SERMAYE-DEVLET-SİYASET ÜÇGENİ
IG FARBEN ÖRNEĞİ
(IG Farben Davası)
NEVİN BİLGİN
Siyaset, sermaye ve devlet arasındaki dinamik ilişkiler, dünyada neredeyse tüm döngüyü belirler hale gelmiştir. Bu üç unsur genellikle ayrı kategoriler olarak ele alınsa da, pratikte birbirleriyle sıkı sıkıya bağlantılıdır ve etkileşim içindedirler.
Sermayenin siyaset ve devlet üzerindeki belirleyici etkisi, finansal gücünü kullanarak politik süreçleri yönlendirme ve kendi çıkarlarını koruma çabasıdır. Devlet, genellikle sermaye çıkarlarını teşvik eden politikaları uygular ve büyük şirketlerin etkisi altındadır.
Siyaset ise sermayeden destek alarak seçmenlerin desteğini sağlamaya çalışırken, aynı zamanda sermaye çıkarlarını korumak için politikaları şekillendirir. Devlet, sermayenin faaliyetlerini düzenleyen ve denetleyen bir araç olarak işlev görürken, ekonomik politikaları belirleyerek sermaye üzerinde doğrudan etki sağlar.
Bu ilişkilerde çıkar çatışmaları ve güç mücadeleleri de sıkça görülür. Bu nedenle, siyaset, sermaye ve devlet arasındaki dengeyi sağlamak ve demokratik değerleri korumak için sürekli bir denetim ve dengeleme gereklidir.
Nazilere Farben Desteği
Aşağıda siyaset, sermaye ve devlet arasındaki ilişkileri anlatan 2. Dünya Savaşı’na giden yolda rol oynayan örnek. Prof.Dr. Ahmet Alpay Dikmen’in “Makine, İş, Kapitalizm ve İnsan” adlı kitabında yer alan ve siyaset sermaye devlet üçgenindeki ilişkileri anlatan örnek şöyle:
IG Farben, 20. yüzyılın başlarında Alman kimya endüstrisinin önde gelen bir karteliydi. Başlangıçta, Bayer, BASF, Hoechst-Cassella-CFR Birleşik, Agfa, Cfge ve CF Weiler Ter Meer gibi büyük Alman kimya şirketlerinin birleşmesiyle ortaya çıktı. IG Farben'in kuruluşuyla birlikte, dünya kimya endüstrisindeki hakimiyeti hızla arttı ve dünya çapında etkili bir konuma geldi.
Özellikle I. Dünya Savaşı sonrası dönemde, Alman kimya endüstrisi giderek daha fazla rekabetle karşı karşıya kaldı. Bu durum, endüstri liderlerini bir araya gelmeye ve birleşmeye yönlendirdi. IG Farben'in kuruluşu, bu büyük şirketlerin güçlerini birleştirerek rekabetçi bir avantaj elde etme isteğiyle gerçekleşti.
Kartelin yönetim kurulu üyeleri arasında önemli isimler vardı, bunlar arasında Karl Bosch, Edsel Ford (Ford Motors), H. A. Metz (Bank of Manhattan), C. E. Mitchell (Federal Reserve New York) ve Walter Teagle (Federal Reserve New York) bulunmaktaydı.
1933 yılında, IG Farben Nazilere finansal destek sağladı ve Nazilerin iktidara gelmesine yardımcı oldu. Bu, kartelin sermaye-devlet-parti üçgenini oluşturma girişimiydi. Nazilerle iş birliği yaparak, IG Farben siyasi etkinliği, sermaye birikimini artırmak için kullanmayı başardı. Ancak, bu iş birliği sadece ticari kazançlarla sınırlı kalmadı; IG Farben'in Nazilere sağladığı destek, toplama kamplarında köle emeği ve hatta gaz odalarında kullanılan gazların üretimi gibi insanlık suçlarında kullanıldı.
Farben’in Gazı Toplama Kamplarında Kullanıldı
IG Farben'in Nazi rejimiyle olan ilişkisi, sadece ticari çıkarlarla sınırlı kalmadı; aynı zamanda Nazizmin insanlık suçlarında aktif bir rol oynadığı ve bu suçlara ortaklık ettiği için de eleştirildi. Özetle, IG Farben'in tarihi, sadece endüstriyel liderlikle değil, aynı zamanda Nazizmle olan derin ilişkileriyle de tanımlanmaktadır.
IG Farben, Nazilere destek sağlayarak sadece ticari kazançlar elde etmekle kalmadı, aynı zamanda Nazi rejiminin soykırım pratiği için kullanılan maddelerin üretimine de katkı sağladı. Örneğin, Ziklon gazı da IG Farben tesislerinde üretiliyordu ve toplama kamplarında kullanıldı. Auschwitz gibi kamplar, IG Farben'in köle işçileriyle sentetik yakıt ve kauçuk üretiminde önemli bir rol oynadı. Bu kamplardaki işçilerin çalışma koşulları ve muamelesi son derece kötüydü ve yaşam süreleri oldukça kısaldı.
II. Dünya Savaşı'nın sona ermesinden sonra, IG Farben yöneticileri savaş suçlarından çok küçük cezalar aldılar veya hiç ceza almadılar. Bu, savaş sonrası kurulan mahkemelerdeki yargı sürecinin eleştirilere maruz kalmasına neden oldu. Anti-tröst yasaları kapsamında ABD'de yapılan mahkemelerde, Alman ve Amerikan iş birlikleri sorgulanmaya devam etti. Farklı saflarda savaşan ülkelerin sermaye grupları arasında kurulan iş birlikleri, savaş sonrasında da devam etti.
Birikim Modeli
IG Farben'in Nazilerle olan ilişkisi ve savaş sırasında işlediği suçlar, geleneksel bir birikim rejiminden çok farklıydı. Bu ilişki, siyasi iktidarın sermaye ve siyasi örgütlenme ile birleşerek güçlendiği, kriz dönemlerinde yoğunlaşan ve tipik olmayan bir birikim modelini yansıtmaktadır.
Politika, kitlelerin sessizliği altında yapılan işlerin bir slogana dönüştüğü ve asıl hedefin 'iyi yaşam'ı aramak yerine manipülatif bir güç mücadelesi olduğu bir ortamda gerçekleşir. Bu tür bir ortamda, siyasi etkinlik ve tartışma derinlikten yoksun hale gelir ve iktidarın gerçek amacı ve faaliyetleri gölgelenir.
Kaynak:
Dikmen, Ahmet Alpay. Makine, İş, Kapitalizm ve İnsan. Gözden Geçirilmiş ve Genişletilmiş 3. Baskı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder