HATAY DEPREMİNDEN 2 YIL SONRA, DEPREMZEDE RAPORU
SOSYAL VE PSİKOLOJİK YALNIZLIK
TACİZ, ŞİDDET VE SALDIRGANLIK ARTTI
Depremzede Raporu'ndan; "Deprem sonrası stres bozukluğu, yas, anksiyete ve depresyon gibi belirtilerle başa çıkmak için terapi ve danışmanlık hizmetlerine erişimin güçlüğü devam etmektedir. Bölgedeki psikososyal destek çalışanlarının sayısının artırılması, mobil hizmetlerin yaygınlaştırılması ve ulaşılabilir konumların sağlanması büyük önem taşımaktadır"
NEVİN BİLGİN
Hatay Depremzede Derneği'nin Deprimin 2.Yılında Hatay Raporu 2025 yayınlandı. Depremden 2 yıl sonra yaşanan psikolojik, fiziki ve sosyal sorunların ele alındığı kapsamdı raporun en dikkat çekici yönlerinden birisi insanların "deprem travması"nın sonuçlarıyla baş başa kalmaları.
Hatay’da 2023’teki o korkunç depremden sonra, enkazların arasındaki hayatta kalma mücadelesi devam etmekte. Ama bu hayatta kalma, yalnızca fiziksel bir mücadele değil. Hatay’ın kadınları ve çocukları, yalnızca yıkılmadılar; aynı zamanda duygusal ve psikolojik olarak da yerle bir oldular. Çatlaklar, kırıklar sadece binalarda değil, insanların ruhlarında da derin izler bıraktı.
Raporun "psiko sosyal sonuçlar" bölümünde yaşanan sorunlar ayrıntılı olarak yeraldı.
Raporda, depremin hemen ardından, velayeti elinde bulunduran ebeveynin hayatını kaybetmesi, çocukların travmatik bir geçiş süreci yaşamasına yol açtığı belirtilirken, şu tespitlere yer verildi:
"Bu süreçte, kök ailelerinden tayin edilen vasi bireylerin çocuklarla olan ilişkilerinin sağlıklı bir şekilde izlenip izlenmediği belirsizdir. Çocukların, ebeveynlerini kaybettikten sonra aile içindeki konumları, hem duygusal hem de hukuki açıdan travmatik geçişler yaşamalarına neden olmuştur. Geniş ailelerle bir arada yaşamak zorunda kalmaları, özellikle çekirdek ailelerde mahremiyetin kaybolmasına ve otorite figürü karmaşasına yol açmıştır.
Deprem sonrası, kadınların yaşadığı psikolojik zorluklar da oldukça belirgindir. Kadınlar, psikolojik destek arayışında daha açık hale gelirken, erkeklerin bu konuda daha sessiz kaldıkları ve aile içindeki çatışmaların arttığı gözlemlenmiştir.
Erkekler Saldırganlaştı
Deprem öncesinde aile içi şiddet öyküsü bulunmayan erkeklerde aşırı öfke ve saldırganlık davranışları ortaya çıkmıştır. Bu durum, deprem sonrası aile içindeki şiddet ve saldırganlık oranlarının artmasına yol açmıştır. Ayrıca, ekonomik güç kaybı, erkeklerin kendilerini işlevsiz hissetmelerine neden olmuş ve bu da şiddetin başka bir sebebi olmuştur. Kadına yönelik şiddet vakalarında bir önceki yıla göre artış yaşanmış, ancak kentte henüz kalıcı bir sığınma evi kurulabilmemiştir. Geçici konukevinin kapasitesinin sınırlı olması ve güvenlik sorunları, kadınların güvende hissetmelerini engellemiş, şiddet mağduru kadınların taleplerine yeterli cevap verilmemiştir.
Kadınlar Şiddet ve Tacize Uğruyor
Kadınların güvenliğini sağlamak ve şiddetten korunmalarını desteklemek amacıyla sunulan psikososyal mekanizmalar, yetersiz kalmaktadır. Konteyner kentlerde yaşayan kadınlar, yaşam alanlarının güvensizliği nedeniyle şiddet ve tacize uğramakta, bu kadınlar destek mekanizmalarına başvurmakta zorlanmaktadır.
Devletin bu konuda yetersiz kaldığı düşüncesi, kadınların şiddet istismar ve bağımlılık gibi sorunlarla yalnız kalmalarına neden olmaktadır. Bu durum, kadınların ruhsal ve fiziksel sağlıklarını kaybetmelerine yol açmaktadır.
Engelli Bireyler
Bunun yanı sıra, deprem sonrası bakıma muhtaç engelli bireylerin sayısında ciddi bir artış gözlemlenmiştir. Kadınlar, bu bakım işlerinin çoğunu üstlenmekte, hem çocuk bakımı hem de yaşlı ve engelli bakımını üstlenmeleri, ev içindeki emek yüklerini artırmaktadır. Bu süreçte, kadınların duygusal, fiziksel ve ekonomik zorluklarla baş başa kaldığı, özellikle depremin ikinci yılında zorlukların arttığı gözlemlenmiştir. Kadınların iş bulma konusunda yaşadıkları güçlükler ve iş imkanlarının azalması, kadınları ev içi bakım işine mahkûm etmiştir.
Kamusal bakım işinin önce aileye, ardından da ailedeki kadınlara devrolması, uzun süredir süregelen bir durumdur.
İş İmkanları Azaldı
Deprem sonrası iş imkanlarının azalması, kadınların istihdamdaki düşüşleri, onları evde daha fazla hapsolmuş bir duruma getirmiştir. Kadınların sosyal yardımlar ve psikososyal destekten yeterince faydalanamamaları, onların hem ruhsal hem de fiziksel sağlıklarını daha da olumsuz etkilemektedir.
Kadınların Sessiz Mücadelesi: Ekonomik Zorluklar ve Sosyal Yalnızlık
Hatay’daki kadınlar, çoğunlukla toplumun görünmeyen kahramanları olarak, çocuklarını ve ailelerini korumak için yeniden doğmak zorunda kaldılar. Ancak bu yeniden doğuş, sadece yaşam alanlarını toparlamakla sınırlı kalmadı.
Yardımlar çoğu zaman geleneksel anlayışla, evin temel giderlerini karşılamak amacıyla kullanıldı; fakat kadınların kendilerine dair hiçbir şey kaldı mı?
Bir yıl boyunca kadınlar, sadece evin içinde değil, toplumun tüm yükünü taşıdı, fakat onların psikolojik ve kişisel ihtiyaçlarına ne kadar dikkat edildi? Evdeki gelir kaybı ve yoksullaşan yaşam koşulları, kadınları, hem fiziksel hem ruhsal anlamda tükenmişliğe sürüklüyor. Çoğu, başkalarına bakmak için kendilerini yok ederken, kendi benliklerine dair ne bir kaygı ne de yardım bulabiliyorlar.
Depremin Ardında Kalan Çocukluklar
Çocuklar, bu felaketin en savunmasız kurbanları. Okulları yok, oyun alanları yok, geleceğe dair umutları ise yok. Çocukların gözlerinde, hayatları boyunca silinmeyecek travmalar var. Yalnızca okul binaları yıkılmadı; çocukların hayalleri, güven duyguları ve masumiyetleri de enkaz altında kaldı. DEHB gibi bozukluklar, sadece tıbbi bir tanı değil, yıkılan bir toplumun psikolojik yansıması olarak karşımıza çıkıyor. O masum bakışlar, bir yılı aşkın süredir felakete tanıklık ediyor ve her geçen gün daha fazla hüsrana uğruyor.
Birçok çocuk, akıl sağlığı sorunlarıyla başa çıkmak için profesyonel yardım almak istiyor. Ancak Hatay’daki okullarda öğretmen sayısının eksikliği, sınıflardaki yetersizlik ve sürekli bir kayıp hali, çocukların eğitimini engelliyor. Çocukların sorunları sadece okullarında değil, yaşadıkları evlerde de devam ediyor. Aile içindeki şiddet, daha da tırmanmış durumda ve bu çocuklar sadece dış dünyadan değil, en yakınlarından da korkuyorlar.
Psikolojik Yalnızlık
Hatay’daki bu kargaşanın içinde, ruhsal destek ve yardım sistemleri de sorunlu yürüyor. Çoğu kişi, psikososyal yardımların yalnızca hayatta kalma amacına hizmet ettiğini düşünüyor. Oysa ki burada, kadınların, çocukların ve yaşlıların zihinsel iyileşmesi, en az bedensel iyileşme kadar önemli.
Konteyner kentlerde yaşayan kadınlar, çok geçmeden toplumdan ve insanlardan soyutlanmış durumda, yalnızlıklarının ağırlığı gün geçtikçe büyüyor. Kadınlar, onca yıl bir arada yaşadıkları topluluklardan uzaklaşırken, en temel duygusal ve psikolojik ihtiyaçları görmezden geliniyor.
Kadınlar yalnızca dış dünyadan değil, içlerinden de soyutlanmış bir şekilde yaşıyorlar. Bir kadın konukevi veya sığınma evi eksikliği, şiddet mağduru kadınlar için bir felaket anlamına geliyor. Bu kadınların bir araya gelip güvenli bir alan yaratması, bu çok zor yaşam koşullarında önemli bir kurtuluş yolu olabilir. Ancak bu çözümün hayata geçirilmesi, hâlâ bir hayal olarak kalmakta.
Psikososyal destek alanlarının hızla genişletilmesi, çocuklar için terapi merkezlerinin açılması, kadınlar için toplumsal bağların güçlendirilmesi ve şiddet mağdurlarına yönelik güvenli alanlar yaratılması, hayati öneme sahip. Ayrıca, Hatay’da yaşayan her birey, yıllar boyu sürecek bir iyileşme sürecine ihtiyaç duyuyor. Bu sürecin, toplumsal eşitliği yeniden sağlamaya yönelik daha fazla eğitim ve rehberlik içermesi de gerekiyor.
https://www.instagram.com/hataydepder/p/DFhv5qbudo0/
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder