1 Ekim 2025 Çarşamba

 HALİDE EDİB ADIVAR VE YUSUF AKÇURA...

VE...




NEVİN BİLGİN

20. yüzyılın başları, Osmanlı’dan Cumhuriyet’e geçiş sürecinde Türkiye entelijansiyası için hem siyasi hem de duygusal bir mücadele dönemiydi.

Bu dönemde, Halide Edib Adıvar ve Yusuf Akçura gibi isimler, hem fikir dünyaları hem de kişisel hayatlarıyla öne çıkmışlardır. Ancak bazı kaynaklarda  bu iki şahsiyet arasında yalnızca entelektüel bir yakınlık değil, aynı zamanda olası bir aşk ilişkisi olduğu iddiası yer almaktadır.



Tuna Serim’in Aşktan da Üstün adlı kitabı, Halide Edib’in özel yaşamına dair detaylı bir inceleme sunuyor. Serim, Halide Edib’in Yusuf Akçura’ya duyduğu yakınlığı ve bu ilişkinin onun edebi ve sosyal yaşamındaki etkilerini ele almakta.

Halide Edib’in siyasi ve edebi uğraşıları, onun hayatındaki ilişkileri şekillendirmiş, özellikle ikinci evliliği öncesinde Yusuf Akçura ile olan bağı, dönemin entelektüel ve duygusal atmosferiyle iç içe geçmiştir.

Ancak bu ilişkinin doğası, kesin kanıtlarla doğrulanmamış, daha çok tarihsel yorum ve edebi spekülasyonlarla şekillenmiştir. 

Halide Edib, yaşamı boyunca kadın hakları, eğitim reformları ve millî mücadele konularında öncü bir figür olarak öne çıkmış; özel yaşamı ise onun entelektüel kimliğinin gölgesinde kalmıştır. Yusuf Akçura ise Türk milliyetçiliği düşüncesinin öncülerinden biri olarak, Halide Edib’in entelektüel çevresinde önemli bir figür olarak var olmuştur.

Bu bağlamda, Halide Edib ve Yusuf Akçura arasındaki olası  ilişkisi, yalnızca iki bireyin duygusal yakınlığı olarak değil, aynı zamanda dönemin entelektüel ve siyasi dinamiklerini yansıtan bir kesit olarak değerlendirilebilir. Bu ilişki, Cumhuriyet öncesi dönemin karmaşık sosyal, siyasi ve edebî yapısını anlamak açısından da önemli ipuçları sunmaktadır.



Halide Edib, 1910–1911 yıllarında Ziya Gökalp, Yusuf Akçura, Ahmet Ağaoğlu ve Hamdullah Suphi gibi Türkçülük akımının önde gelen isimleriyle tanışmış ve Türk Ocağı'nın faaliyetlerine katılmıştır. 

Kitaba göre, bu dönemde, Yusuf Akçura'nın entelektüel birikimi ve karizması, Halide Edib üzerinde derin bir etki bırakmıştır. Halide Edib'in anılarında, Yusuf Akçura'ya karşı duyduğu hayranlık ve ona olan ilgisi açıkça ifade edilmektedir. Ancak, Yusuf Akçura'nın Halide Edib'in babasının Yahudi kökenli olması olması nedeniyle ona karşı duyduğu mesafeli tutum, aralarındaki ilişkinin romantik bir boyut kazanmasını engellemiştir. 

Halide Edib'in 1912 yılında kaleme aldığı Yeni Turan adlı romanında, Yusuf Akçura'nın düşünsel etkileri belirgin bir şekilde hissedilmektedir. Romandaki Oğuz karakteri, Yusuf Akçura'nın ideolojik görüşlerini ve kişisel özelliklerini yansıtan bir figür olarak karşımıza çıkar. Oğuz'un dinî coşkunluğu, halkı etkileme çabaları ve Turan idealine olan bağlılığı, Yusuf Akçura'nın düşünsel mirasını romanın karakterine aktaran unsurlardır.

Kitapta Oğuz, şöyle tarif edilmektedir: " Ortadan uzunca, güçlü omuzlu, fakat kemikli, otuz eş ile kırk yaş arasında bir erkek. Kuvvetli çizgileriyle irice bir başı var. Çekik ve derin yeşil gözlerinden inat, yumuşaklık ve direniş dikkat çekiyor" 

Yeni Turan romanında, Oğuz ve Kaya arasındaki aşk, bireysel duyguların ötesinde, ideolojik bir bağlamda şekillenir. Kaya, Oğuz'u yalnızca bir sevgili olarak değil, aynı zamanda Turan idealinin bir temsilcisi olarak görür. Bu durum, aşkın ideolojiyle harmanlandığı ve bireysel duyguların ulusal bir amaç uğruna feda edildiği bir anlatıyı ortaya koyar. 

Kaynakça: 

Serim, Tuna. Aşktan da Üstün Halide Edip Adıvar ve Mustafa Kemal Atatürk

Genç, Nalan. Yaşamlarına Sığmayan İki Kadın Halide Edip ve George Sand

https://www.ajindex.com/dosyalar/makale/acarindex-1423934713.pdf

https://acikerisim.aku.edu.tr/xmlui/bitstream/handle


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder