14 Mart 2025 Cuma

 SANAL DÜNYADA KADIN OLMAK 

KADIN NESNE Mİ, ÖZNE Mİ? 

KADIN "ERKEĞİN TAMAMLAYICISI" VE "GÜZELLİK OBJESİ", "BİREYSEL KİMLİĞİ YOK"



Kadının "nesne" mi yoksa "özne" mi olduğu sorusu, toplumsal cinsiyet eşitsizliklerinin ve kapitalist düzeninin bir yansımasıdır. Kadının nesneleşmesi, bireysel özgürlükleri kısıtlamanın ötesinde, toplumsal adaleti de engellemektedir. 

Dijital platformlar ise, kadınların hikayelerini anlatmaları ve güçlenmeleri için etkili araçlar sunmaktadır. Ancak bu platformlarda kadınların temsili, çoğu zaman toplumsal cinsiyet stereotiplerine ve ayrımcılığa neden olmaktadır. 

Reklamlar, sosyal medya içerikleri ve çevrimiçi oyunlar, kadınları sıklıkla klişeleşmiş rollerle sınırlandırırken, bu durum kadının "nesne" olarak algılandığı toplumsal gerçekliğini dijital alana taşıyarak yapıyı daha da pekiştirmektedir. 

Öte yandan kadının toplumsal hayatta karşı karşıya kaldığı şiddet, taciz ve nefret söylemlerine dijital ortamlarda da karşı karşıya kaldıkları görülmektedir. 

NEVİN BİLGİN 

Kadınların toplumdaki konumu, tarih boyunca "nesne" ve "özne" kavramları arasında tartışılmıştır. Ataerkil ve kapitalist yapıların etkisiyle şekillenen bu ikilem, günümüzde dijitalleşmenin de etkisiyle daha da karmaşık boyuta taşınmıştır. 

Kadının nesne olarak algılanması, tarihsel olarak ataerkil yapılarla bağlantılıdır. 

                       Bonivar (Fotoğraf: Düşünbil)

Fransız filozof ve feminist teorisyen Simone de Beauvoir, İkinci Cins adlı eserinde, kadının "öteki" olarak konumlandırıldığını ve birey olma kapasitesinin sistematik bir şekilde sınırlandırıldığını ifade etmektedir. 

Ataerkil toplum, kadını yalnızca erkeğin tamamlayıcısı veya bir "güzellik objesi" olarak görerek, onun bireysel kimliğini göz ardı etmiştir. 

KAPİTALİST SİSTEM EKONOMİK SÖMÜRÜYÜ DERİNLEŞTİRDİ

Kapitalist sistem ise, bu ataerkil yapıyı ekonomik sömürü ile derinleştirmiştir.

Kadın emeği, iş gücü piyasasında düşük ücretlerle değerlendirilirken, aynı zamanda ev içi ücretsiz bakım emeği sistemin devamını sağlamıştır. 

                   Judith Butler

"Çifte yük" kavramı ise kadının hem iş hayatında, hem de evde çalışmaya zorlanarak iki yönlü sömürüye maruz kaldığını açıklamaktadır. Kadınlar iş yerinde ekonomik bağımsızlık mücadelesi vreirken, evdeki ücretsiz emeği de sürdürmek zorunda bırakılmıştır. 

         Nancy Fraser

Amerikalı felsefeci Nancy Fraser gibi isimler ise kimlik, ırk, cinsiyet ve cinselliğe odaklanmanın kapitalizmin zararlı etkileri ve servet eşitsizliğinden toplumu uzaklaştırdığını gündeme getirmiştir. 

METALAŞAN KADIN KAPİTALİST TÜKETİM KÜLTÜRÜNÜN PARÇASI

Kadının bedeni ve kimliği, kapitalist tüketim kültürünün bir parçası hâline getirilmiştir. Reklamcılık ve moda sektörlerinde kadınların fiziksel özellikleri öne çıkarılarak, kadının metalaşmasına yol açılmıştır. Bu durum, kadının birey olarak değil, bir tüketim nesnesi olarak algılandığını göstermektedir. 

KADIN NASIL ÖZNELEŞİR

Kadının özneleşmesi, kendi varoluşunu ve kimliğini tanımlama hakkını ifade etmektedir.

20. yüzyılın en önemli filozoflarından Jean-Paul Sartre'ın varoluşçuluk felsefesinde, "öz" birey tarafından seçimleri ve eylemleriyle yaratılır.  Kadınlar, toplumsal rollerin dayattığı kimlikleri sorgulayarak, özgür iradeleriyle kendi varlıklarını inşa edebilirler. 

BUTLER VE PERFORMATİVİTE TEORİSİ

Amerikalı filozof, feminist hareketler yanında LFBTQ haklarının aktif savunucusu  Judith Butler’ın performativite teorisi, toplumsal cinsiyetin biyolojik bir gerçeklik olmadığını, aksine toplumsal eylemler ve söylemlerle sürekli yeniden üretildiğini savunmaktadır. Butler, kadınların toplumsal cinsiyet performanslarını sorgulamalarının ve dönüştürmelerinin, özneleşmelerine olanak sağlayacağını öne sürmektedir. Bu, toplumsal normların esnek ve değişebilir olduğunu göstererek, kadınlara kimliklerini yeniden inşa etme fırsatı sunmaktadır. 

DİJİTALLEŞME VE KADININ KONUMU

Günümüzde, sosyal medya ve yapay zekâ teknolojileri, kadının nesneleşmesini ve özneleşme mücadelesini etkileyen yeni faktörlerdir. Sosyal medya, kadınlara kendilerini ifade etme ve toplumsal cinsiyet eşitliği mücadelesine katılma imkânı sunmaktadır. Ancak, aynı zamanda kadınların görsel birer meta hâline getirildiği bir alan da yaratmaktadır. 

Yapay zeka teknolojileriyle üretilen hiper gerçekçi kadın figürleri, güzellik standartlarını pekiştirmekte ve kadınların dijital dünyada da nesneleşmesine yol açmaktadır. Bu dijital figürler, fiziksel dünyada zaten var olan toplumsal cinsiyet normlarını yeniden üretmektedir. Butler’ın performativite teorisi, bu normların dijital ortamda nasıl pekiştirildiğini anlamak için önemli bir çerçeve sunmaktadır. Dijital platformlar, bu davranışların yeniden üretildiği bir alan sunmakta, aynı zamanda normların kırılabileceği direnç noktası olarak işlev görmektedir. 

Kadınların çevrim içi ortamda temsili, genellikle erkek egemen bakış açısına göre şekillenmiştir. Reklamcılık, oyun tasarımı ve sanal içeriklerde, kadın karakterler sıklıkla cinsel nesneler olarak tasvir edilmektedir. 



DİJİTAL ŞİDDET VE TACİZ

Kadınların sanal dünyada karşılaştığı en büyük sorunlardan birisini de bu nedenle, dijital şiddet ve taciz oluşturmaktadır. Siber zorbalık, istenmeyen mesajlar, nefret söylemi ve tehditler, birçok kadının çevrimiçi platformlarda kendini güvende hissetmesini zorlaştırmaktadır. Bu tür tacizler, kadınların fikirlerini paylaşma ve topluluklara katılma konusunda cesaretlerini kırabilmektedir. 

ÖZNELEŞME ADIMLARI

Kadının özneleşmesi, yalnızca bireysel bir özgürlük arayışı değil, toplumsal ve ekonomik yapıların köklü bir dönüşümünü gerektiren bir mücadeleyi içermektedir.  Feminist hareketler, kadının toplumsal rollerini sorgularken, aynı zamanda ekonomik eşitsizliklere ve kültürel normları da gündeme getirmektedir. Kadınların nesne konumundan çıkarak özneye dönüşebilmesi için atılması gereken pek çok adım bulunmaktadır. 

Bireysel Düzeyde Özneleşme

Kendi Kimliğini Tanımlamak: Kadın, toplumsal normların ötesinde, kendi değerlerini, hedeflerini ve kimliğini yeniden tanımlamalıdır. Bu, toplumsal beklentilere meydan okuyarak bireysel bir varoluş yaratmayı içerir.

Eğitim ve Bilinçlenme: Bilgi ve farkındalık, özgürleşmenin en temel araçlarıdır. Kadınlar, toplumsal cinsiyet eşitsizliklerini anlamak ve bu eşitsizliklere karşı mücadele etmek için eğitime erişim sağlamalıdır.

Kendi Sesini Bulmak: Kadının duygularını, düşüncelerini ve deneyimlerini ifade etme cesareti, özneleşme sürecinde kritik bir adımdır. Yazı yazmak, sanat üretmek veya dijital platformlarda kendi hikâyesini paylaşmak bu süreci destekleyebilir.



Toplumsal Yapıların Dönüşümü

Toplumsal Cinsiyet Normlarının Sorgulanması: Judith Butler’ın performativite teorisinde olduğu gibi, kadının toplumsal cinsiyet performanslarını sorgulaması ve toplumsal normları dönüştürmesi, özneleşme sürecine katkı sağlar. Bu, kadınlara dayatılan geleneksel rollerin yıkılması anlamına gelir.

Ekonomik Bağımsızlık: Kadınlar, ekonomik özgürlüklerini kazanarak toplumsal eşitliğe ulaşabilirler. Bu, eşit ücret, iş yerinde cinsiyet ayrımcılığının sona erdirilmesi ve kadın girişimciliğinin desteklenmesi gibi politikalarla sağlanabilir.

Bakım Emeğinin Adil Paylaşımı: Nancy Fraser’ın "çifte yük" kavramında olduğu gibi, kadınların bakım emeği üzerindeki yükü adil bir şekilde paylaşılmalıdır. Erkeklerin ev içi sorumluluklara katılımı, toplumsal bir dönüşümün önemli bir parçasıdır.

Kolektif Mücadele

Feminist Hareketlere Katılım: Kadınlar, toplumsal cinsiyet eşitliği mücadelesine katılarak, bireysel çabalarını kolektif bir değişim gücüne dönüştürebilir. Feminist hareketler, kadınların haklarını savunurken aynı zamanda toplumsal bilinci yükseltir.

Dijitalleşmeden Yararlanma: Sosyal medya ve dijital platformlar, kadınların seslerini duyurması ve özneleşme süreçlerini desteklemesi için güçlü bir araçtır. #MeToo gibi kampanyalar, kadınların yaşadıkları sorunları görünür kılarak toplumsal dönüşümü hızlandırmıştır.

Özgürlükçü Politikaların Desteklenmesi

Yasal ve Politik Değişimler: Kadınların özneleşmesi, onları sınırlayan yasal ve toplumsal engellerin kaldırılmasıyla da ilişkilidir. Toplumsal cinsiyet eşitliği yasalarının uygulanması, kadın haklarının korunması ve güçlendirilmesi bu süreci destekler.

Eğitim Sisteminin Dönüştürülmesi: Eğitimde cinsiyet eşitliğini teşvik eden müfredatlar ve programlar, kadınların erken yaşta özneleşme sürecine başlamasına katkı sağlar.

Kadının "nesne" mi yoksa "özne" mi olduğu sorusu, toplumsal cinsiyet eşitsizliklerinin ve kapitalist sömürü düzeninin bir yansımasıdır. Kadının nesneleşmesi, bireysel özgürlükleri kısıtlamanın ötesinde, toplumsal adaleti de engellemektedir. 

Kaynakça: 

Fraser, Nancy, Toplumsal Adalet ve Dayanışma

https://socialtheoryapplied.com/2017/04/24/subaltern-counter-publics/

https://www.cafrande.org/kadin-filozof-simone-de-beauvoir-ve-jean-paul-sartre-ile-iliskisi-marit-rulman/

https://www.berghahnjournals.com/view/journals/sartre-studies/27/1/ssi270104.xml

https://www.literaryladiesguide.com/literary-musings/simone-de-beauvoir-and-jean-paul-sartre-an-existential-love-story/

https://dergipark.org.tr/tr/pub/etusbed/issue/82988/1246661

https://bianet.org/yazi/judith-butler-ve-queer-yoldasligi-122551

https://dergipark.org.tr/tr/pub/jss/issue/62030/840759

https://dergipark.org.tr/tr/pub/cuilah/issue/27032/284635

Butler, Judith, Cinsiyet Belası

https://dergipark.org.tr/tr/pub/bagimli/issue/82156/1365492

https://dergipark.org.tr/tr/pub/sayod/issue/61347/906552


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder