29 Nisan 2024 Pazartesi

 

  TÜRKİYE’DE CUMHURİYET DÖNEMİ IRK ÇALIŞMALARI

   KAFATASI ÖLÇÜMLERİ VE TARTIŞMALAR



     (Fotoğraf: Kaynak: GettyImage)


     NEVİN BİLGİN 

     Milliyetçilik ideolojisi üzerine kurulan Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk dönemlerinde Türkçülük çalışmalarına ağırlık verilmesi dikkat çekicidir. Türk Tarih Tezi ve bunu güçlendirilecek yönde atılan adımlar yanında, hem Cumhuriyet'in kuruluş ideolojisi hem de o dönemdeki dünya konjoktürü doğrultusunda ırka dönük çalışmalar yapıldığı görülmektedir. Bu çalışmalardan en önemlisi Tarihçi Afet İnan tarafından yapılan en kapsamlı çalışma olmasıyla dikkat çekmektedir. 

    Çalışmada, o dönemde tüm dünyada yapılan çalışmalara uygun olarak antropolojik araştırma doğrultusunda kafatası ölçümleri yapıldığı görülmektedir. O dönemde yapılan ölçümlerde  genellikle kafatası indisi adı verilen bir metrik kullanılarak ölçüm yapıldığı gözlenmektedir.  Kafatası indisi, bir kulağın üst bitiminden diğer kulağın üst bitimine kadar olan mesafenin, burun deliklerinden kafatasının arkasına kadar olan mesafeye bölümü sonucunda çıkan sayının 100 ile çarpımı ile hesaplanmaktadır. 

    Bu ölçüm sonucunda elde edilen kafatası indisi değerleri de şu şekilde sınıflandırılmıştır:

    Kafatası indisi 76'nın altındaysa kafatası dolikosefal (uzun)olarak adlandırılır.

    76 ile 81 arasındaysa kafatası mezosefal (yuvarlak)olarak kabul edilir.

    81'den büyükse kafatası brakisefal (kısa) olarak sınıflandırılır.

    Türkiye'de yapılan kafatası ölçümleri sonuçlarına göre, Türklerin brakisefal oldukları tespit edilmiştir. Bu tespit, dünya üzerindeki çeşitli halkların da benzer kafatası yapılarına sahip olduğu gözlemlenerek, bazı halkların (örneğin Eski Mısırlılar, Sümerler, Hititler, İranlılar, Avrupa halklarının bir kısmı) Türk kökenli olabileceği sonucunu doğurmuştur.

 


        20.yüzyılın başlarında ve ortalarına kadar, kafatası ölçümü dünya genelinde antropolojide uygulanan bir ırk sınıflama yöntemi olduğunu unutmamak gerekir. Bu ölçümler, ari ırk ve üstün ırk ideolojilerine temel oluşturmaktadır. 

       Günümüzde, kafatası ölçümleriyle yapılan ırk sınıflandırması bilimsel temellere dayanmamaktadır. İnsanlığın tarihsel süreç içinde birbirleriyle etkileşim içinde olması ve genetik çeşitliliğin daha iyi anlaşılmasıyla birlikte, ırkları sınıflandırmak için kafatası ölçümleri gibi tek bir metriğe dayalı yaklaşımlar bilimsel olarak kabul edilemez hale gelmiştir. Bu çalışmalar sonradan geniş bir biyolojik çeşitliliği basitleştirdiği gibi yanıltıcı ve eksik olarak kabul edilmiştir. 

       Bu konuda çalışma yapan isimlerden birisi de Amerikalı antropolog Stevens Coon'dur. 1960'lı yıllara kadar kafatası indeksine başvurmuştur. 

     Türkiye'de antropometrik çalışmalar, ırk tasnifi ve Türklerin ırki karakterleri üzerine yapılan araştırmalar, uzun bir tarihçeye dayanır. Bu çalışmalar, Türklerin genel olarak hangi ırksal kategoriye dahil edildiğini anlamak ve Türkiye'nin antropolojik haritasını çıkarmak için önemli bir rol oynamıştır. 

     Antropometrik Çalışmaların Tarihçesi

     Türkiye'de antropometrik (insan vücudunun ölçüleriyle ilgili teknik) çalışmaların tarihi, XIX. yüzyılın sonlarına dayanır. Bu dönemde, Avrupa ve Amerika'da yapılan ırk tasnifi çalışmaları Türkiye'de de ilgi görmeye başlamıştır. Özellikle, Türklerin hangi ırki kategoriye dahil edileceği konusundaki tartışmalar, bu dönemde yoğunlaşmıştır. Bu tartışmaların temelini oluşturan antropometrik ölçümler ve araştırmalar, zamanla daha geniş kapsamlı çalışmalara evrilmiştir.

    Türklerin Irki Konumu ve Antropometrik Ölçümler

    Türklerin antropometrik ölçümleri ve ırk tasnifi, genellikle Mongoloid ırk kategorisi (Kuzey, Doğu ve Güneydoğu Asya'da ve kısmen Orta Asya'da insanlığın en büyük ırklarından birisi)  içinde değerlendirilmiştir. Sarı ten rengine, düz ve siyah saçlara, geniş ve alçak baş yapısına, çekik gözlere ve belirgin elmacık kemiklerine sahip oldukları belirtilmiştir. Bu özellikler, Türklerin genel ırki karakterleri olarak kabul edilmiştir.

 


     Türkiye'de Yapılan Antropometrik Anketler ve Sonuçları

      Türkiye'de yapılan antropometrik anketler, ırki karakterlerin daha geniş bir ölçekte incelenmesini sağlamıştır. Bu anketler, Türkiye'nin farklı bölgelerinden binlerce kadın ve erkeği kapsayacak şekilde tasarlanmıştır. Ölçümler, boy, kafa yapısı, cilt rengi gibi çeşitli antropometrik özellikler üzerinde yoğunlaşmıştır.

     Anketlerin sonuçlarına göre, Türklerin genel olarak Mongoloid ırk kategorisinde değerlendirildiği ancak bu değerlendirmenin belirli ölçütler üzerinden yapıldığı vurgulanmıştır. Aynı zamanda, Türkiye'de yapılan antropometrik çalışmaların, Türk ırkının etnolojik ve antropolojik yapısının daha iyi anlaşılmasına katkı sağladığı belirtilmiştir.

     Türkiye'de yapılan antropometrik çalışmalar, Türklerin ırki karakterlerini anlamak ve ırk tasnifine katkı sağlamak açısından önemlidir. Ancak, bu çalışmaların sadece bir boyutu olduğu ve ırkın çok daha geniş bir kavram olduğu unutulmamalıdır. Antropometrik ölçümler, genetik, kültürel ve tarihsel faktörlerle birlikte değerlendirilmelidir. Türkiye'nin antropolojik haritasını çıkarmak için daha kapsamlı ve multidisipliner çalışmalara ihtiyaç vardır.



      İlk Tarih Kongresi 

      Birinci Türk Tarih Kongresi'nde, Afet İnan ve diğer katılımcılar, Türklerin ırk özelliklerini tanımlarken brakisefal kafa tipinin önemli bir unsur olduğunu vurgulamıştır. Nazan Maksudyan'ın analizine göre, Türk Antropoloji Mecmuası'nda yayınlanan çalışmalar da bu görüşü desteklemekte ve Türklerin brakisefal Alpin ırkının mükemmel temsilcileri olduğunu göstererek, Türklerin kadimliğini ve tarih boyunca sürmüş ebedi üstünlüğünü kanıtlamaya çalışmaktadır. Bu bağlamda, Türklerin ırksal özellikleri ile tarihçilerin yeni bir tarih yorumu ortaya koyma çabaları arasında önemli bir ilişki ortaya çıkmaktadır, özellikle de brakisefal kafa tipi Türklerin kimlik inşasında merkezi bir role sahip olduğu düşünülmektedir.

     Afet İnan’ın Çalışma Sonucu

     Cumhuriyet'in kurucu önderi Mustafa Kemal Atatürk'ün manevi kızı da olan Tarihçi Afet İnan’ın yaptığı çalışma Türk Tarih Kurumu tarafından kitap haline getirilmiştir. Afet İnan kitabında yapılan çalışmaya ilişkin şu özet yer almaktadır:

Türklerin bir ırk teşhisi koymak için, esas olarak ele alınan başlıca morfolojik ve tavsifi karakterleri üzerinde yapılan incelemeler, Türk ırkı diyebileceğimiz ırk hakkında bugün, sarih bir antropolojik kanaat edinmemiz imkanını vermektedir.

Şimdiye kadar, bu husustaki bilgilerimiz dağınık ve azdı. Ancak bazı müellifler tarafından tetkik edilmiş birkaç seri, Türklerin sahip oldukları morfolojik karakterlerden iki üç tanesini göstermiş bulunuyordu. Fakat bu müşahedeler, ekseriyet itibariyle, pek a fertler üzerinde yapılmış şeylerdi. Bu kadar az sayıda fertlerden ibaret seriler, Türk etnolojsinin hakiki karakterini belirtemezdi. Bugün durum böyle değildir. Birkaç yüzden 60 bin kişinin etütlerine malikiz. Ve diyebileriz ki, bu büyük rakam, alldığımız neticelerin kesin olacağını ümit ettiğimiz bir istikrar verebilir.


     (fotoğraf kaynağı: https://www.gazetekadikoy.com.tr/edebiyat-hayatindan-hatirlamalar/afet-inan-ataturk-hakkinda-hatiralar-ve-belgeler)

Türkiye’de (Trakya ve Anadolu) erkeklerin ortalama boyu 1 m 652, kadınlardaki 1 m.522 dir. Boy listesinde erkekler pek az surette, ortadan yukarı denilen gruba kadınlar ortadan aşağı denilen gruba girerler. Cinsiyet farkı 13 cm. dir. Bu fark fazla telakki edilebilir, çünkü bu derece büyük bir fark, ancak çok uzun boylu insan gruplarında görülür.

Türkiye arazisi üzerinde boy, her tarafta aynı fizyonomiyi göstermez. Boyun en kısa olduğu bölgeler belirttik. Anadolunun batısından doğusuna doğru gidildikçe boyların uzadığı görülür. Bu uzun boylu insanlar daha çok doğu illerinde bulunmaktadır.

Şimdiye kadar Türk kadınlarının boyu hemen hemen bilinmiyordu. Bugün diyebiliriz ki, bu karakter hakkında da rakkam ve bilgiye sahip bulunuyoruz.

Skelik karinesi, Türk erkeklerini makroskei’ler arasına (93,91); Türk kadınlarını mezatiskel’ler arasına koymaktadır. (87, 86)

Erkeklerin ortalama kafa karinesi 83.33, brakisefal nisbetleri Deniker tasnifine göre yüzde 63,88, Topinard tasnifine göre yüzde 75.63 tür.

Kadınlarda bu ortalama karine ve bu nispet şöyledir; kafa karinesi 83.78; brakisefal’ler nispeti (Deniker’e göre) yüzde 65, 52; Topinard’a göre yüzde 77.75’tir.




Türkiye arazisi dahilinde, brakisefal’leri içine alan bölgeler arasında, bu brakisefal fertlerin sayısı itibariyle çok büyük farklar vardır. En fazla brakisefal orta kısımdadır. (Yüzde 93.16), en az brakisefali olan bölge de (yüzde 62, 61) doğudur, Fakat yine çoğunluğu teşkil ederler. Batı illerindeki brakisefal’ler nisbeti yüzde 76, 69’dur.

Erkeklerin ortalama burun karinesi 65, 04, kadınlarındki 64, 05’tir. Laptorrhinien tiplerin nisbeti şudur; Erkeklerde yüzde 71, 23, kadınlarda yüzde 76,73. Bu karinenin konulacağı milletlerarası listelerde, Türkler, letorrhinien’ler arasında yer alacaklardır. Türk kadınının burnu ufaktır. Eşit boylar da bu burun, erkek burnundan mutlak surette d aha küçüktür. Bu da leptorrihinien’den ayrı olarak tebarüz ettirilmesi lazım gelen ikinci derecede bir cinsiyet karakteridir.

Erkeklerde ve kadınlarda gözün şekli hemen daima muntazamdır. İlk bakışta, Türkiye’de tarihi vakıalardan dolayı, Mongoloit karakterli birtakım gözlere tesadüf edilmesi lazım gelir görünmektedir. Halbuki hiç de böyle değildir. Erkeklerin ve kadınların yüzde 5’ini az geçen bir kısmı bu karaktere sahiptir. İstilalar sonunda Mongoloit tesirin pek az olduğu görülüyor.

Türklerin burnu, umumiyetle düz tabir edilen burun şeklidir. Türklerde konkav burna nadir tesadüf edilir ve konkav burun, kadınlarda erkeklerden fazladır.

Kesik düz denilen ve manzarası Dinarik’lerin mevcudiyetine hükmettiren kafa arkası şekline tesadüf edilmektedir. Uzun boylu brakisefal tipin tesbit etmek üzere, icabında diğer karakterlerle birleştirmek için bu karakteri kaydetmek icap eder.

Türklerde cilt nadiren çok esmerdir. Tahminin hilafına olarak, gözler, ekseriyetle orta ve açık renktir. Müşahitler, Türklerin ekseriya ela yahut mavi gözlü olduklarını görmüşlerdir. Doğu vilayetleri müstesna olmak üzere, Trakya’da ve Anadolu’da koyu renk gözlü insanlar azdır.

Saçlar da zannedildiği gibi ekseriyetle siyah değildir. Türkiye’de açık renk (sarı) saç az ulunur. Buna mukabil, Türkiye ahalisinin ekseriyeti orta renkli (kestane) saçlıdır.

Milletlerarası listelerde Türk ırkının muhtasar bir teşhisi şöyle konulabilir:

“Türklerin boyu ortalamadan az uzundur. Ekseriyet itibariyle makroskel’dirler. Çoğu brakisefel ve leptorrhinien’dir. Göz ve saçlarının rengi umumiyetle ortadır. Türklerin büyük çoğunluğu, ırk ayrılmalarında Homo Alpinus diye atınaln Avrupa’nın büyük beyaz ırkına mensuptur. Aralarında yine beyaz olan Homo Dinarikus denilen ırkın mensupları da vardır.”

       Çalışmanın sonuç bölümünde ise, “Türklerde ayrı ayrı kabile isimlerini zikrederken, başka adlar altında da olsa Türk ırk birliğini tebarüz ettirmek istedik. Bilhassa Anadolu’da bu anketten önce yapılmış olan incelemelerde bazı kabile isimlerine göre, (mesela Laz, Kürt gibi) rakkamlar verilmiştir. Biz bunları coğrafi bölgeleri gösterdiği için öylece koyduk. Bu karşılaştırmada da görülmüştür ki Türkiye’de bir ırk birliği mevcuttur." denilmektedir. 

 



   Türk Milliyetçisi ve Türkçü yazar Nihal Atsız'ın da kafatası ölçümü yaptığı tartışmaları vardır. Gazeteci-Yazar Yağmur Atsız, babasının nasıl kafatası ölçtüğünü şöyle anlatmaktadır: 

      "Nihal Atsız dehşetli bir kafatasçıydı. Yakın çevresi, konu-komşu bir yana, hemen hiç tanımadığı insanların bile kafataslarını ölçer, kılı kırk yararak kesabını yapar ve o şahıslara mesela yüzde 37 onda dokuz mu yoksa ne bileyim yüzde 69 virgül dört oranında mı ‘Türk’ olup olmadıklarını tebliğ eder, oranı düşük çıkanlar için de dudaklarında daima birkaç ‘teselli-bahş’ kelime bulunurdu. Farz-ı muhal ‘Fakat fevkalade bir iradi cehid ve uyanık bir milli şuurla bu fıtri noksanınızı kısmen de olsa giderebilirsiniz’ gibilerden..."

    "Tabii kafatası ölçümüne göre Türklük oranı düşük çıkanlar son derece müteessir olarak ayrılırlar, fakat bilimin katı ve acımasız gerçekleri karşısında mukadderata boyun eğmek zorunda kaldıkları için mutluluğu belki de başka alanlarda arama imkánı üzerinde dururlardı. Ancak bu rizikolarına rağmen yine de hakikati öğrenmek isteyenlerin sayısı pek eksik olmazdı. Sırf bu meraklarını tatmin için İstanbul’un ta bir ucundan kalkıp Maltepe’deki evimizde Atsız’ı ziyarete gelenler nadirattan değildi."


    Yağmur Atsız, babasının kafatası ölçme aletini şu şekilde tarif ediyor:

     "Bu ‘araç’ her zaman yazı masası üzerinde duran ve yaklaşık 45 santim uzunluğunda bir tür pergeldi. Ancak bu ‘pergel’in bacakları, bildiğimiz geometri enstrümanında olduğu üzre dümdüz uzanmıyordu. Ayakuçları içeriye doğru mukavvesti. Ve bu uçlar sivri değil ufak topuzbaşlıydı. Sap tarafında ise yine pergellerdeki gibi üstü derece taksimatlı bir yarım daire ve bacakların açılıp kapanmasıyla mütenasip olarak hareket eden bir gösterge vardı. Atsız, ‘delinquant’ı bir iskemleye oturtur ve eline aldığı o sihr-engiz araçla söz konusu ‘kafatası’nın önden ve yandan olmak üzere iki ölçüsünü alırdı. Üstteki göstergenin verdiği değerleri de bir kağıda itina ile not edip akabinde derin bir hesap-kitap ameliyesine girişirdi."

                          (fotoğraf kaynak: https://www.malumatfurus.org/nihal-atsiz-vasiyeti/)

      Türkçü isimlerden gazeteci-yazar Prof. Reha Oğuz Türkkan, Türkçülük davasında birlikte yargılandığı Nihal Atsız'ın kafatası ölçtüğü iddialarının doğru olmadığını belirtmektedir.. Kendisinin aslında Atsız'ın kafatasını ölçtüğünü ve sonucunun beklenenden farklı olduğunu ifade etmiştir. Türkkan, "Yeterince Türk çıkmadı ve çok bozuldu" şeklinde konuşmuştur. Bu açıklamalar, ünlü tarihçi ve Türkçü Nihal Atsız'ın oğlu Yağmur Atsız'ın babasının kafatası ölçme pratiğine dair yazısına karşı bir itiraz niteliği taşımaktadır. 


      
       Türklerde Brakisefalliğin Yaygın Olması 

       19 yıl ve 20. yüzyıl başına kadar antropolojide kafatası ölçümünün insan ırklarının sınıflanması için temel ölçüt olarak ortaya atılan hipotezler, günümüzde basitleştirici ve bilimsel temellere oturmamakla eleştirilmektedir. Örneğin, brakisefallik özelliği Türk kökenli halklar arasında yaygın olsa da, bu özellik sadece Türklere özgü değildir; İsviçreliler, Bavyeralı Almanlar, Fransa'nın orta bölgelerindeki topluluklar, Boşnaklar, Gürcüler, Ermeniler gibi farklı gruplar da brakisefal kafatası özelliklerini paylaşmaktadır. Benzer şekilde, dolikosefal özelliği sadece İsveçlilere özgü değildir; Afrika zencileri gibi farklı gruplar da dolikosefal kafatası özelliklerine sahiptir, ancak kafatası endeksi farklılık gösterir.
     Ancak, kafatası endeksine dayalı olarak yapılan sınıflandırmaların insan ırklarının belirlenmesi için güvenilir bir temel oluşturmadığı kabul edilmektedir. Bunun sebebi, dünya halklarının tarihsel süreçler içerisinde birbirleriyle karışarak gelişmeleri ve ırksal özelliklerin karmaşık bir yapıda olmasıdır. Dolayısıyla, insanlığın ırklara ayrılması ve buna dayalı olarak ırk tasnifinin nesnel ölçütlere bağlanması çabası, bilimsel temellere dayanmamaktadır.

Kaynakça: 

İnan, Afet, (2022) Türkiye Halkının Antropolojik Karakterleri ve Türkiye Tarihi, Türk Irkının Vatanı Anadolu, Türk Tarih Kurumu, Ankara, 

https://turkcetarih.com/tarih/turk-halkinin-antropolojik-karakterleri-uzerinde-buyuk-anket-ve-umumi-neticeleri/

Kafatası Ölçümü (frmtr.com)

 https://www.turkhackteam.org/konular/turk-kafatasinin-yapisi-brekisefal.1573354/

https://www.islamvehayat.com/cumhuriyet-rejimi-64-bin-kafatasi-olcmus_d4286.html

Babam nasıl kafatası ölçerdi - Son Dakika Haberleri (hurriyet.com.tr)

Atsız'ın kafatası ölçüm sonuçları - Haber 7 GÜNCEL

Kafatası ölçümü - Vikipedi (wikipedia.org)

Kafatası ölçümü - Wikiwand



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder