16 Ağustos 2024 Cuma

                      SEN ANLAT

GAZETECİ ZÜBEYDE BALCI, YENİ ÇIKAN "ERDAL İNÖNÜ" KİTABINI ANLATTI



GAZETECİ ZÜBEYDE BALCI KİTABINI ANLATTI: 

"ERDAL BEY, KÖTÜ İNSANLAR BİZİ YÖNETMESİN DİYE SİYASETE GİRMİŞTİ"

TÜRKİYE'DEKİ DEMOKRASİ STANDARDININ ÜZERİNDEYDİ

TİPİK BİR MİZAH AVCISIYDI

"VEFAT ETTİĞİNİ İLK BEN ÖĞRENMİŞ,, GÖZYAŞLARI İÇİNDE AA'DAN FLAŞ HABER OLARAK TÜM DÜNYAYA DUYURULMASINA VESİLE OLMUŞTUM" 



NEVİN BİLGİN 

Gazeteci Zübeyde Balcı'nın yıllardır üzerinde çalıştığı, "Erdal İnönü (Bilge Bilim İnsanından Politikaya) Anılar, Hatıralar, Tanıklar..." isimli kitabı okuyucuyla buluştu. 

Zübeyde Balcı, Sen Anlat köşesinin konuğu oldu ve kitabı hakkında değerlendirmelerde bulundu. Balcı, "Erdal İnönü 'Kötü insanlar bizi yönetmesin diye siyasete girmişti" diye konuştu. 

Balcı'nın sorularımıza verdiği yanıtlar şöyle:  

Soru: "Kitabınızda bilim insanı ve politikacı Erdal İnönü’nün hangi yönlerini ön plana çıkardınız?"

İlk kez 1987 yılında başladığım çalışma yaşamımla, bilgi ve birikimimle anılarım, gördüklerim ve yaşadıklarımla tarihin önemli dönemlerine Türkiye’nin siyasi yaşamındaki önemli olaylara tanıklık ettim.

Bu süre içerisinde Erdal İnönü’nün Genel Başkanlığını yaptığı SHP’de onunla ve o dönemin siyasetçileriyle çalışma imkanı buldum. Tüm yaşadıklarım tarihe ışık tutacak ve iz bırakacak olaylardı. Kimsenin bilmediği, duymadığı ancak büyük dersler çıkarılması gereken anılardı. Hep küçük notlar almıştım. Bu nedenle bir kitap yazmaya yıllar önce karar verdim.

Yaklaşık 80 kişiyle Erdal İnönü’yü konuştum, sorular sordum, araştırdım. Bunlardan bir bölümüne kitabımda yer verebildim.

Erdal İnönü’nün bilim ve siyaseti nasıl bir arada yürüttüğünü eşi Sevinç İnönü, kız kardeşi Özden İnönü ile yakın arkadaşları, özel kalem müdürleri, sekreteri, korumaları, çalışma arkadaşları ve kendisine siyasi hayatı boyunca muhalefet etmiş gruplar, bakanlar ve milletvekillerinin görüşlerini, pişmanlıklarını, kimi zaman güldüren kimi zaman da insanları düşündüren anılarını okuyacaksınız.

Erdal İnönü’nün özel taraflarını aktarmaya çalıştım. Konuştuğum kişilerin anlattıkları karşısında zaman zaman duygulandım, heyecanlandım...

Siyaset arenasında ona karşı çıkanlar, onu koltuğundan indirmek için en acımasız eleştirilerde bulunanların dahi yıllar sonra pişmanlık cümlelerini bulacaksınız satır aralarında.

Bazen de özel fotoğraflar anlatacak Erdal Bey’i.

Onun, demokrasi anlayışı, adalet duygusu, insan sevgisi, doğa sevgisi, hayata bakışı, olaylar karşısındaki tavrı, soğukkanlılığı, hoşgörüsü, tevazusu hep ders alınması gereken özelliklerdi...

Ondan öğrendiklerim, gördüklerim 35 yıllık gazeteci olarak bana hep yol gösterdi, ışık tuttu.



Soru: "Erdal İnönü’nün bilim insanı kimliği ile politikacı kimliği arasındaki dengeyi nasıl değerlendiriyorsunuz?"

Erdal Bey’in Güneydoğu ziyaretleri sırasında bir vatandaş, “Siz çok uygar bir bilim adamısınız, fizik profesörüsünüz, bu politikaya niçin girdiniz. Ne işiniz var politikanın içinde” diye Erdal Bey’e sormuştu.

Erdal Bey de “Kötü insanlar bizi idare etmesinler diye siyasete girdim” diye yanıt vermişti. Aslında o bilimle politika arasındaki dengeyi çoktan çözmüştü. Ve Türk toplumuna kendisini bu şekilde kabul ettirmişti. Türk politika yaşamına da hoşgörüyü, saygıyı, tevazuyu mizahı adım adım taşımıştı.

 Soru: "Sevinç İnönü'nün yaklaşımına ilişkin bilgiler de var kitabınızda. Siyasete girmesine nasıl bakıyordu? " 

Sevinç İnönü: “Siyasete girdiği için mutlu muydu?”

Önceleri mutlu olduğunu söyleyemem. Ama bir görev olarak kabul etti başından beri. Çünkü ülkeyi görüyordu, çok huzursuzdu herkes. Üniversite de çalışma ortamı kalmamıştı o zaman huzursuzluktan, baskı yüzünden. Eğer huzurlu bir ortam olsaydı, sanırım girmezdi politikaya. Ama dediğim gibi çok olaylar oldu o dönem. Onun için bir yandan da bir şey yapılması gerektiğine inanıyordu. Ama onu en iyi yapabilecek olan kendisi miydi? Sonra karar verdi. Ne kadar olursa olsun, en iyisi olmayacaksa bile ben yapabiliyorsam yapayım. Çünkü birinin bu işleri yapması gerekiyor. Onun için birisi niye politikaya girdiniz dediğinde Erdal da, “Benden daha kötüler yönetmesin” diye yanıtını veriyordu.



Soru: "Özden İnönü ne düşünüyordu?" 

Özden İnönü: “Severek yaptı her şeyi...”

Erdal abim çok iyi niyetli bir insandı. Severek yaptı her şeyi, o bakımdan da başarılı oldu. Çünkü başka mesleklerde başarılı olmuş insanların politikaya girmesinin çok doğru olduğuna inanıyorum. Ve bunun örneği de kendisi, zaten ör- nek olsun diye yaptı. Politikaya girince halk onu gittiği yerlerde, ‘Paşa’nın oğlu’ diye seviyor ve sayıyordu. Daha çok babamı görüyorlar onda. Erdal abim de bunu babadan kendine çevirmeyi çok güzel başardı, bu da çok önemli. Hiçbir zaman babasını kullanarak, kendini tutturmaya çalışmadı, politikaya girmeye çalışmadı. Sorumluluk verilmiş, babasının oğlu olarak değil, farklı bir insan olarak politikaya girdi. Ve kendini eninde sonunda o şekilde kabul ettirdi.

Çok doğal bir şekilde naif demeyim ama doğal bir insandı...

Ve kendini o şekliyle kabul ettirerek, halka kendini sevdirdi. Yani Paşa’nın oğlu olarak değil, kendi benliği kişiliği ile kendi özelliği ile kendini insanlara o şekilde tanıttı ve o şekilde sevdirdi.

Bir kahramanın oğlu olarak değil de sade bir vatandaş olarak bu işin yapılabileceğini gösterdi herkese...

TİPİK BİR MİZAH AVCISI

Soru: Özel Kalem Müdürü Hadiye Nugay'ın düşüncelerine de yer verdiniz kitabınızda o ne düşünüyordu? 

Nadiye Nugay; Erdal Bey ile nasıl diyalog kurduğumu anlatmak istiyorum. Şöyle bir diyalog vardı aramızda. Erdal İnönü ile benim aramda tamamen sessiz bir diyalog vardı. Erdal Bey’in bana, “Şunu şöyle yapın, bunu böyle yapın” dediğini hiç hatırlamıyorum. Ya da “Şunu şöyle yaparsanız daha iyi olur, ya da bunu böyle yapın” dediğini hiç hatırlamıyorum. Sanki o da ben de ne yapacağımızı zaten biliyorduk... Bu tam bir güven göstergesiydi.

“O tipik bir mizah avcısıydı”

Yine gazeteciler soru sorardı ve istedikleri karşılığı alamayınca da, “Efendim yine sizden bir şey alamadık” derlerdi. Erdal Bey ise gülümseyerek, “Öyle mi, o zaman buyurun birer tane lokum alın” diye yanıt verirdi.

O kadar hoş esprileri olan bir insandı ki kısacası bunun matematiksel izahı şuydu: O tipik bir mizah avcısıydı... Gerçekten onun hayatı mizaha dayalıydı.

 Soru: "Kitabı yazarken karşılaştığınız en büyük zorluk neydi?"

Hiç zorlukla karşılaşmadım. Tam tersine görüştüğüm kişilerden övgü dolu sözler işittim. Heyecanlandım. Çünkü Erdal İnönü gibi bir politik kişiliğin, özel taraflarını anlatmak, kamuoyuna yansıtmak kolay iş değil. Cesaretimden dolayı tebrik aldım. Bütün bunlar beni daha da mutlu etti ve daha gayret göstermeme neden oldu.

SİYASETİ BIRAKTIĞI GÜN 

Soru: "Erdal İnönü’nüyle ilgili sizi en çok etkileyen olay veya anı nedir?" 

İnönü’nün siyaseti bırakma kararının ardından yapılan son kurultayda sanki hiç genel başkanlık yapmamış gibi herkesle tokalaşıp, kurultay salonundan tek başına evine gitmeye hazırlanması beni çok etkilemişti. Onu bir daha göremeyecekmişim hissine kapıldım.

Dosyalarını koltuğunun altına aldı, paltosunu giydi, atkısını taktı, sakince evine gitmeye hazırlanıyordu. Ben de onu izliyordum. Üzgündüm, yanına yaklaştım bir isteği olup olmadığını sordum. Her zaman olduğu gibi nazikti ve teşekkür etti. Erdal Bey ile kurultay salonunda anı fotoğrafı çektirdim. O fotoğraflar benim için çok kıymetli. Hem de çok.

Soru. “Hayatımın en zor göreviydi”

Aradan yıllar geçmişti. Anadolu Ajansı’nda (AA)  muhabir olarak işe başlamıştım.  Erdal Bey’de rahatsızlanmış ve Amerika’da tedavi görüyordu. Biz onun iyileşeceğini düşünüyor, güzel haberler bekliyorduk.  Bir gün Erdal İnönü’nün vefat ettiğini ilk ben öğrenmiş, gözyaşları içinde Anadolu Ajansı’ndan flaş haber olarak, tüm dünyaya duyurulmasına vesile olmuştum. Bu hayatımın en zor göreviydi. Çok zor olsa da bu görevimi yerine getirmiştim...

Erdal Bey, Ana Muhalefet Partisi Genel Başkanı, Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı olarak iz bıraktı ve 81 yaşında hayata veda etti. Türk siyasetinin gülen yüzü Erdal İnönü, 31 Ekim 2007'de aramızdan ayrıldı.



 Soru: Kitabınızda Erdal İnönü’nün özel hayatına dair hangi detaylara yer verdiniz?

 Sevinç İnönü anlatıyor:

“Cümbür cemaat karşılaştık, tanıştık...”

Biz bir gün çamlara yürüyüşe çıkmıştık, kardeşlerim, ben ve benden büyük kuzenim de vardı. Biz yürüyüşten döndük bir de baktık bir fayton kapının önünde. Mermer merdivenlerden bir baktık, Paşa ile kayınvalidem el ele iniyorlar merdivenlerden. Arkalarında da Özden ile Erdal. Başka birileri daha vardı onları şimdi hatırlamıyorum. Babam da aşağıya faytona kadar inmiş, annem de arkalarında. İşte biz de tam o sırada gelmiş bulunduk. Tesadüf. Paşa da, “İşte bizim çocuklar” diye bizi tanıştırdı. Babam da Paşa’ya, “Bunlar da bizim çocuklar” dedi. Öyle cümbür cemaat karşılaştık, tanıştık...

Ondan evvel Ömer’in düğününe gitmiştik. Ömer’in düğününe davet etmişlerdi. O daha evvel çünkü. Taksim Belediye Gazinosu vardı. Orada parkın içinde düğünler orada yapılırdı o dönem. İşte o zaman düğün için en fiyakalı adres diyelim...

Ömer ile Engin’in düğününe gitmiştik. Hatta bizim fotoğrafımız var, eski fotoğraflar arasında. Paşa ve aile bizim masaya gelmişler. Benim o zaman kısacık saçlarım, alagarson kesilmiş. O zaman ilk tanışma ama uzaktan böyle. Sonra da Ada’ya geldiklerinde tanıştık.

Evlendik süper sürat. İki ay içerisinde nişan, ardından nikâh kıyıldı. Bizi Amerika’ya postaladılar. Daha ne olduğumu anlamadan... Sürpriz yapmayı severdi. Beklemediğim bir zamanda bir sürpriz yapardı, hoşuma giderdi.

 Soru: Erdal İnönü’nün siyasi kariyerinde en önemli dönüm noktası sizce nedir?

 İlk olarak 1987 seçimlerinde kazandıkları başarı ve ardından DYP-SHP Koalisyon dönemi.

Sevinç İnönü “İyi ki girmiş. Bence biraz medeniyet öğretti o insanlara. Yani Süleyman Demirel son döneminde böyle daha anlayışlı düzgün bir insan olduysa, bu Erdal sayesinde oldu.”

“Sivas olaylarının yaşandığı gün...”

İstanbul’da bir toplantı vardı, Erdal orada bulunuyordu. Özel Kalem Müdürü Uğur Büke telefon etti bana, Erdal’a ulaşamamışlar. “Ona ulaşamadık, biliyor musun nerede olduğunu?” diye sordu. Ben de, “Evet dedim, toplantı varmış, orada olacaktı.” dedim.

Uğur Bey, “Ama ulaşamadık” dedi. Bir numara verdiğimi hatırlıyorum ama yine galiba ula- şamamışlar. Ben bir bakayım arayım dedim. Sonra hakikaten Boğaziçi’ne telefon ettim, oradan ulaşmaya çalıştım. “Böyle çok özel bir durum var, muhakkak Erdal Bey’e mesaj iletmemiz lazım.” dedim. Onlar da Erdal’a not ilettiler ve korumasına da ulaştım. Durumu anlattım. Erdal haberi alır almaz hemen döndü, daha program devam edecekti. Sonra Ankara’ya geçti. Ve çok üzüldüğünü biliyorum o olaylarda.

“Onu sorumlu tuttular”

Başbakan dururken, niye sorumluluk Başbakan Yardımcısı’nda olsun. Ankara’ya gitti, Vali’yi buldu. “Vali’nin dirayetsizliğinden kaynaklandı. Nasılsa asker müdahale edecek olayı bastıracak” diye. Fakat istediği gibi olmamış, tanı koyamamış olaya. Askerler gecikmiş müdahale etmeye, çok üzülmüştü...

“Hep vicdan azabı çekti ”

Ve bir tek Sivas’ta hayatını kaybedenlerin cenaze törenine giden Erdal’dı aralarında. Protestolara rağmen gitti. Ve sol kesim hep onu suçladı. Çünkü alışık değillerdi. Erdal Bey’i çok üzen olaylardan biri. Erdal bu olay karşında bir şey yapamamış olmaktan dolayı hep vicdan azabı çekti ve kara bir leke gibi hatırlardı bu olayı...

“Mumcu cinayeti”

Uğur Mumcu’nun katledilmesine, katillerin bulunamamasına da çok üzülmüştü. Kasıtlıydı, tabii ki biliyorlardı kimin yaptığını, yaptırdığını.

Bizim kapıya da bomba koydular. Korkutmak için falan, caydırmak için Orta Doğu’da iken. Ciddi bir olaydı o. İnanılmayacak bir şeydi”

Ahmet Türk:

“İnönü parlamentoda yaşanan o ‘yemin krizi’ nedeniyle çok sıkıntılıydı”

Erdal İnönü parlamentoda yaşanan o “yemin krizi” nedeniyle çok sıkıntılıydı, çok sıkıntı çekti... Hem Paris Kürt Konferansı’ndan dolayı hem de yeminden dolayı öyle sıkıntılı süreçler yaşandı. Elbette ki biz bugüne kadar hiç ödün vermeden Kürt sorununun barışçıl yöntemlerle çözümü konusunda da hep ısrarlı olduk. Bundan sonra da ısrarlı olacağız.

 Soru: Erdal İnönü’nün bilimsel çalışmaları hakkında hangi bilgilere yer verdiniz?

Kızkardeşi Özden İnönü:

“Erdal abim hep felsefeye meraklıydı ama sonra Quantum fiziği ortaya çıkınca her ikisini de felsefe ile fiziği birleştirmeyi düşündüğü için, fizik ve matematik okumak istedi. Babam onu da tamamıyla kendi kararına bıraktı.

Erdal abim güzel sanatlara, arkeolojiye çok meraklıydı. Dağcılık severdi, dağlara tırmanmaktan hoşlanırdı. “Dağın tepesinde kendinizi yalnız hissediyorsunuz, dünyayı bambaşka bir yerden görüyorsunuz” diye bize anlatıyordu.

Eşi Sevinç İnönü :

Sabancı Üniversitesi’nde ders veriyordu ve eski yayın yapmış bilim adamlarına ilişkin, hayatlarıyla ilgili bir derleme yaptı. Zaten iki cildi basıldı maalesef eksik var, Jeoloji basıldı bir de Astrofizik. Fizik, Matematikle ilgili. Matematik hiç yapılmamış. Fizik ile ilgili daha önce Orta Doğu’da yayınlanmış. Ama sonra daha geniş kapsamlı yaptı, güncelleştirdi. 80’li yılların, 90’lı yılların sonuna kadar getirdi, sanırım. İşte onların hepsi Temel Bilimler’de 6 dal var. Fizik, Matematik, Kimya, Astrofizik, Biyoloji vs. 6 dal da cilt halinde basılacaktı. Onu vasiyet etti hatta Erdal. İstanbul Kültür Üniversitesi Dekanı Dursun Koçer idi o tarihte, Erdal’ın rahatsızlandığı dö- nemde. Daha sonra Dursun Koçer Rektör oldu. Kısa bir dönemdi. Çok müstesna bir insandır. Basılacaktı aslında. Ancak Matematik de güncelleştirme falan yapılmamış hiç.

“Tamamlansın diye vasiyet etti”

Hep söylüyorum, Sabancı’ya yolladım ben Erdal’ın bütün arşivini, en azından orada bir düzenleme yapsınlar diye ama bana hepsini olduğu gibi iade ettiler maalesef. Kitaplardan beğendiklerini aldılar, kendilerinde eksik olanı, gerisini iade ettiler. Çok kızmıştım, üstelik hepsi de arkadaşımız. Kim yapacak bunu birilerinin yapması lazım. Bir organizasyonla düzenleme ile halledilebilir. Erdal, “Tamamlansın diye vasiyet etti” onu yapmam şart. Hâlâ onun eksikliğini yaşıyorum ama ne yapayım.

TÜBA’nın başkanı değişti, bana telefon etti ama sonu gelmedi. İkinci cilt de basıldı orada kaldı. Matematiğin güncelleştirilmesi gerekli, onu da o konuda ihtisas sahibi birilerinin yapması lazım.

TÜRKİYE'DEKİ DEMOKRASİ STANDARDININ ÜZERİNDEYDİ

 Soru. Erdal İnönü’nün liderlik tarzını nasıl tanımlarsınız?

AslanSosyaldemokrat Erdal Bey, karşısındakileri daha çok sabırla dinleyen, duyduklarını, gördüklerini hafızasının bir yerinde saklayıp, seneler sonra onları ortaya çıkaran biriydi. Her zaman etrafındakileri daha takdir eder, onlara iyi taraflarını söyler, kendisinden bahsedilsin, öyle ortaya çıksın ondan pek hoşlanmazdı. Hep başkalarının iyi taraflarını ortaya çıkarmaya çalışırdı.

 Soru: Erdal İnönü’nün Türkiye’nin siyasi tarihine katkılarını nasıl ele aldınız?

Hikmet Çetin:

“Türkiye’deki demokrasi standardının üstündeydi”

Ben uzaktan yakından 1950’den itibaren Erdal Bey’i takip ettim. Onun gibi her şeyi yaşamında sindirmiş, bir yaşam biçimi haline getirmiş bana göre başka lider yoktu. Tek liderdi bana göre. Birinci sırada o vardı.

Bir anlamda Türkiye’deki demokrasi standardının üstündeydi... Kesinlikle üstündeydi, hem de her konuda...

Onu özlüyoruz...

Erdal Bey ile beraber Güneydoğu’ya gitmiştik. Ziyaretlerimiz sırasında bir vatandaş, “Siz çok uygar bir bilim adamısınız, fizik profesörüsünüz, bu politikaya niçin girdiniz. Ne işiniz var politikanın içinde” diye Erdal Bey’e sordu. Ben de hakikaten ne cevap verecek diye merakla bekliyordum.

Erdal Bey, “Kötü insanlar bizi idare etmesinler diye siyasete girdim” dedi.

Murat Karayalçın:

“İnsan olarak çok sevdim... Siyasetçi olarak da...”

Erdal İnönü’nün çok güçlü bir mantığı vardı. Ben bu mantığı Süleyman Demirel’de ve İlhan Tekeli’de de gördüm. Çok basit olarak konuları anlatabiliyordu, çok güzel benzet- meleri ortaya koyabiliyordu. “Allah Allah çok basit” diye düşünürdün ama senin aklına o gelmiyordu. Yani o basit soruyu sormak ya da o basit tahlili yapmak senin aklına gelmiyordu, onun aklına geliyordu.

Erdal Bey’i insan olarak çok sevdim... Siyasetçi olarak da çok sevdim. İyi ki o birlikteliği, o dostluğu yaşamışız...

TÜRKİYE'NİN ÜZERİNE TİTREYEN ADAM

Etem Cankurtaran:

“O Türkiye’nin üzerine titreyen adamdı”

Biz Erdal İnönü’yü ikna edeceğimiz yerde o bizi ikna etti. Bütün o olumsuzlukların varlığına rağmen... Erdal Bey söylediklerinde haklıydı. Biz onun kadar geniş düşünememiştik.

O Türkiye’nin üzerine titreyen adamdı. Birlik ve bütünlük meselesi konu olduğunda hiç tavizi yoktu. Bu coğrafyanın oluşmasında cephelerde savaşmış bir babanın çocuğuydu. Öyle kolay değildi. Aynı titizliği CHP için de gösterirdi.

CHP açıldıktan sonra SHP’nin isminin CHP olması konusundaki tutumu da böyleydi. CHP’nin cumhuriyet ile yaşıt olduğunu ve Atatürk’ün en büyük mirası olarak görür ve ona sahip çıkardı.

TEVAZU, HOŞGÖRÜ VE SAYGI 

 Soru: Erdal İnönü’nün genç kuşaklara bıraktığı en önemli miras nedir?

Erdal İnönü : Tevazu, hoşgörü ve saygı

Erdal İnönü, bilim insanı, geleceği gören siyasetçi, demokrasiyle özdeşleşmiş, sanat düşkünü, insanlara saygılı, kendisiyle barışık, sevecen, alçak gönüllüydü.

Erdal Bey, gerçek bir sanat düşkünü, Türkiye’nin belki de yetiştirdiği en aydınlık kişisisiydi…

Türkiye için büyük  bir şanstı..

Erdal Bey, kısa cümlelerle konuşurdu. Üslûbu net, açık ve kolay anlaşılabilirdi. Derin zekâsı ile örülmüş, mizah ile süslenmiş bir basitlik kendiliğinden cümlelerine yansırdı. Erdal Bey’in karakterindeki önemli bir özelliği, iyimserliği ve hoşgörüşlü olmasıdır.

Erdal Bey bize fikir, yaratıcı düşünce ürünü buluşlar bıraktı. Kendi yaşamında da eylemlerini düşünülerek yapılmış bilinçli seçimler üzerine kurdu. Bu seçimlerin ardında dünyayı anlama isteği kadar Türk toplumuna karşı bir görev ve sorumluluk duygusu da vardı.

Bilim, toplum ve tarih üzerine ömrü boyunca emek harcayan Erdal Bey’in, bilim insanı olarak yetişmesi ve deneyimi, bilinçli bir şekilde düşünce ve siyaset alanındaki katkılarına yansımıştır.

Etrafındaki herkese saygılıydı Erdal Bey...

Gazetecilere, hatta kendisini eleştiren gazetecilere, köşe yazarlarına karşı da hep saygılı, hep hoşgörülüydü. Kendisine yöneltilen en ağır eleştiriler karşısında bile bir gün dahi tavrının değiştiğini, yüzünün asıldığını görmedim.

Hatta parti içi muhalefetin yoğun olduğu dönemlerde kendisi hakkında eleştirel başlıklar atan, haberler yapan gazetecilere hiçbir zaman tavrının değişmediğini, tam aksine haberi yazan gazeteciye, “Bizim partide neler olduğunu siz benden daha iyi biliyorsunuz, bunu nasıl başarıyorsunuz?” diye espri yapıyordu.



ZÜBEYDE BALCI KİMDİR? 

Ankara'lı bir gazeteci olan Zübeyde Balcı, SHP döneminde  Erdal İnönü ile çalıştı. Ardından Habertürk, Sabah gibi birçok gazetede çalıştı. Ardından Anadolu Ajansı Genel Müdürlüğü'nde muhabir ve editör olarak görev yaptı. Emekli olduktan sonra evlendi ve İngiltere'ye yerleşti. Çalışmalarını yazdığı kitaplarla devam ettiriyor. 




                            Zübeyde Balcı oğlu Albert ile. 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder