimleri de içerecek şekilde uygulamışlardır.

Hollanda, Fransa ve İngiltere’nin sömürgeciliği ise daha çok ticari amaçlıydı. Bu ülkelerin sömürgeciliği 17 ve 18. Yüzyıllarda Afrika, Hindistan ve Asya’daki ülkelerde başlamıştır. Sömürgecilikleri, doğrudan yönetim yerine, özel ticari şirketler tarafından yürütülmüş, bu şirketler, yerli halkı sömürmek yerine, ülkelerin sömürgeciliği, diğer ülkelerin yaptığı gibi yerli halkın köleleştirilmesine dayanmıştır. Bu ülkelerin sömürgeciliği, yerel kültür ve gelenekleri değiştirmek yerine, özellikle İngiltere’de yerel halka ticaret yapma fırsatı vererek, kültürlerin birbirleriyle etkileşimini teşvik etmek olmuştur. Bu şekilde, yerel halkın refah seviyesi artmış ve bu da ticaretin daha fazla gelişmesine yol açmıştır. (Arslan, 2015, s.123-138)

Ülkelere göre sömürgeciliğin nasıl uygulandığı incelediğimizde şu sonuçlar ortaya çıkmaktadır:

İspanya: 15.yüzyılda keşifler yaparak Amerika’nın zenginliklerine ulaşan ilk Avrupa devleti olmuştur. Amerika’daki altın ve gümüş madenlerini bularak, Avrupa’ya getirerek zenginleşmiştir. Ancak İspanya’nın Amerika’da sömürgeler kurması ve yerli halka zulmetmesi, yerli halkın isyanlarına neden oldu. İspanya’nın bölgedeki hakimiyeti azalmıştır. Ayrıca, İspanya, 16.yüzyılda Protestanlık karşı politika izleyerek, İngiltere ve Hollanda gibi ülkelerle savaşa girmiş, bu savaşlar İspanya’nın ekonomik gücünü zayıflatmıştır.

Portekiz: 15.yüzyılda keşifler yaparak Afrika kıyılarına ulaşmış ve Hindistan’a doğru ilerlemiştir. Portekiz, deniz yoluyla Hindistan’a ulaşarak Asya pazarlarına hâkim olmuş, baharat ticaretinde pay sahibi olmuştur. Ancak, Portekiz’in 17.yüzyılda Hollanda ve İngiltere ile girdiği savaşlar soncunda ekonomik gücü azalmış ve sömürgelerini kaybetmiştir. Portekiz, Afrika’dan köleler, altın, diğer kıymetli madenler, Brezilya’dan şeker kamışı, baharatlar, tropik ürünler getirmiştir.

Hollanda: 17.yüzyılda İspanya ve Portekiz’in ardan keşiflere başlamış ve Asya’ya ulaşarak baharat ticaretinde büyük paya sahip olmuştur. Hollanda, Hint Adaları’ndaki sömürgelerinde tarım ürünleri üretmiş, bunları Avrupa’ya ihraç ederek zenginleşmiştir. Ancak Hollanda’nın İngiltere ile girdiği savaşlar sonucunda ekonomik gücü azalmış ve Britanya’nın hegemonyasına boğun eğmiştir. 18.yüzyıl başlarında İngiltere’nin ürettiği malların dış pazarlara ihracatı artmış, ülkenin ekonomik gücü artmıştır. Diğer ülkelerde gemilerini korumak için üsler kurmuşlar, dünya çapında koloniler kurarak kaynaklarını attırmış, dünya ticaretini kontrol altına almışlardır.

İngiltere: İngilizler, 19.yüzyılda, Kırım Savaşı’nın ardından Osmanlı İmparatorluğu’nun da desteğini alarak dünya çapında ekonomik ve politik güçlerini arttırmıştır. İngiltere’nin başarısı karşısında tepkiler de oluştu. Bazıları İngilizlerin tarım ürünleriyle rekabet edemeyen ülkeler, diğerleri ise İngiliz ticaretinin dünya ekonomisi üzerindeki olumsuz etkisinden şikayetçi olmuştur. Birçok ülke yerli ürünleri korumak için vergileri arttırmış, korumacı politikalar geliştirmiştir. Bu da ekonomilerin daralmasına yol açmıştır. Bu tarihi olaylar, günümüzdeki dünya ekonomisinin ve politik düzenin alt yapısını oluşturturmuştur. Farklı politik ve ekonomik ideolojiler gelişmiştir. İngiltere, Hindistan’dan pamuk, ipek, baharatlar, Afrika’dan altın ve elmaslar, Kuzey Amerika’dan tütün, şeker kamışı, pamuk, Avustralya ve Yeni Zelenda’dan yün ve Kanada’dan kürk getirmiştir. Hollanda, Endonezya’dan baharatlar, Hindistan’dan pamuk ve ipek, Ceylon’dan çay ve tarçın, Güney Afrika’dan elmaslar, Batı Afrika’dan altın ve köleler getirmiştir.

Yine sömürge bölgelerinden bu ülkelere gelen hammaddeler arasında kahve, kakao, şeker, pirinç, mısır, tütün, çay, kauçuk, pamuk, palmoil, tuz, baharatlar ve kıymetli taşlar yer almıştır. (Pala, 2014, s.123-145)

Sömürgecilikle birlikte 200 milyon ton maddenin sömürgeci ülkelere taşındığı belirltilmektedir. (Global Connections, s.1)

 

1.4. Hollanda’nın farkı

Hollanda kolonilerden oluşan devlet olarak zengin hale gelmiş bir ülke özelliği taşımaktadır. Hollanda Batı Hint Adalarından köle ticareti yaptığı gibi, Hollanda Doğu Hindistan Şirketi kurulmuş, şirket Hollanda’nın koloniler üzerinden zenginleşmesinde önemli rol oynamıştır. Şirket, adalardan elde ettiği karları Hollanda ekonomisine taşımıştır. Yine Hollanda’nın diğer sömürgeci ülkelerden farkı, asimilasyon uygulamak yerine yerel kültürleri koruyarak, ticaret yoluyla zenginleşme yolunu seçmiş olmasıdır. (Koç, 2013, s.73-98)

1.5. İngiltere’nin öne çıkması

İngiltere’nin sömürgecilikte öne çıkmasının bir diğer önemli sebebi denizcilikteki üstünlüğü olmuştur. İngiltere’nin büyük donanmaya sahip olması, ülkenin çevresindeki adaların kontrolü ile deniz trafiğinin kontrol etmesi nedeniyle sömürgecilikte rakiplerine göre daha avantajlı bir konumda olmuştur. İngiltere, sömürgeciliği büyük ölçüde deniz yoluyla gerçekleştirmiş, Hint Okyanusu’ndaki stratejik konumu sayesinde Hindistan ve Çin gibi Doğu ülkelerine yönelik ticarette söz sahibi olmuştur. Sonuç olarak İspanyol ve Portekiz’in sömürgecilik faaliyetleri özellikle Yeni Dünya’ya odaklıyken, Hollanda, Fransa ve İngiltere daha çok Asya, Afrika ve Okyanusya’ya yayılmıştır. Bu ülkelerin sömürgecilikteki farklı yaklaşımları, ekonomik kaynakları, siyasi sistemleri ve kültürel etkileşimleri üzerinde farklı etkileri olmuştur.

Hollanda, Fransa ve İngiltere’nin öne çıkmasının sebeplerini, ticari faktörler, siyasi faktörler, kültürel faktörler olarak sıralanabilir:

1.     Ticari Faktörler: Hollanda, Fransa ve İngiltere’nin ekonomileri, gemi inşaatı, denizcilik, bankacılık, sigortacılık gibi alanlarda gelişmişti. Bu sayede, bu ülkeler sömürgelerinden kayakları daha verimli bir şekilde sömürerek ekonomik olarak güçlenmişlerdir.

2.     Askeri Güç: Fransa, Hollanda ve İngiltere, askeri olarak daha güçlü hale gelmiştir. Orduları dünya çapında ün kazanmıştır. Bu ülkelerin sömürge topraklarındaki varlıkları daha güvenli ve sürdürülebilir hale gelmiştir.

3.     Siyasi İstikrar: Fransa, Hollanda ve İngiltere, siyasi olarak istikrarlı ve merkezi hükümetleri güçlü ülkeler olmuştur. Bu sayede bu ülkelerin sömürge faaliyetleri daha etkili ve verimli şekilde yönetilmiştir. (Yılmaz, 2018, s.59-80)

 

 

Ülke

İspanya

Portekiz

Hollanda

Fransa

İngiltere

Keşif Tarihi

1492

1498

1595

1524

1497

Sömürge Sayısı

20+

10+

10+

15+

30+

Sömürge Yüzölçümü

19,4 milyon km²

7,9 milyon km²

2,8 milyon km²

12,3 milyon km²

24,8 milyon km²

Ana Madenler

Altın, Gümüş

Baharat, İpek

Baharat, İpek

Şarap

Pamuk, Tütün, Şeker

Sömürgecilikte Kullanılan Metotlar

Sömürge halkını katlederek, zorla Hristiyanlaştırma

Yerli halkla iş birliği yaparak ticari sömürgecilik

Ticari sömürgecilik, askeri işgal ve yerli halkla iş birliği yaparak ticari sömürgecilik

Ticari sömürgecilik ve yerli halkla iş birliği yaparak ticari sömürgecilik

Ticari sömürgecilik ve askeri işgal

Sömürgecilik Sonucunda Elde Edilen Ekonomik ve Siyasi Güç

16. ve 17. yüzyılda dünyanın en zengin ve güçlü ülkesi

16. yüzyılda dünyanın en güçlü etlerinden biri

17. yüzyılda dünyanın en zengin ve güçlü ülkelerinden biri

17. ve 18. yüzyılda dünyanın en güçlü devletlerinden biri

19. yüzyılda dünyanın en güçlü devleti

Ülke

Hammaddeler

Nereden sağlandı?

İspanya

Altın, gümüş, bakır, demir, şeker, tütün

Orta ve Güney Amerika

Portekiz

Baharatlar, altın, elmas, köleler

Afrika, Hindistan, Brezilya

Hollanda

Baharatlar, şeker, kahve, çay, tekstil

Endonezya, Hindistan, Tayvan

Fransa

Şeker, tütün, kahve, altın, kauçuk

Batı Afrika, Kanada, Haiti

İngiltere

Pamuk, şeker, tütün, kahve, demir, köleler

Hindistan, Kuzey Amerika

 

 

2. SÖMÜRGECİLİK

2.1. Sömürgecilik ve İdeolojiler

Merkantilizm, ticarette bir ülkenin ihracatının ithalatından fazla olması gerektiği fikrini savunmuştur. Bu politika, ülkelerin ihracatlarını arttırarak ekonomilerini büyütmelerini, kendi kaynaklarını kontrol etmelerini amaçlamaktadır.

Liberalizm ise, ekonomik faaliyetlerin serbest bırakılması, hükümetin müdahalesinin azaltılması fikrini savunmaktadır. Bu politika, özgür piyasa ekonomisine dayalı bir ekonomik sistem önerirken, serbest ticaretin teşvik edilmesi gerektiği görüşündedir.

Realizm ise, siyasi ve ekonomik güçlü olmanın önemini vurgulamaktadır. Bu ideolojiye göre, devletler arasındaki ilişkilerde güç dengesi çok önemlidir ve bir devletin diğer devletlerle savaşmaması için güçlü olması gerekmektedir.

Marksizm ise, toplumsal eşitsizliğe ve kapitalist sisteme karşı mücadele eden bir ideoloji olarak ortaya çıkmıştır. Bu ideolojiye göre, kapitalist sistem çalışanları sömürmektedir ve bu nedenle işçi sınıfının devrim yapması gerekmektedir.

Farklı ideolojilerin etkisiyle, Avrupa’daki siyasi ve ekonomik sistemler değişime uğramış ve bu değişimler, dünya ticaretinde ve politik düzeninde köklü değişikliklere neden olmuştur. (Kaya, 2011, s.37-59)

2.2. Osmanlı İmparatorluğu ve Sömürgecilik

Sömürgecilik düzenine Osmanlı’nın ayak uyduramaması konusunda farklı görüşler mevcuttur. Bunların çoğunluğu, Osmanlı’nın ekonomik, siyasi, askeri ve toplumsal olarak gerilemesine odaklanmaktadır. İmparatorluğun ekonomik sorunları düşük üretkenlik, yetersiz teknoloji, mali yönetimdeki eksiklikler, düşük ticaret hacmi, çarpık gelir dağılımı, vergi kaybı ve dış ticaret açığı gibi faktörler olmuştur.  

Halil İnalcık’a göre ise gerilemenin nedenleri, siyasi bölünme, merkezi otorite zayıflığı, sınıf çatışmaları, askeri reformların yetersizliği ve ekonomik gerilemedir.

Yine bu dönemde ekonomik sorunların gerilemesinin nedenleri arasında üretim ve tarımın gerilemesi, ticaret hacminin azalması, devlet yönetiminde kötüye gidiş yer almaktadır. Ayrıca Osmanlı İmparatorluğu’nun ayak uyduramama sebepleri arasında, “Avrupa’da yaşanan Rönesans, Reform, Aydınlanma gibi hareketlerin Osmanlı Devleti’ne yeterince etki etmemesi, gelişmelerden geri kalması” da gösterilmektedir. Yine Osmanlı’da batılılaşma ve modernleşme hareketlerinin yeterince hızlı bir şekilde gerçekleşememesi de büyük etken olmuştur.

Avrupa devletlerinin teknolojik ve ekonomik açıdan Osmanlı’dan ileride olması da sayılabilir. Osmanlı İmparatorluğu’nun askeri, idari ve ekonomik yapılarının zayıflamış olması, büyük çaplı isyanların ve iç karışıklıkların devletin güçsüzlüğüne neden olması da ayak uyduramama sebepleri arasında sayılabilir.  Yine siyasi bölünme, merkezi otorite zayıflığı, sınıf çatışmaları, askeri reformların yetersizliği ve ekonomik gerileme, toplumsal değişim sayılabilir. Üretim ve tarım gerilerken, ticaret hacmi azalmıştır. (Özel, 2014, s.95-106)

2.3. Osmanlı İmparatorluğu’nun Yaklaşımı

Osmanlı kendi coğrafyasında bulunan farklı etnik ve dini grupları kontrol altında tutmak için çeşitli yöntemler kullanmıştır. Bu yöntemler arasında bazı bölgelerde yerel yönetimlerin özerkliğine izin vermek, azınlık gruplarının kendi inanç ve geleneklerini yaşamalarına izin vermek, farklı etnik ve dini grupları imparatorluğun askeri ve idari kademesinde yer almaya teşvik etmek gibi yaklaşımlar yer almıştır. Ancak Osmanlı’nın topraklarının zengin kaynakları, Avrupalı güçlerin ilgisini çekmiş ve Osmanlı toprakları üzerinde hakimiyet kurmak istemelerine neden olmuştur.

Osmanlı İmparatorluğu, 18.yüzyılın sonlarına kadar batılı devletlerin emperyalist hırslarına karşı direnmiş ve toprak kaybı yaşamamıştır ancak, 18.yüzyıldan itibaren Osmanlı Devleti’nin içinde bulunduğu zorlu ekonomik, siyasi ve sosyal koşullar nedeniyle batılı güçlere karşı direnememiş ve toprak kaybetmeye başlamıştır. Bu dönemde Osmanlı Devleti, baskıcı politikalar uygulamak zorunda kalmıştır. (Şahin, 2010, s.67-82)

 

2.4. Osmanlı İmparatorluğu sömürgeciliğin başlamasına nasıl neden oldu?

Osmanlı İmparatorluğu, Selçuklu Türkleri’nin yerine geçerek 1299’da kurulmuş ve 1453 yılında İstanbul fethiyle birlikte Avrupa ve Asya kıtaları arasında önemli bir güç olmuştur. İmparatorluk, topraklarını zamanla üç kıtaya yayarak siyasi, kültürel ve ekonomik alanda etkinliğini arttırmıştır. Ancak Avrupalı devletler açısından Osmanlı’nın yükselişi ekonomik ve siyasi anlamda sıkıntılara neden olmuştur. Bu nedenle, Avrupalı devletler yeni Pazar arayışlarına yönelerek keşifler düzenlemiş ve yeni kaynaklara sahip olma amacıyla sömürgecilik politikaları izlemeye başlamışlardır.

Osmanlı İmparatorluğu’nun yükselişi, 15.yüzyılda İstanbul’un fethiyle doruk noktasına ulaşmıştır. İmparatorluğun toprakları, Avrupa, Asya ve Afrika kıtalarını kapsamakta, İpek Yolu ve Baharat Yolu gibi önemli ticaret yollarının da kontrolü Osmanlı Devleti’nce yönetilmektedir. Osmanlı’nın bu siyasi, kültürel ve ekonomik gücü, Avrupa devletlerini rahatsız etmiştir, yeni Pazar arayışlarına girmişler, sömürgecilik politikası izlemeye başlamışlardır.
15.yüzyılın ortalarında İspanya ve Portekiz, denizlerde keşifler düzenleyerek Yeni Dünya’nın zenginliklerini ülkelerine getirmeye başlamıştır. Bu durum, diğer Avrupa devletlerini harekete geçirmiş ve Hollanda, Fransa, İngiltere gibi devletler de sömürgecilik politikaları izlemeye başlamışlardır. Bu durum Osmanlı İmparatorluğu’nun ekonomik zenginliğini ve siyasi gücünü etkilemiştir. Avrupalı devletler güçlendikçe, Osmanlı Devleti’nin ekonomik zayıflığı ve askeri yenilgileri artmıştır. Osmanlı hem ekonomik Pazar hakimiyetini hem de politik gücünü kaybederek, Avrupalı devletlerin ekonomik ve politik hakimiyetini kabul etmek zorunda kalmıştır. Bu durum, dünya ekonomi ve politik düzenin alt yapısını oluşturan tarihi bir olaydır ve Avrupa’da Merkantilizm, Liberalizm, Realizm, Marksizm gibi bir takım ve politik, ekonomik ideolojileri beraberinde getirmiştir.

15.yüzyılda başlayan coğrafi keşiflerin ardından, 16.yüzyılda Portekiz, İspanya, Hollanda, Fransa ve İngiltere gibi devletler, Afrika, Asya ve Amerika gibi keşfedilmemiş kıtalara doğru yelken açtılar. Bu keşifler sonucunda, sömürgeciliğin başlamasıyla birlikte, Avrupalı devletler, keşfettikleri yerlerde zengin kaynaklar buldu ve bu kaynaklarla zenginleştiler. İlk olarak İspanya ve Portekiz tarafından gerçekleştirilen bu keşiflerin ardından, diğer devletler de bu alana ilgi göstermiş ve sömürgecilik dönemi başlamıştır. Osmanlı’nın elindeki İpek Yolu ve Baharat Yolu tehlikeye girmiştir. Avrupalı devletler Doğu’ya doğru deniz yoluyla ilerlemeye başlamışlar ve bu sayede İpek Yolu ve Baharat Yolu’nu kullanmadan, Asya ve Hindistan gibi doğru ülkelerine doğrudan erişebilmişlerdir. Bu durum Osmanlı Devleti’nin ekonomik gücünü olumsuz etkilemiştir.

Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkılış dönemi, sömürgeciliğin başladığı dönemle paralellik göstermektedir İmparatorluk, bu dönemde modernleşme ve reform çabalarıyla birlikte yıkılış sürecine girmiştir. Buna karşın, Osmanlı’nın batılı güçlere karşı askeri başarısızlıkları, ekonomik ve siyasi güç kaybı ve teknolojik geri kalmışlığı da sömürgeciliğin yayılmasına zemin hazırlamıştır. Osmanlı İmparatorluğu’nun coğrafi konumu, stratejik önemi ve zengin doğal kaynakları, batı güçlerin ilgisini çekmiştir.

Osmanlı’nın İstanbul’u alması Boğazlara hâkim olması, İpek Yolu’nun kapanması Avrupalılar tarafından keşiflere yönelmesine etkisi olduğu söylenebilir. Ancak bu durum sömürgeciliğe giden yolun açılmasında doğrudan bir etkin değildir. Sömürgeciliğin kökenleri farklı tarihi ve toplumsal sebeplerle ilgiydi. Avrupalı devletlerin sömürgeciliği yönelmeleri, keşiflerin ötesinde, ekonomik, siyasi, soysal, kültürel ve teknolojik değişiklerin sonucuydu. (Akşit, 2007, s.1-25)

Osmanlı Devleti’nin ekonomik zayıflığı ve 19.yüzyılda Britanya’nın hegemonyasıyla sonuçlanmıştır. Britanya, özellikle sanayi devrimi sonrasında, dünya ekonomisindeki hakimiyetini arttırmıştır ve sömürgecilik döneminin sonlarına doğru dünya ekonomisi üzerinde büyük bir etkiye sahip olmuştur. Britanya, dünya ekonomisi üzerindeki hakimiyetini, özellikle de denizaşırı sömürgeleri sayesinde sağlamış ve bu sömürgelerden elde ettiği zengin kaynaklarla ekonomik gücünü arttırmıştır.

Britanya sömürgelerine göstermelik de olsa bazı hukuki haklar tanımıştır. Bu yolla kendi üretimini arttırmayı, dış pazarlarda hâkimiyeti arttırmıştır. Britanya’nın sömürge politikaları ve iktisadi gelişmeleri Merkantilizmle paralellik taşımaktadır. Merkantilizm, devletin ekonomik gücünün kaynağının altın ve gümüş gibi madenlerin biriktirilmesi olduğunu savunur ve bu madenleri bulabilmek için sömürgecilik faaliyetleri yapılmasını destekler.

Fransa da 16.yüzyılda İspanyol ve Portekiz devletlerinin başlattığı coğrafi keşiflerin ardından sömürgecilik faaliyetlerine atılmıştır. Fransa, özellikle Kuzey Amerika kıtasında sömürgeler kurarak İngiltere ile rekabet içine girmiştir. Ancak, 18.yüzyılda yaşanan Yedi Yıl Savaşları sonrasında Fransa, Kanada ve Hindistan’daki sömürgelerini kaybetmiş ve İngiltere, sömürgelerindeki hakimiyetini daha da güçlendirmiştir.

Hollanda, 17.yüzyılda Hint Adaları ve Güney Afrika’da sömürgeler kurarak dünya ticaretinde etkin bir güç haline gelmiştir. Sömürgecilik faaliyetlerinde özellikle Afrika, Doğu Asya ve Güneydoğu Asya’da etkili olan Hollanda, 19.yüzyılın ortalarına kadar bu bölgelerde sömürge hakimiyetini sürdürmüştür. Ancak sömürgeciliğin insan hakları ihlalleri, yıkımı, sömürüsü, toprak ve zenginlik elde etme çabası gibi birçok olumsuz yanı da vardır. Sömürgecilik faaliyetleri, günümüzde hala var olan ekonomik ve siyasi eşitsizliklerin kaynağı olarak görülebilir.

Yaşanan gelişmelerle birlikte 19.yüzyılın ortalarına doğru Avrupa’da sermaye birikimi hızlanırken, imalat sanayi de gelişmiştir. Yeni teknolojik gelişmeler, artan nüfus ve talep, üretimin artmasına ve genişlemesine neden olmuştur. Bu süreçte, Avrupa’nın ekonomik ve askeri gücü hızla artarken, diğer ülkeler de aynı yarışa katılmak için ellerinden geleni yapmaya başlamıştır.

Bu yarışın sonucunda dünya ekonomisinde büyük değişimler yaşanmış, Avrupa, dünya pazarının çoğunu kontrol etmeye başlamıştır. Endüstriyel üretim sayesinde, emperyalist devletler arasında güç mücadelesi başlamış, Avrupa’nın siyasi ve askeri gücü, ekonomik gücüne paralel olarak artmaya devam etmiştir. Bu süreçte, Avrupa’nın sömürgeciliği de hızla yayılmış ve yeni topraklar ele geçirilmiştir.

Sonuçta, 15.yüzyılda coğrafi keşiflerle başlayan süreç, dünya ekonomisinde ve politikasında büyük değişimlere yol açmıştır. Avrupa dünya pazarının kontrolünü ele geçirerek, ekonomik ve askeri gücünü arttırmıştır. Bu süreçte, diğer ülkeler de aynı yarışa katılmak için ellerinden geleni yapmıştır. Günümüz dünya ekonomi ve politik düzeninin alt yapısını oluşturan bu tarihi olaylar, birçok politik ve ekonomik ideolojiyi de beraberinde getirmiştir. (Akın, 2011, s.55-74)

2.5. Osmanlı Neden Sömürgecilik Deneyiminde Bulunmadı?

Osmanlı’nın Avrupa ülkeleri gibi geniş bir koloni imparatorluğu kuramaması ve sömürgecilikte geri kalmasının birçok sebebi vardır. Ticaret ve vergi alımına dayalı sistem, İpek Yolu ve Baharat Yolu gibi önemli ticaret yolları Osmanlı toprakları üzerinden geçmekteydi ve Osmanlı bu yolları kontrol ederek, dünya ticaretinde önemli söz sahibi oluyor ve para kazanmıştır. Zaman içinde sınırlarını genişletmesi farklı kültürlerin yaşadığı, geniş coğrafyaya yayılan bir imparatorluk haline gelmesi yönetimde zorluklar ortaya çıkarmıştır. İslam dininin yayılması ve savunulması uğraşmak durumunda kalmıştır. Bürokrasi ve askeri yapılanmada zorluklar ortaya çıkmış, teknolojik yenilikler yetersiz kalmıştır.

Önceleri hammaddeleri kullanarak metal işleme, silah üretimi, mücevherat ve tekstil üretimi gibi endüstriler geliştirmiştir. Tarım ürünleri ve hayvancılık ürünleri ihraç etmesinde, ticaret yolları üzerindeki stratejik konumu önem taşımıştır. Osmanlılar kendi coğrafyalarında zengin kaynaklara sahip oldukları için sömürgecilik faliyetleri için Avrupalı devletler kadar dış kaynaklara ihtiyaç duymamıştır.

Osmanlı Devleti, denizcilik alanında sınırlı kapasiteye sahipti. Gemi yapımı konusunda önemli bir geleneğe sahip olmasına karşın, denizcilik teknolojisindeki ilerlemelere uyum sağlanamamış, gemi yapım sanayisi geri kalmıştır. Osmanlı donanması zamanla Avrupa devletleri tarafından yenilmiştir. Bu durum Osmanlı’nın Avrupa’daki sömürgecilik faaliyetlerine katılmasın engelleyen nedenlerden birisi olmuştur. (Öztürk, 2004, s.39-42)

2. Beyazıt’a Gelen Teklif: Avrupa’da keşifler, 15.yüzyılın sonlarına doğru ve 16.yüzyılın başlarında gerçekleşmiştir. Bu dönemde Osmanlı İmparatorluğu’nun başında 2. Beyazıt bulunmaktadır ve saltanatının son dönemindedir. Beyazıt’a, Venedikliler bu dönemde deniz yollarının önemi ve keşiflerin birlikte yapılması yönünde teklif getirmiştir. Ancak Osmanlı yönetimi, daha öncesindeki genişleme ve yayılmacı politikalar nedeniyle Venediklilerle çatışma halinde olduğu için teklifi şüpheli bulmuştur. Yine Batı’nın teknolojik üstünlüğüne endişeyle bakılması kararın alınmasında etkili olmuştur. Ancak Osmanlı, bu dönemdeki Avrupa keşif ve ticari yol rotaları hakkında bilgi sahibi olarak deniz ticaretinde değişiklikler yapmıştır. Yine Hint Okyanusu’nun keşfi Osmanlı İmparatorluğu’nun Doğu’daki ticari ağına yeni boyut kazandırmıştır. Osmanlı Donanması da bu rotaları kullanarak Hint Okyanusu ve Akdeniz arasındaki deniz ticaretinde aktif hale gelmiştir. Osmanlı donanmasında Piyale Paşa, Kılıç Ali Paşa, Barbaros Hayrettin Paşa, Turgut Reis, Seydi Ali Reis, Kurtoğlu Muslihiddin Reis, Salih Reis, Murat Reis, Kara Murat Reis gibi isimler yaralamıştır.

Osmanlı’nın ilk deniz yenilgisi İspanyol Armadası tarafından 1571’de Lepontao Deniz Muharebesinde alınmıştır. Osmanlı Donanması sonraları da Hristiyan İttifakı’nca yenilmiştir.

Yine 2. Mahmut Döneminde, Osmanlı Devleti’nin Yunanistan’daki isyanı bastırmak için 1827’de Mora Yarımadası’na doğru hareket eden donanması, birleşik Avrupa donanması tarafından yok edilmiştir.  Bunun üzerine Osmanlı Donanması’nın modernizasyonu yoluna gidilmiştir. İngiltere’den bu konuda yardım alınmıştır. (Akdağ, 2016, s.132-137)

Avrupa deniz gücü olan Portekiz ve İspanya, zamanla Osmanlı’nın deniz ticaretindeki rolünün kısıtlanmasına yol açmıştır. Osmanlı bu dönemde Avrupalı güçlerle daha yakın ilişkiler kurarak deniz teknolojisiyle ilgili sorunları çözmeye çalışmıştır. Ancak hızlı olunamaması, gücün yitirilmesi gibi sebeplerle Osmanlı, sömürgeci emperyalist güçler tarafından adeta sömürgeleştirilmiştir.

Osmanlı keşifler başladığında güçlü bir donanmaya sahip olsa da Portekiz ve İspanya’nın donanma gücüne kıyasla daha az gemiye ve az gelişmiş silahlara sahip olduğu görülmektedir. 15.yüzyılda Osmanlı’nın deniz kuvvetleri daha çok Karadeniz’de faaliyet gösteren, Akdeniz’de aktif olarak yer almayan bir şekilde konuşlanmıştır. Fatih Sultan Mehmet döneminde denizlerde aktif hale gelmiştir. Ancak denizde İspanya ve Portekiz gibi ülkelere göre zayıf kalmıştır. Osmanlı kara savaşlarına odaklanırken, deniz savaşlarına pek önem vermemiştir. Çünkü imparatorluk Balkanlar, Anadolu, Ortadoğu gibi büyük bir toprak üzerine kurulu olduğu için kara savaşlarına daha fazla yatırım yapmak zorunda kalmış, bu nedenle denizdeki hakimiyeti sınırlı kalmıştır. Öncelikli düşmanları Avrupa kıtasındaki Hristiyanlar olmuştur. Topraklarını korumak için kara savaşını sürdürmek durumunda kalmıştır. Zenginlik ve gücünü de doğu ve batı ticaret yolları üzerindeki kontrolü elinde tutmasından kaynaklanmıştır. Yolları güvence altında tutmak için de sık sık savaş yapmak zorunda kalmıştır. (İnalcık, 2012, s.345-346)

 

3.GÜNÜMÜZDE SÖMÜRGECİLİK VAR MI?

Sömürgecilik 19.yüzyılın sonlarına kadar sürmüştür. Günümüzde sömürgeciliğin izleri hala bazı ülkelerin politikalarında ve ekonomik ilişkilerinde görülmektedir. Ancak sömürgeciliğin ağır baskısı ve zorbalığı artık geçmişte kalmış durumdadır. Sömürgecilik sonucu oluşan ekonomik ve sosyal eşitsizlikler, günümüzde de hissedilmektedir. Afrika ülkeleri, Asya Ülkeleri ve Latin Amerika ülküleri bu durumdan etkilenmektedir. Örneğin Afrika’da ekonomik sömürgecilik sonucu ortaya çıkan sorunlardan birisi, hala devam eden kaynak sömürüsüdür. Sömürge döneminde kurulan siyasi ve sosyal yapılar sorunlar yaratırken, bu ülkelerin zengin kaynaklarına rağmen yoksulluk içinde yaşamasına neden olmaktadır. (https://afam.org.tr/afrikada-kolelik-gercegi-uzerinden-somurgecilik-ve-yeni-somurgecilik-degerlendirmesi/ Erişim Tarihi: 08.04.2023)

Günümüzde sömürgecilik sona ermiştir ancak, Hollanda, İngiltere ve Fransa’nın hala denizaşırı toprakları ve özerk bölgeleri vardır. Bu bölgeler sayesinde o bölgede etkinliğini arttırırken diğer ülkelerle ticaret yapmasında kolaylık sağladığı gibi enerji tedariki sağlamasına da yardımcı olmaktadır.

Örneğin Hollanda’nın Karayip Denizi’ndeki Aruba, Curaçao ve Sint Maarten adında özerk bölgeleri bulunmaktadır. Bu ülkeler Hollanda Krallığı’nın parçası olup, Hollanda yönetimi altındadır. Ancak topraklar artık sömürge değildir, özerk bölgeler olarak yönetilmektedir. Hükümetleri, bayrakları ve bağımsızlıkları vardır. Hollanda bu ülkelerde bazı yetkilerini korumaktadır, savunma, dış politika, maliye konularında söz sahibidir. Bu yerler turizmde önemli rol oynamaktadır. Ayrıca Karayip Denizi’ndeki stratejik konumları nedeniyle jeopolitik öneme sahiptir. Curaçao’da petrol rafinerilerini bulunmaktadır. Bonaire’de rüzgâr türbinleri, Hollanda Antillerinin enerji ihtiyacını karşılamaktadır.

2019’da Aruba’yi ziyaret eden turist sayısı 1 milyon civarındayken, turizm geliri de GSMH’nin yüzde 90’unu oluşturmuştur. Bu özerk bölgeler Hollanda’dan oldukça uzaktadır. Aruba, Hollanda’nın batısında Karayip Denizi’nde yer alır yaklaşık 7.000 km uzaklıktadır. Curaçao ise yaklaşık 8 bin km uzaklıkta ve Sint Maarten ise 7 bin km uzaklıktadır. Bu özerk bölgeler Hollanda tarafından korunmaktadır. Aruba’nın nüfusu 107 bin, Curaçao’nun 164 bin, Sint Maarten’in 43 bindir.

Hatta 2020’de Hollanda Kralı Willem-Alexander ülkesinin sömürge dönemindeki katliamları için Endonezya’dan özür dileyerek Güney Doğu Asya ülkesinin bağımsızlık gününü de resmen tanıdı. Kral Willem-Alexander eski sömürgelerine ilk ziyarette bulunmuştur. Endonezya 350 yıl Hollanda sömürgesinde kalmış, ülke 1945’te bağımsızlığını ilan ettikten sonra Hollanda kitlesel katliamlar gerçekleştirmiştir. 1947 yılında Endonezya'nın bağımsızlık mücadelesi sırasında, bazı Endonezyalıların Hollanda askerleri tarafından öldürülmesi nedeniyle Hollanda 2013 yılında resmen özür dilemiştir. (https://tr.euronews.com/2020/03/11/hollanda-kral-somurge-donemindeki-katliamlar-icin-endonezya-dan-ozur-diledi, Erişim Tarihi: 08.04.2023)

İngiltere’ye bağlı 14 adet Britanya Denizaşırı Topraklar ve 3 adet İngiliz Krallığı Bağımlı Bölgesi bulunmaktadır. Toplamda 17 adet bölge İngiltere’ye bağlıdır. Bunlar Anguilla, Bermuda, Britanya Hint Okyanusu Toprakları, Britanya Virjin Adaları, Cayman Adaları, Falkland Adraları, Gibraltar, Guernsey Jersey, Man Adası, Montserrat, Pitcairn Adaları, Saint Helena Acension ve Tristan da Cuhna Turks ve Caicos Adaları, Akrotiri ve Dhekelia’dır.

İngiliz bölgelerinde farklı doğal kaynaklar bulunmaktadır. Öreğin Falkland Adaları’nda petrol yatakları yanında, balıkçılık ve yüksek kalitede yün üretimi yapılırken, Bermuda’da ticari olarak yetiştirilen ürünler arasında turunçgiller, muz, soğan, tatlı patates yer almaktadır. British Virgin İslands’da ise turizm sektörü ve finansal hizmetler öne çıkmaktadır.

İngiltere’ye bağlı Britanya Denizaşırı Toprakları, Atlat Okyanusu, Hint Okyanusu ve Antarktika bölgesinde yer almaktadır.

Bölgelerin bir kısmı askeri üs, stratejik liman ve doğal kaynaklara sahip stratejik yerlerdir. Cebelitarık stratejik öneme sahip üst ve limandır. Cayman Adaları finansal hizmet ve turizm açısından önemlidir.

İngiliz kral ve kraliçesi bu ülkelerde sembolik rol oynamaktadır. Anayasal monarşi sistemi ile yönetilen bu ülkelerin çoğunda, kral ve kraliçenin yetkileri sınırlıdır. Yasaları çıkaramaz ve veto edemez. Sembolik rolü hala önemlidir. Devletlerin birleştirici sembolüdür. Hükümetlerin yaptıklarını onaylama, önerilerde bulunma, kriz önemlerinde moral verme gibi sembolik görevleri vardır. (Tür, 2017, s.28-57) (Türkiye Dışişleri Bakanlığı)  

Fransa’ya bağlı olarak günümüzde 12 adet denizaşırı bölge mevcuttur. Bunlar, Fransız Guyanası, Guadeloupe, Martinique, Mayotte, Reunion, Saint Barthelemy, Saint Martin, Saint Pierre ve Miquelon, Wallis ve Futuna Adaları, Fransız Güney ve Antarktik Toprakları, Fransız Polinezyası, Yeni Kaledonya’dır.

Bu bölgeler Fransa’nın farklı coğrafi bölgelerinde bulunur ve çeşitli doğal kaynaklara sahiptir. Örneğin Fransız Guyanası altın, bakır, boksit gibi maden yataklarına sahiptir. Yeni Kaledonya dünyanın en büyük nikel yataklarına sahiptir. Aynı zamanda kobalt, krom, manganez ve altın gibi metallerin çıkarıldığı bir bölgedir. Fransız Polinezyası, mercan resifleri ve deniz ürünleri gibi doğal kaynaklar açısından zengindir. (Wikipedia) (Dışişleri Bakanlığı web sitesi)

ABD, kuruluşu sırasında İngiliz sömürgeciliğinden bağımsızlık mücadelesi vererek bağımsızlığını kazanmıştır. Ancak ABD tarihinde bazı sömürgeci uygulamalar ve davranışlar sergilemiştir. 19.yüzyıl sonlarında ABD, İspanyol sömürgesi olan Guam, Filipinler, Portoriko ve Küba’yı ele geçirmiş ve yönetimlerini elinde bulundurmuştur. 20.yüzyılın başlarında da Hawai adalarını işgal ederek sömürgeleştirmiştir. Resmi olarak ise bugün sömürgeci bir ülke değildir. (Barış, 2021, s.298)

 

SONUÇ

Günümüzde sömürgecilik kavramı uluslararası hukukta tanınmamaktadır ve herhangi bir ülkenin resmi olarak sömürgeci olması mümkün değildir. Ancak bazı ülkeler hale diğer ülkeler üzerinde nüfuzlarını devam ettirmektedir. Büyük güçlerin, çıkarları doğrultusunda farklı ülkelerdeki siyasi ve ekonomik gelişmelere müdahale ettiği görülmektedir.

Geçmişte sömürgeci olan ülkeler bugün eski sömürgesi, kolonyalist ülke olarak anılmaktadır.

15.yüzyılın sonunda Amerika kıtasının keşfedilmesiyle ortaya çıkan Merkantilizmin, değerli maden biriktirme amacına hizmet eden bir politika olmuştur, realizmle de direkt bağlantılıdır.

Yani bir ülke uluslararası alanda güçlü olabilmek için, güçlü bir orduya sahip olmalıdır. Güçlü bir ordu için de ülkenin varlıklı olması gerekir. Varlıklı olmanın yolu da değerli maden ve rezerv biriktirilmesinden geçmektedir. Yani merkantilizm, küresel bir güç olmak için izlenmesi gerekenleri içermektedir. Bu politika, bu dönemde sömürgecilikle kendisini göstermiş, önce Portekiz ve İspanya’yı ardından da Hollanda, Fransa ve İngiltere’yi zirveye taşımış, ama arkada sömürülen pek çok nüfus ve geri bırakılmış ülke bırakmıştır.

Merkantilizm, resmi olarak Adam Smith’in “Ulusların Zenginliği” eserindeki eleştirilerle 1776’da sona ermiş olarak görülmektedir. Ancak, İngiltere’nin bu tarihten sonra da uyguladığı politikalarla (Ticareti Koruma Yasaları, serbest ticaret akımının desteklenmesi vb) merkantilizm yeni bir boyut kazanmıştır. 1.Dünya Savaşı öncesi dönemde ise ABD ve Almanya’nın yeni merkantilist politikalar uygulayarak zirveye ulaşmıştır.  İki dünya savaşı arasındaki dönemde hegemon olmadığı görülmektedir. 2.Dünya Savaşı’nın sonrasında ise ABD hegemon olarak yerini almış ve iki kutuplu Soğuk Savaş dönemine geçilmiştir. 1973’e kadar süren bu dönemde Bretton Woods Sistemi, Gümrük Tarifeleri, GATT Antlaşması gibi yöntemlerle serbest ticaret savunulmuştur.

1973’te yaşanan petrol krizi, ekonomik sistemin çökmesi için korumacılık gündeme gelirken, Uzakdoğu ve Asya ülkelerinin merkantilist politikalar izlediği görülmektedir. 1980 ve 1990’larda yaşanan krizlerin ardından Çin’in merkantilist politikalarla dünya sahnesinde yerini aldığı, 21.yüzyılda ise yeni merkantilizm uygulamaları, uluslararası ticaretin serbestleşmesi, ticaret savaşları dalgasının tarih sahnesinde yerini aldığı izlenmektedir.

Günümüzde ekonomik özgürlüklerin artışı, uluslararası ticaretin serbestleşmesi küresel refahı arttırma amacında olsa da, bu politikaların tüm ülkeler tarafından ortak şekilde uygulanmadığı, dengesizlik olduğu, dengesizliğin ülkeleri dış şoklara açık hale getirdiği, serbest ticaretin avantajlarından her ülkenin yararlanamadığı görülmektedir. Bu gelişmeler ülkelerin kendilerini korumak istemelerine, merkantilist politikalara başvurmaya teşvik etmekte, tüm dünyada merkantilist politikalar artış gösterirken, serbestleşme politikalarından uzaklaşıldığı görülmektedir.

 

EK

TABLOLAR:

Günümüzde özerk bölgesi ve bağımsız bölgesi bulunan ülkeler ve bu bölgelerin sayısı aşağıda sunulmuştur:

 

Ülke

Özerk Bölge Sayısı

Bağımsız Bölge Sayısı

Amerika Birleşik Devletleri

5

14

Brezilya

1

27

Çin

5

2

Fransa

13

6

Hindistan

9

-

İngiltere

3

14

İspanya

17

2

İtalya

5

2

Kanada

3

-

Rusya

21

-

Almanya

3

-

Avustralya

2

-

 

 

Ülke

Özerk Bölge Sayısı

Bağımsız Bölge Sayısı

Özerk Bölge İsimleri

Bağımsız Bölge İsimleri

İspanya

17

2

Bask

Kanarya Adaları

İngiltere

3

14

Kuzey İrlanda, İskoçya, Galler

Anguilla, Bermuda, Britanya Virjin Adaları, Cayman Adaları, Falkland Adaları, Gibraltar, Montserrat, Pitcairn Adaları, Saint Helena, Ascension ve Tristan da Cunha, Turks ve Caicos Adaları

Kanada

3

-

Kuzeybatı Toprakları, Nunavut, Yukon

-

ABD

-

14

-

Amerikan Samoası, Baker Adası, Guam, Howland Adası, Jarvis Adası, Johnston Atolu, Kingman Resifi, Kuzey Mariana Adaları, Midway Atolu, Navassa Adası, Palmyra Atolu, Porto Riko, Virgin Adaları, Wake Adası

Rusya

21

4

Adıge Cumhuriyeti, Altay Cumhuriyeti, Başkurdistan Cumhuriyeti, Buratya Cumhuriyeti, Çuvaşistan Cumhuriyeti, Dağıstan Cumhuriyeti, Hakasya Cumhuriyeti, İnguşetya Cumhuriyeti, Kabardino-Balkar Cumhuriyeti, Kalmıkya Cumhuriyeti, Karakalpakistan Cumhuriyeti, Kuzey Osetya-Alanya Cumhuriyeti, Tataristan Cumhuriyeti, Tuva Cumhuriyeti, Udmurtya Cumhuriyeti, Yakutistan Cumhuriyeti, Altay Cumhuriyeti, Hantı-Mansi Özerk Okrugu, Yamalo-Nenets Özerk Okrugu, Nenets Özerk Okrugu, Çukotka Özerk Okrugu

Adıgeya Cumhuriyeti, İnguşetya Cumhuriyeti, Kalmıkya Cumhuriyeti, Karaçay-Çerkesya Cumhuriyeti

Çin

5

2

Hong Kong, Makao Özel Yönetim Bölgeleri

Tibet Özerk Bölgesi, Sincan Uygur Özerk Bölgesi

 

Ülke

Bağımsız Bölge

Özerk Bölge

Toplam

İspanya

2

17

19

Portekiz

2

2

4

Birleşik Krallık

14

3

17

Hollanda

3

3

6

Fransa

11

5

16

 

KAYNAKÇA

Akdağ, Mustafa. (2016), Osmanlı’nın Deniz Gücü ve Avrupalılarla mücadelesi, Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi, 9 (47), s.132-137

Akın, Nurullah. Osmanlı’nın Batıya Açılışı ve Sömürgeciliğe Karşı İzlediği Politikalar. Türkiye Araştırmalar Literatür Dergisi, 2011, s.55-74

Akşit, İlhan. (2007), “Osmanlı İmparatorluğu’nda Keşifler ve Batı’nın Yükselişi”, Ankara Üniversitesi Türk İnkılap Tarihi Enstitüsü Atatürk Yolu Dergisi, Sayı 33, s.1-25

Arslan, M. (2015). Sömürgeciliğin Doğuşu ve Gelişimi. Sosyal Bilimlerde Metodoloji, Teori ve Uygulama, Ankara, Pegem Akademi, s:123-138

Bilgin, M. (2012) Merkantilizm ve İngilizce konuşulan ülkelerdeki etkileri. Uluslararası İlişkiler, 9 (33), s.1-16

Erdem, Yusuf Hakan. (2014). Siyasal Düşünceler Tarihi. Beta Yayıncılık, s.240-241

Findley, Carter Vaughm, Doğu-Batı Ekseninde Dünya Tarihi, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları

Giddens, Antony (2000). Küreselleşme, Ayrıntı Yayınları, s.20-25

İnalcık, Halil, Osmanlı İmparatorluğu’nun İlk Dönemi, 1300-1600, İstanbul: İş Bankası Kültür Yayınları, 2012, s.345-346

Kaya, M. Alper, (2011) “Coğrafi Keşiflerin Avrupa Tarihi Üzerindeki Etkileri”, Bilig, sayı 58, s:37-59.

Koç, Gökhan, Hollanda Doğu Hindistan Şirketi’nin (VOC) İşleyişi ve Özellikleri", Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Sayı 2, Yıl 2013, s. 73-98

Maç, Mehmet. (2018), 16.yüzyıl başlarında Portekiz’in denizaşırı fetih politikası, Coğrafi keşiflerin nedenleri ve sonuçları. Dumlupınar Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi (58), s.105-120.

Mark, Karl ve Engels, F. (1948). Komünist manifesto, s.1-50)

Özel, Oktay. (2014) “Osmanlı-Türk Devleti’nde Ekonominin Düşüş Sebepleri”, Gazi Akademik Bakış, cilt 8, sayı 16, s: 95-106.

Öztürk, Oktay. “Osmanlı İmparatorluğu’nun Sanayileşme Süreci ve Doğu Ticareti. “Dumlupınar Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi 16.16 (2014) S.39-42.

Pala, Ayhan. (2014). “Osmanlı İmparatorluğu ve Batı Avrupa’da Merkantilizm”. Uluslararası İlişkiler Dergisi, 11 (42), s123-145.

Polat, Necati. (2002). Sömürgecilik, Emperyalizm, Uluslararası İlişkiler. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, 57 (4), s: 97-112.

Şahin, Mehmet. (2010). Osmanlı İmparatorluğu’nda Etnik Kimlikler ve Yönetim. İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Dergisi, (39), 67-82.

Tür, Özlem. (2017), İngiltere’nin Sömürgeciliği, Ekonomi, siyaset, toplum, s.28-57

Uğuralp, Sevin. (2011), Hollanda Krallığı, Dış Politika Enstitüsü Yayınları, s. 85-89

Ünal, F. (2008). Küreselleşme Sürecinde Türkiye ve Sömürgecilik, Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, 10 (1), s.1-16.

Ülker, Barış, 2021, Yeni Merkantalist Politikaların Oluşumu, Gelişimi ve Etkileri Analizi, Bursa, s.298

Yılmaz, Sercan, (2018), Modern Dönemde Sömürgecilik ve İktidar Mücadelesi: Batılı Güçlerin Hindistan’da Yükselişi" Çukurova Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Sayı 38, Yıl 2018, s. 59-80

 

(https://afam.org.tr/afrikada-kolelik-gercegi-uzerinden-somurgecilik-ve-yeni-somurgecilik-degerlendirmesi/ Erişim Tarihi: 08.04.2023)

(https://tr.euronews.com/2020/03/11/hollanda-kral-somurge-donemindeki-katliamlar-icin-endonezya-dan-ozur-diledi, Erişim Tarihi: 08.04.2023)

Britanya Denizaşırı Toprakları ve İngiliz Krallığı Bağımlı Bölgeleri, Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı, https://www.mfa.gov.tr/britanya-deniza_sirilari-topraklari-ve-ingiliz-kralligi-bagimli-bolgeleri.tr.mfa

Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı resmi web sitesinde yer alan "Fransa Ülke Bilgileri" sayfası: https://www.mfa.gov.tr/fransa-cumhuriyeti.tr.mfa

Global Connections: Politics, Exchange, and Social life in World History, s.1

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder