8 Mayıs 2024 Çarşamba

 

AÇIK KAPI POLİTİKASI VE KÜLTÜREL ÇATIŞMA

KÖKSÜZLEŞME KORKUSU VE KİMLİK KAYBI

 


  

    NEVİN BİLGİN

 

    Küreselleşmeyle birlikte uluslararası sınırlar da tartışmalı hale gelmiştir. Küçük hale gelen dünyada destekleyicileri kadar eleştirenleri de olan küreselleşme, politik, insan hakları, ekonomi yanında kültürel boyutlu da etkilere neden olmuştur. Küreselleşmenin sonuçlarından birisi olan zorunlu göçlerin artması, toplumsal ayrımcılığın ve kutuplaşmanın da artmasına yol açmıştır. Bu durum, ırkçılığa ve farklılıklara toleransın azalmasına neden olmakta, sorunlar gelecekte büyük toplumsal ve kültürel krizlere kapı aralamaktadır.

    Küreselleşme, farklı kültürlerin ve kimliklerin bir arada yaşamasını öngörmektedir. Ancak uygulamada medeniyetler arası çatışmalarla birlikte tartışmalı bir durum ortaya çıkmaktadır. Küreselleşme kültürel kimliklere olumlu ya da olumsuz etkide bulunmakta, dünya adeta Amerika ve Batı blokunun egemenliği altında yön bulmaktadır.

    Ulus devletler homojen bir devlet yaratmaya odaklanırken, kültürel farklılıklar görmezden gelinerek baskın kültür öne çıkarılmıştır. Bu durum milliyetçi ideolojileri köpürtmüş etnik çatışmalar, iç savaşlar modernitenin kimlik politikasının iflas ettiğini ortaya koymuştur.

    Küreselleşme süreciyse farklı kültür ve kimliklerin baskılandığını öne sürdüğü ulus devlet yapısına ve politikalarına eleştirel bir yaklaşımla ortaya çıkmış, yeni kimlik arayışlarına kapı aralamıştır. Küreselleşme ideolojisi, modern ulus-devlet modelini ortadan kaldırmaya yönelik olduğundan ulus-devletlerin yerine daha çok yerel yönetimlerin yetkilendirilmesini, farklı etnik grupların kendilerini ifade etme ve örgütlenme haklarını, bireysel özgürlüklerin tanınmasını ve demokratikleşmeyi gündeme getirmiştir. Ancak gelinen süreçte milliyetçilik, etnik temizlik, aşırı dinci akımlar ve terörizm gibi sonuçlara yol açmıştır.

    Sınırların ortadan kalktığı bu yeni yapıda, ülkelerin kimlik sorunu yaşamaya başlamıştır. Çok kültürlülük politikalarının ve söylemlerinin önemini artırmış ve farklı yaklaşımlara ihtiyaç ortaya çıkmıştır.

    Küreselleşme aynı zamanda, ulus-devletlerin yıllardır yürüttüğü kimlik, eğitim ve kültür politikalarının bütünselliğini zedelemektedir. Milliyetçilik, hızlı toplumsal değişim, hızlı kentleşme, küresel ve bölgesel göç, artan kültürel etkileşimler ve tek tipleşme baskılarına verilen yanıtlar nedeniyle yeni formlarla yükselmeye devam etmektedir. Küreselleşme, ulusal kimliğin ifade ediliş ve yaşanış biçimlerindeki dönüşümlerin ana dinamiği iken, modern ulusal kimliğin ve milliyetçilik formlarının yeni kültürel formlarla yer değiştirdiği görülmektedir.

    Göç ve Kültürel Etkileşim

    Küreselleşme, kültürel etkileşimde önemli bir rol oynamaktadır ve bu süreç göç ve kültürel küreselleşme gibi dinamikleri içermektedir. Özellikle, Türkiye ve Suriye gibi coğrafyalarda yaşanan göç hareketleri, kültürel kimliklerin değişmesi ve kültürel çeşitliliğin artması üzerinde büyük etkilere sahiptir.



   Kürşat Kan ve Merve Kanmaz’ın “Küreselleşmenin Kültürel Boyutu ve Göçün Etkileri” başlıklı makalesinde “insan hareketliliği, göç ve turizm gibi faktörlerle farklı kültürlere seyahat etmenin yaygınlaşması”, yerel kültürleri zenginleşirken, aynı zamanda bir homojenleşme eğilimi de yaratmıştır. Makalede şu konulara dikkat çekilmektedir:

   Göçmenlerin sosyo-ekonomik seviyeleri ve adaptasyon zorlukları da göz önüne alındığında, göçmenlere karşı toplumsal tepkilerin arttığı gözlemlenmiştir. Özellikle ekonomik ve kültürel faktörlerin etkisiyle, bazı toplumlarda göçmenlere yönelik olumsuz algılar ve tepkiler belirgin hale gelmiştir. Bu durum, küreselleşmenin ve kültürel etkileşimin toplumlar üzerindeki karmaşık etkilerini göstermektedir.


Dr. Kürşat Kan (Selçuk Üniversitesi ) 
(Fotoğraf: https://www.konyayenigun.com/turkiye-arabulucuolup-sorunu-cozmeli)


    Küreselleşme, farklı kültürler arasında artan etkileşim ve entegrasyonu teşvik ederken, yerel kültürel kimlikler üzerinde baskı oluşturma potansiyeline sahiptir. Bu süreçte göçün etkileri de önemli bir rol oynamaktadır. Göç hem göç eden kişilerin hem de ev sahibi toplulukların kültürel yapılarında önemli değişikliklere yol açarken, büyük şehirlerdeki göçmen nüfusun artmasıyla birlikte, farklı kültürel öğelerin bir araya gelmesi ve karşılıklı etkileşimlerin artması, küreselleşme süreci kültürel değerlerin yayılmasını ve bazen de homojenleşmesini sağlayarak dünya genelinde benzerliklerin artmasına neden olmaktadır. Bu durum, küreselleşme ve kültürel çeşitlilik arasındaki dengeyi yeniden sorgulanır hale getirmiştir.

    Türkiye’nin Göç Deneyimleri

   Türkiye'nin göç alanındaki tarihsel deneyimleri, çeşitli kültürlerin bir arada yaşamasına ve bu kültürler arası etkileşimin zengin bir çeşitlilik sunmasına yol açmıştır. Özellikle Osmanlı İmparatorluğu'nun çöküşü ve sonrasında yaşanan göç dalgaları, Türkiye'nin demografik yapısını büyük ölçüde etkilemiştir. Bugün Türkiye, birçok farklı kültürü barındıran ve bu kültürlerin etkileşiminden beslenen bir ülke konumundadır.

   Uyum ve Çatışma

   Göç, insanların farklı kültürlere seyahat etmeleri ve bu kültürler arasında etkileşime girmeleriyle tarihsel bir süreç olarak devam etmektedir. Ancak göçmenlerin, alışık oldukları kültürden farklı bir kültürde yaşamaya başlamaları, psikolojik ve sosyo-kültürel açıdan büyük etkilere neden olmakta, bu süreçte göçmenlerle ev sahibi topluluklar arasındaki ilişkiler ve tutumlar kültürel öğelerde birleşimler ve değişimler meydana getirmektedir. Ancak bu süreçte uyum ve çatışma gibi faktörler de ortaya çıkmaktadır.

    İngiltere, Almanya ve Türkiye Örnekleri ve Türkiye’ye Zorunlu Göç

    Çalışmada, göçün küreselleşme ve kültür üzerindeki etkilerini ele alırken, özellikle İngiltere, Almanya ve Türkiye'yi örnek olarak incelenmiştir. Almanya ve İngiltere'de daha çok isteğe bağlı göçler yaşanırken, Türkiye'ye zorunlu göçler söz konusudur. Bu durum Türkiye'de kültürel ve ekonomik açıdan bazı sorunları beraberinde getirmiştir. Ancak Türkiye'nin Suriyelilere açık kapı politikası ve uyum çabaları, ülkeyi özel kılmaktadır.

    Son dönemde zorunlu göçlerin artması, toplumsal ayrımcılığın ve kutuplaşmanın da artmasına yol açmıştır. Bu durum, ırkçılığa ve farklılıklara toleransın azalmasına neden olabilir. Bu sorunlar, gelecekte büyük toplumsal ve kültürel krizlere yol açabilir ve küresel bir salgına dönüşebilir.

   Kimlik Yeniden Şekilleniyor

   Göç ve kültürel küreselleşme süreçlerindeki bu dinamikler hem Türkiye'nin hem de Suriye'nin kültürel kimlikleri üzerinde etkili olmuştur. Özellikle şehirlerdeki demografik değişimler, yeni kültürel pratiklerin yayılması ve kültürel ürünlerin farklı toplumlar arasında benimsenmesi gibi etkiler gözlemlenmektedir. Bu süreçler, kültürel çeşitliliği artırırken aynı zamanda kültürel kimliklerin yeniden şekillenmesine de katkıda bulunmuştur. Türkiye ve Suriye gibi ülkelerde yaşanan göç ve kültürel etkileşim süreçleri, küreselleşmenin kültürel boyutunu derinlemesine anlamamıza yardımcı olmaktadır. Bu süreçlerin toplumlar üzerindeki etkileri incelendiğinde, kültürel çeşitliliğin ve etkileşimin önemi daha net bir şekilde ortaya çıkmaktadır.

   Castells’in Ağ Toplumu

    Kültürel boyutlarıyla ele alınması gereken küreselleşme, ekonomik, politik boyutları yanında kültürel sonuçlar da doğurmuştur. Artan karşılıklı bağımlılık ve Castells'in Ağ Toplumu (Teknolojilerin gelişimiyle birlikte toplumun birbirine görünmez ağlarla bağlı olmasını açıklayan kuram. Bilgi akışı zaman ve mekandan bağımsız olarak hareket eder)  kavramıyla açıklanan değişimler, kültürel ve insani alanda kitlesel göç, artan küresel iletişim ve etkileşim ve tüketim kültürü etrafında ortaya çıkan kültürel tek tip oluşumu gibi konuları gündeme getirmektedir.

    Şiddet Körüklendi

    Soğuk Savaş'ın sona ermesinden sonra, ulusal sınırları aşan küresel eğilimlerin uluslar ve ulusçuluk konusunda ikincil bir rol oynayacağı beklentisi olmasına karşın, Soğuk Savaş sonrası dönemde milliyetçilik yeniden yükselişe geçmiş, farklı coğrafyalarda geniş çaplı çatışmalara neden olmuştur. Bu yeni milliyetçilik, etnik kimliğe odaklanarak devletleri toplumlarla kaynaştırmak yerine çözülme baskısı altına almış ve şiddeti de körüklemiştir.

   Kitlelerin Köksüzleşme Korkusu ve Kimlik Kaybı

   Küresel ekonominin derinleşmesi, ulus-devletin siyasal bir aktör olarak zayıflamasını beraberinde getirmiş, bu durum milliyetçiliğin düşüşüne değil, farklı aidiyetler, etnik, dinsel, mezhepsel ve bölgesel aidiyet biçimlerini yükseltmiştir. Milliyetçiliğin farklı formlarının yükselişinin, küreselleşmenin yarattığı belirsizlikler karşısında ortaya çıkan kitlesel korkuların bir sonucu olduğu ve kitlelerin köksüzleşme ve kimlik kaybı korkularının bir tepkisi olduğu vurgulanmaktadır.




Kaynakça.

Kan, K. ve Kanmaz, M. (2022). Küreselleşmenin Kültürel Boyutu ve Göçün Etkileri. Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 47, 59-73.

Akdemir, A. M. Küreselleşme ve Kimlik Sorunu, https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/31878

https://acikders.ankara.edu.tr/pluginfile.php/52469/mod_resource/content/0/K11.pdf

Duman, M.Zeki, Küreselleşme, Kimlik ve Çok Kültürlülük, https://dergi.neu.edu.tr/public/journals/7/yazardizini/duman-m-z-2009-nisan.pdf

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder