AÇIK KAPI POLİTİKASI VE KÜLTÜREL ÇATIŞMA
KÖKSÜZLEŞME KORKUSU VE KİMLİK KAYBI
NEVİN BİLGİN
Küreselleşmeyle birlikte uluslararası
sınırlar da tartışmalı hale gelmiştir. Küçük hale gelen dünyada destekleyicileri
kadar eleştirenleri de olan küreselleşme, politik, insan hakları, ekonomi
yanında kültürel boyutlu da etkilere neden olmuştur. Küreselleşmenin sonuçlarından
birisi olan zorunlu göçlerin artması, toplumsal ayrımcılığın ve kutuplaşmanın
da artmasına yol açmıştır. Bu durum, ırkçılığa ve farklılıklara toleransın
azalmasına neden olmakta, sorunlar gelecekte büyük toplumsal ve kültürel
krizlere kapı aralamaktadır.
Küreselleşme, farklı kültürlerin ve
kimliklerin bir arada yaşamasını öngörmektedir. Ancak uygulamada medeniyetler
arası çatışmalarla birlikte tartışmalı bir durum ortaya çıkmaktadır. Küreselleşme
kültürel kimliklere olumlu ya da olumsuz etkide bulunmakta, dünya adeta Amerika
ve Batı blokunun egemenliği altında yön bulmaktadır.
Ulus devletler homojen bir devlet
yaratmaya odaklanırken, kültürel farklılıklar görmezden gelinerek baskın kültür
öne çıkarılmıştır. Bu durum milliyetçi ideolojileri köpürtmüş etnik çatışmalar,
iç savaşlar modernitenin kimlik politikasının iflas ettiğini ortaya koymuştur.
Küreselleşme süreciyse farklı kültür ve
kimliklerin baskılandığını öne sürdüğü ulus devlet yapısına ve politikalarına
eleştirel bir yaklaşımla ortaya çıkmış, yeni kimlik arayışlarına kapı
aralamıştır. Küreselleşme ideolojisi, modern ulus-devlet modelini ortadan
kaldırmaya yönelik olduğundan ulus-devletlerin yerine daha çok yerel
yönetimlerin yetkilendirilmesini, farklı etnik grupların kendilerini ifade etme
ve örgütlenme haklarını, bireysel özgürlüklerin tanınmasını ve
demokratikleşmeyi gündeme getirmiştir. Ancak gelinen süreçte milliyetçilik,
etnik temizlik, aşırı dinci akımlar ve terörizm gibi sonuçlara yol açmıştır.
Sınırların ortadan kalktığı bu yeni yapıda,
ülkelerin kimlik sorunu yaşamaya başlamıştır. Çok kültürlülük politikalarının ve
söylemlerinin önemini artırmış ve farklı yaklaşımlara ihtiyaç ortaya çıkmıştır.
Küreselleşme aynı zamanda,
ulus-devletlerin yıllardır yürüttüğü kimlik, eğitim ve kültür politikalarının
bütünselliğini zedelemektedir. Milliyetçilik, hızlı toplumsal değişim, hızlı
kentleşme, küresel ve bölgesel göç, artan kültürel etkileşimler ve tek tipleşme
baskılarına verilen yanıtlar nedeniyle yeni formlarla yükselmeye devam
etmektedir. Küreselleşme, ulusal kimliğin ifade ediliş ve yaşanış
biçimlerindeki dönüşümlerin ana dinamiği iken, modern ulusal kimliğin ve
milliyetçilik formlarının yeni kültürel formlarla yer değiştirdiği
görülmektedir.
Göç ve Kültürel Etkileşim
Küreselleşme, kültürel etkileşimde önemli
bir rol oynamaktadır ve bu süreç göç ve kültürel küreselleşme gibi dinamikleri
içermektedir. Özellikle, Türkiye ve Suriye gibi coğrafyalarda yaşanan göç
hareketleri, kültürel kimliklerin değişmesi ve kültürel çeşitliliğin artması
üzerinde büyük etkilere sahiptir.
Kürşat Kan ve Merve Kanmaz’ın “Küreselleşmenin
Kültürel Boyutu ve Göçün Etkileri” başlıklı makalesinde “insan
hareketliliği, göç ve turizm gibi faktörlerle farklı kültürlere seyahat etmenin
yaygınlaşması”, yerel kültürleri zenginleşirken, aynı zamanda bir
homojenleşme eğilimi de yaratmıştır. Makalede şu konulara dikkat çekilmektedir:
Göçmenlerin sosyo-ekonomik seviyeleri ve
adaptasyon zorlukları da göz önüne alındığında, göçmenlere karşı toplumsal
tepkilerin arttığı gözlemlenmiştir. Özellikle ekonomik ve kültürel faktörlerin
etkisiyle, bazı toplumlarda göçmenlere yönelik olumsuz algılar ve tepkiler
belirgin hale gelmiştir. Bu durum, küreselleşmenin ve kültürel etkileşimin
toplumlar üzerindeki karmaşık etkilerini göstermektedir.
(Fotoğraf: https://www.konyayenigun.com/turkiye-arabulucuolup-sorunu-cozmeli)
Küreselleşme, farklı kültürler arasında
artan etkileşim ve entegrasyonu teşvik ederken, yerel kültürel kimlikler
üzerinde baskı oluşturma potansiyeline sahiptir. Bu süreçte göçün etkileri de
önemli bir rol oynamaktadır. Göç hem göç eden kişilerin hem de ev sahibi
toplulukların kültürel yapılarında önemli değişikliklere yol açarken, büyük
şehirlerdeki göçmen nüfusun artmasıyla birlikte, farklı kültürel öğelerin bir
araya gelmesi ve karşılıklı etkileşimlerin artması, küreselleşme süreci
kültürel değerlerin yayılmasını ve bazen de homojenleşmesini sağlayarak dünya
genelinde benzerliklerin artmasına neden olmaktadır. Bu durum, küreselleşme ve
kültürel çeşitlilik arasındaki dengeyi yeniden sorgulanır hale getirmiştir.
Türkiye’nin Göç Deneyimleri
Türkiye'nin göç alanındaki tarihsel deneyimleri, çeşitli kültürlerin bir arada yaşamasına ve bu kültürler arası etkileşimin zengin bir çeşitlilik sunmasına yol açmıştır. Özellikle Osmanlı İmparatorluğu'nun çöküşü ve sonrasında yaşanan göç dalgaları, Türkiye'nin demografik yapısını büyük ölçüde etkilemiştir. Bugün Türkiye, birçok farklı kültürü barındıran ve bu kültürlerin etkileşiminden beslenen bir ülke konumundadır.
Uyum ve Çatışma
Göç, insanların farklı kültürlere seyahat
etmeleri ve bu kültürler arasında etkileşime girmeleriyle tarihsel bir süreç
olarak devam etmektedir. Ancak göçmenlerin, alışık oldukları kültürden farklı
bir kültürde yaşamaya başlamaları, psikolojik ve sosyo-kültürel açıdan büyük
etkilere neden olmakta, bu süreçte göçmenlerle ev sahibi topluluklar arasındaki
ilişkiler ve tutumlar kültürel öğelerde birleşimler ve değişimler meydana getirmektedir.
Ancak bu süreçte uyum ve çatışma gibi faktörler de ortaya çıkmaktadır.
İngiltere, Almanya ve Türkiye Örnekleri ve
Türkiye’ye Zorunlu Göç
Çalışmada, göçün küreselleşme ve kültür
üzerindeki etkilerini ele alırken, özellikle İngiltere, Almanya ve Türkiye'yi
örnek olarak incelenmiştir. Almanya ve İngiltere'de daha çok isteğe bağlı
göçler yaşanırken, Türkiye'ye zorunlu göçler söz konusudur. Bu durum Türkiye'de
kültürel ve ekonomik açıdan bazı sorunları beraberinde getirmiştir. Ancak
Türkiye'nin Suriyelilere açık kapı politikası ve uyum çabaları, ülkeyi özel
kılmaktadır.
Son dönemde zorunlu göçlerin artması,
toplumsal ayrımcılığın ve kutuplaşmanın da artmasına yol açmıştır. Bu durum,
ırkçılığa ve farklılıklara toleransın azalmasına neden olabilir. Bu sorunlar,
gelecekte büyük toplumsal ve kültürel krizlere yol açabilir ve küresel bir
salgına dönüşebilir.
Kimlik Yeniden Şekilleniyor
Göç ve kültürel küreselleşme
süreçlerindeki bu dinamikler hem Türkiye'nin hem de Suriye'nin kültürel
kimlikleri üzerinde etkili olmuştur. Özellikle şehirlerdeki demografik
değişimler, yeni kültürel pratiklerin yayılması ve kültürel ürünlerin farklı
toplumlar arasında benimsenmesi gibi etkiler gözlemlenmektedir. Bu süreçler,
kültürel çeşitliliği artırırken aynı zamanda kültürel kimliklerin yeniden
şekillenmesine de katkıda bulunmuştur. Türkiye ve Suriye gibi ülkelerde yaşanan
göç ve kültürel etkileşim süreçleri, küreselleşmenin kültürel boyutunu
derinlemesine anlamamıza yardımcı olmaktadır. Bu süreçlerin toplumlar
üzerindeki etkileri incelendiğinde, kültürel çeşitliliğin ve etkileşimin önemi
daha net bir şekilde ortaya çıkmaktadır.
Castells’in Ağ Toplumu
Kültürel boyutlarıyla ele alınması gereken
küreselleşme, ekonomik, politik boyutları yanında kültürel sonuçlar da
doğurmuştur. Artan karşılıklı bağımlılık ve Castells'in Ağ Toplumu (Teknolojilerin gelişimiyle birlikte toplumun birbirine görünmez ağlarla bağlı olmasını açıklayan kuram. Bilgi akışı zaman ve mekandan bağımsız olarak hareket eder) kavramıyla
açıklanan değişimler, kültürel ve insani alanda kitlesel göç, artan küresel
iletişim ve etkileşim ve tüketim kültürü etrafında ortaya çıkan kültürel tek
tip oluşumu gibi konuları gündeme getirmektedir.
Şiddet Körüklendi
Soğuk Savaş'ın sona ermesinden sonra,
ulusal sınırları aşan küresel eğilimlerin uluslar ve ulusçuluk konusunda
ikincil bir rol oynayacağı beklentisi olmasına karşın, Soğuk Savaş sonrası
dönemde milliyetçilik yeniden yükselişe geçmiş, farklı coğrafyalarda geniş
çaplı çatışmalara neden olmuştur. Bu yeni milliyetçilik, etnik kimliğe
odaklanarak devletleri toplumlarla kaynaştırmak yerine çözülme baskısı altına
almış ve şiddeti de körüklemiştir.
Kitlelerin Köksüzleşme Korkusu ve Kimlik
Kaybı
Küresel ekonominin derinleşmesi,
ulus-devletin siyasal bir aktör olarak zayıflamasını beraberinde getirmiş, bu
durum milliyetçiliğin düşüşüne değil, farklı aidiyetler, etnik, dinsel,
mezhepsel ve bölgesel aidiyet biçimlerini yükseltmiştir. Milliyetçiliğin farklı
formlarının yükselişinin, küreselleşmenin yarattığı belirsizlikler karşısında
ortaya çıkan kitlesel korkuların bir sonucu olduğu ve kitlelerin köksüzleşme ve
kimlik kaybı korkularının bir tepkisi olduğu vurgulanmaktadır.
Kaynakça.
Kan, K. ve Kanmaz, M. (2022).
Küreselleşmenin Kültürel Boyutu ve Göçün Etkileri. Selçuk Üniversitesi Sosyal
Bilimler Enstitüsü Dergisi, 47, 59-73.
Akdemir, A. M. Küreselleşme ve Kimlik Sorunu,
https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/31878
https://acikders.ankara.edu.tr/pluginfile.php/52469/mod_resource/content/0/K11.pdf
Duman, M.Zeki, Küreselleşme, Kimlik ve Çok
Kültürlülük, https://dergi.neu.edu.tr/public/journals/7/yazardizini/duman-m-z-2009-nisan.pdf
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder