6 Kasım 2025 Perşembe

 OSMANLI’DA "KADINLAR SALTANATI"

Osmanlı Devleti’nde kadınlar, resmen tahta oturmasalar da uzun bir süre imparatorluğun kalbini yönlendirdiler. Harem, yalnızca bir yaşam alanı değil, siyasetin işlediği gizli bir meclis haline geldi. Hürrem, Safiye ve Kösem Sultan gibi kadınlar, diplomasi, atama, rüşvet ve nüfuz ilişkileri üzerinden devletin yönünü belirleyen gerçek aktörler oldular.

“Kadınlar Saltanatı” dönemi, Osmanlı tarihinin yalnızca bir güç mücadelesi değil aynı zamanda erkek egemen bir sistemde kadınların iktidar üretme biçiminin de tarihi aslında. 



NEVİN BİLGİN 

Osmanlı Devleti, uzun yüzyıllar boyunca erkek padişahların adıyla anılan bir imparatorluk olarak görülmüştür. Ancak sarayın iç dünyasında, devletin en kritik kararlarını etkileyen, vezirlerin kaderini belirleyen ve hatta taht mücadelelerinin seyrini değiştiren kadınlar da vardı. Özellikle 16. ve 17. yüzyıllarda kadınların yönetim üzerindeki etkisi olağanüstü boyutlara ulaşmıştır. Bu döneme tarihçiler “Kadınlar Saltanatı” adını verir.

Kadınlar Saltanatının Doğuşu

Osmanlı’da kadınların devlet yönetiminde etkili hale gelmesinin ardında bir dizi yapısal dönüşüm yatmaktadır.

Birincisi, padişahların seferlere katılmamasıdır. Fatih Sultan Mehmet’ten itibaren seferlere katılan padişah geleneği, özellikle Kanuni sonrası dönemde azalmıştır. Padişah sarayda kalınca, devlet işlerinde haremdeki kadınlar daha görünür hale gelmiştir.

İkincisi, haremin etkinlik kazanmasıdır. Harem, sadece bir kadınlar dünyası değil bilgi, istihbarat ve nüfuzun merkezi haline gelmiştir. Saray kadınları, özellikle Valide Sultan ve Haseki Sultan konumundakiler, devlet görevlileriyle temas kurarak atamalarda, sürgünlerde ve politik kararlarda etkili olmuşlardır.

Üçüncüsü, hanedan siyasetinde yaşanan değişimdir. Siyasi statü elde edebilmek için, padişah kadınlarının şehzade annesi olmaları zorunluydu. Bu durum, kadınlar arasında yoğun bir rekabet yaratmıştır. Hasekiler, doğurdukları şehzadeler üzerinden gelecekteki tahtın garantisini sağlamaya çalışmış, bu da kadınlar arası iktidar mücadelelerini alevlendirmiştir.

Dördüncüsü, paranın önem kazanmasıdır. Devlet makamları giderek daha fazla rüşvetle satılır hale gelmiş, mevki adeta bir ticaret unsuruna dönüşmüştür. Saray kadınları da bu sistemin merkezine yerleşerek, tayinlerden büyük gelir elde etmişlerdir.


 fotoğraf: magellantv.com

Kadınların Devlet Yönetimindeki Rolü

16.yüzyıldan itibaren kadınlar sadece perde arkasında değil, fiilen devlet yönetiminde söz sahibi oldular. Valide Sultanlar, padişahların küçük yaşta tahta çıktığı dönemlerde naibe (vekil hükümdar) sıfatıyla karar süreçlerini yönlendirdiler.

Bu dönemde saray kadınları, tayinleri belirleyebiliyor, rüşvet karşılığında mevki dağıtabiliyor ve devletin yönetim dengelerini değiştirebiliyordu.

Tarihi kaynaklar, bu dönemde saray kadınlarının şu faaliyetlerde bulunduğunu göstermekte: 

·Yolsuzluk ve rüşvet: Mevkiler, yüksek ücretler karşılığında satılıyordu.

·Adam kayırma: Hısım ve akrabalar önemli görevlere getiriliyordu.

·Mansıp temini: Saray kadınları, kendilerine bağlı ağlar kurarak devlet içinde çıkar zincirleri oluşturuyordu.

·Görev değişiklikleri: Nüfuzlu kadınlar, sancakbeylerini, kadıları, valileri kendi çıkarlarına göre bir yerden başka bir yere kaydırabiliyordu.

Kadınlar arasındaki iktidar çatışmaları da devletin iç dengelerini doğrudan etkilemiştir. Bir hasekinin nüfuzu arttığında, diğerinin gücü azalmış; bu rekabet bazen saray içi entrikaları, bazen de suikastları beraberinde getirmiştir.

Osmanlı’nın Güçlü Kadınları

Hürrem Sultan, bu sürecin başlangıcını temsil eder. Kanuni Sultan Süleyman’ın eşi olan Hürrem Sultan, yalnızca bir padişah kadını değil; diplomasi yürüten, mektuplarla dış politikaya müdahale eden bir siyaset aklının sahibiydi. Devletin yönünü etkileyen ilk güçlü kadındı.

Safiye Sultan, III. Murad ve III. Mehmet dönemlerinde saray içi ve dışı siyasette derin etkiler bırakmıştır. Avrupa elçileriyle temas kurmuş, Venedik’le ilişkileri yönlendirmiştir.

Kösem Sultan, belki de Osmanlı tarihinin en güçlü kadınıydı. Hem I. Ahmet’in hem IV. Murad’ın hem de IV. Mehmet’in annesi olarak üç farklı dönemde devletin yönetiminde rol aldı. Naibe olarak imparatorluğu fiilen yönetti; tayinler, diplomatik ilişkiler ve iç politikada doğrudan söz sahibiydi. Ancak saray içi güç mücadeleleri sonunda, Turhan Sultan tarafından boğdurularak öldürüldü.


Etkilerinin Azalması

17.yüzyılın sonlarına doğru, özellikle Köprülü Mehmed Paşa döneminde sadrazamlık makamının güçlenmesiyle kadınların devlet üzerindeki nüfuzu azaldı. Merkezî otoritenin yeniden sağlanmasıyla birlikte, “Kadınlar Saltanatı” dönemi de yavaş yavaş sona erdi.


Osmanlı Devleti’nde kadınlar, resmen tahta oturmasalar da uzun bir süre imparatorluğun kalbini yönlendirdiler. Harem, yalnızca bir yaşam alanı değil, siyasetin işlediği gizli bir meclis haline geldi. Hürrem, Safiye ve Kösem Sultan gibi kadınlar, diplomasi, atama, rüşvet ve nüfuz ilişkileri üzerinden devletin yönünü belirleyen gerçek aktörler oldular.

“Kadınlar Saltanatı” dönemi, Osmanlı tarihinin yalnızca bir güç mücadelesi değil aynı zamanda erkek egemen bir sistemde kadınların iktidar üretme biçiminin de tarihi aslında. 

Kaynakça: 

Altınay, Ahmet Refik. Kadınlar Saltanatı, Tarih Vakfı Yurt Yayınları.

Kara, Yıldıray. Osmanlı’da Kadın Saltanatı, Yeditepe Yayınları, 2015.

https://www.thecollector.com/role-of-women-in-ottoman-empire-suleiman-rule

https://www.magellantv.com/articles/the-rise-and-fall-of-the-sultanate-of-women-in-the-ottoman-empire

https://www.hurriyetdailynews.com/women-in-ottoman-society


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder