“DOĞANIN KURNAZ HİZMETKÂRI KADIN" VE SCHOPENHAUER
"AŞK BİR TUZAKTIR, AMAÇ NESLİN DEVAMIDIR"
"KADIN DAHA YÜZEYSEL VE GÜNLÜK İŞ İÇİN YARATILMIŞTIR"
"EVLİLİK YANILGIDIR, AŞKIN GEÇİCİ SARHOŞLUĞU İLE YAPILIR VE MUTSUZLUKLA SONUÇLANIR"
"AŞK ROMANTİK DEĞİL TÜRÜN DEVAMI İÇİN İÇ GÜDÜSEL BİR MEKANİZMADIR"
"KADINLAR DOĞUŞTAN ALTADICIDIR"
Nevin BİLGİN
Filozof Arthur Schopenhauer, kadınlar hakkında oldukça sert, önyargılı ve bugün cinsiyetçi olarak değerlendirilen görüşlere sahiptir.
Schopenhauer’e göre kadınlar, aşkı, çocuk yapmayı ve anneliği, insan türünün hayatta kalması için evrimsel bir strateji olarak kullanır. Kadınların sevgi, şefkat ve sadakat gibi duygularını, bu biyolojik ve evrimsel gerekliliklere dayandırır. Bu şekilde, kadınlar erkekleri kendilerine çekerek türün hayatta kalmasını sağlayan doğanın bilinçli birer aracı hâline gelir.
Kadının zekâsı, sadece bireysel bir varlık olarak hayatta kalma güdüsünden değil, aynı zamanda türün sürekliliğine hizmet etme amacından beslenir. Bu zekâ, şefkat, naz ve cazibe gibi özelliklerle vücut bulur. Schopenhauer, kadınların erkekleri etkileyerek onların biyolojik ve psikolojik işlevselliklerini devreye soktuklarına inanır.
Bir bakıma, kadının zekâsı, sadece kişisel tatmin arayışından ziyade, türün varlığını sürdürebilmesi için devreye giren bir stratejidir.
TÜRÜN DEVAMI İÇİN MEKANİZMADIR
Arthur Schopenhauer'un kadınlar hakkındaki görüşleri, özellikle "Parerga ve Paralipomena" adlı eserinde ifade edilmiştir. Bu bölüm, filozofun kadınlara dair düşüncelerinin en tartışmalı ve eleştirel yönlerini barındırmaktadır.
Schopenhauer’a göre aşk, bireyin değil türün çıkarına hizmet eden bir yanılsamadır. Aşık olduğumuzu düşündüğümüzde aslında bilinçsizce genetik uygunluk ararız. Bu, doğanın bir oyunudur; bireyin mutluluğu değil, türün devamı önemlidir.
Schopenhauer’in aşk kavramına yaklaşımı da tıpkı diğer düşüncelerinde olduğu gibi karamsardır. Ona göre aşk, bireyin duygusal tatminiyle ilgili değildir; aşk, türün devamını sağlamak üzere doğanın tasarladığı bir aldatmacadır. Birey aşık olduğunu zannederken aslında genetik ve biyolojik açıdan uygun bir eş seçmeye yönlendirilir. Bu seçimde birey özgür değildir; irade değil, istenç hüküm sürer. Schopenhauer, bu konuda şöyle der:
“Aşkın gerçek amacı neslin sürdürülmesidir. İnsan bunu bilmez, çünkü doğa onun yerine düşünür.”
Bu yaklaşım, onun aşkı romantik bir ideal değil, türün devamını sağlamaya yarayan içgüdüsel bir mekanizma olarak gördüğünü açıkça ortaya koyar. Dolayısıyla aşk, bireyin mutluluğu için değil, türün çıkarı içindir.
Schopenhauer’e göre evlilik de bir yanılgıdır; aşkın geçici sarhoşluğu içinde yapılan bu birliktelikler, sonunda çoğu zaman mutsuzlukla sonuçlanır. Bu düşünceler, günümüzde evrimsel psikolojinin bazı tezleriyle örtüşse de, onun bu fikirleri ileri sürdüğü 19. yüzyılda oldukça sarsıcıydı.
KADINLAR YÜZELSELDİR, GÜNLÜK İŞE UYGUNDUR
Schopenhauer'un Kadınlar Hakkındaki Görüşlerinden Örnekler
Kadınlara bakışı ise oldukça problemli ve eleştireldir. Schopenhauer, kadınların erkeklerden zihinsel olarak daha aşağıda olduğunu, yüzeyselliğe ve günlük işe uygun yaratıldıklarını öne süre sürer.
Kadınların Doğası ve Zihinsel Yetenekleri
"Kadınlar, çocukluklarından itibaren büyük çocuklar gibidirler; hayatları boyunca çocuk kalırlar."
Schopenhauer, kadınların zihinsel kapasitesinin erkeklerden daha düşük olduğunu ve bu nedenle çocuklara daha yakın bir doğaya sahip olduklarını savunur.
KADININ TOPLUMSAL ROLÜ
"Kadın, doğası gereği büyük zihinsel ya da fiziksel işler için yaratılmamıştır. O, hayatın suçunu eylemle değil, doğum sancıları, çocuk bakımı ve kocasına itaat yoluyla çeker."
Schopenhauer, kadınların toplumdaki rollerini sınırlı ve erkeklere bağımlı olarak tanımlar.
KADINLARIN AHLAKİ EĞİLİMLERİ
"Kadınlar, doğaları gereği ikiyüzlülüğe ve riyakârlığa yatkındırlar; bu onların savunma mekanizmasıdır."
Filozof, kadınların doğuştan gelen bir eğilimle aldatıcı davranışlar sergilediklerini iddia eder.
YOĞUN ELEŞTİRİSİ ALIYOR
Schopenhauer'un bu görüşleri, çağdaş felsefi ve sosyolojik çevrelerde yoğun eleştirilere maruz kalmıştır. Özellikle feminist düşünürler, onun kadınları küçümseyen ifadelerini mizojinist (kadın düşmanı) olarak nitelendirmiştir. Bazı akademisyenler ise, Schopenhauer'un bu görüşlerinin, dönemin toplumsal normlarının bir yansıması olduğunu ve bireysel deneyimlerinden kaynaklandığını öne sürerler
Schopenhauer’in kadınlara dair söyledikleri, sadece günümüzde değil, yaşadığı dönemde bile tepki çekmişti. Bugün ise bu görüşlerin bilimsel bir temeli olmadığı, aksine cinsiyet eşitsizliğini meşrulaştırmaya yaradığı yönünde güçlü eleştiriler vardır.
Öte yandan Schopenhauer’in aşkı, içgüdüsel bir seçilim süreci olarak görmesi; evlilik kurumunun bireyin mutluluğu için değil, doğanın çıkarı için işlediğini savunması gibi düşünceler, psikoloji ve antropoloji alanında tartışılmaya devam etmektedir. Psikiyatrist S. Freud, bilinçdışı dürtüler teorisini oluştururken Schopenhauer’den etkilenmiştir. F. Nietzsche ise onun kötümserliğini kendine özgü bir biçimde dönüştürmüştür.
fotoğraf. Vikipedi.
Ancak bu fikirlerini anlamak için yalnızca metinlerine değil, aynı zamanda yaşam öyküsüne ve yaşadığı dönemin toplumsal yapısına da bakmak gerekir.
Annesiyle Olan İlişkisi ve Ailevi Arka Plan
Schopenhauer’ın kadınlara yönelik olumsuz tutumunun arkasında annesi Johanna Schopenhauer ile yaşadığı çatışmalı ilişki önemli bir yer tutar. Johanna, dönemin entelektüel kadın figürlerinden biri olarak tanınmış, feminizm temalı yazılar kaleme almış, sosyal çevresiyle dikkat çeken bir yazardı. Ancak oğlu Arthur için, bu güçlü ve bağımsız kadın figürü çoğu zaman çatışma ve hayal kırıklığı kaynağı olmuştur. Babasının hastalığı ve intiharı sırasında annesinin ilgisiz tavırları, Schopenhauer’ın annesine ve genel olarak kadınlara karşı duyduğu öfkeyi derinleştirmiştir. Annesi tarafından küçümsendiğini düşünen Schopenhauer, bir süre sonra annesiyle tüm bağlarını koparmıştır.
Kadınlarla Yaşadığı Aşk Hayal Kırıklıkları
Schopenhauer’ın özel hayatında kadınlarla kurduğu ilişkiler de çoğu zaman başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Henüz 19 yaşındayken kendisinden 11 yaş büyük olan Karoline Jagemann ile yaşadığı ilişki duygusal anlamda onu derinden sarsmıştır. Daha sonra 32 yaşında iken opera sanatçısı Caroline Richter Medon’a aşık olmuş, ancak Medon başka bir adamdan olan çocuğunu bırakmak istemediği için Schopenhauer’ın yanına gitmemiştir. Bu tür tecrübeler onun kadınlara karşı güven duygusunu zedelemiş ve zamanla nefretle karışık bir mesafeye dönüşmüştür.
Kaynakça:
Schopenhauer, A. Parerga ve Paralipomena. Ötüken Neşriyat
https://tr.wikipedia.org/wiki/Parerga_ve_Paralipomena
https://cosmoskusagi.wordpress.com/2020/08/03/schopenhauerin-kadinlar-hakkinda-soyledikleri/
https://evrimagaci.org/blog/arthur-schopenhauer-kadinlar-hakkinda-13623?srsltid=AfmBOoo6mavdbzkMxwPrzmQkeRLGomhT5BzzI06Mc8rYRDHCiuMi20fm
https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/719413 (Aydınlanma Çağı Filozoflarına Göre Kadınlar)
https://www.cafrande.org/schopenhauera-gore-erkekle-kadinin-dogasi-arasindaki-farklar/
https://gumusdis.com/schopenhauerun-kadinlara-bakisi-uzerine/
https://www.gazeteduvar.com.tr/forum/2018/06/15/nietzshce-ve-schopenhauerda-feminizm
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder