30 Eylül 2025 Salı

İKİNCİL CAHİLLİK: BİLGİYLE DOLUP, ANLAMAYAN TOPLUM




Bir zamanlar cehalet, yalnızca okuma-yazma bilmemekle sınırlıydı. Birincil cahillik, somut, ölçülebilir bir yoksunluktu: Alfabenin kapılarını açamamış, kitapların sayfalarına dokunamamış insan… Ama bugün durum değişti. Okuryazarız, diploma sahibiyiz, hatta dijital dünyada sayısız bilgiye erişebiliyoruz. Yine de bir eksiklik var: Bilgiyi kullanamamak, sorgulamamak, analiz etmeyi reddetmek… İşte buna “ikincil cahillik” denir.

İkincil cahillik, modern toplumun sinsi hastalığıdır. Kitap okumayı bırakmış, televizyonun ve sosyal medyanın önyargılı akışına kendini kaptırmış bir birey, bilgiyle dolu ama düşüncesizdir. Üstelik bu, yalnızca bireysel bir sorun değildir; toplumsal bir sorun hâline gelir. Çünkü bilgiye ulaşmak artık yeterli değildir; onu anlamak, değerlendirmek ve uygulamak gerekir.

Eğitim sistemimiz de bu duruma katkıda bulunur. Ezber kültürü, sınav odaklı müfredatlar ve gerçek dünya ile bağını koparmış okullar, gençleri pasif bilgi tüketicisi hâline getirir. Bilgisini tartışmak, sorgulamak veya üretmek yerine hazır cevapları tüketen bir nesil yetişir. Üniversitelerden mezun olan bir genç, teoride bilgili, pratikte ise düşüncesiz olabilir.

Dijital çağın bu tuhaf ironisi, bilgiyi sonsuzca tüketip, hiçbir zaman derinlemesine anlamayan insanları üretir. Sosyal medya akışında kaybolan, haberleri hızlıca tarayıp fikir sahibi olduğunu sanan milyonlarca kişi… İşte ikincil cahillik, bu dijital yığınların içinde sessizce büyür.

Sonuç olarak, ikincil cahillik, yalnızca bireyin değil toplumun geleceğini de tehdit eder. Çünkü bilgiye erişim özgürlüğü, anlayış ve eleştiri yeteneği ile birleşmediği sürece, okuryazarlık sadece bir görünüşten ibaret kalır. Modern dünyada cehalet artık, bilmemek değil; bilip anlamamaktır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder