MİLLİYETÇİLİĞİN ÇEKİM MERKEZİ DEĞİŞİYOR MU?
BAHÇELİ'NİN ÇIKIŞI SONRASINDA MİLLİYETÇİ YELPAZEDE KİM NEREYE YERLEŞTİ?
NEVİN BİLGİN
Türkiye'de milliyetçilik, çok katmanlı ve ideolojik temelde farklı ton ve biçimlerde kendisini gösterirken, Hükümet'in kilit ittifakı MHP'nin Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin "Öcalan" çıkışı, milliyetçi yelpazeyi sarstığı gibi yeniden şekillenmenin de ateşleyicisi oldu.
MHP, İYİ Parti, Zafer Partisi, BBP milliyetçi olarak nitelendirilse de farklı vurgu ve yönelimlerle millliyetçiliği ele almaktadır.
Siyasette kendisini "milliyetçi" olarak tanımlayan ana aktör parti MHP iken, İyi Parti, Zafer Partisi ve sonradan kurulan irili ufaklı ve kendisini milliyetçi tanımlayan partiler Türk-İslam sentezi, muhafazakarlık, milliyetçilik ve Atatürk Milliyetçiliği ekseninde hizalanmıştır.
MHP, AKP ile kurduğu ittifak sonrasında kendisini Türk-İslam sentezine dayanan ülkücü- muhafazakar bir parti olarak tanımlarken, BBP'de İslami vurgunun ağır bastığı görülmektedir. Modernist ve seküler milliyetçilik anlayışı yanında Kemalist bir söyleme de sahip olan İYİ Parti için İslami seçenek daha arka planda yeralmaktadır.
Zafer Partisi ise Kürtler ve göçmenler karşısında radikal milliyetçi bir söylem, homojen bir Türkçülük ve Atatürk Milliyetçiliği ile kendisini tanımlamaktadır.
LİDERLER VE SEÇMEN PROFİLLERİ
Bu farklılıklar liderlerden öte partilerin seçmen profilleriyle de yakından ilişkilidir. MHP'nin tabanı daha çok kırsalda, erkek ağırlıklı, muhafazakar, orta-lise eğitim düzeyinde kendisini gösterirken, İYİ Parti'nin seküler milliyetçi olarak tanımlanan, daha çok kıyı şehirlerinde yaşayan, kadın seçmenin ağırlıklı olduğu, lise ve üniversite mezunu bir tabandan oluştuğu görülmektedir. Zafer Partisi ise daha çok şehirlerdeki milliyetçi kitle yanında, göçmen karşıtı olarak duran, ekonomik kaygılar da barındıran muhalif bir kitleyi taban edinmiş görünmektedir.
Milliyetçi olmalarına rağmen biraraya gelmeleri oldukça zor olan milliyetçi tabanlı partilerin "Kürt milliyetçiliği" karşısında konjektürel birliktelikler kurdukları görülmekte, göçmen meselesinde bile farklı davrandıkları gözlenmektedir.
BAHÇELİ'NİN ÖCALAN ÇAĞRISI VE SEÇMENDEKİ KAYMALAR
Bahçeli'nin Öcalan, Umut Hakkı gibi çıkışlarının seçmen üzerinde de kaymalara neden olduğunu kamuoyu yoklamaları göstermekte. Gerek bu söylemin sonrasında yapılan anketler, gerekse parti teşkilatlarından istifalar ve gerekse de parti kurmaylarının bu söylem sonrasında tabanı toplama çağrıları seçmende bir kayma ve rahatsızlık olduğunu ortaya koymaktadır.
Son olarak Area Şirketi'nin 26 ve 27 Kasım 2024 tarihlerinde gerçekleştirmiş olduğu ankette, MHP lideri Devlet Bahçeli’nin Abdullah Öcalan’ı meclise davet ederek “DEM Parti grubunda konuşsun, terör örgütünün silah bıraktığını ilan etsin” açıklamasını nasıl karşıladınız?" sorusuna verilen yanıt, yüzde 31.8 olumlu, yüzde 58 olumsuz, yüzde 10.2 oranında fikrim yok şeklinde gerçekleşmiş görünmektedir.
MİLLİYETÇİLİK VE PRAGMATİZM
"Konuşmasında Abdullah Öclan'ın örgütü lağvetme ve terörü sonlandırma dirayeti" göstermesi halinde Umut Hakkı düzenlemesinden yararlanabileceği çağrısını yapan Bahçeli’nin açıklamaları milliyetçi çizginin pragmatik yapı kazandığına işaret etmektedir.
Bahçeli'nin bu açıklaması, yalnızca ittifakın seçim hesaplarıyla sınırlı bir açıklama olarak görülmemeli. Türkiye'nin iç ve dış dinamiklerini göz önünde bulunduran daha derin bir perspektiften değerlendirilmesi gereken bir açıklama olarak konumlandırılmalıdır.
Turgut Özal’ın cumhurbaşkanlığı dönemi yanında AKP dönemindeki çözüm süreci sırasında da benzer süreçler yaşanmış, 2009’daki Habur’dan giriş ve 2015’teki Dolmabahçe Mutabakatı gibi adımlar atılmıştır. Bu süreçler, geçmişteki çözüm arayışlarını ve devletin güvenlik ve siyaset stratejilerindeki değişimleri gösteren önemli örnekler olma özelliği de taşımaktadır.
BAHÇELİ'NİN ÇAĞRISI SINIRLI MI?
Bahçeli'nin Öcalan’a seslenen çağrısında Selahattin Demirtaş’ın görmezden gelinmesi, İmralı'dan DEM'e uzanan bir yol çizilmesi sürecin ana noktalarını da belirlemiş, sürecin sadece silah bırakmayla sınırlı olduğuna işaret etmiştir.
Göçmen karşıtlığı üzerinden kendisini şekillendiren, mülteci meselesini partinin ana gündem maddesi haline getirerek, Avrupa ve Suriye arasında bir denge stratejisi önerisi sunan göçmen karşıtlığı üzerinden geniş bir protesto kitlesi oluşturmayı hedefleyen ve “Mevcut düzene karşı protesto kitleselleşiyor, üçüncü seçenek arayanlar bize geliyor” diyerek kendisini mevcut düzenin alternatifi olarak konumlandıran Zafer Partisi ve seküler milliyetçi olarak kendisini tanımlayan İYİ Parti'nin, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin Öcalan çağrısına karşı tepkileri farklı olmuştur.
İYİ Parti GEnel Başkanı Musavvat Dervişoğlu, Bahçeli'ye urgan fırlatırken, Özdağ, Bahçeli Türk Milletini Öcalan’ın serbest bırakılmasının ile terörün biteceği konusunda aldattığını öne sürmüştür. Özdağ, Öcalan’ı ‘TBMM’ye gelse ve PKK’yı lağvettim, terörü lanetliyorum’ dese de PKK içinde birçok grup bu açıklamayı reddedecek, PYD Suriye’de, PJAK İran’da varlığını ve terör eylemlerini sürdürecek, Türkiye için tehdit olmaya devam edeceğini belirterek karşıtlığını ifade etmiştir.
Zafer Partisi, Anayasa değişikliği konusunda da kendisini diğer milliyetçi partilerle ayrıştırarak, Anayasa’nın ilk üç maddesi ve 66. maddesinin “tavizsiz” savunulmasından yana tavır sergilemekte, Atatürkçü, Türk Milliyetçisi ve vatansever seçmenlere de seslenmektedir. Bu durum partinin özellikle büyükşehirlerde taban yaratmasına zemin hazırlamaktadır. İYİ Parti Genel Başkanı Musavvat Dervişoğlu ise, "İYİ Parti’nin bu acemi piyeste yeri yoktur ve olmayacaktır. Çünkü Türkiye’ye yeni bir Anayasa’dan daha çok, yeni bir iktidar lazımdır" diyerek yeni anayasa taleplerine karşı çıkmıştır.
BAHÇELİ VE ÖZDAĞ'IN FARKI
Bahçeli ve Özdağ’ın milliyetçilik anlayışları, aynı zamanda Türk siyasetine yön veren iki farklı yaklaşımı da temsil etmektedir. Bahçeli, güvenlik eksenli ve sistem içi bir milliyetçilik vurgusu yaparken, Özdağ, göçmen karşıtlığı üzerinden daha radikal bir çizgi izlemektedir.
Avrupa'da olduğu gibi göçmen karşıtlığı milliyetçilik anlayışı, varoluşsal bir tehdit algısı ile desteklenen bir siyasi strateji haline gelmekte ve kendisini Zafer Partisi'nde yer bulmaktadır.
Bu noktada da eşitlikçi, insani politikaların geliştirilmesi gerekliliği karşımıza çıkmaktadır.
Kürt kimliği ve göçmen karşıtlığı gibi konularda milliyetçi partiler arasında zaman zaman konjektürel olarak ortaklıklar kurulabilse de, bu iş birliklerinin süreklilik arz etmesi mümkün görünmemektedir.
Türkiye’de milliyetçi hareketin farklı biçim ve tonlarını temsil eden bu partilerin, gelecekteki politik konjonktüre göre nasıl bir yönelim sergileyeceği, hem milliyetçiliğin hem de Türkiye siyasetinin geleceğini şekillendirecektir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder