14 Ağustos 2024 Çarşamba

ANKARA'DAKİ BENT DERESİ PLAJ VE MESİRE ALANINDAN GENELEV'E NASIL DÖNÜŞTÜ

DERELİ ŞEHİR ANKARA

ANKARA'DA DERELERE KANALİZASYON VERİLİP, ÜSTÜ ASFALTLA KAPATILDI

KANALİZASYON KAPAKLARININ ALTINDAN ASLINDA DERELER AKIYOR, HER YAĞIŞTA DA TAŞIYOR

ROMALILAR DÖNEMİNDE SU BENTLERİYLE KALEDE BULUNAN YERLEŞİM YERLERİNİN KORUNMASI SAĞLANDI




                                     Fotoğraf. Orhan Yeşilyurt

NEVİN BİLGİN

Başkent Ankara'nın modernleşme ve büyükşehir olma süreci, şehir planlaması ve yapılarıyla birlikte doğal yapısının büyük bir kısmını da etkiledi. Özellikle son yıllarda yaşanan hızlı göç ve yapılaşma, şehrin doğal su kaynaklarını büyük ölçüde değiştirdi. Eski Ankara'nın ruhunu oluşturan dereler, artık asfaltın ve betonun altında kaybolmuş durumda. Çoğu insan bilmez şimdi Bent Deresi denilen yerde bir zamanlar mesire alanı olup bugünün plajları gibi bir mekan olduğunu. Bent Deresi, sonradan yapılan ve yıkılan Genelev'le anılır çünkü Ankara'da. 

Avrupa'nın birçok kentine gittiğinizde derelerin korunduğunu, bent ve köprülerde estetik hale getirildiğini, kültürel eklentilerle korunduğunu görürüz. Kim bilir belki Ankara'da çok sayıdaki deresinin üzerine asfalt yapılıp kanalizasyona dönüştürülmese aynı şekilde olabilirdi. 

Ankara'nın dereleri, kentleşme sürecinde büyük ölçüde unutuldu. Bu derelerden bazılarının isimleri hafızalarda kalsa da, gerçek fiziksel varlıkları çoğu zaman asfalt ve betonun altında gizlendi. Yıllar içinde bu dereler, şehrin altyapısının bir parçası haline gelmiş, ancak bu durum doğal dengenin bozulmasına yol açmıştır. Özellikle yağan yağmurlar sırasında taşkınlar, bu derelerin üzerine yapılan asfalt kaplamaların, kanalizasyon sistemlerinin ve yapıların etkisiyle daha sık hale gelmiştir.


                         Fotoğraf. Hasan Akyar

Hatip Çayı, Ankara’nın doğusunda yer alan yaklaşık 2 bin metre yüksekliğindeki İdris Dağı’ndan doğduktan sonra, önce güneybatıya akarak Hasanoğlan Ovası’nın sularını toplayıp sonra batıya yönelerek Kayaş Vadisi’ne girdiği için Kayaş Suyu olarak da adlandırılır.

                     Fotoğraf. Hasan Akyar, Ankaralamalar

Kayaş Suyu, Hatip Çayı, Bent Deresi ve Tabakhane Deresi gibi çok sayıda ismi olan akarsu; yaygın olarak Ankara şehrinin tarihi yerleşimi olan kalenin eteklerinden geçerken aldığı Bent Deresi adıyla bilinir

Hatip Çayı, Ankara şehir merkezinden geçerken üzerinde kurulu Romalılardan kalma su bendi olduğu için, Bent Deresi adını alsa da 1930’lu yılların başında yapılan eklentilerle orijinalliğini kaybeden bentler tümüyle yıkılmıştır. 

Akarsuların kanalizasyon işlevi görmesi ve zamanla asfalt altına alınması ile şehir binadan başka birşey olmayan bir yapıya büründürülmüştür. 

Mimar Jansen’in 1928 Ankara planında kentin havuz/plajı ve rekreasyon alanı olarak tasarlanmış olan Bent Deresi bölgesi, plaj yapılmasa da kıyısındaki parklar ile dönemin en önemli mesire alanı durumundaydı. 

Geçmiş dönemde Ankara tiftik keçisinin tiftikleri bu derelerde temizlenmiş, tabakhane bu derelerin suyunu kullanmış ve şehri doyuran bostanlarda (özellikle Kazıkiçi bostanları) bu derelerin suyu kullanılmıştır. Hatip Çayı’nın üzerinde Roma döneminde yapılan bent marifetiyle suyun derinliği artırılarak kalenin savunmasına önemli katkı sağlamıştır. 

               Fotoğraf. Hasan Akyar, Antınpark, Kirazlıdere'nin bulunduğu alan

Ankara'nın Kaybolan Dereleri

Kavaklıdere: Adını taşıyan semtin içinden geçen Kavaklıdere, artık yer altına alınmış bir dere olarak kabul edilir. İmrahor Deresi’nin bir kolu olan bu dere, şehirleşme ile birlikte tamamen gizlenmiştir.

İncesu: Hatip Çayı ve Çubuk Çayı’nın birleşerek oluşturduğu Ankara Çayı’nın bir parçası olan İncesu da yer altına alınmıştır.

Hoşdere: Ankara’nın bir semtinin adını taşıyan Hoşdere, Ankara Çayı’nın kollarından biridir ve şehirleşme sonucu yer altına alınmıştır.

Akdere: Ankara’nın akarsularından biri olan Akdere, Ankara Çayı’nın bir parçasıdır ve o da yer altına alınmıştır.

Cevizlidere: Eski çağlarda tatlı su kaynağı ve balıkçılık için kullanılan Cevizlidere, günümüzde tamamen yer altına alınmıştır.

Dikmen Deresi: Dikmen semtinin adını taşıyan bu dere de Ankara Çayı’nın kollarından biridir ve yer altına alınmıştır.

Kirazlıdere: Ankara’nın merkezine 61 km uzaklıkta bulunan Pazar Köyü’nde yer alan Kirazlıdere, Selçuklu Dönemi’nde ticaret açısından önemli bir noktadır. 1960’lı yılların başında bile dere mi yoksa açık kanalizasyon mu olduğu belli olmayan bu su yolu, daha sonra menfezlere alınarak kapatılmıştır. Şimdilerde, Kirazlıdere’nin izlerini bulmak neredeyse imkansızdır.

Bu derelerin şehir altındaki varlığı, sadece birer isim olarak kalmakla kalmayıp, aynı zamanda şehrin su akış dengesi üzerinde önemli etkiler yaratmıştır. Şehirleşmenin ve yapılaşmanın getirdiği bu değişim, doğal dengeyi ne kadar bozduğunu ve buna bağlı olarak ortaya çıkan sorunları gözler önüne seriyor.

Avrupa'dan Farklı Bir Yaklaşım

Avrupa'da, dereler üzerine kurulan bentler ve kemerlerle yapılan gondol gezileri gibi uygulamalar, su yollarının kültürel ve estetik bir değer taşıdığını gösteriyor. Avrupa şehirlerinde, su yollarının korunması ve estetik bir şekilde değerlendirilmesi, şehirlerin tarihi ve kültürel dokusuna katkıda bulunur. Bu yaklaşımlar, doğanın ve kültürün entegrasyonunu teşvik ederken, Ankara'daki durumu sorgulamanın gerekliliğini de ortaya koyuyor.

Ankara’nın dereleri üzerindeki değişim, sadece doğal bir kaybı değil, aynı zamanda kültürel bir zenginliği de gözler önüne seriyor. Şehirleşmenin getirdiği zorluklar ve kayıplar, belki de geçmişin izlerini koruma çabalarının ne kadar önemli olduğunu anlamamız için bir uyarı olabilir. Derelerin altında kalan tarih ve doğa, şehri yaşanabilir kılmak için birer hatırlatıcı olarak kalmaktadır.

Hasan Akyar’ın Ankara’dan İzler kitabında yer alan Kirazlıdere ve Münevver Deresi’ne dair ilginç fotoğraflar, bu kaybolan değerlerin izlerini arayanlar için önemli bir kaynak sunuyor. Şehirleşmenin gölgelerinde kaybolmuş bu dereleri, belki de geçmişe bir yolculuk yapmak, kentin kimliğini yeniden değerlendirmek için bir fırsat olarak görmeliyiz.

Ankara’nın Akarsuları ve 11 Eylül 1957 Sel Felaketi

Cumhuriyet tarihinde Ankara’nın yaşadığı en büyük doğal afetin, şehrin akarsu zenginliği ile ilişkili olması bu yazının konusunu oluşturmaktadır. Hatip Çayı’ndan kaynaklanan 11 Eylül 1957 Sel Felaketi unutulmuş, Ankara’nın ve Ankaralıların hafızasından tamamen silinmiştir. Ankara’nın sel ile tanışıklığı ise olayın öncesine dayanır.

4 Mayıs 1946’da Bent Deresi, 7-8 Mayıs 1947’de Hatip Çayı, 9 Temmuz 1950’de Ankara’nın bazı semtleri, 22 Mayıs 1951’de Ankara’nın bazı mahalleleri, 12-15 Haziran 1951’de Dikmen ve İncesu Dereleri, 20-23 Temmuz 1952’de Kayaş’ta su baskını… 17 Şubat 1953’de Çubuk Çayı taşarak Varlık Mahallesi’ni sular altında bırakmış, 1 Mayıs 1953’de şehre yağan yağmur ve dolu ile şehir merkezinde oluşan seller ve 19 Haziran 1954’de sağanak yağış sonucu bazı semtleri su basmış, 9-11 Eylül 1957’de Hatip Çayı havzasından gelen sel şehir tarihinin en büyük taşkınını meydana getirmiş ve 196 kişi hayatını kaybetmiştir. 18-21 Haziran 1961’de de Bayındır Çayı, Esat ve Dikmen Dereleri taşmıştır.

Kaynakça: 

https://ayrancim.org.tr/?p=9398

Akyar, Hasan, Ankaralamalar

https://tr.wikipedia.org/wiki/Ankara_%C3%87ay%C4%B1


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder