COĞRAFİ KEŞİFLERİN İZİNDE
AVRUPA’NIN DÖNÜŞÜMÜ
Nevin Bilgin
Bu yazıda, coğrafi keşiflerle
başlayan sömürgecilik ve hegemonyanın yükselişine giden yol incelenecek, yine
18.yüzyılda resmen sonra erişi ve günümüzde ise uygulamalarda hala devam edip etmediği
tartışılacaktır.
Öncelikle sömürgecilik, hegemonya,
merkantilizm tanımları yapıldıktan sonra, sömürgeciliğin nasıl başladığı,
Osmanlı İmparatorluğu’nun bu konuya etkisi, sömürgeciliğe ilk başlayan
ülkelerin geri kalışı ve neden geri kaldıkları, ardından sömürgecilikte
yükselen Hollanda, İngiltere, Fransa’nın durumu karşılaştırmalı olarak
incelenecektir. Sömürgecilik ve merkantilizmin sona ermesiyle birlikte, bunun
ideolojilere etkisi yanında, günümüzde sömürgeciliğin devam edip etmediği,
Türkiye’nin bu düzende nerede olduğuna da yer verilecektir.
Sömürgecilik, bir ülkenin
başka bir ülkeyi siyasi, ekonomik, kültürel ve askeri yönden denetim altında
tutması ve bu ülkenin kaynaklarını kendi çıkarları doğrultusunda sömürmesidir. (Erdem,
2014, s.240)
Sömürgecilik kelimesi
Fransızca ‘Colonialisme” kelimesinden Türkçe ’ye geçmiştir. Fransızca kelime
“colonie” (koloni) olarak belirtilmiştir.
Kolonizasyon kelimesi
genellikle bir toprağı bölgeyi ya da ülkeyi başka ülkenin kontrolü altına almak
ve orada kendi insanlarını yerleştirmek anlamında kullanır. Ancak sömürgecilik
kelimesi daha çok başka bir ülkenin kaynaklarını sömürmek amacıyla kontrol
altına almak anlamında kullanır. Bu nedenle sömürgecilik kelimesi daha doğru
bir terimdir. (Erdem,2014, s.241)
Merkantilizm, 16.yüzyılda
başlayan ve 18. Yüzyıla kadar devam eden bir ekonomik düşünce akımıdır. Bu
akımın amacı, bir ülkenin ekonomik gücünü attırmak için ihracatı artırmak ve
ithalatı azaltmaktır. Merkantilizme göre bir ülkenin refahı, altın ve gümüş
gibi değerli madenlere sahip olmasına bağlıdır. Merkantilizm özelikle Avrupa
‘da yayın olarak benimsendi ve sömürgecilik döneminde büyük etkiye sahi oldu.
Ancak sonraki yıllarda ekonomistler tarafından eleştirildi ve yerini daha
serbest piyasa ekonomisine bıraktı. Etimolojik kökeni İtalyanca “mercante”
kelimesinden gelir ve tüccar anlamına gelir. (Bilgin, 2012, s.1-16)
Merkantilizmden sonra Klasik
Liberalizm, (Adam Smith, David Ricardo) Merkantilizm aksine klasik liberalizm,
serbest piyasa ekonomisi, özel mülkiyet hakları, sınırlı devlet müdahalesi ve
özgürlüklerin korunmasını gerektiği görüşündedir. Sosyalizm, (Karl Marx,
Friedrich Engels) sermayenin toplumsal mülkiyet altında toplanması ve üretim
araçlarının kollektif kontrolünü savunmaktadır. (Marx ve Engels, 1948, s.1-50) Keynesyen
Ekonomi, (John Maynard Keynes) devletin ekonomik durgunluklara müdahale ederek
işsizliği azaltacağını savunur, devlet harcamalarının arttırılması ve vergilerin
düşürülmesi yoluyla bunun yapılabileceğini öne sürer. (Mies, 1996, s.1-100)
Günümüzde sömürgeciliğin yeni
adı “Neo- sömürgecilik” olarak adlandırılmaktadır. Bu terim sömürgeciliğin
geleneksel biçimleri yenine ekonomik, kültürel olanak yeni şekillerde devam ettiğini
ifade etmektedir. Küreselleşme ve sömürgecilik ile benzer yönleri bulunmasına
rağmen, tam olarak sömürgecilik olarak nitelendirilemez. Küreselleşme iletişim
teknolojilerinin gelişmesi ve dünya ekonomisinin birbirine bağlanması sonucu
ortaya çıkan olgudur. Bununla birlikte, küreselleşme etkileri dünya genelinde
farklı şekillerde hissedilmekte ve bu etkiler arasında sömürgecilik izleri
bulunmaktadır. Küreselleşme bazı ülkelerin diğerlerini ekonomik olarak
sömürmesine ve baskı altında tutmasına yol açabilir. (Giddens,2000, s.20-25)
Küreselleşme yanlısı ülkelerin
sömürgeci olup olmadığı günümüzde de tartışma konusudur. Tabii küreselleşme
yanlısı tüm ülkeleri bu tanım altında toplamak doğru olmayabilir.
Küreselleşme tüm ülkeler için
ekonomik fırsatlar sunarken bazı ülkelerin diğerlerini ekonomik olarak
sömürmesine bakı altında tutmasına yol açabilmektedir. Ancak, küreselleşme
sürecindeki sömürgecilik izlerinin, küreselleşmeyle birlikte ortaya çıkan
siyasi ve ekonomik güç dengelerinin sonucu olduğu da görülmektedir. Bazı ülkelerin küreselleşme sürecinde daha
fazla avantaj elde etmesi bu avantajları diğer ülkeler üzerinde kullanmasının sömürgecilik
izleri taşıdığı öne sürülmektedir.
Bugün İngiltere, ABD, Çin ve
Rusya gibi ülkelerin geçmişteki sömürgecilik örnekleri gibi olmasa da dünyada
ekonomi, teknoloji, hammadde sağlanması konularındaki “hegemonik” eylem ve
tavırları da tartışılmaktadır.
Peki Türkiye, geçmişin izleri
ve bugünkü konumunda nerede yer almaktadır? Türkiye’nin sömürülen bir ülke
olarak değerlendirilmesi tartışmalı bir konudur. Ancak tarihi süreçte sömürgeci
politikalara maruz kaldığı, günümüzde ekonomik bağımlılık gibi faktörler
nedeniyle bazı açılardan sömürülmeye devam ettiği savunulmaktadır. (Ünal, 2008,
s.1-16)
1.COĞRAFİ KEŞİFLER
1.1. Neden
Başladı?
Avrupalı devletlerin, yeni
pazarlar bulmak amacıyla denizaşırı topraklara keşfetme yolculuğunun
15.yüzyılda başlaması sömürgeciliğin de başlangıcı olarak kabul edilmektedir.
Keşifler önceleri İspanya ve Portekiz tarafından gerçekleştirilmiştir. Yeni
Dünya olarak adlandırılan Amerikan kıtası ve Afrika kıyılarındaki toprakları
keşfetmişler, bu topraklardaki zenginlikleri bulmuşlardır. Daha sonra ekonomik
kazançlarını genişletmek ve güçlerini attırmak için bu topraklarda sömürge
sistemi kurmaya başlamışlardır. Sömürge sistemleri, sömürgelerdeki insanları,
kaynakları ve toprakları kontrol etmek için kurulmuş yönetim sistemleridir. Bu
sistemlerle, sömürgeci devletler, sömürgelerindeki insanları köleleştirerek,
ucuz işgücü elde etmiş ve yeraltı kaynaklarını sömürmüşlerdir.
İspanya Kralı 2. Ferdinand ve
Kraliçe Isabella, finansal kazanç sağlama amacıyla keşif seferleri
düzenlenmesine karar vermiştir. O dönemde Avrupa’da baharat, ipek, mücevher ve
diğer lüks malların tedariki için Doğu ile ticaret yapmak gerekmektedir.
Osmanlı İmparatorluğu’nun kullanımındaki eski yolların kullanımının zorlaşması
keşiflerin fitilini ateşlemiştir. Kristof Kolomb, 1492’de İspanya Kralı
Ferdinand ve Kraliçe Isabella tarafından finanse edilerek keşiflere başlamıştır
ve Batı Hint Adaları’na ulaşmıştır.
Portekiz ise ekonomik, politik
ve dini sebeplerle keşiflere başlamıştır. Portekiz’in ekonomisi doğal kaynaklar
açısından fakir olduğu için, deniz yoluyla ticaret yaparak zenginleşme
potansiyeli yaratmıştır. Portekiz, Müslümanların kontrolündeki Doğu’ya
alternatif bir ticaret rotası arayışında olmuştur. Politik olarak da Portekizli
krallar, tüccarların Batı Afrika kıyılarındaki ticaret yapmasına izin veren
yerel liderlerle ittifak kurmuş, bu sayede de sömürgeci çıkarlarını
savunmuştur. Ayrıca dini açıdan Portekizli Hristiyanlar, Müslümanların
kontrolündeki topraklarda Hristiyanlığı yayma hedefi de taşımıştır.
Kristof Kolomb, ilk keşfinin
ardından ülkesine döndüğünde altın, değerli taşlar, baharat, türlü bitkiler,
egzotik hayvanlar, patates, domates, biber, mısır ve kahve ile döndü. Yerli
halka da takas olarak boncuk, metal çanak, şal, küçük ayna, şekerleme, küçük
oyuncaklar, şapka vermiştir. Filler, zürafalar, maymunlar, timsahlar,
papağanlar, flamingolar, penguenler, iguanalar keşiflerle ülkelerine
götürülerek hayvanat bahçelerinde sergilenmiştir.
Hollanda, Fransa ve İngiltere’
de, daha sonra İspanya ve Portekiz’in sömürge sistemlerini taklit ederek,
denizaşırı topraklarda sömürge sistemleri kurmaya başlamıştır. Bu sömürge
sistemleri, Avrupa’daki imalat sektörünün büyümesine katkı sağlamış ve Avrupa
devletleri arasındaki rekabetin artmasına neden olmuştur. Avrupalı devletler
dünya çapında genişlemeye ve yeraltı kaynaklarını keşfetmeye başlamışlardır. Bu
durum dünya ticaretinde devrim yaratan bir değişim
olmuştur. 19.yüzyıla kadar süren bu durum Britanya’nın dünya çapında
hegemonya elde ederek, dünya ekonomisinde lider olmasının yolunu açmıştır. Britanya
endüstriyel devrim ve dünya ticaretindeki liderliği sayesinde, dünya üzerindeki
kaynakları kontrol etmiş ve birçok ülkeye sömürge yönetimi kurmuştur. Sömürgecilikten
zenginlik elde etmiş, bunu imalat sektöründeki yeniliklerle birleştirmiş, ekonomik
gücü, askeri alanda da güçlenmesini sağlamış ve sonuçta dünya çapında bir güç
haline gelmiştir.
Sömürgecilik ve hegemonya,
bazı olumsuz sonuçları da beraberinde getirmiştir. Sömürge sistemleri,
sömürgelerdeki insanların ve kaynakların sömürülmesine neden olmuş, sömürgelerdeki
insanlar arasında sosyal, ekonomik eşitsizlikler artmıştır. Sömürge sistemleri,
yerel kültürlerin yok olmasına yerel dillerin unutulmasına yol açmıştır. Bu
durum farklı politik ve ekonomik ideolojilerin doğmasına neden olmuştur.
Avrupalı devletler emperyalist politikalar uygulayarak, dünya üzerindeki
kaynakları kontrol etmek için savaşmaya başlamışlardır.
1.2.
Sömürgeciliğin gerçek nedenleri
Sömürgecilik, 16.yüzyılda
Avrupalı devletlerin başlattığı, farklı kıtalardaki toprakları ele geçirerek, o
toprakların kaynaklarını sömürme ve kendilerine ekonomik kazanç sağlama
politikası olarak kendisini göstermiştir. Bu dönemde keşiflerin yapılması, yeni
dünyanın keşfedilmesi, elde edilen zenginliklerin paylaşımı gibi faktörler de
sömürgeciliğin başlamasına etki etmiştir.
Sömürgecilik özellikle
Avrupalı devletler tarafından uygulanmış ve bu devletler sömürgecilik döneminde
dünya genelinde birçok toprak parçası ele geçirmişlerdir. Sömürgeciliğin
sonucunda sömürge topraklarındaki kaynaklar Avrupa’ya taşınmış ve Avrupa’nın endüstriyel
devrim sürecinde rol oynamıştır.
Sömürgecilik sonrasında ise
sömürge topraklarının bağımsızlığı kazanması ve küreselleşmeyle birlikte
sömürgecilik yerine farklı bir uluslararası ilişkiler düzenine bırakmıştır.
Sömürgeciliğin başlama
sebepleri arasında ekonomik, siyasi ve ideolojik faktörler yer almaktadır.
Ekonomik sebepler arasında, keşiflerle birlikte yeni dünyalardan getirilen
zenginliklerin Avrupa ekonomilerine akması ve bu zenginliklerin bir şekilde
elde edilmesi yer almaktadır. Ayrıca sömürge ülkelerin doğal kaynaklarının
sömürülmesi ve bu kaynakların Avrupa endüstrilerinde kullanılması da ekonomik
bir sebeptir. Siyasi nedenler arasında güçlü bir devletin sömürgeci politika
izleyerek diğer devletlerle rekabet etmesi isteği yer alır. İdeolojik sebepler,
beyaz üstünlüğü gibi ırkçı inançlar ya da Hristiyanlık gibi dini sebepler
olarak gösterilebilir. (Polat, 2002, s.97-112)
1.3. Sömürgeci
ülkelerin karşılaştırılması
Sömürgecilikte İspanyol ve
Portekiz ile Hollanda, Fransa ve İngiltere arasında birçok farklılık ve
benzerlik vardı. Bu ülkelerin sömürgeciliği nasıl uyguladıklarını ve
sonuçlarını karşılaştırdığımızda, şunları söylemek mümkün:
İspanyol ve Portekiz
sömürgeciliği, 15 ve 16.yüzyılarda başlayan keşifler sonrasında Güney Amerika,
Orta Amerika ve Filipinler gibi topraklara yayılmıştır. Sömürgecilikleri
genellikle merkezi yönetim tarafından kontrol edilirken, yerli halkın
sömürülmesi ve köleleştirilmesi de yaygın uygulama haline gelmiştir.
İspanyollar ve Portekizliler, topraklarının kaynaklarını çıkarmak ve ticaret
yapmak için birçok farklı koloni kurmuşlardır. Sömürgeciliği, yerli halka zorla
Hristiyanlığı dayatmak da dahil olmak üzere, kültürel etkileşimleri de içerecek
şekilde uygulamışlardır.
Hollanda, Fransa ve
İngiltere’nin sömürgeciliği ise daha çok ticari amaçlıydı. Bu ülkelerin
sömürgeciliği 17 ve 18. Yüzyıllarda Afrika, Hindistan ve Asya’daki ülkelerde
başlamıştır. Sömürgecilikleri, doğrudan yönetim yerine, özel ticari şirketler
tarafından yürütülmüş, bu şirketler, yerli halkı sömürmek yerine, ülkelerin
sömürgeciliği, diğer ülkelerin yaptığı gibi yerli halkın köleleştirilmesine
dayanmıştır. Bu ülkelerin sömürgeciliği, yerel kültür ve gelenekleri
değiştirmek yerine, özellikle İngiltere’de yerel halka ticaret yapma fırsatı
vererek, kültürlerin birbirleriyle etkileşimini teşvik etmek olmuştur. Bu
şekilde, yerel halkın refah seviyesi artmış ve bu da ticaretin daha fazla
gelişmesine yol açmıştır. (Arslan, 2015, s.123-138)
Ülkelere göre sömürgeciliğin
nasıl uygulandığı incelediğimizde şu sonuçlar ortaya çıkmaktadır:
İspanya: 15.yüzyılda keşifler yaparak Amerika’nın
zenginliklerine ulaşan ilk Avrupa devleti olmuştur. Amerika’daki altın ve gümüş
madenlerini bularak, Avrupa’ya getirerek zenginleşmiştir. Ancak İspanya’nın
Amerika’da sömürgeler kurması ve yerli halka zulmetmesi, yerli halkın
isyanlarına neden oldu. İspanya’nın bölgedeki hakimiyeti azalmıştır. Ayrıca,
İspanya, 16.yüzyılda Protestanlık karşı politika izleyerek, İngiltere ve
Hollanda gibi ülkelerle savaşa girmiş, bu savaşlar İspanya’nın ekonomik gücünü
zayıflatmıştır.
Portekiz: 15.yüzyılda keşifler yaparak Afrika kıyılarına
ulaşmış ve Hindistan’a doğru ilerlemiştir. Portekiz, deniz yoluyla Hindistan’a
ulaşarak Asya pazarlarına hâkim olmuş, baharat ticaretinde pay sahibi olmuştur.
Ancak, Portekiz’in 17.yüzyılda Hollanda ve İngiltere ile girdiği savaşlar
soncunda ekonomik gücü azalmış ve sömürgelerini kaybetmiştir. Portekiz,
Afrika’dan köleler, altın, diğer kıymetli madenler, Brezilya’dan şeker kamışı,
baharatlar, tropik ürünler getirmiştir.
Hollanda: 17.yüzyılda İspanya ve Portekiz’in ardan keşiflere
başlamış ve Asya’ya ulaşarak baharat ticaretinde büyük paya sahip olmuştur.
Hollanda, Hint Adaları’ndaki sömürgelerinde tarım ürünleri üretmiş, bunları
Avrupa’ya ihraç ederek zenginleşmiştir. Ancak Hollanda’nın İngiltere ile
girdiği savaşlar sonucunda ekonomik gücü azalmış ve Britanya’nın hegemonyasına
boğun eğmiştir. 18.yüzyıl başlarında İngiltere’nin ürettiği malların dış
pazarlara ihracatı artmış, ülkenin ekonomik gücü artmıştır. Diğer ülkelerde
gemilerini korumak için üsler kurmuşlar, dünya çapında koloniler kurarak
kaynaklarını attırmış, dünya ticaretini kontrol altına almışlardır.
İngiltere: İngilizler, 19.yüzyılda, Kırım Savaşı’nın ardından
Osmanlı İmparatorluğu’nun da desteğini alarak dünya çapında ekonomik ve politik
güçlerini arttırmıştır. İngiltere’nin başarısı karşısında tepkiler de oluştu.
Bazıları İngilizlerin tarım ürünleriyle rekabet edemeyen ülkeler, diğerleri ise
İngiliz ticaretinin dünya ekonomisi üzerindeki olumsuz etkisinden şikayetçi
olmuştur. Birçok ülke yerli ürünleri korumak için vergileri arttırmış, korumacı
politikalar geliştirmiştir. Bu da ekonomilerin daralmasına yol açmıştır. Bu
tarihi olaylar, günümüzdeki dünya ekonomisinin ve politik düzenin alt yapısını
oluşturturmuştur. Farklı politik ve ekonomik ideolojiler gelişmiştir. İngiltere,
Hindistan’dan pamuk, ipek, baharatlar, Afrika’dan altın ve elmaslar, Kuzey
Amerika’dan tütün, şeker kamışı, pamuk, Avustralya ve Yeni Zelenda’dan yün ve
Kanada’dan kürk getirmiştir. Hollanda, Endonezya’dan baharatlar, Hindistan’dan
pamuk ve ipek, Ceylon’dan çay ve tarçın, Güney Afrika’dan elmaslar, Batı
Afrika’dan altın ve köleler getirmiştir.
Yine sömürge bölgelerinden bu
ülkelere gelen hammaddeler arasında kahve, kakao, şeker, pirinç, mısır, tütün,
çay, kauçuk, pamuk, palmoil, tuz, baharatlar ve kıymetli taşlar yer almıştır. (Pala,
2014, s.123-145)
Sömürgecilikle birlikte 200
milyon ton maddenin sömürgeci ülkelere taşındığı belirltilmektedir. (Global
Connections, s.1)
1.4. Hollanda’nın
farkı
Hollanda kolonilerden oluşan
devlet olarak zengin hale gelmiş bir ülke özelliği taşımaktadır. Hollanda Batı
Hint Adalarından köle ticareti yaptığı gibi, Hollanda Doğu Hindistan Şirketi
kurulmuş, şirket Hollanda’nın koloniler üzerinden zenginleşmesinde önemli rol
oynamıştır. Şirket, adalardan elde ettiği karları Hollanda ekonomisine
taşımıştır. Yine Hollanda’nın diğer sömürgeci ülkelerden farkı, asimilasyon
uygulamak yerine yerel kültürleri koruyarak, ticaret yoluyla zenginleşme yolunu
seçmiş olmasıdır. (Koç, 2013, s.73-98)
1.5.
İngiltere’nin öne çıkması
İngiltere’nin sömürgecilikte
öne çıkmasının bir diğer önemli sebebi denizcilikteki üstünlüğü olmuştur.
İngiltere’nin büyük donanmaya sahip olması, ülkenin çevresindeki adaların
kontrolü ile deniz trafiğinin kontrol etmesi nedeniyle sömürgecilikte
rakiplerine göre daha avantajlı bir konumda olmuştur. İngiltere, sömürgeciliği
büyük ölçüde deniz yoluyla gerçekleştirmiş, Hint Okyanusu’ndaki stratejik
konumu sayesinde Hindistan ve Çin gibi Doğu ülkelerine yönelik ticarette söz
sahibi olmuştur. Sonuç olarak İspanyol ve Portekiz’in sömürgecilik faaliyetleri
özellikle Yeni Dünya’ya odaklıyken, Hollanda, Fransa ve İngiltere daha çok
Asya, Afrika ve Okyanusya’ya yayılmıştır. Bu ülkelerin sömürgecilikteki farklı
yaklaşımları, ekonomik kaynakları, siyasi sistemleri ve kültürel etkileşimleri
üzerinde farklı etkileri olmuştur.
Hollanda, Fransa ve
İngiltere’nin öne çıkmasının sebeplerini, ticari faktörler, siyasi faktörler,
kültürel faktörler olarak sıralanabilir:
1.
Ticari Faktörler:
Hollanda, Fransa ve İngiltere’nin ekonomileri, gemi inşaatı, denizcilik,
bankacılık, sigortacılık gibi alanlarda gelişmişti. Bu sayede, bu ülkeler
sömürgelerinden kayakları daha verimli bir şekilde sömürerek ekonomik olarak
güçlenmişlerdir.
2.
Askeri Güç:
Fransa, Hollanda ve İngiltere, askeri olarak daha güçlü hale gelmiştir.
Orduları dünya çapında ün kazanmıştır. Bu ülkelerin sömürge topraklarındaki
varlıkları daha güvenli ve sürdürülebilir hale gelmiştir.
3.
Siyasi İstikrar:
Fransa, Hollanda ve İngiltere, siyasi olarak istikrarlı ve merkezi hükümetleri
güçlü ülkeler olmuştur. Bu sayede bu ülkelerin sömürge faaliyetleri daha etkili
ve verimli şekilde yönetilmiştir. (Yılmaz, 2018, s.59-80)
Ülke |
İspanya |
Portekiz |
Hollanda |
Fransa |
İngiltere |
|||
Keşif Tarihi |
1492 |
1498 |
1595 |
1524 |
1497 |
|||
Sömürge Sayısı |
20+ |
10+ |
10+ |
15+ |
30+ |
|||
Sömürge Yüzölçümü |
19,4 milyon km² |
7,9 milyon km² |
2,8 milyon km² |
12,3 milyon km² |
24,8 milyon km² |
|||
Ana Madenler |
Altın, Gümüş |
Baharat, İpek |
Baharat, İpek |
Şarap |
Pamuk, Tütün, Şeker |
|||
Sömürgecilikte Kullanılan Metotlar |
Sömürge halkını katlederek, zorla
Hristiyanlaştırma |
Yerli halkla iş birliği yaparak
ticari sömürgecilik |
Ticari sömürgecilik, askeri işgal
ve yerli halkla iş birliği yaparak ticari sömürgecilik |
Ticari sömürgecilik ve yerli
halkla iş birliği yaparak ticari sömürgecilik |
Ticari sömürgecilik ve askeri
işgal |
|||
Sömürgecilik Sonucunda Elde Edilen
Ekonomik ve Siyasi Güç |
16. ve 17. yüzyılda dünyanın en
zengin ve güçlü ülkesi |
16. yüzyılda dünyanın en güçlü
etlerinden biri |
17. yüzyılda dünyanın en zengin ve
güçlü ülkelerinden biri |
17. ve 18. yüzyılda dünyanın en
güçlü devletlerinden biri |
19. yüzyılda dünyanın en güçlü
devleti |
|||
Ülke |
Hammaddeler |
Nereden sağlandı? |
||||||
İspanya |
Altın, gümüş, bakır, demir, şeker, tütün |
Orta ve Güney Amerika |
||||||
Portekiz |
Baharatlar, altın, elmas, köleler |
Afrika, Hindistan, Brezilya |
||||||
Hollanda |
Baharatlar, şeker, kahve, çay, tekstil |
Endonezya, Hindistan, Tayvan |
||||||
Fransa |
Şeker, tütün, kahve, altın, kauçuk |
Batı Afrika, Kanada, Haiti |
||||||
İngiltere |
Pamuk, şeker, tütün, kahve, demir, köleler |
Hindistan, Kuzey Amerika |
||||||
2. SÖMÜRGECİLİK
2.1. Sömürgecilik
ve İdeolojiler
Merkantilizm, ticarette bir
ülkenin ihracatının ithalatından fazla olması gerektiği fikrini savunmuştur. Bu
politika, ülkelerin ihracatlarını arttırarak ekonomilerini büyütmelerini, kendi
kaynaklarını kontrol etmelerini amaçlamaktadır.
Liberalizm ise, ekonomik
faaliyetlerin serbest bırakılması, hükümetin müdahalesinin azaltılması fikrini
savunmaktadır. Bu politika, özgür piyasa ekonomisine dayalı bir ekonomik sistem
önerirken, serbest ticaretin teşvik edilmesi gerektiği görüşündedir.
Realizm ise, siyasi ve
ekonomik güçlü olmanın önemini vurgulamaktadır. Bu ideolojiye göre, devletler
arasındaki ilişkilerde güç dengesi çok önemlidir ve bir devletin diğer
devletlerle savaşmaması için güçlü olması gerekmektedir.
Marksizm ise, toplumsal
eşitsizliğe ve kapitalist sisteme karşı mücadele eden bir ideoloji olarak
ortaya çıkmıştır. Bu ideolojiye göre, kapitalist sistem çalışanları sömürmektedir
ve bu nedenle işçi sınıfının devrim yapması gerekmektedir.
Farklı ideolojilerin
etkisiyle, Avrupa’daki siyasi ve ekonomik sistemler değişime uğramış ve bu
değişimler, dünya ticaretinde ve politik düzeninde köklü değişikliklere neden
olmuştur. (Kaya, 2011, s.37-59)
2.2. Osmanlı
İmparatorluğu ve Sömürgecilik
Sömürgecilik düzenine
Osmanlı’nın ayak uyduramaması konusunda farklı görüşler mevcuttur. Bunların
çoğunluğu, Osmanlı’nın ekonomik, siyasi, askeri ve toplumsal olarak
gerilemesine odaklanmaktadır. İmparatorluğun ekonomik sorunları düşük
üretkenlik, yetersiz teknoloji, mali yönetimdeki eksiklikler, düşük ticaret
hacmi, çarpık gelir dağılımı, vergi kaybı ve dış ticaret açığı gibi faktörler
olmuştur.
Halil İnalcık’a göre ise
gerilemenin nedenleri, siyasi bölünme, merkezi otorite zayıflığı, sınıf
çatışmaları, askeri reformların yetersizliği ve ekonomik gerilemedir.
Yine bu dönemde ekonomik
sorunların gerilemesinin nedenleri arasında üretim ve tarımın gerilemesi,
ticaret hacminin azalması, devlet yönetiminde kötüye gidiş yer almaktadır. Ayrıca
Osmanlı İmparatorluğu’nun ayak uyduramama sebepleri arasında, “Avrupa’da
yaşanan Rönesans, Reform, Aydınlanma gibi hareketlerin Osmanlı Devleti’ne
yeterince etki etmemesi, gelişmelerden geri kalması” da gösterilmektedir. Yine Osmanlı’da
batılılaşma ve modernleşme hareketlerinin yeterince hızlı bir şekilde
gerçekleşememesi de büyük etken olmuştur.
Avrupa devletlerinin
teknolojik ve ekonomik açıdan Osmanlı’dan ileride olması da sayılabilir.
Osmanlı İmparatorluğu’nun askeri, idari ve ekonomik yapılarının zayıflamış
olması, büyük çaplı isyanların ve iç karışıklıkların devletin güçsüzlüğüne
neden olması da ayak uyduramama sebepleri arasında sayılabilir. Yine siyasi bölünme, merkezi otorite
zayıflığı, sınıf çatışmaları, askeri reformların yetersizliği ve ekonomik
gerileme, toplumsal değişim sayılabilir. Üretim ve tarım gerilerken, ticaret
hacmi azalmıştır. (Özel, 2014, s.95-106)
2.3. Osmanlı
İmparatorluğu’nun Yaklaşımı
Osmanlı kendi
coğrafyasında bulunan farklı etnik ve dini grupları kontrol altında tutmak için
çeşitli yöntemler kullanmıştır. Bu yöntemler arasında bazı bölgelerde yerel
yönetimlerin özerkliğine izin vermek, azınlık gruplarının kendi inanç ve
geleneklerini yaşamalarına izin vermek, farklı etnik ve dini grupları
imparatorluğun askeri ve idari kademesinde yer almaya teşvik etmek gibi
yaklaşımlar yer almıştır. Ancak Osmanlı’nın topraklarının zengin kaynakları,
Avrupalı güçlerin ilgisini çekmiş ve Osmanlı toprakları üzerinde hakimiyet
kurmak istemelerine neden olmuştur.
Osmanlı İmparatorluğu,
18.yüzyılın sonlarına kadar batılı devletlerin emperyalist hırslarına karşı
direnmiş ve toprak kaybı yaşamamıştır ancak, 18.yüzyıldan itibaren Osmanlı
Devleti’nin içinde bulunduğu zorlu ekonomik, siyasi ve sosyal koşullar
nedeniyle batılı güçlere karşı direnememiş ve toprak kaybetmeye başlamıştır. Bu
dönemde Osmanlı Devleti, baskıcı politikalar uygulamak zorunda kalmıştır. (Şahin,
2010, s.67-82)
2.4. Osmanlı İmparatorluğu sömürgeciliğin
başlamasına nasıl neden oldu?
Osmanlı İmparatorluğu, Selçuklu Türkleri’nin yerine
geçerek 1299’da kurulmuş ve 1453 yılında İstanbul fethiyle birlikte Avrupa ve
Asya kıtaları arasında önemli bir güç olmuştur. İmparatorluk, topraklarını
zamanla üç kıtaya yayarak siyasi, kültürel ve ekonomik alanda etkinliğini
arttırmıştır. Ancak Avrupalı devletler açısından Osmanlı’nın yükselişi ekonomik
ve siyasi anlamda sıkıntılara neden olmuştur. Bu nedenle, Avrupalı devletler
yeni Pazar arayışlarına yönelerek keşifler düzenlemiş ve yeni kaynaklara sahip
olma amacıyla sömürgecilik politikaları izlemeye başlamışlardır.
Osmanlı İmparatorluğu’nun yükselişi, 15.yüzyılda
İstanbul’un fethiyle doruk noktasına ulaşmıştır. İmparatorluğun toprakları,
Avrupa, Asya ve Afrika kıtalarını kapsamakta, İpek Yolu ve Baharat Yolu gibi
önemli ticaret yollarının da kontrolü Osmanlı Devleti’nce yönetilmektedir.
Osmanlı’nın bu siyasi, kültürel ve ekonomik gücü, Avrupa devletlerini rahatsız
etmiştir, yeni Pazar arayışlarına girmişler, sömürgecilik politikası izlemeye
başlamışlardır.
15.yüzyılın ortalarında İspanya ve Portekiz, denizlerde keşifler düzenleyerek
Yeni Dünya’nın zenginliklerini ülkelerine getirmeye başlamıştır. Bu durum,
diğer Avrupa devletlerini harekete geçirmiş ve Hollanda, Fransa, İngiltere gibi
devletler de sömürgecilik politikaları izlemeye başlamışlardır. Bu durum
Osmanlı İmparatorluğu’nun ekonomik zenginliğini ve siyasi gücünü etkilemiştir.
Avrupalı devletler güçlendikçe, Osmanlı Devleti’nin ekonomik zayıflığı ve
askeri yenilgileri artmıştır. Osmanlı hem ekonomik Pazar hakimiyetini hem de
politik gücünü kaybederek, Avrupalı devletlerin ekonomik ve politik
hakimiyetini kabul etmek zorunda kalmıştır. Bu durum, dünya ekonomi ve politik
düzenin alt yapısını oluşturan tarihi bir olaydır ve Avrupa’da Merkantilizm,
Liberalizm, Realizm, Marksizm gibi bir takım ve politik, ekonomik ideolojileri
beraberinde getirmiştir.
15.yüzyılda başlayan coğrafi keşiflerin ardından,
16.yüzyılda Portekiz, İspanya, Hollanda, Fransa ve İngiltere gibi devletler,
Afrika, Asya ve Amerika gibi keşfedilmemiş kıtalara doğru yelken açtılar. Bu
keşifler sonucunda, sömürgeciliğin başlamasıyla birlikte, Avrupalı devletler,
keşfettikleri yerlerde zengin kaynaklar buldu ve bu kaynaklarla zenginleştiler.
İlk olarak İspanya ve Portekiz tarafından gerçekleştirilen bu keşiflerin
ardından, diğer devletler de bu alana ilgi göstermiş ve sömürgecilik dönemi başlamıştır.
Osmanlı’nın elindeki İpek Yolu ve Baharat Yolu tehlikeye girmiştir. Avrupalı
devletler Doğu’ya doğru deniz yoluyla ilerlemeye başlamışlar ve bu sayede İpek
Yolu ve Baharat Yolu’nu kullanmadan, Asya ve Hindistan gibi doğru ülkelerine
doğrudan erişebilmişlerdir. Bu durum Osmanlı Devleti’nin ekonomik gücünü
olumsuz etkilemiştir.
Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkılış dönemi,
sömürgeciliğin başladığı dönemle paralellik göstermektedir İmparatorluk, bu
dönemde modernleşme ve reform çabalarıyla birlikte yıkılış sürecine girmiştir.
Buna karşın, Osmanlı’nın batılı güçlere karşı askeri başarısızlıkları, ekonomik
ve siyasi güç kaybı ve teknolojik geri kalmışlığı da sömürgeciliğin yayılmasına
zemin hazırlamıştır. Osmanlı İmparatorluğu’nun coğrafi konumu, stratejik önemi
ve zengin doğal kaynakları, batı güçlerin ilgisini çekmiştir.
Osmanlı’nın İstanbul’u alması Boğazlara hâkim olması,
İpek Yolu’nun kapanması Avrupalılar tarafından keşiflere yönelmesine etkisi
olduğu söylenebilir. Ancak bu durum sömürgeciliğe giden yolun açılmasında
doğrudan bir etkin değildir. Sömürgeciliğin kökenleri farklı tarihi ve
toplumsal sebeplerle ilgiydi. Avrupalı devletlerin sömürgeciliği yönelmeleri,
keşiflerin ötesinde, ekonomik, siyasi, soysal, kültürel ve teknolojik
değişiklerin sonucuydu. (Akşit, 2007, s.1-25)
Osmanlı Devleti’nin ekonomik zayıflığı ve 19.yüzyılda
Britanya’nın hegemonyasıyla sonuçlanmıştır. Britanya, özellikle sanayi devrimi
sonrasında, dünya ekonomisindeki hakimiyetini arttırmıştır ve sömürgecilik
döneminin sonlarına doğru dünya ekonomisi üzerinde büyük bir etkiye sahip
olmuştur. Britanya, dünya ekonomisi üzerindeki hakimiyetini, özellikle de
denizaşırı sömürgeleri sayesinde sağlamış ve bu sömürgelerden elde ettiği
zengin kaynaklarla ekonomik gücünü arttırmıştır.
Britanya sömürgelerine göstermelik de olsa bazı hukuki
haklar tanımıştır. Bu yolla kendi üretimini arttırmayı, dış pazarlarda
hâkimiyeti arttırmıştır. Britanya’nın sömürge politikaları ve iktisadi
gelişmeleri Merkantilizmle paralellik taşımaktadır. Merkantilizm, devletin
ekonomik gücünün kaynağının altın ve gümüş gibi madenlerin biriktirilmesi
olduğunu savunur ve bu madenleri bulabilmek için sömürgecilik faaliyetleri
yapılmasını destekler.
Fransa da 16.yüzyılda İspanyol ve Portekiz
devletlerinin başlattığı coğrafi keşiflerin ardından sömürgecilik
faaliyetlerine atılmıştır. Fransa, özellikle Kuzey Amerika kıtasında sömürgeler
kurarak İngiltere ile rekabet içine girmiştir. Ancak, 18.yüzyılda yaşanan Yedi
Yıl Savaşları sonrasında Fransa, Kanada ve Hindistan’daki sömürgelerini
kaybetmiş ve İngiltere, sömürgelerindeki hakimiyetini daha da güçlendirmiştir.
Hollanda, 17.yüzyılda Hint Adaları ve Güney Afrika’da
sömürgeler kurarak dünya ticaretinde etkin bir güç haline gelmiştir.
Sömürgecilik faaliyetlerinde özellikle Afrika, Doğu Asya ve Güneydoğu Asya’da
etkili olan Hollanda, 19.yüzyılın ortalarına kadar bu bölgelerde sömürge
hakimiyetini sürdürmüştür. Ancak sömürgeciliğin insan hakları ihlalleri,
yıkımı, sömürüsü, toprak ve zenginlik elde etme çabası gibi birçok olumsuz yanı
da vardır. Sömürgecilik faaliyetleri, günümüzde hala var olan ekonomik ve
siyasi eşitsizliklerin kaynağı olarak görülebilir.
Yaşanan gelişmelerle birlikte 19.yüzyılın ortalarına
doğru Avrupa’da sermaye birikimi hızlanırken, imalat sanayi de gelişmiştir.
Yeni teknolojik gelişmeler, artan nüfus ve talep, üretimin artmasına ve
genişlemesine neden olmuştur. Bu süreçte, Avrupa’nın ekonomik ve askeri gücü
hızla artarken, diğer ülkeler de aynı yarışa katılmak için ellerinden geleni
yapmaya başlamıştır.
Bu yarışın sonucunda dünya ekonomisinde büyük
değişimler yaşanmış, Avrupa, dünya pazarının çoğunu kontrol etmeye başlamıştır.
Endüstriyel üretim sayesinde, emperyalist devletler arasında güç mücadelesi
başlamış, Avrupa’nın siyasi ve askeri gücü, ekonomik gücüne paralel olarak
artmaya devam etmiştir. Bu süreçte, Avrupa’nın sömürgeciliği de hızla yayılmış
ve yeni topraklar ele geçirilmiştir.
Sonuçta, 15.yüzyılda coğrafi keşiflerle başlayan
süreç, dünya ekonomisinde ve politikasında büyük değişimlere yol açmıştır.
Avrupa dünya pazarının kontrolünü ele geçirerek, ekonomik ve askeri gücünü
arttırmıştır. Bu süreçte, diğer ülkeler de aynı yarışa katılmak için ellerinden
geleni yapmıştır. Günümüz dünya ekonomi ve politik düzeninin alt yapısını
oluşturan bu tarihi olaylar, birçok politik ve ekonomik ideolojiyi de
beraberinde getirmiştir. (Akın, 2011, s.55-74)
2.5. Osmanlı Neden Sömürgecilik
Deneyiminde Bulunmadı?
Osmanlı’nın Avrupa ülkeleri gibi geniş bir koloni
imparatorluğu kuramaması ve sömürgecilikte geri kalmasının birçok sebebi
vardır. Ticaret ve vergi alımına dayalı sistem, İpek Yolu ve Baharat Yolu gibi
önemli ticaret yolları Osmanlı toprakları üzerinden geçmekteydi ve Osmanlı bu
yolları kontrol ederek, dünya ticaretinde önemli söz sahibi oluyor ve para
kazanmıştır. Zaman içinde sınırlarını genişletmesi farklı kültürlerin yaşadığı,
geniş coğrafyaya yayılan bir imparatorluk haline gelmesi yönetimde zorluklar ortaya
çıkarmıştır. İslam dininin yayılması ve savunulması uğraşmak durumunda
kalmıştır. Bürokrasi ve askeri yapılanmada zorluklar ortaya çıkmış, teknolojik
yenilikler yetersiz kalmıştır.
Önceleri hammaddeleri kullanarak metal işleme, silah
üretimi, mücevherat ve tekstil üretimi gibi endüstriler geliştirmiştir. Tarım
ürünleri ve hayvancılık ürünleri ihraç etmesinde, ticaret yolları üzerindeki stratejik
konumu önem taşımıştır. Osmanlılar kendi coğrafyalarında zengin kaynaklara
sahip oldukları için sömürgecilik faliyetleri için Avrupalı devletler kadar dış
kaynaklara ihtiyaç duymamıştır.
Osmanlı Devleti, denizcilik alanında sınırlı
kapasiteye sahipti. Gemi yapımı konusunda önemli bir geleneğe sahip olmasına
karşın, denizcilik teknolojisindeki ilerlemelere uyum sağlanamamış, gemi yapım sanayisi
geri kalmıştır. Osmanlı donanması zamanla Avrupa devletleri tarafından
yenilmiştir. Bu durum Osmanlı’nın Avrupa’daki sömürgecilik faaliyetlerine
katılmasın engelleyen nedenlerden birisi olmuştur. (Öztürk, 2004, s.39-42)
2. Beyazıt’a Gelen Teklif: Avrupa’da
keşifler, 15.yüzyılın sonlarına doğru ve 16.yüzyılın başlarında
gerçekleşmiştir. Bu dönemde Osmanlı İmparatorluğu’nun başında 2. Beyazıt
bulunmaktadır ve saltanatının son dönemindedir. Beyazıt’a, Venedikliler bu
dönemde deniz yollarının önemi ve keşiflerin birlikte yapılması yönünde teklif
getirmiştir. Ancak Osmanlı yönetimi, daha öncesindeki genişleme ve yayılmacı
politikalar nedeniyle Venediklilerle çatışma halinde olduğu için teklifi
şüpheli bulmuştur. Yine Batı’nın teknolojik üstünlüğüne endişeyle bakılması
kararın alınmasında etkili olmuştur. Ancak Osmanlı, bu dönemdeki Avrupa keşif
ve ticari yol rotaları hakkında bilgi sahibi olarak deniz ticaretinde
değişiklikler yapmıştır. Yine Hint Okyanusu’nun keşfi Osmanlı İmparatorluğu’nun
Doğu’daki ticari ağına yeni boyut kazandırmıştır. Osmanlı Donanması da bu
rotaları kullanarak Hint Okyanusu ve Akdeniz arasındaki deniz ticaretinde aktif
hale gelmiştir. Osmanlı donanmasında Piyale Paşa, Kılıç Ali Paşa, Barbaros
Hayrettin Paşa, Turgut Reis, Seydi Ali Reis, Kurtoğlu Muslihiddin Reis, Salih
Reis, Murat Reis, Kara Murat Reis gibi isimler yaralamıştır.
Osmanlı’nın ilk deniz yenilgisi İspanyol Armadası
tarafından 1571’de Lepontao Deniz Muharebesinde alınmıştır. Osmanlı Donanması
sonraları da Hristiyan İttifakı’nca yenilmiştir.
Yine 2. Mahmut Döneminde, Osmanlı Devleti’nin
Yunanistan’daki isyanı bastırmak için 1827’de Mora Yarımadası’na doğru hareket
eden donanması, birleşik Avrupa donanması tarafından yok edilmiştir. Bunun üzerine Osmanlı Donanması’nın
modernizasyonu yoluna gidilmiştir. İngiltere’den bu konuda yardım alınmıştır. (Akdağ,
2016, s.132-137)
Avrupa deniz gücü olan Portekiz ve İspanya, zamanla
Osmanlı’nın deniz ticaretindeki rolünün kısıtlanmasına yol açmıştır. Osmanlı bu
dönemde Avrupalı güçlerle daha yakın ilişkiler kurarak deniz teknolojisiyle
ilgili sorunları çözmeye çalışmıştır. Ancak hızlı olunamaması, gücün
yitirilmesi gibi sebeplerle Osmanlı, sömürgeci emperyalist güçler tarafından
adeta sömürgeleştirilmiştir.
Osmanlı keşifler başladığında güçlü bir donanmaya
sahip olsa da Portekiz ve İspanya’nın donanma gücüne kıyasla daha az gemiye ve
az gelişmiş silahlara sahip olduğu görülmektedir. 15.yüzyılda Osmanlı’nın deniz
kuvvetleri daha çok Karadeniz’de faaliyet gösteren, Akdeniz’de aktif olarak yer
almayan bir şekilde konuşlanmıştır. Fatih Sultan Mehmet döneminde denizlerde
aktif hale gelmiştir. Ancak denizde İspanya ve Portekiz gibi ülkelere göre
zayıf kalmıştır. Osmanlı kara savaşlarına odaklanırken, deniz savaşlarına pek
önem vermemiştir. Çünkü imparatorluk Balkanlar, Anadolu, Ortadoğu gibi büyük
bir toprak üzerine kurulu olduğu için kara savaşlarına daha fazla yatırım
yapmak zorunda kalmış, bu nedenle denizdeki hakimiyeti sınırlı kalmıştır.
Öncelikli düşmanları Avrupa kıtasındaki Hristiyanlar olmuştur. Topraklarını
korumak için kara savaşını sürdürmek durumunda kalmıştır. Zenginlik ve gücünü
de doğu ve batı ticaret yolları üzerindeki kontrolü elinde tutmasından
kaynaklanmıştır. Yolları güvence altında tutmak için de sık sık savaş yapmak
zorunda kalmıştır. (İnalcık, 2012, s.345-346)
3.GÜNÜMÜZDE SÖMÜRGECİLİK VAR MI?
Sömürgecilik 19.yüzyılın sonlarına kadar sürmüştür.
Günümüzde sömürgeciliğin izleri hala bazı ülkelerin politikalarında ve ekonomik
ilişkilerinde görülmektedir. Ancak sömürgeciliğin ağır baskısı ve zorbalığı
artık geçmişte kalmış durumdadır. Sömürgecilik sonucu oluşan ekonomik ve sosyal
eşitsizlikler, günümüzde de hissedilmektedir. Afrika ülkeleri, Asya Ülkeleri ve
Latin Amerika ülküleri bu durumdan etkilenmektedir. Örneğin Afrika’da ekonomik
sömürgecilik sonucu ortaya çıkan sorunlardan birisi, hala devam eden kaynak
sömürüsüdür. Sömürge döneminde kurulan siyasi ve sosyal yapılar sorunlar
yaratırken, bu ülkelerin zengin kaynaklarına rağmen yoksulluk içinde yaşamasına
neden olmaktadır. (https://afam.org.tr/afrikada-kolelik-gercegi-uzerinden-somurgecilik-ve-yeni-somurgecilik-degerlendirmesi/ Erişim Tarihi: 08.04.2023)
Günümüzde sömürgecilik sona ermiştir ancak, Hollanda,
İngiltere ve Fransa’nın hala denizaşırı toprakları ve özerk bölgeleri vardır. Bu
bölgeler sayesinde o bölgede etkinliğini arttırırken diğer ülkelerle ticaret
yapmasında kolaylık sağladığı gibi enerji tedariki sağlamasına da yardımcı
olmaktadır.
Örneğin Hollanda’nın Karayip Denizi’ndeki Aruba,
Curaçao ve Sint Maarten adında özerk bölgeleri bulunmaktadır. Bu ülkeler
Hollanda Krallığı’nın parçası olup, Hollanda yönetimi altındadır. Ancak
topraklar artık sömürge değildir, özerk bölgeler olarak yönetilmektedir.
Hükümetleri, bayrakları ve bağımsızlıkları vardır. Hollanda bu ülkelerde bazı
yetkilerini korumaktadır, savunma, dış politika, maliye konularında söz
sahibidir. Bu yerler turizmde önemli rol oynamaktadır. Ayrıca Karayip Denizi’ndeki
stratejik konumları nedeniyle jeopolitik öneme sahiptir. Curaçao’da petrol
rafinerilerini bulunmaktadır. Bonaire’de rüzgâr türbinleri, Hollanda
Antillerinin enerji ihtiyacını karşılamaktadır.
2019’da Aruba’yi ziyaret eden turist sayısı 1 milyon
civarındayken, turizm geliri de GSMH’nin yüzde 90’unu oluşturmuştur. Bu özerk
bölgeler Hollanda’dan oldukça uzaktadır. Aruba, Hollanda’nın batısında Karayip
Denizi’nde yer alır yaklaşık 7.000 km uzaklıktadır. Curaçao ise yaklaşık 8 bin
km uzaklıkta ve Sint Maarten ise 7 bin km uzaklıktadır. Bu özerk bölgeler
Hollanda tarafından korunmaktadır. Aruba’nın nüfusu 107 bin, Curaçao’nun 164
bin, Sint Maarten’in 43 bindir.
Hatta 2020’de Hollanda Kralı Willem-Alexander
ülkesinin sömürge dönemindeki katliamları için Endonezya’dan özür dileyerek
Güney Doğu Asya ülkesinin bağımsızlık gününü de resmen tanıdı. Kral
Willem-Alexander eski sömürgelerine ilk ziyarette bulunmuştur. Endonezya 350
yıl Hollanda sömürgesinde kalmış, ülke 1945’te bağımsızlığını ilan ettikten
sonra Hollanda kitlesel katliamlar gerçekleştirmiştir. 1947 yılında
Endonezya'nın bağımsızlık mücadelesi sırasında, bazı Endonezyalıların Hollanda
askerleri tarafından öldürülmesi nedeniyle Hollanda 2013 yılında resmen özür
dilemiştir. (https://tr.euronews.com/2020/03/11/hollanda-kral-somurge-donemindeki-katliamlar-icin-endonezya-dan-ozur-diledi, Erişim Tarihi:
08.04.2023)
İngiltere’ye bağlı 14 adet Britanya Denizaşırı
Topraklar ve 3 adet İngiliz Krallığı Bağımlı Bölgesi bulunmaktadır. Toplamda 17
adet bölge İngiltere’ye bağlıdır. Bunlar Anguilla, Bermuda, Britanya Hint
Okyanusu Toprakları, Britanya Virjin Adaları, Cayman Adaları, Falkland
Adraları, Gibraltar, Guernsey Jersey, Man Adası, Montserrat, Pitcairn Adaları,
Saint Helena Acension ve Tristan da Cuhna Turks ve Caicos Adaları, Akrotiri ve
Dhekelia’dır.
İngiliz bölgelerinde farklı doğal kaynaklar
bulunmaktadır. Öreğin Falkland Adaları’nda petrol yatakları yanında, balıkçılık
ve yüksek kalitede yün üretimi yapılırken, Bermuda’da ticari olarak
yetiştirilen ürünler arasında turunçgiller, muz, soğan, tatlı patates yer
almaktadır. British Virgin İslands’da ise turizm sektörü ve finansal hizmetler
öne çıkmaktadır.
İngiltere’ye bağlı Britanya Denizaşırı Toprakları,
Atlat Okyanusu, Hint Okyanusu ve Antarktika bölgesinde yer almaktadır.
Bölgelerin bir kısmı askeri üs, stratejik liman ve
doğal kaynaklara sahip stratejik yerlerdir. Cebelitarık stratejik öneme sahip
üst ve limandır. Cayman Adaları finansal hizmet ve turizm açısından önemlidir.
İngiliz kral ve kraliçesi bu ülkelerde sembolik rol
oynamaktadır. Anayasal monarşi sistemi ile yönetilen bu ülkelerin çoğunda, kral
ve kraliçenin yetkileri sınırlıdır. Yasaları çıkaramaz ve veto edemez. Sembolik
rolü hala önemlidir. Devletlerin birleştirici sembolüdür. Hükümetlerin
yaptıklarını onaylama, önerilerde bulunma, kriz önemlerinde moral verme gibi
sembolik görevleri vardır. (Tür, 2017, s.28-57) (Türkiye Dışişleri Bakanlığı)
Fransa’ya bağlı olarak günümüzde 12 adet denizaşırı bölge mevcuttur.
Bunlar, Fransız Guyanası, Guadeloupe, Martinique, Mayotte, Reunion, Saint
Barthelemy, Saint Martin, Saint Pierre ve Miquelon, Wallis ve Futuna Adaları,
Fransız Güney ve Antarktik Toprakları, Fransız Polinezyası, Yeni Kaledonya’dır.
Bu bölgeler Fransa’nın farklı coğrafi bölgelerinde bulunur ve çeşitli doğal
kaynaklara sahiptir. Örneğin Fransız Guyanası altın, bakır, boksit gibi maden
yataklarına sahiptir. Yeni Kaledonya dünyanın en büyük nikel yataklarına
sahiptir. Aynı zamanda kobalt, krom, manganez ve altın gibi metallerin
çıkarıldığı bir bölgedir. Fransız Polinezyası, mercan resifleri ve deniz
ürünleri gibi doğal kaynaklar açısından zengindir. (Wikipedia) (Dışişleri
Bakanlığı web sitesi)
ABD, kuruluşu sırasında İngiliz sömürgeciliğinden
bağımsızlık mücadelesi vererek bağımsızlığını kazanmıştır. Ancak ABD tarihinde
bazı sömürgeci uygulamalar ve davranışlar sergilemiştir. 19.yüzyıl sonlarında
ABD, İspanyol sömürgesi olan Guam, Filipinler, Portoriko ve Küba’yı ele
geçirmiş ve yönetimlerini elinde bulundurmuştur. 20.yüzyılın başlarında da
Hawai adalarını işgal ederek sömürgeleştirmiştir. Resmi olarak ise bugün
sömürgeci bir ülke değildir. (Barış, 2021, s.298)
SONUÇ
Günümüzde sömürgecilik kavramı uluslararası hukukta
tanınmamaktadır ve herhangi bir ülkenin resmi olarak sömürgeci olması mümkün
değildir. Ancak bazı ülkeler hale diğer ülkeler üzerinde nüfuzlarını devam
ettirmektedir. Büyük güçlerin, çıkarları doğrultusunda farklı ülkelerdeki
siyasi ve ekonomik gelişmelere müdahale ettiği görülmektedir.
Geçmişte sömürgeci olan ülkeler bugün eski sömürgesi,
kolonyalist ülke olarak anılmaktadır.
15.yüzyılın sonunda Amerika kıtasının keşfedilmesiyle
ortaya çıkan Merkantilizmin, değerli maden biriktirme amacına hizmet eden bir
politika olmuştur, realizmle de direkt bağlantılıdır.
Yani bir ülke uluslararası alanda güçlü olabilmek
için, güçlü bir orduya sahip olmalıdır. Güçlü bir ordu için de ülkenin varlıklı
olması gerekir. Varlıklı olmanın yolu da değerli maden ve rezerv
biriktirilmesinden geçmektedir. Yani merkantilizm, küresel bir güç olmak için
izlenmesi gerekenleri içermektedir. Bu politika, bu dönemde sömürgecilikle
kendisini göstermiş, önce Portekiz ve İspanya’yı ardından da Hollanda, Fransa
ve İngiltere’yi zirveye taşımış, ama arkada sömürülen pek çok nüfus ve geri
bırakılmış ülke bırakmıştır.
Merkantilizm, resmi olarak Adam Smith’in “Ulusların
Zenginliği” eserindeki eleştirilerle 1776’da sona ermiş olarak görülmektedir.
Ancak, İngiltere’nin bu tarihten sonra da uyguladığı politikalarla (Ticareti
Koruma Yasaları, serbest ticaret akımının desteklenmesi vb) merkantilizm yeni
bir boyut kazanmıştır. 1.Dünya Savaşı öncesi dönemde ise ABD ve Almanya’nın
yeni merkantilist politikalar uygulayarak zirveye ulaşmıştır. İki dünya savaşı arasındaki dönemde hegemon
olmadığı görülmektedir. 2.Dünya Savaşı’nın sonrasında ise ABD hegemon olarak
yerini almış ve iki kutuplu Soğuk Savaş dönemine geçilmiştir. 1973’e kadar
süren bu dönemde Bretton Woods Sistemi, Gümrük Tarifeleri, GATT Antlaşması gibi
yöntemlerle serbest ticaret savunulmuştur.
1973’te yaşanan petrol krizi, ekonomik sistemin
çökmesi için korumacılık gündeme gelirken, Uzakdoğu ve Asya ülkelerinin
merkantilist politikalar izlediği görülmektedir. 1980 ve 1990’larda yaşanan
krizlerin ardından Çin’in merkantilist politikalarla dünya sahnesinde yerini
aldığı, 21.yüzyılda ise yeni merkantilizm uygulamaları, uluslararası ticaretin
serbestleşmesi, ticaret savaşları dalgasının tarih sahnesinde yerini aldığı
izlenmektedir.
Günümüzde ekonomik özgürlüklerin artışı, uluslararası
ticaretin serbestleşmesi küresel refahı arttırma amacında olsa da, bu
politikaların tüm ülkeler tarafından ortak şekilde uygulanmadığı, dengesizlik
olduğu, dengesizliğin ülkeleri dış şoklara açık hale getirdiği, serbest
ticaretin avantajlarından her ülkenin yararlanamadığı görülmektedir. Bu
gelişmeler ülkelerin kendilerini korumak istemelerine, merkantilist
politikalara başvurmaya teşvik etmekte, tüm dünyada merkantilist politikalar
artış gösterirken, serbestleşme politikalarından uzaklaşıldığı görülmektedir.
EK
TABLOLAR:
Günümüzde özerk bölgesi ve bağımsız bölgesi bulunan
ülkeler ve bu bölgelerin sayısı aşağıda sunulmuştur:
Ülke |
Özerk Bölge Sayısı |
Bağımsız Bölge
Sayısı |
Amerika Birleşik Devletleri |
5 |
14 |
Brezilya |
1 |
27 |
Çin |
5 |
2 |
Fransa |
13 |
6 |
Hindistan |
9 |
- |
İngiltere |
3 |
14 |
İspanya |
17 |
2 |
İtalya |
5 |
2 |
Kanada |
3 |
- |
Rusya |
21 |
- |
Almanya |
3 |
- |
Avustralya |
2 |
- |
Ülke |
Özerk Bölge Sayısı |
Bağımsız Bölge
Sayısı |
Özerk Bölge
İsimleri |
Bağımsız Bölge
İsimleri |
İspanya |
17 |
2 |
Bask |
Kanarya Adaları |
İngiltere |
3 |
14 |
Kuzey İrlanda, İskoçya, Galler |
Anguilla, Bermuda, Britanya Virjin
Adaları, Cayman Adaları, Falkland Adaları, Gibraltar, Montserrat, Pitcairn
Adaları, Saint Helena, Ascension ve Tristan da Cunha, Turks ve Caicos Adaları |
Kanada |
3 |
- |
Kuzeybatı Toprakları, Nunavut, Yukon |
- |
ABD |
- |
14 |
- |
Amerikan Samoası, Baker Adası, Guam,
Howland Adası, Jarvis Adası, Johnston Atolu, Kingman Resifi, Kuzey Mariana
Adaları, Midway Atolu, Navassa Adası, Palmyra Atolu, Porto Riko, Virgin
Adaları, Wake Adası |
Rusya |
21 |
4 |
Adıge Cumhuriyeti, Altay Cumhuriyeti,
Başkurdistan Cumhuriyeti, Buratya Cumhuriyeti, Çuvaşistan Cumhuriyeti,
Dağıstan Cumhuriyeti, Hakasya Cumhuriyeti, İnguşetya Cumhuriyeti, Kabardino-Balkar
Cumhuriyeti, Kalmıkya Cumhuriyeti, Karakalpakistan Cumhuriyeti, Kuzey
Osetya-Alanya Cumhuriyeti, Tataristan Cumhuriyeti, Tuva Cumhuriyeti, Udmurtya
Cumhuriyeti, Yakutistan Cumhuriyeti, Altay Cumhuriyeti, Hantı-Mansi Özerk
Okrugu, Yamalo-Nenets Özerk Okrugu, Nenets Özerk Okrugu, Çukotka Özerk Okrugu |
Adıgeya Cumhuriyeti, İnguşetya
Cumhuriyeti, Kalmıkya Cumhuriyeti, Karaçay-Çerkesya Cumhuriyeti |
Çin |
5 |
2 |
Hong Kong, Makao Özel Yönetim
Bölgeleri |
Tibet Özerk Bölgesi, Sincan Uygur
Özerk Bölgesi |
Ülke |
Bağımsız Bölge |
Özerk Bölge |
Toplam |
İspanya |
2 |
17 |
19 |
Portekiz |
2 |
2 |
4 |
Birleşik Krallık |
14 |
3 |
17 |
Hollanda |
3 |
3 |
6 |
Fransa |
11 |
5 |
16 |
KAYNAKÇA
Akdağ, Mustafa. (2016), Osmanlı’nın Deniz
Gücü ve Avrupalılarla mücadelesi, Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi, 9
(47), s.132-137
Akın, Nurullah. Osmanlı’nın Batıya Açılışı
ve Sömürgeciliğe Karşı İzlediği Politikalar. Türkiye Araştırmalar Literatür
Dergisi, 2011, s.55-74
Akşit, İlhan. (2007), “Osmanlı
İmparatorluğu’nda Keşifler ve Batı’nın Yükselişi”, Ankara Üniversitesi Türk
İnkılap Tarihi Enstitüsü Atatürk Yolu Dergisi, Sayı 33, s.1-25
Arslan, M. (2015).
Sömürgeciliğin Doğuşu ve Gelişimi. Sosyal Bilimlerde Metodoloji, Teori ve
Uygulama, Ankara, Pegem Akademi, s:123-138
Bilgin, M. (2012)
Merkantilizm ve İngilizce konuşulan ülkelerdeki etkileri. Uluslararası
İlişkiler, 9 (33), s.1-16
Erdem, Yusuf
Hakan. (2014). Siyasal Düşünceler Tarihi. Beta Yayıncılık, s.240-241
Findley, Carter
Vaughm, Doğu-Batı Ekseninde Dünya Tarihi, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
Giddens, Antony
(2000). Küreselleşme, Ayrıntı Yayınları, s.20-25
İnalcık, Halil, Osmanlı İmparatorluğu’nun
İlk Dönemi, 1300-1600, İstanbul: İş Bankası Kültür Yayınları, 2012, s.345-346
Kaya, M. Alper,
(2011) “Coğrafi Keşiflerin Avrupa Tarihi Üzerindeki Etkileri”, Bilig, sayı 58,
s:37-59.
Koç, Gökhan, Hollanda Doğu Hindistan Şirketi’nin (VOC)
İşleyişi ve Özellikleri", Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü
Dergisi, Sayı 2, Yıl 2013, s. 73-98
Maç, Mehmet. (2018),
16.yüzyıl başlarında Portekiz’in denizaşırı fetih politikası, Coğrafi
keşiflerin nedenleri ve sonuçları. Dumlupınar Üniversitesi Sosyal Bilimler
Dergisi (58), s.105-120.
Mark, Karl ve
Engels, F. (1948). Komünist manifesto, s.1-50)
Özel, Oktay. (2014) “Osmanlı-Türk Devleti’nde Ekonominin Düşüş Sebepleri”,
Gazi Akademik Bakış, cilt 8, sayı 16, s: 95-106.
Öztürk, Oktay. “Osmanlı İmparatorluğu’nun
Sanayileşme Süreci ve Doğu Ticareti. “Dumlupınar Üniversitesi Sosyal Bilimler
Dergisi 16.16 (2014) S.39-42.
Pala, Ayhan.
(2014). “Osmanlı İmparatorluğu ve Batı Avrupa’da Merkantilizm”. Uluslararası
İlişkiler Dergisi, 11 (42), s123-145.
Polat, Necati.
(2002). Sömürgecilik, Emperyalizm, Uluslararası İlişkiler. Ankara Üniversitesi
Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, 57 (4), s: 97-112.
Şahin, Mehmet. (2010).
Osmanlı İmparatorluğu’nda Etnik Kimlikler ve Yönetim. İstanbul Üniversitesi
İletişim Fakültesi Dergisi, (39), 67-82.
Tür, Özlem. (2017), İngiltere’nin
Sömürgeciliği, Ekonomi, siyaset, toplum, s.28-57
Uğuralp, Sevin. (2011), Hollanda Krallığı,
Dış Politika Enstitüsü Yayınları, s. 85-89
Ünal, F. (2008).
Küreselleşme Sürecinde Türkiye ve Sömürgecilik, Gazi Üniversitesi İktisadi ve
İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, 10 (1), s.1-16.
Yılmaz,
Sercan, (2018), Modern Dönemde Sömürgecilik ve İktidar Mücadelesi: Batılı
Güçlerin Hindistan’da Yükselişi" Çukurova Üniversitesi, Sosyal Bilimler
Enstitüsü Dergisi, Sayı 38, Yıl 2018, s. 59-80
(https://afam.org.tr/afrikada-kolelik-gercegi-uzerinden-somurgecilik-ve-yeni-somurgecilik-degerlendirmesi/
Erişim Tarihi: 08.04.2023)
(https://tr.euronews.com/2020/03/11/hollanda-kral-somurge-donemindeki-katliamlar-icin-endonezya-dan-ozur-diledi, Erişim Tarihi: 08.04.2023)
Britanya Denizaşırı Toprakları ve İngiliz
Krallığı Bağımlı Bölgeleri, Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı, https://www.mfa.gov.tr/britanya-deniza_sirilari-topraklari-ve-ingiliz-kralligi-bagimli-bolgeleri.tr.mfa
Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı resmi web sitesinde yer alan
"Fransa Ülke Bilgileri" sayfası: https://www.mfa.gov.tr/fransa-cumhuriyeti.tr.mfa
Global
Connections: Politics, Exchange, and Social life in World History, s.1
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder