PENCERELER BIRAK AÇIK KALSIN
Evvel zaman içinde dostlar ağaçlara ev kurardık,
Tatlı bir düş içinde bir yere bir göğe bakardık,
Gönlümüz kuş gibiydi dostlar dünyaya kanat açardık,
Tutsak değildik zamana başına buyruk yaşardık çocuklardık...
— "Günebakan" (1986), Yeni Türkü, Söz & Müzik: Derya Köroğlu
NEVİN BİLGİN
Bugün pencereleri, kapıları açık bırakabilmek ne mümkün. Penceresiz hatta yeni evler. Havalandırma var. Kapıları açık bırakıp mahallede gezinmek ne mümkün...Polisin, jandarmanın olduğu yerleşim yerleri, bekçiler, sitelerde yüksek duvarlar, özel güvenlik görevlileri, mobesalar, kameralar, gettolar. Bu ortamda ne kapıları, ne de pencereleri açabilmek mümkün. Ne de günlük koşuşturmalar içinde açık pencerelerden ne gökyüzünü, ne kuşları görebilmek mümkün.
İnsan çocukluğunda özgür sanıyor kendisini, geçmişte belki de bugüne göre daha özgürdü insanoğlu. Pencereler ardına kadar açıktı, rüzgâr içeri dolarken ne kilitli kapılar ne de yüksek duvarlar vardı. Hayat, tahta çerçevelerden süzülen gün ışığı kadar saf ve engelsizdi.
Gönüller kuşlar gibi hafifti; ister çocuk, ister yetişkin olsun, herkes göğe bakabilirdi, bulutları izleyip düşler kurabilirdi. Zamana tutsak değildi bu kadar. Kuşlar nasıl gökyüzüne açardı kanatlarını?
Binalar yükseldi. Göğe bakmak için başımızı kaldırmaya bile vaktimiz yok. Pencereler sıkıca kapalı, sanki rüzgârla birlikte içeri hırsızlar da girecekmiş gibi. İnsanlar kendilerini güvenlik kameralarının, özel güvenliklerin, kilitli kapıların ardına hapsediyor. Şimdi ise kapıların ardında insanlar yalnızlıkla baş başa.
Çocukluklar artık duvarların gölgesinde. Çocuklar sokaklarda oynar, ağaçlara tırmanır, kuşlarla yarışırdı. Şimdi ise sabahın erken saatlerinde uykulu gözlerle servis bekliyorlar. Uzun yolculuklar, testlerle dolu okul günleri ve ardından aynı uzunlukta geri dönüşler... Hayalleri poğaçalarla dolu kantinlerde tükeniyor, oyunları test kitaplarının arkasında kayboluyor. Rüzgâr, onların yüzüne dokunamıyor; çünkü pencereler hep kapalı.
Eskiden çocuklar ağaçlara ev kurardı. Pencereleri açık bırakmak, rüzgârı içeri almak, özgürlüğü yeniden bulmak artık bir hayal mi? Yüksek binaların, kapalı pencerelerin ardında kaybolan ne? Belki de gerçek özgürlük, pencereleri açmaktan, kuşları izlemekten, gökyüzüne bakmaktan geçiyordu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder