DEZENFORMASYON ÇAĞI VE
GÖZETİM KAPİTALİZMİ
"SOSYAL İKİLEM" BELGESELİ ÜZERİNE
DOĞRU BİLGİ İLE YANLIŞ BİLGİ ARASINDAKİ ÇİZGİ NASIL BULANIKLAŞTI?
TOPLUMDAKİ BÖLÜNME NASIL KÖRÜKLENİYOR?
SOSYAL MEDYA PLATFORMLARI VE "DİKKAT EKONOMİSİ"
DEZENFORMASYON VE DEMOKRASİYE TEHDİT
TEKNOLOJİNİN KONTROLSÜZ GÜCÜ NEREYE VARACAK?
GOOGLE SADECE BİR ARAMA MOTORU MU?
NEVİN BİLGİN
Jeff Orlowski imzalı 2020 yapımı belgeseli The Social Dilemma (Sosyal İkilem), yalnızca sosyal medya bağımlılığını değil, aynı zamanda içinde bulunduğumuz dezenformasyon çağını derinlemesine inceleyen bir yapım. Google sadece bir arama motoru mu? Facebook sadece fotoğraflara baktığınız yer mi? Dikkat ekonomisi nedir? Ücretsiz hizmet neden veriliyor? Hiç merak ettiniz mi?
Teknoloji şirketlerinin kullanıcıların davranışlarını manipüle etmek için kullandığı algoritmaları, bu algoritmaların bireysel ve toplumsal düzeyde yarattığı etkileri gözler önüne seriyor. Ancak belgeselin en sarsıcı yönü, doğru bilgi ile yanlış bilginin arasındaki çizgiyi nasıl bulanıklaştırdığı ve bu durumun toplumsal bölünmeyi nasıl körüklediği üzerine yaptığı vurgu.
Algoritmaların Dezenformasyonu Besleyen Gücü
Belgesel, sosyal medya platformlarının işleyişini, "dikkat ekonomisi" üzerinden açıklıyor. Platformların amacı, kullanıcıların mümkün olduğunca fazla zaman geçirmesini sağlamak ve bu süreçte dikkatlerini reklamverenlere satmak. Ancak bu model, bilgi akışında bir dengesizlik yaratıyor.
Yanlış Bilgiler Daha Hızlı Yayılıyor: Basit, kışkırtıcı ve duygusal tetikleyici
Algoritmalar, kullanıcıların dikkatini çekmek için daha sansasyonel, duygusal ve çarpıcı içerikleri öne çıkarıyor. Bu durum, yanlış bilgilerin doğru bilgilerden çok daha hızlı yayılmasına neden oluyor. Çünkü doğru bilgi genellikle karmaşık, düşünmeyi gerektiren ve daha az "heyecan verici" iken, yanlış bilgi basit, kışkırtıcı ve duygusal olarak tetikleyici olabiliyor.
Sosyal Medya Toplumsal Bölünmeyi Nasıl Körüklüyor?
Belgeselin altını çizdiği bir diğer önemli tema, sosyal medyanın toplumsal bölünmeyi artırması.
Algoritmalar, kullanıcıların yalnızca kendi görüşlerini destekleyen içerikleri görmesini sağlıyor. Bu, bireylerin dünyayı kendi inanç balonlarının içinden görmelerine yol açıyor. Belgeselde, bu durumun bir sonucu olarak toplumların nasıl kutuplaştığı ve bireylerin farklı görüşlere tahammülünün nasıl azaldığı dramatik bir şekilde anlatılıyor. Sosyal medya, bireylerin kendi "hakikatlerini" yaratmalarına olanak tanıyarak, ortak bir gerçeklik algısını ortadan kaldırıyor.
Dezenformasyon ve Demokrasiye Tehdit
Belgesel, dezenformasyonun yalnızca bireysel algıyı değil, aynı zamanda demokratik süreçleri de tehdit ettiğini vurguluyor. Yanlış bilgilerin sosyal medyada hızla yayılması, seçimler, halk oylamaları ve toplumsal protestolar gibi süreçlerde manipülasyona neden oluyor.
Röportajlarla Destekleniyor
Özellikle dramatik röportajlarla desteklenen bu bölüm, teknoloji şirketlerinin etik sorumluluklarını yerine getirmediğini ve kullanıcıların bu manipülasyona karşı savunmasız bırakıldığını açıkça gösteriyor.
Etik ve Teknoloji: Çözüm Var mı?
Belgesel, teknolojinin bu kontrolsüz gücünü eleştirirken, bir yandan da çözüm yolları arıyor. Eski teknoloji çalışanları, platformların kullanıcıların verilerini nasıl kötüye kullandığını itiraf ederken, bu sorunun etik boyutuna dikkat çekiyor.
Ancak çözüm, yalnızca bireysel farkındalıkla sınırlı değil; aynı zamanda regülasyonlar ve platformların şeffaflık politikalarını yeniden gözden geçirmeleri gerektiği de vurgulanıyor. Bu, bireylerin yalnızca tüketici değil, aynı zamanda bilinçli birer vatandaş olmaları gerektiğini hatırlatıyor.
Bu belgesel, yalnızca bir eleştiri değil, aynı zamanda bir uyarı. Teknoloji çağında yaşayan bireyler olarak, hem kendi medya alışkanlıklarımızı hem de bu platformların toplumsal etkilerini sorgulamamız gerektiğini hatırlatıyor.
Belgeselin linki
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder