17 Ağustos 2025 Pazar

 KANYONDA YÜRÜYÜŞ

HORMA KANYONU: SU VE TAŞIN İLAHİ KOMEDYASI

3 KM GİDİŞ, 3 KM GELİŞ 





NEVİN BİLGİN

Küre dağlarının yer yer denizle, yer yer akarsularla buluştuğu Kastamonu’nun Pınarbaşı ilçesinde, Küre Dağları Millî Parkı’nın kalbinde, zamanın ve doğanın binlerce yılda yazdığı bir destan gizli: Horma Kanyonu. 



Girişte 3 km'lik bir yolun olduğu bilgisi tabelada sizi karşılıyor. Milli Parka girerken ücret ödüyorsunuz. Ayrıca projenin AB kredisiyle yapıldığına ilişkin bilgi de tabelada yazıyor. 



Sonra size alabildiğince uzanan ve  kayalıklara tutunmuş kahverengi tahta köprü karşılıyor. 

Horma adı duvar demek. Kanyonun etrafının duvar gibi olmasından dolayı bu isim konulmuş. 

Daracık kayalıkların arasından sızan ışık, eğrelti otlarının serin gölgeleri ve suyun binbir tonu. 

 

Her adımda ayaklarınızın altındaki ahşap platform, sizi hem güvenli hem de ürkütücü bir boşluğun üstüne taşıyor. Aşağıya baktığınızda uçurum, kalbinizin ritmini hızlandırıyor; sanki bir masalın veya fantastik bir filmin sahnesindesiniz.



Horma Kanyonu, Zarı Çayı'nın derin vadiler oluşturduğu, yaklaşık 3 kilometrelik ahşap yürüyüş yolu ile ziyaretçilere eşsiz bir deneyim sunan etkileyici bir doğa harikası. Kanyon, milyonlarca yıl süren erozyonun bir armağanı. Suyun sabırla kayaları aşındırması ve taşların dirençle ayakta kalmasıyla bu görkemli koridor ortaya çıkmış. 



Kayaların kırmızı, gri ve kahverengi tonları, suyun mavi ve yeşil tonlarıyla birleşiyor; gökyüzü yalnızca dar açıklıklardan görünse de, gözlerinizi ona diktiğiniz an içiniz ferahlıyor.



Yürüyüş yolu, kanyonun sağlı sollu uçurumları arasına yapılmış ahşap bir platform üzerinden geçiyor. Platform, çevredeki ağaçlara zarar vermeden, doğayla uyumlu şekilde inşa edilmiş. 

Bu sayede ziyaretçiler, doğanın kalbinde yürürken çevreye zarar vermemek adına özen gösterilmiş bir yolculuk yaşıyor.



Yürüyüş, kolay değil. Tahtaların üzerinde ilerlerken sık sık kayıyor, yanlardaki trabzanlara tutunmak gerekiyor. Köprünün hafifçe sallanışı, gıcırtılar ve rüzgarın uğultusu adeta bir senfoni gibi kulakları dolduruyor. 

Yer yer karşılaşılan unutulmuş, yerlere fırlatılmış  çöpler ise güzellik içinde bir gerçeklik lekesi olarak insanı uyarıyor.



Yürüdükçe yürüyorsunuz, yürürken fazla hız yapamıyorsunuz. 



Horma Kanyonu’nda yürümek, sadece bir doğa gezisi değil; insanın kendi içsel labirentinde yaptığı bir yolculuk. Her adımda hem korku, hem heyecan, hem hayranlık var. Suyun ve taşın, zamanın ve doğanın birlikte yazdığı bir şiiri gözler önüne seriyor. Bazen bir film setindeymişsiniz gibi, bazen de Yüzüklerin Efendisinin büyülü diyarlarındaymış gibi hissediyorsunuz. Ya da Dante'nin İlahi Komedyası'ndaki cennet ya da cehennem tasvirleri gibi. 



Yürüyüş her yaş için kolay sayılmaz. Çocuklar için yorucu, yaşlılar ve engelliler içinse pek mümkün değil. Bazı bölümlerde eğilerek yürümek gerekebilir. Hele yağmurlu günlerde tahtaların kayganlığı işi daha da zorlaştırıcı. 

Sosyal medyadan kanyonu duyup parmak arası terlikle gelenler için uygun değil yürümek, çocuk arabası olanlar için de, küçük çocuklar içinde uygun olmayabilir. 

Horma Kanyonu, doğanın ihtişamını ve insanın doğa karşısındaki kırılganlığını hissettiren bir yolculuk.

Her adımda biraz heyecan, biraz korku, biraz da hayranlık var. 3 km sonunda tahta köprü bitiyor ve taşlar üzerinden yürüyürek Ilıca Şelalesi'ne ulaşıyorsunuz. 

Tüm zorlukların ardından Ilıca Şelalesi’nin sesi yükseliyor. Kayalardan fışkıran berrak sular, alabildiğine gökyüzüne uzanan dev kayalar ve çevredeki sık ağaçlar, bir anda büyülü bir tabloya dönüşüyor.

Suyun çağlayan sesi, ruhunuza işleyen bir melodi gibi. 

Tıpkı Dante’nin İlahi Komedyasındaki yolculuk gibi; karanlıktan aydınlığa, korkudan hayranlığa, sıkışmışlıktan özgürlüğe geçiş hissi veriyor.



Şelaleye vardığınızda karşılaştığınız manzara tüm zahmetleri unutturuyor. Alabildiğine gökyüzüne uzanan kayalar, sık ağaçların arasında kayadan fışkıran berrak sular ve şelalenin gürültüsü… Burası bambaşka bir dünya.

Biraz dinlenip suya girenler, ayaklarını soğuk suyun akıntısına bırakanlar. 



İnsanın doğayı arayış yolculuğu burada noktalanmıyor tabii. İsteyen yolu yine tahta köprüden dönebiliyor. Ya da biraz daha yürüyürek taksi ve dolmuş durağına ulaşıyor. Ilıca'nın yanındaki köyde pazılı, peynirli gözleme yapan Karadeniz kadınları, mısır satanlar karşılıyor sizi. Şelale çayı eşliğinde. İsterseniz burada soluklanıp yeniden yürüyüşe geçebiliyor ya da araçlarla Küre Milli Park alanında yürüyüşe başlağınız noktaya geliyorsunuz. Dolmuş kişi başı 50 lira. Taksi ise 300 lira. 



Ve suyun binbir tonu, mavi ile yeşilin iç içe geçtiği bir tablo gibi kanyonun derinliklerini arkada bırakıp dönüyorsunuz. 




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder