7 Nisan 2024 Pazar

ATATÜRK VE LENİN 'YOLDAŞ" MI?

 


ATATÜRK “YOLDAŞ LENİN” DİYE MEKTUP YAZDI MI?

KURTULUŞ SAVAŞI’NA GELEN RUS YARDIMLARI:

ALTIN, SİLAH, GAZ MASKESİ….

ANITI DİKİLEN RUS KİMDİ?




        NEVİN BİLGİN

         Cumhuriyet’in kuruluş ideolojisi milliyetçilik üzerine kurulu olmasına karşın, Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarının, Kurtuluş Savaşı sırasında ve sonrasında Rusya ile iyi ilişkiler kurması, Rusya’nın silah altın göndermesi konusunda hep arka planda tutulmaya çalışılmıştır. Yardımlar 1920’de başlayıp, 1921’de artarak devam etmiş. Rusya, para bulmakta sıkıntı çektiği anlarda Alman bankerlerden borç alarak genç Türkiye’ye vermeyi ihmal etmemiştir. Mustafa Kemal ve Lenin arasında karşılık yazılan mektuplar ise “Yoldaş” olup olmadıkları tartışmalarını da beraberinde getirmiş, ancak iki ülke liderinin o dönemde gerçekçi davranarak o dönem için en uygun politikayı izledikleri görülmüştür. Yine o dönem yapılan yardımların doğrudan Rusya’dan değil, Azerbaycan’dan Buhara’dan geldiği konusu da tartışması yapılan konular arasındadır.

       Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşlarının Rusya ile ilişki kurulmasına ilişkin adımları daha Erzurum Kongresi sırasında attıkları görülmektedir. Kazım Karabekir Paşa ve Rauf Orbay ile kongre aşamasında Bolşeviklerle temas kurulmuş, birisi Bakü, diğeri Moskova olmak üzere iki memur temas için Rusya’ya gönderilmiştir. Kurulan temasların ardından Rusya Türkiye’ye altından silaha, gaz maskesine kadar birçok yardımda bulunmuştur. O dönemin yıllar sonra çıkan belgelerine göre, bu yardımlarının bir kısmı ulaşırken, o gününün şartlarında bir kısmı ulaşamamıştır ya da kayıtlara geçmemiştir, cepheye gizli giden bölümleri de olmuştur.

       Yıllar sonra yazılan anılar, ortaya çıkan belgeler ve araştırmalara göre Rusya’ya gönderilen heyet, görüşmenin olumlu sonuçlanmasının ardından Türkiye’ye döner. Halil Paşa ve Ankara'ya gidecek sefirlik kâtipleri, Ermenistan'a altın göndermek için bir heyetle birlikte yola çıkarlar. Toplam 25 put altın gönderilir. Ancak, yolculuk sırasında Halil Paşa, 6 sandıkta 500 kg altın olduğunu doğrular. Heyet, Bakü'ye ulaştıktan sonra Halil Paşa, geri kalan altınları tek başına taşır ve Beyazıt'tan Karaköse'ye geçer. Ancak, Ermeni saldırıları nedeniyle geride kalır ve Karaköse'ye ulaşan Sovyet Heyeti'ne 400 kg altın verir. Buna ek olarak, Halil Paşa'nın Moskova'dan ayrılırken 100.000 TL değerinde altın aldığı ve bunları Karaköse'deki komutan Cavit Bey'e teslim ettiği bilinmektedir. Ancak, Karabekir'e göre, Erzurum'a ulaşan altınlar arasından 200 kg kadarı Doğu ordusu için alıkonurken geri kalanı Ankara'ya gönderilmiştir.

         Moskova Antlaşması 1921’de yapılır. Antlaşma dışında 10.000.000 altın rublelik yardımın Nisan, Mayıs, Haziran ve Kasım aylarında Türkiye’ye verildiği Sovyet belgelerinde ortaya çıkar. Yapılan yardımlar arasında tüfek, mermi, makineli tüfek, top, bomba, gaz maskesi gibi çeşitli askeri malzemeler de yer almaktadır. Toplamı 10.000.000 altın rubleyi bulan yardımlar 1922 Mayıs’ına kadar devam etmiştir ve Türk ve Sovyet resmî belgelerindeki miktarların benzer olması da dikkat çekicidir.

       Kurtuluş Savaşı'na Sovyetler Birliği'nin yaptığı askeri ve nakdi yardımlar, resmi verilere göre şunlardır:

39.000 tüfek

327 makineli tüfek

54 top

63 milyon fişek

147.000 top mermisi

2 avcı botu

Doğu sınırlarından eski Rus ordusunun bıraktığı askeri malzemeler

Ankara'da iki barut fabrikasının kurulmasına yardım

Fişek fabrikası için gerekli teçhizat ve hammadde sağlama

200 kilo külçe altın

100.000 altın ruble (kimsesiz gazi çocukları için yetimhane kurulması amacıyla)

20.000 lira (basımevi ve sinema teçhizatı alımı için)

10 milyon altın ruble


      Lenin’e Yazılan Mektup

      Mustafa Kemal Atatürk ve Vladimir Lenin arasında o dönemde mektuplaşmalar da olur. Onlardan birisi 4 Ocak 1922’de Mustafa Kemal tarafından Lenin’e yazılmıştır:      

Ankara, 4 Ocak 1922
Değerli Başkanım,

Ankara'da genel bir saygı ve sempati kazanan yoldaş Firuze’nin, ülkemizden ayrılısı vesilesinden istifade ederek, şahsi his ve fikirlerimden başka, gizli olarak, Türk siyaseti konusundaki görüşlerimi ve bilhassa, Türk-Rus münasebetlerini,
size, kısaca açıklamak isterim.

Bildiğiniz gibi, Türk ve Rus halkları, yüzyıllarca sürdürülmüş boyunduruk zincirini bir hamlede silkip attıktan sonra, kendi halklarının da bu yolu takip edeceklerinden dolayı büyük korkuya kapılan büyük Batılı emperyalist ve kapitalist kuvvetlerin saldırısına uğradığından, halklarımız arasındaki yakınlık ve anlaşma, kendiliğinden
gelişmiştir. Hatırlayacağınız gibi, müşterek umutların ve benzer şartların neticesi olarak ortaya çıkan fikirlerin gelişmesi, hükümetlerimiz arasında resmi münasebetlerin kurulmasına yol açmış ve bilhassa bu münasebetlerde tayin edici bir rol oynamıştır.

Türkler ve Ruslar, tarihleri, yüzyıllarca sürdürülmüş kanlı savaşlarla doldurulduktan sonra, hemen anlaşmış ve uzlaşmışlardır. Bu vaziyet, öteki ulusları şaşkınlığa uğratmıştır. Pek çoğu, dostluğun geçici olduğu ve şartların zoruyla sağlandığı konusunda bir inanca sahip olmuşlardır. Hâlâ da bu inançtadırlar. Fakat, iki halkın hangi şartlarla ve ne ölçüye kadar birbirlerini anlayıp sevdiğini ve eski kavgaların, zalim yöneticilerin kışkırtmaları ile çıkmış olduğunu, son savaşta asker ve subayların birbirleriyle nasıl isteksizce savaştığını görmüş olanlar, birkaç sene önce oluşan yeni vaziyetin sürekli ve istikrarlı olduğunu kabul etmekte gecikmeyeceklerdir. Çünkü bu vaziyet tabii olandır ve eski istihdafı ayakta tutan suni düşmanlık ise son nefesini vermiştir. Türkiye'nin rejim değiştirmesi, Rusya'da olduğu gibi, sosyal bir devrimle ortaya çıkmış olmayıp, yabancı devletlerin saldırı ve hâkimiyetlerine karsı bir başkaldırma türünde olduğundan, dünya kamuoyunun dikkatini çekmemiştir. Bu başkaldırış, canlı ve gerçek olarak dile getirilmemiştir. Yüzeysel de olsa, ülkemiz hakkında bir bilgiye sahip olanlar, 1918 Mütarekesi'nden, özellikle 16 Mart 1920'den beri alınan yolun çok büyük olduğunu kabul edeceklerdir.
Yüzyıllardan beri her şeyde efendilerine ve saraylılara ve daha sonra oligarşiye bağlı kalan Türk halkı, 1919 yazında girişilen savaşla, kendi kaderinin sahibi olmayı basarmıştır.

TÜRK HALKI EFENDİSİZ YAŞAYACAĞINI İSPAT ETTİ

Açık konuşuyorum. Erzurum ve arkasından Sivas kongrelerinde bir araya gelen delegeler, halkların kendi kaderlerini tayin hakkını öngören bir hükme varmışlardır. Siz, değerli Başkanım, daha Dünya Savaşı’ndan önce, bu hususu müdafaa etmekteydiniz. Bu kongrelerde kabul edilen kararlarla, İstanbul’un yetersiz ve yeteneksiz ellerdeki iktidarı tasfiye edilecek
ve yeni yöneticileri, bizzat milletin kendisi seçecektir. Büyük Millet Meclisi'nde bulunanlar, Türkiye'de yeni bir dönemin başladığını ve Türk halkının artık uzun süreden beri olduğu gibi kendi yöneticilerinin himayesi altında değil, efendisi yasayabileceklerini ilan ettiler. 16 Mart 1920 darbesinden sonra 23 Nisan'da Ankara'da Büyük Millet Meclisi'nde toplanan
halk temsilcileri, milletin iradesini ve kaderini bağımsız ve hâkim bir varlık olarak tayin etme arzusunu ilan ettiğinde, bu isteğin, bütünüyle gerçekleşmesi milli bir gaye olmuştur.

KAPİTALİST SİSTEM

Şimdi, bütün bunlar gerçekleşiyor. Halk tarafından seçilmiş olan temsilciler, sadece yasama kuvvetini değil, aynı zamanda,
yürütme kuvvetini de doğrudan, kendi seçtikleri ve her hareketlerinde onlara hesap verecek vekâletler aracılığıyla ellerinde bulundurmaktadırlar. İstisnai olarak, milletin bağımsızlık ve güvenliğinin söz konusu olduğu fevkalade
hallerde, halk temsilcileri, yargı vazifesini İstiklal Mahkemeleri aracılığıyla yerine getirmektedir. Görüldüğü gibi, bizde iktidarın üç fonksiyonunun ayrılığı mevcut değil. Batı'da kapitalist sistemin bütün milletin üzerindeki efendiliğini güçlendirmek ve bu sınıfın iktidarı istismar etmesi için özenle hazırlanan bu sistem, nefret uyandırmaktadır. Bu bakımdan, biz
kapitalist sistemden daha çok, Sovyet sistemine yakınız.

Mustafa Kemal Atatürk, Türk ve Rus komutanlarla 1922



BASKALARININ EMEĞİYLE
YASAYAN PARAZİTLER SINIFI

Sosyal alanda da memleketimizde benzer değişimler olmuştur. Yeni vaziyetimizin ve ekonomik şartların gereği olarak, toplumun, artık istismara bas eğmemek konusundaki kararının neticesi olarak, herhangi bir çaba göstermeksizin, başkalarının emeği ile yasayan parazitler sınıfı bütünüyle ortadan kalkmamışsa bile, bu sınıfa girenlerin sayısında büyük bir azalma olmuştur. Modern Türkiye'de, imparatorluk döneminin efsanevi zengin sınıfı artık yoktur. Büyük arazi sahiplerinin gelirleri artık düşmüştür. Şimdi, Türkiye'de herkes düzenli çalışmak zorundadır. Sonuç olarak, bugünün Türkiye'sinde
atılan adımlar herkes içindir.

Türkiye, Batı Avrupa'ya olduğundan çok, bir bakıma Rusya'ya, özellikle son birkaç ayın Rusya'sına daha yakındır. Sonra, memleketlerimiz arasında bir başka mühim benzerlik, bizim, kapitalist ve emperyalist düzene karsı savaşmamızdır. Kapitalizm Türkiye'de, Avrupa'da ve eski Rusya'da olduğundan daha zayıf gelişti. Fakat vaziyet, büyük teşebbüslerdeki hemen bütün kapitalin yabancılar tarafından yatırılmış olmasıyla şiddetlenmiştir. Halkımızın istismarını kolaylaştırmak
için kurulmuş olan kapitülasyon sistemi, gelişmemizi engellemiş ve bizi bu sömürüye tahammül etmeye mahkûm etmiştir.
Bu rejimi ortadan kaldırma hedefine sahip bugünkü mücadelemiz her şeyden önce kapitalizme karsı yönelmiştir.

BÜYÜK İŞLETMELERİ DEVLET
YÖNETECEK


Biz memleketimizi düşman istilasından kurtardıktan sonra, kamusal ehemmiyet taşıyan büyük işletmeleri devlet eliyle yönetme niyetindeyiz. Böylece gelecekte büyük kapitalist sınıfların efendiliğinin ülkede hâkim olmasının önüne geçmiş oluruz. Türkiye'nin büyük devletler ve onların uyduları tarafından hâlâ açık veya kapalı olarak çılgınca saldırılara hedef olmasının nedeni, bütün mazlum milletlere kurtuluş yolunu göstermiş olmasıdır.


SOVYETLER
DOST GÖZÜYLE BAKIYOR

Bütün bunlar, Türkiye'nin bütün müesseseleriyle ve bugünkü hükümetiyle sadece Sovyet Rusya'da güven hissi yaratabileceğini, Batı'nın ise, bize düşman gözüyle bakmasını gerektireceği gerçeğini ortaya koyar.

Milletlerarası siyaset alanında Türk-Fransız anlaşması, Rus-İngiliz ticaret anlaşması gibi, şartların zoruyla vücut bulmuştur. Bu anlaşma, gelecekte imzalayabileceğimiz anlaşmalar gibi, ideallerimizden vazgeçtiğimiz anlamını taşımaz. Sizi kesin surette temin ederim ki, her halükârda Büyük Millet Meclisi'nin Türkiye'si bugüne kadar Sovyet Rusya'ya karsı takip ettiği siyasetten vazgeçmeyecektir ve bu konuya dair yayılmış bütün söylentilerin hepsi yalandır.

ANLASMA YAPMAYACAĞIZ

Yine aynı şekilde sizi temin ederim ki, Sovyet Rusya'ya karsı doğrudan veya dolaylı olarak asla hiçbir anlaşma yapmayacağız ve hiçbir koalisyona girmeyeceğiz. Son zamanlarda meydana gelen aramızdaki bütün yanlış anlaşılmalar,
her şeyden önce Ankara- Moskova arasındaki yazışmaların oldukça yavaş olmasından kaynaklanmaktadır.
Değerli Başkanım, bu içten açıklamaların iki halkımız ve hükümetimiz arasındaki dostane ve kardeşçe münasebetleri daha da kuvvetlendireceği ümidiyle samimi kardeşlik hislerimi kabul etmenizi dilerim.

Mustafa Kemal



     İSTANBUL'DA HEYKELİ OLAN RUS

      Taksim Cumhuriyet Anıtı, 1928'de Talimhane Caddesi ve İstiklal Caddesi- Sıraselviler aksı üzerine yerleştirildi. Anıtın bir yüzü Türk Kurtuluş Savaşı'nı, diğer yüzü ise Cumhuriyet Türkiye'sini temsil etmektedir. Kuzey yüzünde, Mustafa Kemal, askerlerinin önünde yer alırken, diğer yüzünde ise sivil giysileri ile Mustafa Kemal Atatürk, yanında İsmet İnönü ve Fevzi Çakmak ile askerler ve halkla birlikte betimlenerek genç Türkiye'nin kuruluşu canlandırılmıştır. Ayrıca, bu yüzde Atatürk'ün arkasında bulunan Sovyet General Mihail Frunze ve Kliment Voroşilov'un heykelleri, Türkiye'ye yapılan Sovyet yardımına duyulan minnettarlığı simgeler

      Türkiye Cumhuriyeti'nin 80. Kuruluş Yıldönümü'nde Rusya Federasyonu'nun Türkiye Büyükelçiliği tarafından hazırlanan tarihi belge niteliğindeki makalede de, belirtildiğine göre, Taksim Cumhuriyet Anıtı'nda İsmet İnönü'nün ardında yer alan figürün Semyon İvanoviç Aralov olduğu belirtilmiştir. Bu kararın, Atatürk'ün direktifiyle alındığı ifade edilmiştir.


Kaynakça:

Kurtuluş savaşında rus yardımları - Prof. Dr. Can CEYLAN (drcanceylan.com)

Meltem Tekerek. "Kurtuluş Savaşı’nda Azerbaycan ve Rusya'nın Türkiye'ye Maddi Yardımları." Yıl 2021, Cilt: 6, Sayı: 2, 165-179. 05 Kasım 2021.

Atatürk ve Lenin (frmtr.com)

https://www.odatv.com/analiz/ataturk-ve-lenin-dostlugunun-sirri-bu-mektuplarda-sakli-182725

Aralov, S. İ. (1997, Aralık). "Bir Sovyet Diplomatının Türkiye Hatıraları 1." Yenigün Basın ve Yayıncılık.

Arbaç, İ., "Taksim Cumhuriyet Anıtı'nda Rus-Türk Yakınlaşmasının Sembol Figürü."


 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder