İstanbul’un Cinsiyeti Nedir?
İstanbul, hem kadın hem erkek; belki de hiçbirine sığmayan, kendi başına bir dünya. Zarif mimarisiyle büyüler, ama kaotik temposuyla sizi yorar. Boğaz’ın serin rüzgarı ruhunuzu okşarken, kalabalığın yükü nefesinizi keser. İstanbul, bir aynadır; ne ararsanız, onu gösterir. Bu karlı kış günlerinde Sarıyer, sizi alıp başka diyarlara götürür.
Şehir ve şehir hayatı, özellikle modern dönemle birlikte edebiyatta yeni bir boyut kazanmıştır.
Marcel Proust, James Joyce, Henry Miller ve Lawrence Durrell gibi yazarlar, şehirleri romanlarının merkezine alarak adeta bir kahramana dönüştürmüştür.
Bu eserlerde, şehirlerin kadınsı ya da erkeksi yönlerini öne çıkaran ifadeler, anlatıya özel bir üslup katmıştır.
Türk edebiyatında ise Ahmet Hamdi Tanpınar, şehirleri sanat ve doğanın ilham kaynağı olan ideal kadın figürüyle ilişkilendirerek eserlerine taşımış bir yazardır. Tanpınar’ın İstanbul’u, yedi tepesi, üç denizi ve ışık oyunlarıyla sürekli değişen, her an başka bir yüzünü gösteren bir güzeldir. O, bazen geçmişin izlerini taşıyan bir hatıra, bazen de büyüleyici ve kucaklayıcı bir ana gibidir.
Belki de İstanbul’un bir cinsiyeti yoktur. Onu kadın yapan zarafeti mi, yoksa erkek kılan sert ve yorucu yaşamı mı? İstanbul, tüm bu zıtlıkların ötesinde, ruhu olan bir şehir; kendi hikayesini anlatan bir aynadır.
Kaynakça:
https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/815621
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder