14 Ağustos 2024 Çarşamba

 

ASİ'DEN YÜKSELEN SANAT

KAMIŞLARDAN "NEY"LERE VE "KUŞ KAFESLERİ"NE UZANAN YOLCULUK

                                                   Asi Nehri kıyısı



NEVİN BİLGİN 

Kamışların ve Asi Nehri’nin öyküsü, sadece doğal değil, kültürel bir zenginliği de ifade eder. 

Sazlıklar, kamışlardan dile gelen dünyanın en iyi "ney"leri yapılır. Neyler, bu toprakların ruhunu dinlendirir ve sazlıkların sessiz feryadını melodik bir forma dönüştürür.

Sazlıktan Ney

Aynı kamışlardan gölgelikler ve kuş kafesleri de yapılır. Kuş kafesleri, hem estetik hem de fonksiyonel olarak kullanılırken, gölgelikler ise sıcak yaz günlerinde serinletici bir koruma sağlar. Bu kamışlardan yapılan sepetler ise, antik zamanlardan beri bu topraklarda kullanılan önemli araçlardır. 

Sepetten Beşik

Bu sepetler, özellikle buğday, meyve taşımak, hatta çocuk beşiği olarak kullanılmıştır. Romalılar da sepet yapmak için söğüdü yetiştirmiş ve bu sepetleri ziraat işlerinde kullanmışlardır.

Her bir kamış, bu toprakların ruhunu ve tarihini taşır, her bir sepet ve kuş kafesi, bu mirası yaşatır. Kamışlar, yüzyılların ruhunu taşır ve bu toprakların kültürel mirasını oluşturan öykülerle birleşir. Bu öyküler, Asi Nehri’nin her bir kıvrımında, kamışların her bir telinde, sepetlerin ve kuş kafeslerinin her bir örgüsünde yaşamaya devam eder.

Kamışlar Doğdukları Sazlığa Özlem Duyar Ney'in sesinde

Asi Nehri’nin kıyısında uzanan sazlıklar, bölgenin en kaliteli kamışlarını barındırır. Bu sazlıkların kamışları, dünyaca ünlü neylerin yapımında kullanılan en seçkin malzemeyi sunar. Mevlana’nın Mesnevi’sinde de anlattığı gibi, kamışların feryadı, bu toprakların sessiz acısının ve özleminin melodisidir. Kamışlar, doğdukları sazlıktan koparılırken, bu ayrılığın derin acısını seslerinde barındırır.

Mevlana şöyle der:

“Kestiler sazlık içinden”
“Dinler ağlar hem kadın hem er beni.”

Bu dizelerde, kamışların ayrılığın acısını nasıl dile getirdiği anlatılır. Kamışların her bir sesi, bu toprakların tarihine ve ruhuna bir övgü gibi yankılanır.

Asi Nehri, Lübnan’ın Bikâ Vadisi'nin doğu köşesinden doğarak, Türkiye’nin Hatay ilinden Akdeniz’e kavuşur. 556 kilometrelik yolculuğu boyunca, 366 kilometresi Suriye'de, 98 kilometresi Türkiye'de ve 40 kilometresi Lübnan'dadır. 52 kilometrelik bir kısmı ise Türkiye-Suriye sınırını oluşturur. Asi Nehri’nin ortalama su debisi 30 m³/sn olup, kış ve ilkbahar mevsimlerinde yaşanan taşkınlar nedeniyle sıkça su baskınları yaşanır.

Nehir, Humus şehri yakınlarında geniş bir göl ve bataklık oluşturur, Amik Ovası’nın sularını boşaltan Karasu (Küçük Asi) ile beslenir. Karasu’nun getirdiği su, Asi Nehri’ni beslerken, dar bir boğazdan geçerek Antakya’dan akar. Burada ünlü Harbiye Çağlayanları’nı meydana getiren ve gür kaynaklarla beslenen Defne Suyu’nu alır. 
Genişliği 30-40 metreyi bulan Asi Nehri, Samandağ’ın güneyinde Akdeniz’e ulaşır. Nehir, yatağı boyunca geniş vadiler ve dar boğazlar oluşturarak, denize döküldüğü yerde geniş bir delta meydana getirir.

“Yabancı” anlamına gelen Arapça “Asi” adı, nehrin Lübnan’ın diğer nehirlerine göre ters yönde akmasını anlatır. Bunun nedeni, Lübnan’ın orta kesimindeki arazi yapısına karşılık, Batı Bekaa Vadisi Bölgesi’nin alçakta yer almasıdır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder