LATİFE HANIM’IN MEKTUPLARI
AŞK, YALNIZLIK VE HÜZÜNLÜ VEDA
fotoğraf. sechaber.com
“Görsen acırsın halime… Dal üstünde yaşar gibiyim.”
— Latife Hanım, Galibe Hanım’a yazdığı mektuplardan, Kasım 1925
Cumhuriyet’in ilk yıllarında yaşanan bir evlilik… İç içe geçmiş bir aşk hikâyesi, bir kadının yalnızlığı, bir ulusun inşa sürecine tanıklık… Latife Hanım’ın Galibe Hanım’a yazdığı yedi mektup, yalnızca bireysel bir kırılmayı değil; aynı zamanda Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş sürecindeki sosyal, kültürel ve psikolojik dönüşümleri yansıtan değerli belgeler arasında yer alıyor. Bu mektuplar, onun Mustafa Kemal ile olan evliliğinin son aylarını ve boşanmanın hemen ardından geçen dönemi kapsamakta, iç dünyasını büyük bir açıklıkla gözler önüne sermektedir.
1925 yılından 1950’ye kadar Latife Hanım’ın basında yer alan tek bir fotoğrafı bile yayımlanmamış, uzun yıllar boyunca sessiz bir hayat sürmüştür. 1950’lerin başında, bir akraba düğününde objektiflere yakalanmış ve artık yorgun çehresi ile ağarmış saçları göze çarpmıştır.
12 Temmuz 1975’te vefat eden Latife Hanım’ın ölümü, gazetelerde “ATATÜRK’ün ilk ve son eşi öldü” manşetiyle duyurulmuştur. Çok sade bir törenle defnedilen Latife Hanım’ın evine gelen yetkililer, onun not defterlerine ve anılarına el koymuş; bu belgeler tek tek tasnif edilerek günü geldiğinde açılmak üzere Türk Tarih Kurumu’na teslim edilmiştir. Hala da arşivi açılmamıştır.
Mektuplarda dikkat çeken en önemli unsurlardan biri, Latife Hanım’ın duygularındaki değişimdir. Evliliğin ilk zamanlarında umut dolu, canlı ve güçlü bir kadın imgesiyle karşımıza çıkan Latife Hanım, boşanma sonrası derin bir çöküş yaşamıştır. Özellikle Çankaya’daki baskın siyasi ortamdan yorulduğunu ve İstanbul’da daha sosyal bir yaşam arzusu duyduğunu dile getirmesi, onun yalnızca eş olarak değil, birey olarak da var olmaya çalıştığını göstermektedir. Ancak bu istek, evlilikten bir kopuş niyeti taşımamaktadır. Tam aksine, Mustafa Kemal’in yanında olmak, onun mücadelesine ortak olmak isteyen bir kadının içsel çatışmasıdır.
Büyük Kırılma: İzmir’e Gidiş ve Sessiz Boşanma
İstanbul seyahati ile nefes almayı planlarken, Mustafa Kemal’in isteği üzerine İzmir’e gitmesi, sürecin seyrini bambaşka bir yöne taşımıştır. 5 Ağustos 1925’te eline ulaşan boşanma belgesi ise hayatındaki en ani ve yıkıcı gelişmelerden biri olmuştur. Hiç beklemediği bir anda, hiçbir yüz yüze konuşma yapılmadan alınan bu karar, onun için yalnızca bir ayrılık değil, aynı zamanda bir hayal kırıklığı ve hayata karşı bir güvensizlik anlamına gelmiştir.
Kasım ayında yazdığı bir mektubunda, içinde bulunduğu ruh hâlini şu sözlerle özetler:
“Görsen acırsın halime… Dal üstünde yaşar gibiyim.”
Bu cümle, hem fiziksel yorgunluğu hem de ruhsal kırılmayı tek bir imgeyle anlatmaktadırb
Mustafa Kemal’e Bakış
Mektuplarda dikkat çeken bir diğer nokta, Latife Hanım’ın Mustafa Kemal’e dair dilidir. Ne bir öfke, ne bir suçlama… Aksine, onun liderliğine ve insanlığına duyduğu derin sevgi ve bağlılık, satır aralarına sızmaktadır. Ayrılıktan sonra yazdığı bir mektupta şu ifadeleri kullanır:
“Kendi ifademle hayatımı anlamlandıran her şeyi bir çift mavi göze bağlamıştım. Ama şimdi o gözleri kaybettim.”
Bu cümle, Latife Hanım’ın aşkı nasıl yücelttiğini ve Mustafa Kemal’in onun gözünde yalnızca bir eş değil, bir anlam kaynağı olduğunu göstermektedir. Bu aşk, politik bir evliliğin çok ötesinde; kişisel, duygusal ve ruhsal bir ortaklık arayışıdır.
Tarihsel Tanıklık ve Kadın Psikolojisi
Latife Hanım’ın mektupları, sadece bir kadının duygusal hikâyesi değil; aynı zamanda Cumhuriyet’in inşa sürecinde kadınların yaşadığı ikilemleri, beklentileri ve kırılmaları da yansıtan güçlü tanıklıklardır. Latife Hanım, hem çağının çok ilerisinde eğitimli ve özgür bir kadın hem de derin bir iç yalnızlık yaşayan, sevgisiyle baş başa kalmış bir birey olarak bu mektuplarda karşımıza çıkar.
Latife Hanım’ın Galibe Hanım’a yazdığı bu yedi mektup, Cumhuriyet’in ilk yıllarının duygusal panoramasını sunan, edebi ve tarihî kıymeti büyük metinlerdir. Bu mektuplar sayesinde, sadece bir evliliğin sonlanışını değil; aynı zamanda modernleşme sürecinin kadın üzerindeki etkilerini, siyasal ortamın aile ilişkilerine etkisini anlama açısından önemli.
Kaynakça
Kaynak: Doç. Dr. İhsan Sabri BALKAYA, “ATATÜRK’ÜN EŞİ LATİFE HANIM’DAN ALİ FETHİ OKYAR’IN EŞİ GALİBE HANIM’A YAZDIĞI MEKTUPLAR
https://www.sechaber.com.tr/latife-hanimin-29-agustos-tarihli-mektubu/

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder