6 Nisan 2024 Cumartesi

ÇANAKKALE'DE BİR İZ

 

 


     ÇANAKKALE’DE BİR İZ   

 







     NEVİN BİLGİN

     Üzüm hoşafı, üstü başı yırtık daha çocuk yaşındaki iki askerin cephe fotoğrafı, sosyal medyada insanların birbirlerine gönderdikleri kutlama mesajlarının ötesinde bir anlam taşıyordu: Çanakkale Savaşı.

    Beş nesil boyunca süren yaraların izleriyle dolu olan Çanakkale, sadece bir savaş meydanı değil, aynı zamanda bir ulusun direnişinin, fedakarlığının ve vatan sevgisinin sembolüydü.

    İbrahim, henüz yeni doğmuş olan oğlunu görmemişti. Evlenir evlenmez cepheye gitmişti. Ancak aldığı mektupta, kömürle çizilmiş ayak ve el izlerinden tanıyordu oğlu Hasan’ı. Geride bıraktığı eşi Fatma, tek çocukla kalmıştı köyde, geçimini sağlamak için sepet örüyor, çorap örüyor, pazarlara gidip satıyordu. Eşi İbrahim’in babası da savaşta ölmüştü. Eşinin de babası gibi aynı akıbeti yaşamasından o kadar korkuyordu ki. Neler yaşayacaktı eşinden uzak o 4 yıl boyunca ne acılar ne yarım sevinçler. Oğlu Hasan her babasını sorduğunda yüreğindeki titremeler. Cepheden geri dönen azdı, ölüm haberi geliyordu hep. Dönenler İbrahim’in yaşadığını ya da öldüğünü bilmiyorlardı. En son süvari birliğinin atlarına su vermek için götürürken görmüşlerdi. Bir daha gören olmamıştı.

     Çanakkale Şehitlik Rehberi düzenlenmişti. İllere, ilçelere, köy ve bucaklara girip yakınlarını arayıp bulabiliyordu insanlar. Denizli'den dile kolay 2195 kişi şehit vardı. Tabii bunlar kayıtlı olanlar. Toplu mezarlarla gömülenler, esir düşenler yoktu kayıtlarda.  İbrahim'in akıbeti ise belirsizdi. Bir umutla nüfus kayıtlarını da aradım. Ancak sadece kayıp olduğu yazıyordu.  Mezarı bile olmayan bir askerdi o. Çanakkale'ye cepheye yurdunu korumak için savunmaya gelmişti.

    Annem gözü yaşlı anlattı hep babasının babası İbrahim’in hikayesini. Tüm aramalara rağmen bulamamıştım İbrahim Dede’yi. Belki İbrahim Dede de savaşa giden ve bir daha dönmeyen babasını aramıştı kim bilir. Babasının akıbeti gibiydi kendisininki de.

    Şimdilerde savaş deyip bir kareye, bir cümleye sığdırıp “tık”layıp atıyoruz ya. İşte o yüzden yazmak istedim. Her birinin arkasında sevdikleri, umutları, hayalleri vardı. Çanakkale, sadece tarih kitaplarında yer alan bir olay değil, gerçek insanların gerçek hayatlarını etkileyen derin bir iz bırakan bir dönemdi.

    Birçok gazetecinin o döneme ilişkin günlükleri, yazdıkları anı kitapları, röportajları var. İçlerinde derin hikayeler dolu. Kimisi filme bile çevrildi, mısır atıştırarak insanların izlediği.

   Gazeteci George Abel Schreiner’in de Çanakkale günlükleri var.  Gazeteci kimliği ile yazılan bu günlük Çanakkale Savaşı’na şahitlik eden asker ya da sivillerin günlüklerinde genellikle rastlanmayan ayrıntılar barındırıyor. Savaşın sivil yaşamı nasıl etkilediğine de yer veren Schreiner, “Savaşın altıncı ayında tahıl kıtlığı baş göstermişti. Özellikle İstanbul’da gıda sıkıntısı vardı. İç Anadolu ve Suriye gibi bölgelerden buğday taşınamaması da sıkıntıyı arttırıyordu. Depolama imkânı yetersiz, çiftliklerde tonlarca buğday çürümeye terk edilmiş. Bu Osmanlı’nın savaşa hazırlıksız yakalandığını gösteriyor. İngiliz ve Fransız ablukası nedeniyle deniz yoluyla taşıma yapılamıyor. Erkek nüfus silah altına alınmış, yerlerine kadınlar çalışıyor” şeklinde anlatmaktadır. Yine hükümetin vergileri arttırması, yiyecek kıtlığı, yolsuzluk ve savaş vurgunculuğu gibi şikayetlerin de arttığını anlatan Schreiner, halkın artık hükümete olan güveninin kalmadığını ifade etmektedir.

    Yine cepheden, “İki dikenli tel örgü arasında yüzlerce ölü İngiliz ve Türk askerleri yatmaktadır ve geceleri bunların çok azı toprağa verilebilmektedir” diyen Schreiner, hatlar arasında kalan ölü alanın kalın ve yüksek bir ot tabakası ile kaplı olduğunu belirterek, burayı ölü askerlerin içinde yattıkları bir köstebek yuvasına benzetir. Dört yüz – dört yüz elli kadar ceset görür. Dürbünle incelediği yakındaki cesetler çürümektedir. Bazıları normal ebatlarının iki katı kadar şişmiştir. Yine de savaş sahneleri yaşayanlar için dehşetini yitirmektedir. Osmanlı ve ANZAK askerlerinin ırk ve inançlarına bakılmaksızın birlikte yattıkları büyük ortak mezarlar arasında durduklarını düşünür. Üstelik sert kireçtaşından zeminin yapısı dolayısıyla bunların gerektiği gibi gömülmesi mümkün olmamış, Türkler ellerinden geldiğince derin kazsalar da sığ yerdeki cesetleri tepeleme doldurmuşlardır. Schreiner ince bir toprak ve kaya tabakası yüzünden cesetlerin şimdiye kadar deneyimlediği en kötü kokuyu yaydığını yazar.

     Schreiner'ın gözlemleri, savaşın sadece siperlerdeki çatışmalarla sınırlı olmadığını, aksine günlük hayatın her alanını derinden etkilediğini ve insanların yaşamlarını nasıl kökten değiştirdiğini yansıtır. Bu durum, savaşın toplumun geniş bir yelpazesine yayılan karmaşık ve derin etkilerini açıkça gösterir.

    Çanakkale muharebelerinde bulunan gazeteci Charles Bean, aynı zamanda 1. Dünya Savaşı Avustralya Resmî Tarihi’nin de yazarıydı. 23 bin sayfayı bulan günlük ve notlarına internet ortamından da ulaşmak mümkün.

    Çanakkale Cephesi, Osmanlı Devleti açısından savaşın en yoğun yaşandığı alanlardan biriydi. Burada Osmanlı ve İtilaf Devletleri toplamda 400.000'den fazla kayıp vermişti. Bu kayıpların içinde Osmanlı'nın kaybı 200.000'den fazlaydı. Çanakkale'de esir düşen Türk askerlerinin yaklaşık %5'i, İngiltere tarafından esir alınmıştı. Esir düşen Türk askerleri, Limni adasının Mondros limanında toplandıktan sonra İngilizler tarafından Mısır'daki kamplara götürüldüler. Esaretleri boyunca vatanları için hiçbir kin beslemelerine rağmen, içinde bulundukları şartlar nedeniyle zorluklarla mücadele etmek zorunda kaldılar. Bazıları, maddi sıkıntılar yüzünden kışın soğuklarla ve açlıkla mücadele etmek zorunda kaldılar.

  Belki İbrahim Dede, o esir kamplarına götürüldü kim bilir.?

  Çanakkale’de yakınlarını bırakmış insanlara küçük de olsa bir anma madalyası, bir belge verilemez mi diye düşündüm. CİMER’e bu konuyu yazdım. Ancak olumsuz yanıt aldım.

KAYNAKÇA

https://canakkalesavaslari.comu.edu.tr/amerikali-bir-gazetecinin-gozuyle-canakkale-deniz-.html

http://www.geliboluyuanlamak.com/268_askeri-tarihe-insani-da-katan-gazeteci-charles-bean-bill-sellars.html

https://dergipark.org.tr/tr/pub/vakanuvis/issue/39776/471393

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder