4 Ekim 2024 Cuma

 ANKARA'NIN KAYIP KÜLTÜR MİRASI: MEYHANELER

ANKARA PAVYON DEĞİL MEYHANE KENTİYDİ

İLK MEYHANE OSMANLI DÖNEMİNDE AÇILDI

ESKİ ANKARA MEYHANEERİ ARAŞTIRMASI MADEN MÜHENDİSİ AVŞAROĞLU'NDAN

KÜRT MEMET'İN MEYHANESİ, NET PİKNİK, KÖRFEZ, RV, GÖKSU, UĞRAK...



NEVİN BİLGİN 

Ankara, Türkiye’nin başkenti olmasının yanı sıra, tarihi boyunca farklı kültürlerin buluşma noktası olmuş ve bu zengin kültürel miras, şehrin içkili mekânlarına da yansımıştır. Meyhaneler, yalnızca rakı veya şarap içilen yerler olmanın ötesinde, sosyal hayatın merkezinde yer almış, edebiyatçılardan siyasetçilere, sanatçılardan memurlara kadar geniş bir kitlenin buluşma noktaları olmuştur.Ankara, pavyonlarıyla değil, meyhaneleriyle anılan bir şehir olmuş ve bu mekânlar şehrin kültürel dokusuna önemli katkılarda bulunmuştur. Bugün bu yerlerin pek çoğu kapansa da, onların hikâyeleri, müdavimlerinin anılarında yaşamaya devam ediyor.




Ankara’nın geçmişinde önemli bir yer tutan meyhane kültürü, şehrin sosyal ve kültürel dokusuna derin izler bırakmıştır. Bu mekanlar, sadece içki içilen yerler değil, aynı zamanda şairlerin, yazarların, sanatçıların, politikacıların buluşma noktaları olmuştur. Cumhuriyet öncesinden 20. yüzyıl ortalarına kadar uzanan bu süreçte birçok ünlü meyhane, lokanta ve gazino açılıp kapanmıştır



Maden Mühendisi Nadir Avşaroğlu'nun, "Eski Ankara Meyhaneleri" adlı araştırması, Ankara'nın şimdiki pavyon kültürü yerine entellektüel sohbetlerin yapıldığı meyhanelerin ollduğunu ortaya koymakta. 

Meyhanenin Anlamı

Çalışmada yeralan bazı bilgiler şöyle: 

Meyhane kelimesi, Farsça “mey” (şarap) ve “hane” (ev) kelimelerinin birleşimiyle oluşsa da zamanla bu yerler, dost sohbetlerinin, kültürel paylaşımın ve müziğin eşlik ettiği mekânlara dönüşmüştür. Ankara, özellikle Cumhuriyet döneminin ilk yıllarından itibaren meyhane kültürünün geliştiği bir şehir olmuştur. Eski adıyla “Engürü”, üzüm bağlarıyla ünlü olan Ankara, Evliya Çelebi’nin Seyahatname’sinde de üzüm üretimiyle anılmıştır.

Ankara'nın Meyhane Geçmişi Osmanlı Döneminde Başladı

Şehrin meyhane tarihçesi, 19. ve 20. yüzyıllarda Osmanlı’nın taşra kenti olarak bilinen Ankara’da başladı. O dönemlerde içki içmek sosyal bir olgu hâline gelirken, Cumhuriyet’in ilanı ve başkent oluşu sonrasında meyhane kültürü daha da yaygınlaştı. 1930’lu yıllarda, Ankara’da birçok lokanta ve meyhane açılmaya başladı. Atpazarı’ndaki köfteciler, Koyunpazarı’nda dönerciler ve Balık Pazarı Caddesi’ndeki Ankara tavası yapan mekânlar, bu dönemin meşhur yerleri arasındaydı.



Kürt Memet'in Meyhanesi

Ankara’nın ünlü meyhaneleri arasında Kürt Memet’in Meyhanesi, Acemin Yeri ve Yeni Hayat Lokantası gibi isimler öne çıkmıştır. Özellikle Kürt Memet’in Meyhanesi, hem müdavimleri hem de tarihi hikayeleriyle tanınan önemli bir mekândı. Gazeteciler, edebiyatçılar ve siyasetçilerin sıkça uğradığı bu yerlerde, gündelik hayatın telaşından uzak, samimi sohbetler yapılır, şiirler okunur ve müzik dinlenirdi.



3E Meyhane

Yakın dönemde ise Sakarya Caddesi’ndeki 3E Meyhanesi, 15 yıl boyunca aynı dost grubunun buluşma noktası olmuş, burada Bülent adındaki garsonun müdavimlerle kurduğu bağ, mekâna sıcak bir atmosfer katmıştır. Ne yazık ki günümüzün ekonomik ve sosyal koşulları bu tür mekânların kapanmasına sebep olmuş, Kızılay gibi bölgelerdeki artan maliyetler ve sosyo-politik baskılar, meyhane kültürünün yavaş yavaş kaybolmasına neden olmuştur.



Üç Nal Meyhanesi

Ünlü şair Can Yücel'in "Üç Nal" dizelerine konu olan bu meyhane, Ankara'nın sanat çevresinin buluşma noktalarından biriydi. Melih Cevdet Anday'ın “Fotoğraf” şiirinde de bu mekânda geçen anılar anlatılır.



Gar Gazinosu

Nazım Hikmet’in “Memleketimden İnsan Manzaraları” adlı eserinde yer verdiği bu gazino, Ankara Garı’ndaki mahkumların inişini anlattığı uzun dizelerde yer bulur.

Şükran Lokantası

1946 yılında Orhan Veli’nin marul salatası ve Kulüp Rakısı eşliğinde anıldığı Şükran Lokantası, şair ve yazarların vazgeçilmez buluşma noktalarından biriydi.



Acemin Yeri (Yeni Hayat Lokantası)

Eski Ankara'nın önemli meyhanelerinden olan bu mekan, sanat ve edebiyat dünyasından önemli isimlerin sıkça uğradığı yerlerden biriydi.

Uğrak Lokantası (1926)

Ulus’taki Millet Bahçesi'nin girişinde açılan bu lokanta, börek ve sandviçleriyle ünlüydü. 1958’de Şehir Bahçesi’nin yıkılmasından sonra Çankırı Caddesi'ne taşındı ve halen aynı yerinde hizmet vermeye devam ediyor.

Yeşil Fıçı Lokantası

Yeşil Fıçı, Ankara’nın eski mekanlarından biri olarak bilinir ve zamanla kent elitlerinin uğrak yerlerinden biri olmuştur.

Karpiç Lokantası

Cumhuriyet döneminin en bilinen lokantalarından biri olan Karpiç, bürokratlar, diplomatlar ve sanatçıların sıkça tercih ettiği bir mekandı. Batı tarzı elit lokantaların Cumhuriyetle birlikte yaygınlaşmasının bir örneğidir.

Süreyya Lokantası

Hem Ankara hem de İstanbul’un eğlence hayatına damga vurmuş olan bu ünlü lokanta, 2003 yılında açık artırmayla eşyaları satılarak tarihe karıştı. Sahibi Mesut Tarık, Karpiç'te komilikten başlayarak bu büyük başarıya ulaşmıştır.

Macar Lokantası (Topal Mesut’un Meyhanesi)

Mesut Tarık’ın sahibi olduğu ve “Macar Lokantası” olarak da bilinen bu mekân, Orhan Veli’nin "Oktay’a Mektuplar" şiirinde de bahsedilen meyhanelerden biriydi.

Missouri Lokantası

Yenişehir semtindeki ilk meyhanelerden biri olan Missouri Lokantası, 1940’lı yıllarda sosyal yaşamın hareketlendiği Sakarya Caddesi’nde açıldı. Beşir Tarakçı’nın sahibi olduğu bu mekan, Ankara bürokrasisi ve diplomasi dünyasının önemli buluşma noktalarından biri haline geldi.

Washington Restaurant

Missouri Lokantası'nın kapanmasından sonra, bürokratlar ve diplomatlar Washington Restaurant’ta buluşmaya devam etti. Karpiç ekolünden gelen mutfağıyla, Amerikan tarzı yemekleri birleştiren bu mekan, Ankara’nın sosyal yaşamında önemli bir yere sahipti.

Palabıyığın Meyhanesi

Posta Caddesi üzerinde, “Aslan Baba” lakaplı Arnavut asıllı sahibinin bıyıklarından dolayı “Palabıyığın Meyhanesi” olarak bilinen bu mekan, iki ayrı meyhaneye ev sahipliği yapıyordu. Biri rakı, diğeri şarap sunan bu meyhaneler, Ankara’nın eğlence hayatında kendine has bir yer edinmişti.

Piknik Lokantası

Yenişehir semtindeki unutulmaz lokantalardan biridir. 1953 yılında Reşat Önat ve kardeşi Vahit Önat tarafından açılan bu mekan, kısa sürede Ankara’nın efsanevi yerlerinden biri haline geldi. Lokantanın adı Piknik olarak kondu ve Reşat-Vahit kardeşler, 1972’de RV Lokantası’nı kurarak adlarını daha da geniş kitlelere duyurdu. RV, devletin en üst yöneticilerinin sık sık buluştuğu, hatta Kıbrıs ile ilgili kararların alındığı önemli bir mekandı. Bu dönemde Süleyman Demirel’in favori mekanlarından biri olarak da bilinir.

Körfez Lokantası

Kızılay’daki klasik meyhanelerden biriydi. Bayındır Sokak’taki tarihi binasında 30 yıl boyunca hizmet veren bu meyhane, sohbetin ön planda olduğu, sıcak bir atmosfere sahipti. Ancak yükselen rant gelirleriyle birlikte bu meyhane de kapanmak zorunda kaldı. Körfez’in kapanmasının ardından eski garsonları Kumsal Lokantası’nı açarak “Körfez geleneğini” yaşatmaya devam ettiler.

Net Piknik

Piknik efsanesinin devamı niteliğindedir. 1977’de Piknik’te yaşanan grev ve lokavtın ardından Reşat Önat, mekanı kapatıp 100 metre ileride Net Piknik’i açtı. Müdavimleri de yeni mekana taşınarak bu efsaneyi sürdürdü. Reşat bey 1987’ye kadar Net Piknik’in başında kalmış, ardından yetiştirdiği üç ortak, 2019 yılına kadar mekanı başarıyla ayakta tutmuştur.

AOÇ Merkez Lokantası

1933’te Atatürk’ün talimatıyla kurulan ve Atatürk Orman Çiftliği içinde yer alan bu lokanta, Mustafa Kemal Atatürk’ün Ankara’da en sevdiği yerlerden biriydi. Atatürk’ün İsmet İnönü ile birlikte girişteki yuvarlak masada yemek yediği bilinir ve bu anı, lokanta tarafından müdavimlerine hediye edilen bir fotoğrafta ölümsüzleştirilmiştir.

Cumhuriyet ve Modernleşmenin İzleri

Bu mekanlar, Ankara’nın sosyal ve siyasi tarihinde önemli bir yer tutmuş, Cumhuriyet’in modernleşme sürecinin izlerini taşımışlardır.

Meyhane Kültürü ve Nezaketi Neyi Gerektiriyor? 

Eski Ankara meyhaneleri, sadece içki içilen yerler değil, aynı zamanda görgü ve nezaket kurallarının yaşatıldığı, sohbetin ve dostluğun ön planda olduğu mekanlardı. Kravatsız girmenin hoş karşılanmadığı bu yerlerde, boş içki bardağına çöp atmak büyük bir kabalık sayılırdı. Meyhaneye giren kişi, içerdekileri başıyla selamlar, bu selamı almak adeta bir görev kabul edilirdi. Gürültüye yer olmayan meyhanelerde, hoş bir sohbetin yanında, kulak tırmalamayan ve ruhu dinlendiren müzikler çalınırdı.

Bu kültür, işletmenin sadece maddi kaygılarla değil, gerçek bir misafirperverlik ve zarafet anlayışıyla yürütülmesini gerektirirdi. Eski Ankara meyhanelerinde bu ince detaylar sayesinde dostluklar pekişir, saygı ve hoşgörü hüküm sürerdi.

Kaynak

Avşaroğlu, Nadir, 2023, Eski Ankara Meyhaneleri


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder