TÜRKİYE’DE CUMHURİYET DÖNEMİ IRK ÇALIŞMALARI
KAFATASI ÖLÇÜMLERİ VE TARTIŞMALAR
(Fotoğraf: Kaynak: GettyImage)
Milliyetçilik ideolojisi üzerine kurulan Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk dönemlerinde Türkçülük çalışmalarına ağırlık verilmesi dikkat çekicidir. Türk Tarih Tezi ve bunu güçlendirilecek yönde atılan adımlar yanında, hem Cumhuriyet'in kuruluş ideolojisi hem de o dönemdeki dünya konjoktürü doğrultusunda ırka dönük çalışmalar yapıldığı görülmektedir. Bu çalışmalardan en önemlisi Tarihçi Afet İnan tarafından yapılan en kapsamlı çalışma olmasıyla dikkat çekmektedir.
Çalışmada, o dönemde tüm dünyada yapılan çalışmalara uygun olarak antropolojik araştırma doğrultusunda kafatası ölçümleri yapıldığı görülmektedir. O dönemde yapılan ölçümlerde genellikle kafatası indisi adı verilen bir metrik kullanılarak ölçüm yapıldığı gözlenmektedir. Kafatası indisi, bir kulağın üst bitiminden diğer kulağın üst bitimine kadar olan mesafenin, burun deliklerinden kafatasının arkasına kadar olan mesafeye bölümü sonucunda çıkan sayının 100 ile çarpımı ile hesaplanmaktadır.
Bu ölçüm sonucunda elde edilen kafatası indisi değerleri de şu
şekilde sınıflandırılmıştır:
76 ile 81 arasındaysa kafatası mezosefal (yuvarlak)olarak kabul
edilir.
81'den büyükse kafatası brakisefal (kısa) olarak sınıflandırılır.
Türkiye'de yapılan kafatası ölçümleri sonuçlarına göre,
Türklerin brakisefal oldukları tespit edilmiştir. Bu tespit, dünya üzerindeki
çeşitli halkların da benzer kafatası yapılarına sahip olduğu gözlemlenerek,
bazı halkların (örneğin Eski Mısırlılar, Sümerler, Hititler, İranlılar, Avrupa
halklarının bir kısmı) Türk kökenli olabileceği sonucunu doğurmuştur.
20.yüzyılın başlarında ve ortalarına kadar, kafatası ölçümü dünya genelinde antropolojide uygulanan bir ırk sınıflama yöntemi olduğunu unutmamak gerekir. Bu ölçümler, ari ırk ve üstün ırk ideolojilerine temel oluşturmaktadır.
Günümüzde, kafatası ölçümleriyle yapılan ırk
sınıflandırması bilimsel temellere dayanmamaktadır. İnsanlığın tarihsel süreç
içinde birbirleriyle etkileşim içinde olması ve genetik çeşitliliğin daha iyi
anlaşılmasıyla birlikte, ırkları sınıflandırmak için kafatası ölçümleri gibi
tek bir metriğe dayalı yaklaşımlar bilimsel olarak kabul edilemez hale
gelmiştir. Bu çalışmalar sonradan geniş bir biyolojik çeşitliliği basitleştirdiği gibi yanıltıcı ve eksik olarak kabul edilmiştir.
Bu konuda çalışma yapan isimlerden birisi de Amerikalı antropolog Stevens Coon'dur. 1960'lı yıllara kadar kafatası indeksine başvurmuştur.
Türkiye'de antropometrik çalışmalar, ırk tasnifi ve
Türklerin ırki karakterleri üzerine yapılan araştırmalar, uzun bir tarihçeye
dayanır. Bu çalışmalar, Türklerin genel olarak hangi ırksal kategoriye dahil
edildiğini anlamak ve Türkiye'nin antropolojik haritasını çıkarmak için önemli
bir rol oynamıştır.
Türkiye'de antropometrik (insan vücudunun ölçüleriyle ilgili teknik) çalışmaların tarihi, XIX. yüzyılın sonlarına dayanır. Bu dönemde, Avrupa ve Amerika'da yapılan ırk tasnifi çalışmaları Türkiye'de de ilgi görmeye başlamıştır. Özellikle, Türklerin hangi ırki kategoriye dahil edileceği konusundaki tartışmalar, bu dönemde yoğunlaşmıştır. Bu tartışmaların temelini oluşturan antropometrik ölçümler ve araştırmalar, zamanla daha geniş kapsamlı çalışmalara evrilmiştir.
Türklerin Irki Konumu ve Antropometrik Ölçümler
Türkiye'de Yapılan Antropometrik Anketler ve Sonuçları
Anketlerin sonuçlarına göre, Türklerin genel olarak
Mongoloid ırk kategorisinde değerlendirildiği ancak bu değerlendirmenin belirli
ölçütler üzerinden yapıldığı vurgulanmıştır. Aynı zamanda, Türkiye'de yapılan
antropometrik çalışmaların, Türk ırkının etnolojik ve antropolojik yapısının
daha iyi anlaşılmasına katkı sağladığı belirtilmiştir.
Türkiye'de yapılan antropometrik çalışmalar, Türklerin ırki
karakterlerini anlamak ve ırk tasnifine katkı sağlamak açısından önemlidir.
Ancak, bu çalışmaların sadece bir boyutu olduğu ve ırkın çok daha geniş bir
kavram olduğu unutulmamalıdır. Antropometrik ölçümler, genetik, kültürel ve
tarihsel faktörlerle birlikte değerlendirilmelidir. Türkiye'nin antropolojik
haritasını çıkarmak için daha kapsamlı ve multidisipliner çalışmalara ihtiyaç
vardır.
Afet İnan’ın Çalışma Sonucu
Cumhuriyet'in kurucu önderi Mustafa Kemal Atatürk'ün manevi kızı da olan Tarihçi Afet İnan’ın yaptığı çalışma Türk Tarih Kurumu tarafından kitap haline getirilmiştir. Afet İnan kitabında yapılan çalışmaya ilişkin şu özet yer
almaktadır:
“Türklerin bir ırk teşhisi koymak için, esas olarak ele alınan başlıca morfolojik ve tavsifi karakterleri üzerinde yapılan incelemeler, Türk ırkı diyebileceğimiz ırk hakkında bugün, sarih bir antropolojik kanaat edinmemiz imkanını vermektedir.
Şimdiye kadar, bu husustaki bilgilerimiz dağınık ve azdı.
Ancak bazı müellifler tarafından tetkik edilmiş birkaç seri, Türklerin sahip
oldukları morfolojik karakterlerden iki üç tanesini göstermiş bulunuyordu.
Fakat bu müşahedeler, ekseriyet itibariyle, pek a fertler üzerinde yapılmış
şeylerdi. Bu kadar az sayıda fertlerden ibaret seriler, Türk etnolojsinin
hakiki karakterini belirtemezdi. Bugün durum böyle değildir. Birkaç yüzden 60
bin kişinin etütlerine malikiz. Ve diyebileriz ki, bu büyük rakam, alldığımız
neticelerin kesin olacağını ümit ettiğimiz bir istikrar verebilir.
(fotoğraf kaynağı: https://www.gazetekadikoy.com.tr/edebiyat-hayatindan-hatirlamalar/afet-inan-ataturk-hakkinda-hatiralar-ve-belgeler)
Türkiye’de (Trakya ve Anadolu) erkeklerin ortalama boyu 1
m 652, kadınlardaki 1 m.522 dir. Boy listesinde erkekler pek az surette,
ortadan yukarı denilen gruba kadınlar ortadan aşağı denilen gruba girerler.
Cinsiyet farkı 13 cm. dir. Bu fark fazla telakki edilebilir, çünkü bu derece
büyük bir fark, ancak çok uzun boylu insan gruplarında görülür.
Türkiye arazisi üzerinde boy, her tarafta aynı
fizyonomiyi göstermez. Boyun en kısa olduğu bölgeler belirttik. Anadolunun batısından
doğusuna doğru gidildikçe boyların uzadığı görülür. Bu uzun boylu insanlar daha
çok doğu illerinde bulunmaktadır.
Şimdiye kadar Türk kadınlarının boyu hemen hemen
bilinmiyordu. Bugün diyebiliriz ki, bu karakter hakkında da rakkam ve bilgiye
sahip bulunuyoruz.
Skelik karinesi, Türk erkeklerini makroskei’ler arasına
(93,91); Türk kadınlarını mezatiskel’ler arasına koymaktadır. (87, 86)
Erkeklerin ortalama kafa karinesi 83.33, brakisefal
nisbetleri Deniker tasnifine göre yüzde 63,88, Topinard tasnifine göre yüzde
75.63 tür.
Kadınlarda bu ortalama karine ve bu nispet şöyledir; kafa
karinesi 83.78; brakisefal’ler nispeti (Deniker’e göre) yüzde 65, 52; Topinard’a
göre yüzde 77.75’tir.
Türkiye arazisi dahilinde, brakisefal’leri içine alan
bölgeler arasında, bu brakisefal fertlerin sayısı itibariyle çok büyük farklar
vardır. En fazla brakisefal orta kısımdadır. (Yüzde 93.16), en az brakisefali
olan bölge de (yüzde 62, 61) doğudur, Fakat yine çoğunluğu teşkil ederler. Batı
illerindeki brakisefal’ler nisbeti yüzde 76, 69’dur.
Erkeklerin ortalama burun karinesi 65, 04, kadınlarındki
64, 05’tir. Laptorrhinien tiplerin nisbeti şudur; Erkeklerde yüzde 71, 23,
kadınlarda yüzde 76,73. Bu karinenin konulacağı milletlerarası listelerde,
Türkler, letorrhinien’ler arasında yer alacaklardır. Türk kadınının burnu
ufaktır. Eşit boylar da bu burun, erkek burnundan mutlak surette d aha
küçüktür. Bu da leptorrihinien’den ayrı olarak tebarüz ettirilmesi lazım gelen
ikinci derecede bir cinsiyet karakteridir.
Erkeklerde ve kadınlarda gözün şekli hemen daima
muntazamdır. İlk bakışta, Türkiye’de tarihi vakıalardan dolayı, Mongoloit
karakterli birtakım gözlere tesadüf edilmesi lazım gelir görünmektedir. Halbuki
hiç de böyle değildir. Erkeklerin ve kadınların yüzde 5’ini az geçen bir kısmı
bu karaktere sahiptir. İstilalar sonunda Mongoloit tesirin pek az olduğu
görülüyor.
Türklerin burnu, umumiyetle düz tabir edilen burun
şeklidir. Türklerde konkav burna nadir tesadüf edilir ve konkav burun,
kadınlarda erkeklerden fazladır.
Kesik düz denilen ve manzarası Dinarik’lerin
mevcudiyetine hükmettiren kafa arkası şekline tesadüf edilmektedir. Uzun boylu brakisefal
tipin tesbit etmek üzere, icabında diğer karakterlerle birleştirmek için bu
karakteri kaydetmek icap eder.
Türklerde cilt nadiren çok esmerdir. Tahminin hilafına
olarak, gözler, ekseriyetle orta ve açık renktir. Müşahitler, Türklerin
ekseriya ela yahut mavi gözlü olduklarını görmüşlerdir. Doğu vilayetleri
müstesna olmak üzere, Trakya’da ve Anadolu’da koyu renk gözlü insanlar azdır.
Saçlar da zannedildiği gibi ekseriyetle siyah değildir.
Türkiye’de açık renk (sarı) saç az ulunur. Buna mukabil, Türkiye ahalisinin
ekseriyeti orta renkli (kestane) saçlıdır.
Milletlerarası listelerde Türk ırkının muhtasar bir
teşhisi şöyle konulabilir:
“Türklerin boyu ortalamadan az uzundur. Ekseriyet itibariyle
makroskel’dirler. Çoğu brakisefel ve leptorrhinien’dir. Göz ve saçlarının rengi
umumiyetle ortadır. Türklerin büyük çoğunluğu, ırk ayrılmalarında Homo Alpinus
diye atınaln Avrupa’nın büyük beyaz ırkına mensuptur. Aralarında yine beyaz
olan Homo Dinarikus denilen ırkın mensupları da vardır.”
Çalışmanın sonuç bölümünde ise, “Türklerde ayrı ayrı kabile
isimlerini zikrederken, başka adlar altında da olsa Türk ırk birliğini tebarüz
ettirmek istedik. Bilhassa Anadolu’da bu anketten önce yapılmış olan incelemelerde
bazı kabile isimlerine göre, (mesela Laz, Kürt gibi) rakkamlar verilmiştir. Biz
bunları coğrafi bölgeleri gösterdiği için öylece koyduk. Bu karşılaştırmada da
görülmüştür ki Türkiye’de bir ırk birliği mevcuttur." denilmektedir.
Kaynakça:
İnan, Afet, (2022) Türkiye Halkının Antropolojik Karakterleri ve Türkiye Tarihi, Türk Irkının Vatanı Anadolu, Türk Tarih Kurumu, Ankara,
Atsız'ın kafatası ölçüm sonuçları - Haber 7 GÜNCEL
Kafatası ölçümü - Vikipedi (wikipedia.org)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder