ANTİ ENTELEKTUALİZM DEVRİ
BİLGİYE KAPALI, BELDEN AŞAĞI MİZAH, KISA, VURUCU, EĞLENCELİ ŞEYLER DUYMA İSTEĞİ
NEVİN BİLGİN
Bilgi içerikli konuşma yaptığınızda çoğu kez sözünüzün kesildiğini, dinlenmek istenmediğinizi, hatta üstüne aşağılandığınızı hatırlayın. İşte yeni dönem anti-entelektüalizm.
Bilgi ve derin düşünce yerine, kısa, vurucu, çarpıcı, eğlenceli, çoğunlukla da belden aşağı şeyler duyma isteği.
Bu eğilim, yalnızca bilgiye ve düşünce emeğine duyulan güvensizlikten ibaret değil; aynı zamanda, entelektüel çabayı değersizleştiren bir kültürel yapının da yansıması.
Türkiye’de ise bu olgu, toplumsal olarak da yaygınlık kazanırken, eğitim politikalarında kök salmış durumda.
Anti-entelektüalizmin en somut izleri, eğitim sisteminde görülebilir. Türkiye’de, eğitim politikaları sıklıkla “strateji,” “kalite,” ve “performans” gibi çekici başlıklarla süslenirken, bu kavramların altı boşaltılarak ticari ve yüzeysel bir düzlemde uygulanmıştır.
Eğitimin Ticarileşmesi
Yapılan analiz çalışmalarında, “kalite” ve “performans” kavramları aracılığıyla bilginin değersizleştirdiğini ve eğitimde anti-entelektüalist bir yaklaşımın pekiştirildiğini ortaya koymaktadır. Eğitim, bir düşünce eylemi ve özgürleştirme aracı olmaktan çıkmış; ölçülebilir hedefler ve finansman odaklı bir yapıya bürünmüştür.
Eğitimin ticari bir ürün gibi ele alınması, anti-entelektüalizmin en açık tezahürlerinden biridir. Bu mantık, eğitimi bir “pazar” olarak görmekte ve bireylerin entelektüel kapasitelerinden ziyade, piyasadaki rekabet güçlerini artırmayı hedeflemektedir. Bilgi, nitelik yerine nicelikle değerlendirildiğinde, öğrenme sürecinin ruhu kaybolur hale gelmiştir.
Medya ve Popüler Kültürün Rolü
Popüler kültür, anti-entelektüalizmin yayılmasında önemli bir rol oynamaktadır. Medya aracılığıyla, kısa, yüzeysel ve eğlence odaklı içeriklerin teşvik edilmesi, derin düşüncenin cazibesini yitirmesine yol açmaktadır.
Bu durum, entelektüel tartışmaların ve akademik çalışmaların "elitist" veya "ulaşılamaz" olarak görülmesine neden olmaktadır.
Ziya Gökalp’in "medeniyet" ve "hars" kavramları üzerinden dile getirdiği gibi, toplumun entelektüel bilgiyle kurduğu mesafe, yalnızca bir algı sorunu değil, aynı zamanda yapısal bir eksiklik olarak da karşımıza çıkmaktadır.
Aydınların halk ile bağ kurması gerektiğini savunan Gökalp, bu kopukluğu gidermenin bir yolu olarak entelektüel emeği toplumun hizmetine sunmayı önermiştir.
Bilginin Küçümsenmesi
Anti-entelektüalizm yalnızca bir eğitim politikası sorunu değil, aynı zamanda toplumsal yapıyı derinden etkileyen bir olgudur. Bilginin küçümsenmesi ve uzmanlığın değersizleştirilmesi, popülist söylemleri güçlendirmiş ve toplumsal kutuplaşmayı derinleştirmiştir.
Entelektüeller, bu bağlamda, elitizmle suçlanarak dışlanmış; toplumun geniş kesimleri, popülist liderlerin basitleştirilmiş söylemlerine açık hâle gelmiştir.
Düşünce Emeği "Gereksiz ve Lüks"
Bu kültürel ortamda, düşünce emeği “gereksiz” bir lüks olarak görülür. Eğitimden sanata, siyasetten gündelik yaşama kadar her alanda, derinlik yerine yüzeysellik ödüllendirilmektedir. Bu eğilim, toplumun entelektüel birikimini zayıflatmakta ve eleştirel düşünceyi marjinalleştirmektedir.
Kaynak:
https://tr.wikipedia.org/wiki/Antientelekt%C3%BCalizm?form=MG0AV3
https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/3901068?form=MG0AV3
https://www.britannica.com/topic/anti-intellectualism
https://www.sabahulkesi.com/2024/01/01/bir-ahir-zaman-cahiliyesi-olarak-anti-entelektueeller/
https://birikimdergisi.com/guncel/8037/anti-entelektualizmin-zaferi-antik-romadan-ankara-ve-washingtona-uzanan-bir-seruven
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder