ATATÜRK “YOLDAŞ LENİN” DİYE MEKTUP YAZDI MI?
KURTULUŞ SAVAŞI’NA GELEN RUS YARDIMLARI:
ALTIN, SİLAH, GAZ MASKESİ….
ANITI DİKİLEN RUS KİMDİ?
NEVİN
BİLGİN
Cumhuriyet’in kuruluş ideolojisi milliyetçilik üzerine kurulu olmasına karşın, Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarının, Kurtuluş Savaşı sırasında ve sonrasında Rusya ile iyi ilişkiler kurması, Rusya’nın silah altın göndermesi konusunda hep arka planda tutulmaya çalışılmıştır. Yardımlar 1920’de başlayıp, 1921’de artarak devam etmiş. Rusya, para bulmakta sıkıntı çektiği anlarda Alman bankerlerden borç alarak genç Türkiye’ye vermeyi ihmal etmemiştir. Mustafa Kemal ve Lenin arasında karşılık yazılan mektuplar ise “Yoldaş” olup olmadıkları tartışmalarını da beraberinde getirmiş, ancak iki ülke liderinin o dönemde gerçekçi davranarak o dönem için en uygun politikayı izledikleri görülmüştür. Yine o dönem yapılan yardımların doğrudan Rusya’dan değil, Azerbaycan’dan Buhara’dan geldiği konusu da tartışması yapılan konular arasındadır.
Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşlarının Rusya ile ilişki kurulmasına ilişkin adımları daha Erzurum Kongresi sırasında attıkları görülmektedir. Kazım Karabekir Paşa ve Rauf Orbay ile kongre aşamasında Bolşeviklerle temas kurulmuş, birisi Bakü, diğeri Moskova olmak üzere iki memur temas için Rusya’ya gönderilmiştir. Kurulan temasların ardından Rusya Türkiye’ye altından silaha, gaz maskesine kadar birçok yardımda bulunmuştur. O dönemin yıllar sonra çıkan belgelerine göre, bu yardımlarının bir kısmı ulaşırken, o gününün şartlarında bir kısmı ulaşamamıştır ya da kayıtlara geçmemiştir, cepheye gizli giden bölümleri de olmuştur.
Yıllar sonra yazılan anılar, ortaya çıkan belgeler ve araştırmalara göre Rusya’ya gönderilen heyet, görüşmenin olumlu sonuçlanmasının ardından Türkiye’ye döner. Halil Paşa ve Ankara'ya gidecek sefirlik kâtipleri, Ermenistan'a altın göndermek için bir heyetle birlikte yola çıkarlar. Toplam 25 put altın gönderilir. Ancak, yolculuk sırasında Halil Paşa, 6 sandıkta 500 kg altın olduğunu doğrular. Heyet, Bakü'ye ulaştıktan sonra Halil Paşa, geri kalan altınları tek başına taşır ve Beyazıt'tan Karaköse'ye geçer. Ancak, Ermeni saldırıları nedeniyle geride kalır ve Karaköse'ye ulaşan Sovyet Heyeti'ne 400 kg altın verir. Buna ek olarak, Halil Paşa'nın Moskova'dan ayrılırken 100.000 TL değerinde altın aldığı ve bunları Karaköse'deki komutan Cavit Bey'e teslim ettiği bilinmektedir. Ancak, Karabekir'e göre, Erzurum'a ulaşan altınlar arasından 200 kg kadarı Doğu ordusu için alıkonurken geri kalanı Ankara'ya gönderilmiştir.
Moskova Antlaşması 1921’de yapılır. Antlaşma dışında 10.000.000 altın rublelik yardımın Nisan, Mayıs, Haziran ve Kasım aylarında Türkiye’ye verildiği Sovyet belgelerinde ortaya çıkar. Yapılan yardımlar arasında tüfek, mermi, makineli tüfek, top, bomba, gaz maskesi gibi çeşitli askeri malzemeler de yer almaktadır. Toplamı 10.000.000 altın rubleyi bulan yardımlar 1922 Mayıs’ına kadar devam etmiştir ve Türk ve Sovyet resmî belgelerindeki miktarların benzer olması da dikkat çekicidir.
Kurtuluş Savaşı'na Sovyetler Birliği'nin yaptığı askeri ve nakdi yardımlar, resmi verilere göre şunlardır:
39.000 tüfek
327 makineli tüfek
54 top
63 milyon fişek
147.000 top mermisi
2 avcı botu
Doğu sınırlarından eski Rus ordusunun bıraktığı askeri malzemeler
Ankara'da iki barut fabrikasının kurulmasına yardım
Fişek fabrikası için gerekli teçhizat ve hammadde sağlama
200 kilo külçe altın
100.000 altın ruble (kimsesiz gazi çocukları için yetimhane kurulması amacıyla)
20.000 lira (basımevi ve sinema teçhizatı alımı için)
10 milyon altın ruble
Lenin’e Yazılan Mektup
Mustafa Kemal Atatürk ve Vladimir Lenin arasında o dönemde mektuplaşmalar da olur. Onlardan birisi 4 Ocak 1922’de Mustafa Kemal tarafından Lenin’e yazılmıştır:
Ankara, 4 Ocak 1922
Değerli Başkanım,
Ankara'da genel bir saygı ve sempati kazanan yoldaş
Firuze’nin, ülkemizden ayrılısı vesilesinden istifade ederek, şahsi his ve
fikirlerimden başka, gizli olarak, Türk siyaseti konusundaki görüşlerimi ve
bilhassa, Türk-Rus münasebetlerini,
size, kısaca açıklamak isterim.
Bildiğiniz gibi, Türk ve Rus halkları,
yüzyıllarca sürdürülmüş boyunduruk zincirini bir hamlede silkip attıktan sonra,
kendi halklarının da bu yolu takip edeceklerinden dolayı büyük korkuya kapılan
büyük Batılı emperyalist ve kapitalist kuvvetlerin saldırısına uğradığından,
halklarımız arasındaki yakınlık ve anlaşma, kendiliğinden
gelişmiştir. Hatırlayacağınız gibi, müşterek
umutların ve benzer şartların neticesi olarak ortaya çıkan fikirlerin gelişmesi,
hükümetlerimiz arasında resmi münasebetlerin kurulmasına yol açmış ve bilhassa
bu münasebetlerde tayin edici bir rol oynamıştır.
Türkler ve Ruslar, tarihleri, yüzyıllarca sürdürülmüş
kanlı savaşlarla doldurulduktan sonra, hemen anlaşmış ve uzlaşmışlardır. Bu
vaziyet, öteki ulusları şaşkınlığa uğratmıştır. Pek çoğu, dostluğun geçici
olduğu ve şartların zoruyla sağlandığı
konusunda bir inanca sahip olmuşlardır. Hâlâ da bu inançtadırlar. Fakat, iki
halkın hangi şartlarla ve ne ölçüye kadar birbirlerini anlayıp sevdiğini ve
eski kavgaların, zalim yöneticilerin kışkırtmaları ile çıkmış olduğunu, son savaşta
asker ve subayların birbirleriyle nasıl isteksizce savaştığını görmüş olanlar,
birkaç sene önce oluşan yeni vaziyetin
sürekli ve istikrarlı olduğunu kabul etmekte gecikmeyeceklerdir. Çünkü bu
vaziyet tabii olandır ve eski istihdafı ayakta tutan suni düşmanlık ise son
nefesini vermiştir. Türkiye'nin rejim değiştirmesi, Rusya'da olduğu gibi,
sosyal bir devrimle ortaya çıkmış
olmayıp, yabancı devletlerin saldırı ve hâkimiyetlerine karsı bir başkaldırma
türünde olduğundan, dünya kamuoyunun dikkatini çekmemiştir. Bu başkaldırış,
canlı ve gerçek olarak dile getirilmemiştir. Yüzeysel de olsa, ülkemiz hakkında
bir bilgiye sahip olanlar, 1918 Mütarekesi'nden, özellikle 16 Mart 1920'den
beri alınan yolun çok büyük olduğunu kabul edeceklerdir.
Yüzyıllardan beri her şeyde efendilerine ve
saraylılara ve daha sonra oligarşiye bağlı kalan Türk halkı, 1919 yazında girişilen
savaşla, kendi kaderinin sahibi olmayı basarmıştır.
TÜRK HALKI EFENDİSİZ YAŞAYACAĞINI İSPAT ETTİ
Açık konuşuyorum. Erzurum ve arkasından Sivas
kongrelerinde bir araya gelen delegeler, halkların kendi kaderlerini tayin
hakkını öngören bir hükme varmışlardır. Siz, değerli Başkanım, daha Dünya Savaşı’ndan
önce, bu hususu müdafaa etmekteydiniz. Bu kongrelerde kabul edilen kararlarla, İstanbul’un
yetersiz ve yeteneksiz ellerdeki iktidarı tasfiye edilecek
ve yeni yöneticileri, bizzat milletin kendisi
seçecektir. Büyük Millet Meclisi'nde bulunanlar, Türkiye'de yeni bir dönemin
başladığını ve Türk halkının artık uzun süreden
beri olduğu gibi kendi yöneticilerinin himayesi altında değil, efendisi
yasayabileceklerini ilan ettiler. 16 Mart 1920 darbesinden sonra 23 Nisan'da
Ankara'da Büyük Millet Meclisi'nde toplanan
halk temsilcileri, milletin iradesini ve
kaderini bağımsız ve hâkim bir varlık olarak tayin etme arzusunu ilan
ettiğinde, bu isteğin, bütünüyle gerçekleşmesi milli bir gaye olmuştur.
KAPİTALİST SİSTEM
Şimdi, bütün bunlar gerçekleşiyor. Halk
tarafından seçilmiş olan temsilciler, sadece yasama kuvvetini değil, aynı
zamanda,
yürütme kuvvetini de doğrudan, kendi seçtikleri
ve her hareketlerinde onlara hesap verecek vekâletler aracılığıyla ellerinde
bulundurmaktadırlar. İstisnai olarak, milletin bağımsızlık ve güvenliğinin söz
konusu olduğu fevkalade
hallerde, halk temsilcileri, yargı vazifesini İstiklal
Mahkemeleri aracılığıyla yerine getirmektedir. Görüldüğü gibi, bizde iktidarın
üç fonksiyonunun ayrılığı mevcut değil. Batı'da kapitalist sistemin bütün
milletin üzerindeki efendiliğini güçlendirmek ve bu sınıfın iktidarı istismar
etmesi için özenle hazırlanan bu sistem, nefret uyandırmaktadır. Bu bakımdan,
biz
kapitalist sistemden daha çok, Sovyet sistemine
yakınız.
BASKALARININ EMEĞİYLE
YASAYAN PARAZİTLER SINIFI
Sosyal alanda da memleketimizde benzer değişimler olmuştur. Yeni vaziyetimizin ve ekonomik şartların gereği olarak, toplumun, artık istismara bas eğmemek konusundaki kararının neticesi olarak, herhangi bir çaba göstermeksizin, başkalarının emeği ile yasayan parazitler sınıfı bütünüyle ortadan kalkmamışsa bile, bu sınıfa girenlerin sayısında büyük bir azalma olmuştur. Modern Türkiye'de, imparatorluk döneminin efsanevi zengin sınıfı artık yoktur. Büyük arazi sahiplerinin gelirleri artık düşmüştür. Şimdi, Türkiye'de herkes düzenli çalışmak zorundadır. Sonuç olarak, bugünün Türkiye'sinde
atılan adımlar herkes içindir.
Türkiye, Batı Avrupa'ya olduğundan çok, bir bakıma Rusya'ya, özellikle son birkaç ayın Rusya'sına daha yakındır. Sonra, memleketlerimiz arasında bir başka mühim benzerlik, bizim, kapitalist ve emperyalist düzene karsı savaşmamızdır. Kapitalizm Türkiye'de, Avrupa'da ve eski Rusya'da olduğundan daha zayıf gelişti. Fakat vaziyet, büyük teşebbüslerdeki hemen bütün kapitalin yabancılar tarafından yatırılmış olmasıyla şiddetlenmiştir. Halkımızın istismarını kolaylaştırmak
için kurulmuş olan kapitülasyon sistemi, gelişmemizi engellemiş ve bizi bu sömürüye tahammül etmeye mahkûm etmiştir.
Bu rejimi ortadan kaldırma hedefine sahip bugünkü mücadelemiz her şeyden önce kapitalizme karsı yönelmiştir.
BÜYÜK İŞLETMELERİ DEVLET
YÖNETECEK
Biz memleketimizi düşman istilasından kurtardıktan sonra, kamusal ehemmiyet taşıyan büyük işletmeleri devlet eliyle yönetme niyetindeyiz. Böylece gelecekte büyük kapitalist sınıfların efendiliğinin ülkede hâkim olmasının önüne geçmiş oluruz. Türkiye'nin büyük devletler ve onların uyduları tarafından hâlâ açık veya kapalı olarak çılgınca saldırılara hedef olmasının nedeni, bütün mazlum milletlere kurtuluş yolunu göstermiş olmasıdır.
SOVYETLER
DOST GÖZÜYLE BAKIYOR
Bütün bunlar, Türkiye'nin bütün müesseseleriyle
ve bugünkü hükümetiyle sadece Sovyet Rusya'da güven hissi yaratabileceğini,
Batı'nın ise, bize düşman gözüyle bakmasını gerektireceği gerçeğini ortaya
koyar.
Milletlerarası siyaset alanında Türk-Fransız anlaşması,
Rus-İngiliz ticaret anlaşması gibi, şartların zoruyla vücut bulmuştur. Bu anlaşma,
gelecekte imzalayabileceğimiz anlaşmalar gibi, ideallerimizden vazgeçtiğimiz
anlamını taşımaz. Sizi kesin surette temin ederim ki, her halükârda Büyük
Millet Meclisi'nin Türkiye'si bugüne kadar Sovyet Rusya'ya karsı takip ettiği
siyasetten vazgeçmeyecektir ve bu konuya dair yayılmış bütün söylentilerin
hepsi yalandır.
ANLASMA YAPMAYACAĞIZ
Yine aynı şekilde sizi temin ederim ki, Sovyet
Rusya'ya karsı doğrudan veya dolaylı olarak asla hiçbir anlaşma yapmayacağız ve
hiçbir koalisyona girmeyeceğiz. Son zamanlarda meydana gelen aramızdaki bütün yanlış
anlaşılmalar,
her şeyden önce Ankara- Moskova arasındaki yazışmaların
oldukça yavaş olmasından kaynaklanmaktadır.
Değerli Başkanım, bu içten açıklamaların iki
halkımız ve hükümetimiz arasındaki dostane ve kardeşçe münasebetleri daha da
kuvvetlendireceği ümidiyle samimi kardeşlik hislerimi kabul etmenizi dilerim.
Mustafa Kemal
İSTANBUL'DA HEYKELİ OLAN RUS
Taksim Cumhuriyet Anıtı, 1928'de Talimhane Caddesi ve İstiklal Caddesi- Sıraselviler aksı üzerine yerleştirildi. Anıtın bir yüzü Türk Kurtuluş Savaşı'nı, diğer yüzü ise Cumhuriyet Türkiye'sini temsil etmektedir. Kuzey yüzünde, Mustafa Kemal, askerlerinin önünde yer alırken, diğer yüzünde ise sivil giysileri ile Mustafa Kemal Atatürk, yanında İsmet İnönü ve Fevzi Çakmak ile askerler ve halkla birlikte betimlenerek genç Türkiye'nin kuruluşu canlandırılmıştır. Ayrıca, bu yüzde Atatürk'ün arkasında bulunan Sovyet General Mihail Frunze ve Kliment Voroşilov'un heykelleri, Türkiye'ye yapılan Sovyet yardımına duyulan minnettarlığı simgeler
Türkiye Cumhuriyeti'nin 80. Kuruluş Yıldönümü'nde Rusya Federasyonu'nun Türkiye Büyükelçiliği tarafından hazırlanan tarihi belge niteliğindeki makalede de, belirtildiğine göre, Taksim Cumhuriyet Anıtı'nda İsmet İnönü'nün ardında yer alan figürün Semyon İvanoviç Aralov olduğu belirtilmiştir. Bu kararın, Atatürk'ün direktifiyle alındığı ifade edilmiştir.
Kaynakça:
Kurtuluş
savaşında rus yardımları - Prof. Dr. Can CEYLAN (drcanceylan.com)
Meltem
Tekerek. "Kurtuluş Savaşı’nda Azerbaycan ve Rusya'nın Türkiye'ye Maddi
Yardımları." Yıl 2021, Cilt: 6, Sayı: 2, 165-179. 05 Kasım 2021.
https://www.odatv.com/analiz/ataturk-ve-lenin-dostlugunun-sirri-bu-mektuplarda-sakli-182725
Aralov, S. İ. (1997, Aralık). "Bir Sovyet Diplomatının Türkiye Hatıraları 1." Yenigün Basın ve Yayıncılık.
Arbaç, İ., "Taksim Cumhuriyet Anıtı'nda Rus-Türk Yakınlaşmasının Sembol Figürü."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder