21 Haziran 2025 Cumartesi

HER FOTOĞRAFA BİR KIYAFET ve 

"DUBAİ KAFASI"



Nevin BİLGİN 

Her davete başka bir elbise. Her hikâyeye yeni bir ayakkabı. Her 'selfie’ye yepyeni bir beden.

Sosyal medya çağı, aynanın yerini ekranın aldığı, aynaya değil algoritmalara giyinilen bir dönem artık. Çünkü önemli olan nasıl hissettiğin değil, nasıl göründüğün. Zira giydiğin kıyafetle algoritmayı etkilemiyorsan, onu neden giydin ki? Çıplak gez daha iyi. 



Yeni nesil bir kıyafeti bir kez giyiyor, sonra dolabın değil, dijital dolabın, ikinci el satış uygulamalarının, tozlu raflarına gönderiyor. Etiketler daha okunmadan, beden alışmadan, kumaş tenle dost olmadan… 

Her kıyafetin bir “görüldü" süresi var. Bir elbise yalnızca bir günlük ömrü olan birer içerik artık. Sürdürülebilirlik değil, ‘story’de sürdürülebilirlik  önemli.

İstanbul'da, Ankara'da, Adana’da—bazen ev kirasının yarısı kıyafete gidiyor. Davetlere katılan beden değil sadece; adeta bir vitrin.

 “Dubai kafası” diyorlar bu anlayışa; Gösterişli, hızlı, göz kamaştırıcı ve bir o kadar yapay. 

Ama sorun şu; bizim Dubai gibi bir gelirimiz yok. Sadece vitrini kopyaladık, ama arka dükkan boş.

Peki bu kültür nereden mi geldi? Elbette ki küresel sahnenin spot ışıklarından. Hollywood, influencer’lar, TikTok estetiği, hızlı moda zincirleri, Black Friday çılgınlığı… 

Tüketim bir yaşam biçimi değil, adeta bir din haline geldi. Moda artık modadan çok bir varoluş biçimi. “Görünmek” en büyük ibadet. Kıyafetler artık bizi örtmüyor, bizi “gösteriyor”.

Ama bu gösteriye inanmayanlar da var. Sözgelimi, dolabında on yıllık montuyla hâlâ mutlu olan biri, bu çılgınlıkla dalga geçerek şöyle söylüyor: 

“Ben bir montla üç kış geçirdim, depresyona girmedim.” 

Ne büyük cesaret!

Evet, başka ülkelerde de var bu kültür. Ama onlar, harcadıkları kadar kazanabiliyor. Batı'nın gençleri 300 dolarlık pantolonu "indirimden aldım" diye anlatırken, bizimkiler o pantolonu almak için üç ay yemek yemiyor.

Bazen soruyor insan: Gerçekten mi ihtiyacımız var, yoksa görünmek için mi yaşıyoruz? Belki de giymeye değil, düşünmeye ihtiyacımız var. Çünkü düşünmek, markasız ama çok şık duruyor.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder