28 Temmuz 2024 Pazar

 RUHUNU ARAYAN ANADOLU VE İNSANI

ANADOLU'NUN KIRSAL HALKI ÜZERİNE DÜŞÜNCELER

DÜNYA YAPAY ZEKAYA İLERLERKEN "SELALAR VE DÜĞÜNLER ARASINA SIKIŞMIŞ MUTSUZ TOPLUM"

ANADOLU'DA KIRSALIN TERKEDİLMİŞLİĞİ VE GELECEK İNŞASININ YOKOLUŞU





NEVİN BİLGİN

Anadolu’nun kırsal mahallelerinde, sosyal hayatın nabzı camilerden yükselen sela sesleri ile 5 vakit okunan ezanlar ve hafta sonları yapılan düğünlerle atar. Kahvehanelerde oynanan okey oyunları, bölgenin sosyal aktiviteleri arasında yer alırken, çok öncelerden yapılmış parklarda siyaset konuşulur, dedikodu yapılır. 

Siyasetçiler seçim dönemi dışında gerçekten uğramaz semtlerine. Bir yanda cenaze kaldırılırken insanlar düğün yapacak kadar birlik ve beraberlik duygusunu yitirmiştir buralarda. 

Konserler, sinemalar, insanların kendisini geliştirmesini ve sosyalleşmesini sağlayacak kurslar, etkinlikler yoktur. Çocuklar sadece çokça açılan Kur'an kurslarına gönderilir ya da bir esnafın yanında çalışmaya mahkumdur. 



Geçmiş dönemde açılmış ve sonradan kitaplarla desteklenmiş kütüphane ise hapsedilmiştir. Sağlık Ocağı'nın üstündeki bir kata kilitlenip çürümeye mahkum edilmiştir. 

Arada bir muhtarın imece usulü topladığı paralarla yapılan aşure ve yöresel yemekler, halkı bir araya getiren nadir etkinliklerdendir. Muhtarlık önünde uzun kuyruklar oluşturan insanlar, bu etkinliklerde bir nebze olsun sosyalleşme fırsatı bulurlar. İmece usulü yapılan çeşmeler, dayanışmanın güzel bir örneğini oluşturur. Ancak bundan ötesi yoktur işte. Üstelik dünya farklı bir yöne çoktan ilerlemiş, yol almışken. 



Kurumuş otlarıyla sararmış, susuz kalmış sadece mezarlıklar değil, yaşayan insanlar da kaderine terk edilmiştir.  

Girişteki çöp dağlarının kokusu uzun süre terketmez insanın burnunu, belediyenin arasıra iki araç gönderip üstünü kapatmaya çalıştığı o çöp dağları. İnsanların kıymetli kıymetli düğün yaparken taksitle aldıkları eşyaları bile attıkları o çöp dağı süslemektedir yerleşime giriş alanının hemen yanını. 

Çöpler geç alınıp dezenfekte edilmediği, ilaçlama yapılmadığı için karasinek, böcek ve farelerin istilasına uğramış durumdadır. Sokak köpekleri ise mahallelerde serbestçe dolaşır sokağa bile çıkarmaz insanları. 

Ama Anadolu insanı alışmıştır buna. Ekmeği olsun, çeşmeden suyu aksın yeter Anadolu insanına. 

Yolların bozukluğu, ulaşımı zorlaştırırken, ayakkabı yapılan sanayi sitesi ve tekstil fabrikası, bölgenin ekonomik faaliyetlerinin merkezini oluşturur. 

Kadınlar, vardiyalı olarak gece geç saatlere kadar çalışırken, zararlı yapıştırıcı (bali) ve boya maddelerinin kullanıldığı tezgahlarda emek harcarlar. Bir yanda sela verilirken, diğer yanda düğün müzikleri çalar. Bu durum, “Bir yanımız yaprak dökerken, bir yanımız çiçek açar” sözünü hatırlatır.



Gençler Ya Gidecek Ya Küçük Yaşta Çalışacak

Gençler için ise sosyal aktiviteler neredeyse yok denecek kadar azdır. Bilardo ve masa tenisi gibi etkinlikler bile bulunmazken, çadırla kapatılmış spor sahası genellikle boştur. Çocuklar, ayakkabı atölyelerinde veya esnafların yanında çalışarak vakit geçirirler. Orta yaş ve yaşlı kesim ise kahvehanelerde zaman öldürür. A101 ve BİM gibi marketlerden ihtiyaçlarını karşılayan halk, sosyal hayatın eksikliğini derinden hisseder.

İnsanların tek kaçış noktası, Elmadağı ve kararmaya terk edilmiş Salda Gölü’nde piknik yapmaktır. Bu doğal güzellikler, bölge halkının nefes aldığı nadir yerlerdir. 




Terk Edilmiş Evler ve Kırsalın Geleceği

Sokaklarında yürürken, terk edilmiş evlerin bomboş pencerelerinden içeri süzülen rüzgarın uğultusu duyulur. Bu evler, bir zamanlar kardeşler arasında miras kavgalarına sahne olmuş, tüfeklerin çekildiği, merdivenlerden aşağı atılmaların yaşandığı mekânlardır. Oysa şimdi, o büyük kavgaların yaşandığı evler, bomboş ve sessiz. İnsanlar, daha iyi bir yaşam umuduyla şehirlerin cazibesine kapılıp göç etmiş, köyler ve kasabalar terk edilmiş durumda.

Bu döngü devam ederse, yakında kırsalda kimse kalmayacak. Anadolu’nun kadim toprakları, yüzyıllar boyunca insanlara kucak açmış, geçim kapısı olmuşken, şimdi sessizliğe bürünmek üzere. Boş kalan evlerin duvarları, geçmişin anılarıyla dolu, ama geleceği karanlık. Eğer bu döngüyü değiştiremezsek, hep birlikte adalara mı karnımızı doyurup yerleşeceğiz? Bu soruyu kendimize sormalıyız.



Suriyeliler Getirilmiş

Sanayide ve tarımda çalışmak için Suriyeliler getirilerek yerleştirilmiş ancak onların tarımla uğraşmaya niyetleri olmadığı için sanayi kesiminde bazı işlerde çalışarak ve aldıkları destekle yaşarken, kültürel olarak bulundukları alandan ayrışmış durumda yaşam sürmektedir. 

Bir Gelecek İnşası

Kırsalın kaderini değiştirmek için, sadece ekonomik teşvikler yetmez. Sosyal ve kültürel hayatın yeniden canlandırılması gerekmektedir. Gençlerin ve çocukların vakit geçirebileceği, kendilerini geliştirebileceği alanlar yaratılmalıdır. Kütüphaneler yeniden açılmalı, kitaplar tozlu raflardan indirilmelidir. Spor alanları aktif hale getirilerek, gençlerin enerjilerini pozitif yönde kullanmaları sağlanmaları için çağa uygun kurslar, sosyal etkinlikler düzenlenmelidir.



Toplumsal dayanışmanın ve imece usulü çalışmaların artırılması, halkın bir araya gelmesini sağlayacaktır. Ancak, bu yeterli değil. Devletin ve yerel yönetimlerin, köylerin ve kasabaların geleceğini planlayarak, uzun vadeli stratejiler geliştirmesi gerekmektedir. Sadece ekonomik değil, sosyal ve kültürel açıdan da sürdürülebilir bir kalkınma hedeflenmelidir.



Tüm bu görüntüler Denizli Acıpayam Yeşilyuva'dan izlenimleri içermektedir. Ancak Anadolu'nun pek çok köyü, kasabası ve mahallesi aynı görüntülere sahnedir. Yeşilyuva ve Anadolu’nun diğer kırsal bölgeleri, yeniden canlanmayı beklemektedir. Bu canlanma, sadece ekonomik değil, kültürel ve sosyal bir dirilişle mümkün olacaktır. Eğer bu dönüşümü sağlayabilirsek, Anadolu’nun kırsal halkı yeniden kendi topraklarında mutlu ve huzurlu bir yaşam sürebilecektir. Kendi toprağımızda kök salmak mı, yoksa başka diyarlara göçmek mi?

Herkes bu duruma seyirci kalmakta...Daha önemli gündemlerde dolaşmaktadır.....



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder