11 Nisan 2024 Perşembe

 

MİLLİYETÇİLİĞİN PSİKOLOJİSİ

MİLLİYETÇİ OLUNUR MU, DOĞULUR MU?



NEVİN BİLGİN

İnsanlar neden milliyetçi olurlar? İnsanı milliyetçi olmayan iten duygu durumu, genetik, toplumsal faktörler, psikolojik durum bunda ne kadar etkilidir?

Milliyetçilik, toplumları şekillendirdiği kadar insanların kimliklerini de şekillendirmektedir. Bireyin kimliği kültürel ve toplumsal olarak oluşurken, içsel güdü olarak milliyetçilik de ortaya çıkmaktadır. Milliyetçiliğin kimlik olarak bireyde ortaya çıkışı sırasında kişisel ego da rol oynamaktadır. Ego, toplumsal ve kültürel değerleri benimsemekte, anlam yüklemekte ve topluma yayarak kimliği oluşturmaktadır.

Psikolojik açıdan bakıldığında, milliyetçilik bir kişinin kendisini tanımlama ve bir grup kimliği oluşturma çabası olarak tanımlanmaktadır. Bu süreçte, bireyin ego (benlik) kavramı önemli bir rol oynamaktadır. Çünkü milliyetçilik, bireyin kendisini bir ulusal kimlik veya gruba ait hissetmesini ve bu grupla özdeşleşmesini içermektedir. Ego, kişinin kendisini tanımlama, benlik duygusu ve grup kimliği arasında bir denge kurma sürecinde etkilidir. Milliyetçilikte ego, bireyin ulusal kimliğine ve aidiyet duygusuna odaklanarak kişisel ve toplumsal kimlik oluşturma sürecini şekillendirmektedir.

Duyguların Etkisi

Ernest Gellner (sosyal bilimci), duyguların milliyetçilik oluşumunda önemli rol oynadığını söylerken, Antony D. Smith (sosyolog) ise aidiyet duygusu, dayanışma, cemaat hissi ile ilişkilendirmektedir. Benedict Anderson (siyaset bilimci ve tarihçi) ise hayali cemaat olarak görerek, insanların toplu hayal kurarak milliyetçiliğe ulaştığını belirtmektedir.

Milliyetçiliğe giden yolun da elbette bir psikolojisi vardır. İnsanların gruplarla ilişkisi, grup deneyimleri, bununla ilgili duyguları, kimlikleri psikolojik bir iklim de yaratmaktadır.

Bilimsel olarak Sigmund Freud'un (psikiyatrist) “küçük farklılıklar narsisizmi" kavramı, bireylerin milliyetçilikteki rolünü açıklamada kullanılmaktadır.  Bu kavram, bireyler ve gruplar arasındaki ayrımların derin bölünmelere yol açtığını savunmaktadır. Çok sayıda ortak nokta olmasına karşın, bireyler ve gruplar farklılıkları büyütmeye, onlara odaklanmaya meyillidir. Yine Vamık Volkan'ın (psikiyatrist) "bölünme" davranışı da bu yaklaşımda önemlidir.

Volkan'a göre, bireyin benlik değeri ile etnik özdeşleştirme birbirine bağlıdır. Etnik grubun başarısı bireyi yüceltirken, etnik kimliğe yapılan herhangi bir saldırı bireyi yaralar. Etnik özellikler çocukluk döneminde benliğin içine işler ve insanın temel kimliği haline gelir. Bu nedenle, etnik kimliğin gelişimi insanın psikolojik gelişiminin doğal bir parçasıdır ve sürekli bir evrim sürecidir. Volkan'a göre, bölünmeler büyük komşu gruplarının psikolojik dinamiklerine dayanır. İnsanlar tarih boyunca yan yana yaşayan grupları "öteki" olarak görmüşler ve bu gruplara özgü davranış biçimleri, ritüeller ve psikolojik özellikler sonraki nesillere aktarılmıştır. Bu nedenle, etnik ilişkilerin psikolojik temeli büyük komşu gruplarının psikolojik dinamiklerine dayanır.




Genetik Yapı Milliyetçiliği Etkiler Mi?

 

Milliyetçilik, sosyal psikolojinin toplumsal kimlik kuramlarıyla incelenmektedir. Bu kuramlar, bireylerin gruplarına olan bağlılıklarını ve gruplar arası etkileşimleri anlamamıza yardımcı olmaktadır. Milliyetçilik genellikle kimlik sağlama, birlik duygusu aşılama ve aidiyet hissi verme gibi işlevlerle övülmektedir. Ancak aynı zamanda, savaşlara, çatışmalara ve gerginliklere neden olduğu için eleştiri almaktadır.

Bir yaklaşım, doğuştan saldırgan içgüdülerin ve genetik yapıların milliyetçiliği etkilediği iddiasını öne sürmektedir. Ancak hangi genetik faktör, ne tür politik eğilime yol açmakta bu açıklanmamaktadır.

Başka bir yaklaşım ise, grupların çıkarları doğrultusunda ortaklaşmaları, karşı gruplara karşı önyargı geliştirmeleriyle açıklanmaktadır. Örneğin Suriyeli mültecilere karşı Türkiye'deki oluşan yargılar gibi.

Toplumların grup temelli sosyal hiyerarşiler altında örgütlenmesi göz önüne alındığında, baskın grupların diğer gruplara üstünlük tasladığı da görülmektedir.

Kişilerin otoriteye karşı olan tutumları da milliyetçilikte önem taşımaktadır.

Bireyler, kendilerini ve gruplarını diğer gruplarla kıyaslayarak, pozitif ve anlamlı bir farklılık oluşturarak sosyal kimliklerini sürdürmeye çalışırlar. Ulusal kimlik bağlamında, bireyler uluslarını diğer uluslardan üstün görme eğilimindedirler ve bu durum benlik saygısını beslemektedir.

Sembollerin Milliyetçiliğe Etkisi

Yine günlük yaşamda karşımıza çıkan milliyetçi sembollerin ve simgelerin, bilinçli olmaksızın milliyetçilik duygusunu güçlendirmesini sağlamaktadır. Milli marşlar, bayraklar, medyanın milliyetçi ifadeleri gibi günlük yaşamın içinden olan unsurlar milliyetçi duyguların oluşmasında etkili olmaktadır. Bu simgelerin insanları ideolojik olarak koşullayarak milliyetçilik duygusunun güçlenmesine katkıda bulunduğu öne sürülmektedir.

Kalabalıklar ve Şiddet Eğilimi

Gustave Le Bon'un kalabalıklar kuramı ya da 'kalabalıkların zihinsel birliği yasası' olarak adlandırdığı kavram, kalabalıkların psikolojik dinamiklerini ve davranışlarını incelemektedir. Bireyin grup içinde nasıl hareket ettiği, gruba nasıl dahil olduğu, onu nasıl içselleştirdiği, sosyal hareketlerin anlaşılmasında önem taşımaktadır.

Bu kavramın üç temel neden tarafından tetiklendiği belirtilmektedir. Birincisi, 'sayısal düşünceler' nedeniyle, kalabalıklar içindeki bireyler kendilerini 'yenilmez bir güç' olarak hissederler. İkincisi, kalabalık içindeki bir birey, kalabalığın 'hipnotik düzeni' sayesinde psikolojik olarak etkilenir ve bu da onu 'kişisel çıkarlarını kolektif çıkarlara feda etmeye' yönlendirir. Üçüncüsü ve son olarak, kalabalıklar bireylerin normalde sergilemeyecekleri aşırı duygulara ve şiddete eğilim gösterebilirler; bireyler rasyonelken, kalabalıklar irrasyonel olabilirler. Ve ortaya liderlerin kolayca manipüle edebileceği “kolektif zihin” ortaya çıkmaktadır. Modern siyasi iletişim araçlarıyla, bireylerin birlikte hareket etmeleri de sağlanabilmektedir.

Alfred Zimmern (tarihçi, bilim adamı) ise milliyetçiliği psikolojik bir olgu, içgüdü olarak tanımlamaktadır. Zimmern’in ifadesine göre, milliyetçilik psikolojik bir olgudur; devlet olmak ise politiktir. Bu ifade, milliyetçiliğin daha çok bireysel ve toplumsal psikolojik süreçlerle ilişkili olduğunu, devlet olmanın ise daha çok politik yapılarla ilgili olduğunu vurgulamaktadır.

Savaşlar arası dönemlerde milliyetçiliğin şekillendiği, ulus, uluslarının kaderini tayini gibi kavramların ortaya çıktığı görülmektedir. Milliyetçilik bu dönemlerde olumlu ve olumsuz yönleriyle ortaya çıkmış, bazen şiddet içermiş, şovenist olarak boy göstermiş, bazen de ulusal kimlik oluşturma ve eşitlik mücadelesinde rol oynamıştır.

Milliyetçilik, sosyal psikolojinin toplumsal kimlik kuramlarıyla incelenmektedir. Bu kuramlar, bireylerin gruplarına olan bağlılıklarını ve gruplar arası etkileşimleri anlamamıza yardımcı olur. Milliyetçilik genellikle kimlik sağlama, birlik duygusu aşılama ve aidiyet hissi verme gibi işlevlerle övülür. Ancak aynı zamanda, savaşlara, çatışmalara ve gerginliklere neden olduğu için eleştirilir.

Milliyetçiliğin Ortaya Çıkmasına Neden Olan Sebepler

Milliyetçiliğin sosyal psikolojik yanı ele alındığında ortaya çıkmasına ve güçlenmesine neden olan sebepler görülmektedir.

İtaat ve Uyma Davranışları: Bireyler, çoğu zaman içinde bulundukları toplumun norm ve değerlerine uyum sağlama eğilimindedirler. Bu durum, bazı durumlarda azınlıklara yönelik ayrımcılık veya saldırganlık gibi milliyetçilik örüntülerini güçlendirebilir. Örneğin, 6-7 Eylül 1915 olayları, radyoda yayınlanan bir haberle başlayarak Rumlar başta olmak üzere azınlıklara yönelik saldırılara sebep olmuştur. Bu olaylar, sessiz kalma ve hatta suça ortak olma gibi itaat ve uyma davranışlarıyla açıklanabilir.

Tehdit Algısı: Bireyler, ulusal kimliklerine yönelik bir tehdit algıladıklarında, içinde bulundukları gruplara daha fazla sarılma eğilimindedirler. Özellikle dış grupların tehdit oluşturduğu düşünüldüğünde ve iç grup özdeşleştirme seviyesi yüksek olduğunda, dış gruba karşı negatif tutumlar artabilir. Örneğin, Türkiye'de 1915 olayları, tehdit algısının nasıl milliyetçilik ve ayrımcılığı tetikleyebileceğini gösteren önemli bir örnektir.

Sosyal Baskınlık Yönelimi: Milliyetçilikle ilişkilendirilen diğer bir faktör de sosyal baskınlık yönelimidir. Bu kavram, bir grup üyesinin kendi grubunu diğer gruplara üstün görmesi ve buna dayalı olarak ayrımcı davranışlar sergilemesini ifade eder. Yani, milliyetçilik, "öteki" gruplara karşı olumsuz tutumları tetikleyebilmektedir.

Sosyal Zekanın Rolü

Milliyetçilik, ortak bir kimlik, dil, kültür veya tarih etrafında birleşen topluluk üyeleri arasındaki sosyal bağları güçlendirir. Ancak, sosyal zekanın eksikliği, aşırı milliyetçilik gibi olumsuz sonuçlara yol açabilir. Sosyal zekâ, insanların birbirleriyle ve toplumla etkileşimlerinde nasıl davrandıklarını anlamada önemli bir kavramdır. Empati kurmaktan, etkili iletişim kurmaya, çatışmaları çözmeye kadar birçok konuda sosyal zekâ önemli rol oynamaktadır.

Aşırı milliyetçilik, diğer gruplara karşı önyargı ve düşmanlık gibi zararlı tutum ve davranışlara neden olmaktadır. Bu nedenle, sosyal zekanın milliyetçilik duygularının ifadesindeki rolü önemlidir. Yüksek sosyal zekâ seviyesine sahip bireyler, milliyetçilik duygularını ifade ederken diğer uluslara veya gruplara karşı saygılı ve anlayışlı olmaktadır. Böylece, topluluklar arasında daha sağlıklı ilişkiler kurulabilir ve olumlu bir toplumsal ortam oluşturulabilmektedir.

Bireysel Psikolojinin Etkisi

Birçok psikolojik teori, bireylerin milliyetçi olma eğilimlerini açıklamaya çalışırken, aidiyet duygusu, kimlik arayışı ve psikolojik güvenlik gibi kavramlara odaklanmaktadır. Aidiyet duygusu, bir grup veya topluluğa ait olma ihtiyacını ifade ederken, bireylerin bu grupla özdeşleşmesine ve bağlılık hissetmesine yol açmaktadır. Özellikle belirsizlik veya kriz zamanlarında, bireyler milliyetçi ideolojilere yönelebilmektedir. Çünkü bu ideolojiler onlara bir tür güven ve kimlik sağlamaktadır.

Psikolojik güvensizlik, bireylerin kendi benliklerine veya özsaygılarına güvensizlik hissetmeleri durumunda ortaya çıkmaktadır.  Bu durumda, milliyetçilik bir tür kaçış veya telafi mekanizması olarak hareket alanı yaratmaktadır. Çünkü bireyler kendi uluslarının gücü veya başarısıyla özdeşleşerek kendilerine daha fazla değer verebilmektedir.

Milliyetçilik ve Toplumsal Psikoloji

Toplumsal psikoloji açısından bakıldığında, milliyetçilik bireylerin toplumlarıyla nasıl etkileşimde bulunduklarını ve grup kimliği oluşturdukları önem kazanmaktadır. Milliyetçilik, bireylerin belirli bir ulusal veya etnik kimliğe sahip olmalarını sağlayarak grup bağlılığını güçlendirmektedir. Bu, toplum içinde birlik ve dayanışma duygusunu arttırmakta, ortak bir amaç veya hedef etrafında birleşmeyi teşvik etmektedir.

Ancak, aşırı milliyetçilik veya dışlayıcı milliyetçilik biçimleri, toplumlar arasında çatışmalara ve ayrılıklara yol açmakta, psikolojik olarak bireyler gruplarına karşı düşmanca veya önyargılı hissetmekte, diğer gruplara karşı hoşgörüsüzlük veya şiddet eğilimleri göstermektedirler.

Milliyetçilik Neden İnsanlara Cazip Gelir?

Milliyetçiliğin birçok insan için cazip gelmesinin nedenlerinden bazılarının psikolojik ve duygusal olduğu görülmektedir. Bunlardan bazıları şöyle sıralanabilir:

Aidiyet Duygusu ve Kaçış: Milliyetçilik, bireylere bir grup veya topluluğa ait olma hissi sağlar. Bu, bireylerin kendilerini yalnız veya izole hissetmelerini engelleyebilir. Ayrıca, milliyetçilik, bireylerin kendi kişisel sorunlarından veya hayatlarının zorluklarından kaçmalarını sağlayabilir. Örneğin, bir kişi kendi başarısızlıkları veya mutsuzluklarıyla başa çıkmak yerine, milliyetçilik sayesinde ulusal bir kimlik veya gurur bulabilir.

Anlam ve Amaç Arayışı: Bazı insanlar için milliyetçilik, hayata anlam ve amaç kazandırabilir. Milliyetçilik, bireylere bir misyon veya ideale bağlılık hissi verebilir. Özellikle zorlu veya belirsiz zamanlarda, milliyetçilik bireylere güç ve motivasyon sağlayabilir.

Psikolojik Güvensizlik: Bazı insanlar, kendilerine güven veya özsaygı eksikliği yaşayabilirler. Milliyetçilik, bu insanlar için bir tür psikolojik destek veya güven kaynağı olabilir. Kendi uluslarının gücü veya başarısıyla özdeşleşmek, bireylere daha fazla özsaygı veya güven hissi verebilir.

Manipülasyon ve Propaganda: Milliyetçilik, bazı durumlarda siyasi liderler veya propagandacılar tarafından bilinçli bir şekilde kullanılabilir. Özellikle belirli bir politik veya ideolojik amacı olan liderler, milliyetçilik duygularını körükleyerek kitleleri manipüle edebilir ve desteklerini kazanabilirler.

Tarihsel ve Kültürel Bağlılık: Bazı insanlar için milliyetçilik, tarihi veya kültürel bir bağlılığı temsil eder. Özellikle uzun geçmişe sahip olan uluslar veya etnik gruplar için, milliyetçilik bir tür kültürel mirasın korunması ve değer verilmesi anlamına gelebilir.

 

Kaynakça

Milliyetçilik psikolojisi, Düşünbil

Keskin, R.. İnsanları Anlama ve İnsan İlişkilerinde Ustaca Davranma: Sosyal Zekâ. USPP.

İslambay, D., & Cingöz-Ulu, B. (2016). Milliyetçiliğin Politik Psikolojisi

Tutan, Melih Nadi, Siyaset Psikoloji Perspektifinden Türk Milliyetçiliği: Gökalp’i Yeniden Düşünmek

Lerner, Adam B, (2022) Patolojik Milliyetçilik Mi, Uluslararası Teoride Kalabalık Psikolojisinin Mirası, İnternational Affairs

Belli, Ayşe Serap, (2022) Milliyetçilik ve Sosyal Psikolojik Zemini (İnönü Üniversitesi Sosyoloji Bölümü)

Uluslararası Politika Akademisi – (UPA) – VAMIK VOLKAN’DAN ETNİK ÇATIŞMALARA PSİKOLOJİK GÖRÜŞ AÇISINDAN YAKLAŞIM

 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder