"SAYIN VEKİL" KUYRUĞU
Gazeteciden doktora, sanatçıdan bürokrata herkesin hayali "Sayın Vekil" olmak
NEVİN BİLGİN
Türkiye'de milletvekilliği bu kadar cazipse, bunun nedeni biraz da toplumun rol model eksikliğinde yatıyor.
Bilim insanı, sanatçı, öğretmen ya da doktor başarılarının toplumsal gözdeki değeri, bir anda “sayın vekil” olmanın cazibesiyle yarışamıyor.
Başarı, bilimsel makale ya da sanatsal üretimle değil; görünürlükle, güce yakınlıkla ve siyasete adım atmakla ölçülüyor. İşte bu yüzden gazeteciden doktora, sanatçıdan bürokrata kadar herkes aynı kuyruğa giriyor: milletvekilliği kuyruğuna.
Gazetecilerin En Büyük Hayali
Yıllarca siyasetçileri eleştiren, kulis bilgilerini aktaran, ekranlarda topluma yön veren gazeteciler, bir noktadan sonra o “oyunun” içinde olmayı arzuluyor. Mikrofonu bırakıp kürsüye geçmek, haberi yapmak yerine habere konu olmak… Medya, böylece denetim işlevinden sıyrılıp siyaset için bir hazırlık kampına dönüşüyor.
Bürokratların Tek Tercihi
Vali, kaymakam, genel müdür… Bürokrasi merdiveninde yükselmiş isimlerin aklında hep aynı hedef: “Artık kararları uygulayan değil, karar veren olmak.” Milletvekilliği, devlet içindeki bu hiyerarşinin zirvesi gibi görülüyor.
Avukatlar, hâkimler, savcılar… Hukuku bilen, kuralı uygulayan bu kişiler, “kuralı yazan” olmak için meclise koşuyor. Yargı kürsüsünden yasama kürsüsüne geçiş, Türkiye’de her seçim döneminin değişmez manzarası.
Hastaları iyileştirmekten ülkeyi iyileştirmeye uzanan bir hayal… Doktorlar, özellikle de sendikal veya mesleki örgütlerde öne çıkanlar, siyasete yöneliyor. Beyaz önlüğü bırakıp siyaset arenasına atlamak, “halkın sağlığı” söylemiyle meşrulaştırılıyor.
Akademisyenler: Tezden Kanun Maddesine
Üniversite kürsüsünden siyaset kürsüsüne geçen akademisyenler, bilgiyi “pratiğe dökmenin” en etkili yolunun meclis olduğunu düşünüyor. Ama çoğu zaman, bilimsel özgürlükten politik disipline geçince kaybolan da bilginin kendisi oluyor.
Sanatçılar ve Sporcular
Sahnede alkış, sahada tezahürat yetmiyor; şöhretin siyasi karşılığı da aranıyor. Partiler de bu isimleri özellikle tercih ediyor: Hem vitrin süsü, hem oy çekici figür.
İş İnsanları: Sermayenin Siyasi Zırhı
Patronlar için milletvekilliği, sadece prestij değil; aynı zamanda çıkarlarını koruyacak güçlü bir zırh. İş dünyasında edindikleri nüfuzu, siyasetle kalıcı hale getirmek istiyorlar.
Kendi alanında temsil yetkisini kazanmış olan sivil toplum ve sendika liderleri, bu temsili parlamentoya taşımayı hedefliyor. Çoğu için bu, doğal bir “ikinci adım” gibi.
Danışmanların En Büyük Çabası
Parti koridorlarında yetişmiş genç danışmanlar ve gençlik kolları kadroları için milletvekilliği, bir kariyer basamağından çok daha fazlası: yıllardır hayalini kurdukları “asıl sahne.”
Milletvekilliği, Türkiye’de artık bir “son durak” olarak görülüyor. Oysa sorgulamamız gereken asıl mesele şu: Neden başka hiçbir meslek ya da toplumsal başarı, milletvekilliği kadar “zirve” gibi görünmüyor? Rol modellerimizi siyasetin dışına taşıyamadıkça, bu kuyruğun hiç bitmeyeceği açık.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder