EVLERİN KALBİ OCAKLAR
NEVİN BİLGİN
Bir ev düşünün; tahta kokusunu içinize çektiğiniz Duvarları kireçle sıvanmış, tavanında ince ince oyulmuş çiçek desenleri olan. Kapıları, çengelli menteşelerle açılıp kapanan ahşap gömme dolaplarla süslenmiş.
O raflarda bir zamanlar ninelerimizin, dedelerimizin, annelerimizin, babalarımızın elleriyle yerleştirdiği eşyalar, geçmişin sessiz tanıkları gibi durur. Ancak o evin gerçek ruhu, bir köşede sessizce bekleyen ocakta gizlidir.
Ocak, yalnızca bir ateş kaynağı değildir; o, bir ailenin tüm sıcaklığını içinde saklayan bir kalptir. Ateşin yarattığı gölgede çocuklar duvardakı yansımalarla dans ederken, ocağın başında toplanan insanların yüzlerinde hafif bir gülümseme belirir. Ateşin sıcaklığı, soğuğa karşı bir sığınaktır, ama asıl önemli olan, ateşin çevresinde kurulan dostluklardır. Ahşap kaşıkların kazanda karıştırdığı çorbalar, sadece mideyi değil, ruhu da doyurur.
Ocağın yanında oturmuş, sohbetin en koyusuna dalmışken, zamanın nasıl geçtiğini fark etmezsiniz. Ateşin çıtırtısı, konuşmaların arasında bir melodi gibi akar. Anılar paylaşılır, eski dostlar hatırlanır. Ocağın sıcaklığı, yalnızca bedenleri değil, geçmişin ve kaybedilenlerin de hatırasını sarar. O raflarda dedelerimizin elleriyle bıraktığı eşyalar, sessizce bizi izler; kimi zaman bir kederle, kimi zaman bir sevinçle.
Gece olur, ocak söner ama ocağın sıcaklığı hala içimizde yanmaya devam eder. Gözlerimizi kapattığımızda, rüyalarımıza eşlik eder. Evlerin ruhu, aslında içinde yaşayan insanlardadır. Eşyalar, odalar, dolaplar birer gölgedir. Ama o ocak başında toplanan insanlar; kaybettiklerimiz, uzaklaştıklarımız, yanımızda olamayanlar... Onlar olmadığında, evin ruhu da eksik kalır.
Birlikte yanan ateşler, paylaşılan yemekler, derin sohbetler evin ruhunu tamamlar. Ne zaman ki o ateş söner, insanlar dağılır, işte o zaman ev de sessiz bir yarım kalmışlıkla baş başa kalır. Ama yine de, ocağın hatırası, bir evin en derin köşesinde saklanmaya devam eder.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder