8 Aralık 2024 Pazar

 DOĞU'DA TEOKRASİ, BATI'DA SERMAYENİN ORTAKLIĞINDA DEMOKRASİLER

DÜNYADAKİ YÖNETİM MODELLERİNDE DEĞİŞİM

BATIDA DA DOĞUDA DA GÜÇ BELLİ ELİTLER ELİNDE TOPLANIYOR

                        Fotoğraf: Hindustan Times

NEVİN BİLGİN

21.yüzyıldaki teknolojik ve dijital değişim, küresel sermayenin devletlerden daha güçlü hale gelerek uluslararası aktör konumuna geçmesi dünyadaki yönetim modellerinde de değişim yaratmış görünüyor. Bu Batı tarzı demokrasilerde adına "yönetişim" denilen yeni bir demokratik yönetim şeklini doğururken, (sermaye için mülkiyetin ve babadan oğula geçişin önemli olduğu unutulmadan), Doğu'da ise teokrasinin daha da güçlenerek yaygınlaşmasına neden olmaktadır. Ancak her iki yapıda gücün belli gruplar elinde toplanmasına yol açmakta, vatandaş, birey, sivil toplum gibi kavramlar bu ezici güç karşısında kaybolmaktadır. 

Yeni yüzyıl yönetim modellerinde de köklü bir dönüşüm yaratmıştır. Batı’da sermayenin siyasal güçle iç içe geçmesi ve şirketlerin devletlerden daha güçlü hale gelmesi dikkat çekerken; Doğu’da, dini otoriteyi temel alan teokratik yönetim biçimleri güç kazanıyor. Bu iki zıt eğilim, küresel siyaseti yeniden şekillendiriyor.

Batı: Şirketlerin Devleti Gölgede Bırakması

Batı’da, özellikle Amerika ve Avrupa’da, demokratik yönetim biçimleri görünüşte halk iradesine dayanıyor. Ancak sermaye, bu iradeyi gölgeleyen bir güç olarak öne çıkıyor. Şirketler, lobicilik faaliyetleri, siyasi bağışlar ve medya üzerindeki kontrolleri sayesinde devlet politikalarını belirleyen temel aktörlere dönüşüyor.

Bu durum, halkın oy verme hakkını anlamlı kılan demokratik süreçleri zayıflatırken, şirketlerin yöneticileri arasında kalıcı bir elit sınıf yaratıyor. Hatta bu yeni elit sınıf, yönetim pozisyonlarını çocuklarına devretmek suretiyle adeta bir "şirket aristokrasisi" oluşturuyor. Demokrasi, sermayenin gücüyle birleşerek farklı bir forma bürünüyor: Halktan uzak, sermayeye yakın bir yönetim modeli.

Elon Musk ve Trump Örneği

Bu duruma en güzel örneği Tesla'nın sahibi Elon Musk ve ABD Başkanı seçilen Donald Trump'un birlikteliğinde görmek mümkün. 

Doğu: Teokratik Yönetimlerin Güçlenmesi

Doğu’da ise başka bir dinamik dikkat çekiyor: Dini otoritenin siyaseti domine ettiği teokratik yönetim biçimleri. İran ve Suudi Arabistan gibi ülkelerde, dini liderler devletin en yüksek otoritesi konumunda bulunuyor. Yasalar ve toplumsal kurallar, dini metinlere dayanarak şekillendiriliyor.



Bu sistemlerde, bireysel özgürlüklerin sınırlandırılması ve otoritenin tartışmasız kabulü ön planda. Teokratik yönetimler, dini değerlerin ve toplumsal düzenin korunmasını hedeflerken, modern dünyada insan hakları, kadın hakları ve ifade özgürlüğü gibi konularda eleştirilere maruz kalıyor.

Batı ve Doğu Arasında Güç Mücadelesi

Batı’da şirketlerin egemenliği ile Doğu’da teokratik düzenlerin yükselişi, dünya siyasetinde iki zıt kutup yaratıyor gibi görünebilir. Ancak her iki sistem de toplumsal katılımı kısıtlayan ve gücü dar bir elit grubun elinde yoğunlaştıran bir yapı sergiliyor.

Batı’da ekonomik elitler siyasi gücü şekillendirirken; Doğu’da dini liderler, otoriteyi kendi ideolojik varislerine devrediyor. Bu durum, dünya genelinde otoriterleşme eğilimlerini besliyor. Halkın karar alma süreçlerinden giderek dışlanması, küresel çapta daha adil bir yönetim modeli arayışını tetikliyor.

Teknoloji ve Yeni Bir Dönem

Yapay zeka, dijitalleşme ve iletişim teknolojilerindeki gelişmeler, hem Batı’da hem de Doğu’da bu yönetim biçimlerini dönüştürme potansiyeline sahip. Batı’da şirketler, yapay zeka sayesinde daha etkili bir ekonomik yönetim sağlarken; Doğu’da, dijital teknolojiler dini otoritelerin kontrol araçlarını çeşitlendirebilir. Ancak bu dönüşüm, halkın yararına mı olacak, yoksa mevcut güç yapılarını daha da mı sağlamlaştıracak?

Parçalanmış Dünyanın Ortak Sorunları

Batı’nın sermaye odaklı yönetimi ve Doğu’nun teokratik düzenleri, her ne kadar farklı görünüyor olsa da, benzer bir soruna işaret ediyor: Halkın yönetime katılımının azalması ve güç yoğunlaşması. Bu iki modelin çatışması mı, yoksa birbirini tamamlayan bir sistem yaratması mı gelecekteki dünya düzenini belirleyecek?

Küresel işbirlikleri, halk hareketleri ve teknolojinin insan odaklı kullanımı, bu zıtlıkların aşılmasında anahtar rol oynayabilir. Ancak bu dönüşümün nasıl gerçekleşeceği, geleceğin yönetim biçimlerini belirleyecek en kritik sorudur. Doğu ve Batı arasında sıkışan dünya, yalnızca ekonomik ve siyasi değil, aynı zamanda insani bir denge arayışına da girmektedir.

Kaynakça: 

https://www.imf.org/external/pubs/ft/fandd/2007/12/boughton.htm

https://www.academia.edu/93800126/Bat%C4%B1_Demokrasisi_Kar%C5%9F%C4%B1s%C4%B1nda_Osmanl%C4%B1_%C3%96rne%C4%9Fi_%C4%B0ngiltere_Fransa_ve_Osmanl%C4%B1_Demokratikle%C5%9Fme_S%C3%BCre%C3%A7lerinin_Kar%C5%9F%C4%B1la%C5%9Ft%C4%B1rmal%C4%B1_De%C4%9Ferlendirilmesi?form

http://aksarayiibd.aksaray.edu.tr/tr/pub/issue/70516/1076365?form=MG0AV3

https://dergipark.org.tr/tr/pub/mana/issue/42538/490193?form=MG0AV3

https://www.brookings.edu/articles/global-governance-new-players-new-rules/?form=MG0AV3

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder