31 Mayıs 2024 Cuma

 

EMEKLİLER DE SOSYAL MEDYA BAĞIMLISI OLDU


FARE VE GÜVERCİNİN BAĞIMLI HALE GETİRİLMESİ

 DENEYİNDEKİ GİBİ İNSANLAR NASIL BAĞIMLI

 YAPILIYOR?

 


NEVİN BİLGİN

Küreselleşmenin ve teknoloji çağının insan hayatına kattığı en önemli gelişmeler birisini oluşturan internet ve sosyal medya konusunda yapılan araştırmalar, kullanımın yaşla birlikte azaldığına ilişkin gerçekleri değiştirmeye başladı.

Artık emekliler de sosyal medya ve internet bağımlısı oldular. Sosyal medya bağımlılığına insanları iten yol ise psikolojideki “ödül-işlem”e dayanmaktadır. Bu günümüzde “beğeni, emoji” gibi yöntemlerle sağlanmaktadır.



Güvercin ve Fare Deneyi Günümüzde İnsana Uygulandı

Psikoloji Profesörü Burrhus Frederic Skinner, 1967'deki Skinner Kutusu Deneyi, bugünkü sosyal medya bağımlığının temelini oluşturan psikolojik tezi oluşturmaktadır. Skinner Deneyinde, güvercinlere belli davranışı yaptıklarında ödüllendirme (düğmeye bastığında yem alma gibi) yapılmıştır ve davranışın tekrarlandığı görülmüştür. Güvercin kutuya konulmaktadır, kutuda düğme ve anahtar vardır. Güvercin düğmeye basma hareketini tekrarladığında ödülünü yani besini almaktadır. Daha sonra deney değişkenli olarak yapılmış (belirsiz ödüllendirme) düğmeye 3-4 kez basıldıktan sonra ödülü alması sağlanmıştır. Bu psikolojik durum ise güvercini sürekli aynı davranışı yapmaya itmektedir. 

Deney daha sonra fareler üzerinde gerçekleştirilmiş ve günümüzde ise insanları sosyal medyada güdülemek, sürekli akışta tutmak için, bağımlılık davranışlarını pekiştirmek için kullanılmıştır. Skinner'in deneyi bağımlılığın temel prensiplerini ortaya koymaktadır. Bu psikolojik durum sadece sosyal medya için değil kumar gibi diğer bağımlılık yapıcı davranışlarda da görülmekte, nörolojik bir gerçek olarak karşımıza çıkmaktadır. 

 



Bağımlılıkta Kuşak Farkı Kalmadı

Son yapılan araştırmalar ise, günümüzde bağımlılıktaki yaş farkının da değiştiğini göstermektedir. Daha önceden genç kuşaklarda sosyal medya ve internet bağımlılığı oranları yüksek iken, yaş ilerledikçe de bunun arttığını özellikle emeklilik döneminde artış gösterdiğini ortaya koymaktadır.

Akademisyen Mustafa Uslu tarafından yapılan Türkiye’de Sosyal Medya Bağımlılığı ve Kullanımı Araştırması’na göre, artık sadece gençler değil yaş ilerledikçe de bağımlılık artmış durumda.

Araştırmanın sonuçlarına göre, insanlar iletişim, eğlence ve bilgi edinme gibi özelliklerinden yararlanmak sosyal medyada fazla vakit geçirirken, bu yeni bağımlılık durumundan rahatsızlık da duymamakta ve yararlı olduğu konusuna da derinden inanmaktadır.

Araştırmada, yüksek bağımlılık puanına sahip olan gençler ve öğrenciler olarak yerini korurken, yaşla birlikte oran azalmakta ancak emeklilik döneminde bağımlılık yeniden yükselişe geçmektedir. Bu durum ise bağımlılık sağlayıcı etkenler yanında, boş zaman geçirme yanında sosyalleşme aracı olarak sosyal medyanın kolaylığı olarak görülmektedir.



Evli Kadınlarda Kullanım Daha Fazla

Araştırmanın diğer bir sonucuna göreyse evlenenlerin sosyal medya kullanım oranları düşerken bekarlarda oranın yüksek olduğu gözlenmektedir. Evli bireylerde ise, kadınların sosyal medya bağımlılık oranlarının erkeklere göre daha yüksek olduğu dikkat çekmektedir. Bu durumsa kadınların alışveriş, moda, diyet gibi konulara olan ilgisi olarak gösterilmektedir.

Sosyal medyada geçirilen süreyle bağımlılık arasında da paralel bir ilişki olduğu gözlenmektedir.

İnsan Sosyal Medyada Nasıl Tutuluyor?

Güvercin ve fare deneylerinde olduğu gibi sosyal medya kullanımında belirsiz ödüllerin (beğenme, yorum, takipçi sayısı, topluluk katılımı, emoji vb) ödül verme ve motive etme davranışı güdülenerek bağımlılık yapıcı hale getirilmekte, davranış pekiştirilmektedir.

Tüm bu bilimsel bilgiler ışığında bu konuda farkındalık, strateji geliştirilmesi, eğitim verilmesi önem taşımaktadır.  

 

 


Kaynakça:

Uslu, M. (2021). Türkiye’de Sosyal Medya Bağımlılığı ve Kullanımı Araştırması. Turkish Academic Research Review, 6 (2),370-396.https://doi.org/10.30622/tarr.933479

Skinner Kutusu Nedir? Ne İşe Yarar? » Ankara Psikolog (psikologankara.net)

GÜVERCİNDE KOŞULLAMA ÇALIŞMASI - Psikoloji | İzmir Ekonomi Üniversitesi (ieu.edu.tr)

 Burrhus Frederic Skinner - Vikipedi (wikipedia.org)

 

TASARRUF TEDBİRLERİ TARTIŞILIRKEN

ATATÜRK'ÜN İNCELİĞİ

KIRIK FİNCANI BİLE LATİFE HANIM'A İADE ETTİ

İADE EDİLEN EŞYALARIN LİSTESİ, MAKBUZLARI DEVLET ARŞİVLERİNE GİRDİ

 


NEVİN BİLGİN

Tasarruf tedbirleri ve lüks tartışmalarının yapıldığı bir dönemde, Cumhuriyet'in ilk yıllarında Mustafa Kemal Atatürk’ün örnek davranışlarının şaşkınlık yaratacak düzeyde olduğu görülmektedir.

Latife Uşaki'den boşanan Mustafa Kemal, boşanmanın ardından 1925 yılında Latife Hanım'a verilen eşyaların listesine devlet arşivlerine geçirmiş, makbuz çıkartmış, Latife Hanım'ın çeyiz olarak getirdiklerini de "kırık fincan"a kadar iade edilmesini sağlamıştır.

Yazar Tarihçi Murat Bardakçı'nın "Sizi serbest bırakmayı muvafık bularak tatlik ettim" isimli kitabında boşanma sonucunda iade edilen eşyaların listesi şöyle yer almaktadır:

 

Mobilya ve Ev Eşyaları:

Karyola takımı

Sarı takımlar

Masa ve küçük büfeler

Karyola yakılı sarı oda takımı

Antredeki masa ve küçük büfeler

Büyük sandıkta on iki kişilik sorga takımı tam

Gümüş Eşyalar:

Gümüş dondurma takımı

Gümüş semaver takımı

İki kuştüyü yorgan ve iki yatak örtüsü

Gümüş sahan

Aynalı dolap

İki gümüş buhurdan

Gümüş kolonya takımı

İki gümüş sigaralık

Gümüş şamdan

Gümüş taşlık maşa

İğnedanlık

Gümüş sigara kutusu

Diğer Eşyalar:

Kırık fincan ve kutu

İki dolma kalem

Cam tuvalet kutusu

Sevr tuvalet kutusu

Billur fırça tabağı ve kolonya şişesi

Çifte terlik

Büyük sandıkta on iki kişilik takım tam

Fildişi şapka ve şemsiye

Kürklü manto ve beyaz kürk

Paris’ten gelen tuvalet ve kostüm

Müzik Aletleri ve Diğer Eşyalar:

Bir piyano

Bir tablo ve iki denk halı

Beş küçük tepsi

 

Kaynak: Bardakçı, Murat. Sizi serbest bırakmayı muvafık bularak tatlik ettim"

28 Mayıs 2024 Salı

                                                                                                           (Yoga Dizisi 2. Bölüm) 

ÜCRETSİZ YOGA KURSLARINA ELVEDA 

TASARRUF TEDBİRİ Mİ, DİYANET ETKİSİ Mİ?

<

                    Çankaya Belediyesi'nin yoga derslerinden bir an

 


                     (  Çankaya Belediye'sinin yoga kurslarından bir an. )




NEVİN BİLGİN 

Millî Eğitim Bakanlığı’nın müfredat değişikleri tartışılırken, yaygın eğitim konusunda kurslarla halkın büyük rağbet gösterdiği ücretsiz kursların kapsamında da değişikliğe gidildi. Ayrıca, bu kursları veren belediyelere öğretmen sağlayan Millî Eğitim Bakanlığı, kaldırdığı derslerdeki öğretmenlerin atanması uygulamasını da kaldırmış oldu. Bu değişiklikten ilk nasibini alan da “nefes egzersizleri”, “yoga ve bedensel aktiviteler”, “meditatif yoga” gibi isimlerle uygulanan yoga dersleri oldu. Son yıllarda hem dünyada hem de Türkiye’de büyük ilgi gören ve sağlık açısından önemi ortaya çıkan yoga derslerinin kaldırılmasında “tasarruf” gerekçe gösterilse de Diyanet İşleri Başkanlığı’nın bu konudaki görüşlerinin de etkili olduğu söylenebilir.

Ankara'da Çankaya Halk Eğitim Merkezi'nde uzun yıllardır geniş bir yelpazede çeşitli kurslar sunulmaktadır. Bu kurslar arasında imam hatip müezzin kayım kurslarından spor ve sanata, mesleki eğitimlerden kişisel gelişime kadar pek çok alan bulunmaktadır. Ancak, 2024 yılında alınan bir kararla yoga kursları müfredattan çıkarıldı.

Millî Eğitim Bakanlığı'nın bu kararı almasındaki resmi neden tasarruf tedbirleri olarak gösterildi. Ancak, bu kararın arkasında başka faktörlerin de rol oynadığı iddiaları gündeme geldi. Diyanet İşleri Başkanlığı'nın yoga kurslarına olumsuz yaklaştığı ve bu kursların kaldırılması yönünde baskı yaptığı yönünde açıklamalar yapıldı. Bu açıklamalar, kararın yalnızca ekonomik sebeplerle alınmadığına dair şüpheleri artırdı.

Diyanet İşleri Başkanlığı, yoga konusunda verdiği fetvada, şöyle denilmişti:

Yoga, Hinduizm ve Budizm’de kişiye birtakım ilahi bilgiler ve yetenekler kazandırarak onun arınmasına ve hakikate ulaşmasına aracı olması amacıyla uygulanan bir yöntemdir.

Son yıllarda ülkemizde bedensel egzersiz ve psikolojik terapi faaliyetleri görünümünde yaygınlaşan yoga merkezleri, kendilerini bu dinlerden ayrıştırarak bağımsız yoga uygulayıcısı oldukları söylemiyle faaliyet göstermektedirler.

Ancak yoganın dinî bir yönü bulunmamaktadır ve zihinsel arınmayı amaçlayan alıştırmalar olduğu söylemi tam olarak gerçeği yansıtmamaktadır.

Bir Müslüman’ın, başka bir dinin inanç ve ibadetlerine dayandığını bilerek yoga yapması caiz değildir.

İslam’ın inanç esaslarını ve temel prensiplerini göz ardı etmek, başka dinlere ve inançlara ait ibadet şekillerinden medet ummak düşünülemez.” (Yoga yapmanın hükmü nedir? : Din İşleri Yüksek Kurulu : Dini Bilgilendirme Platformu (diyanet.gov.tr))

GENİŞ EĞİTİM YELPAZESİNDE YOGAYA YER YOK

Ankara’daki Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı Çankaya Halk Eğitim Merkezi daha önceki yıllarda yoga kursları açarken, son yıllarda kendisi bu kursları kaldırmış ancak belediyelerin açtığı kurslara öğretmen ataması gerçekleştirmekteydi. Son alınan kararla artık bu kurslar için de öğretmen temini sağlanmayacağı açıklanan programla görülmüş oldu.( Çankaya Halk Eğitimi Merkezi Kursları - Kurs Bilgisi)( ANKARA / ÇANKAYA - Çankaya Başkent Halk Eğitimi Merkezi (meb.k12.tr))

Aşağıdaki alanlarda geniş bir eğitim yelpazesi sunmaktadır:

Sağlıklı Beslenme

Bilişim Teknolojileri

Bilgisayar İşletmenliği

Grafik ve Animasyon

Üç Boyutlu Grafik Animasyon (3 DS MAX)

Web Tabanlı İçerik Yönetim Sistemleri

Temel Robotik ve Kodlama

Büro Yönetimi ve Sekreterlik

Bilgisayarda Hızlı Klavye Kullanımı

Standart Türk Klavyesi

Çocuk Gelişimi ve Eğitimi

Geleneksel Oyunlar ve Zeka Oyunları

Giyim Üretim Teknolojisi

Grafik ve Fotoğraf

Güzellik ve Saç Bakım Hizmetleri

Cilt Bakımı Hizmetleri

Saç Bakımı ve Yapımı

Kişisel Gelişim ve Eğitim

Diksiyon

Diksiyon, Spikerlik ve Sunuculuk

Türk İşaret Dili

Muhasebe ve Finans

Müzik ve Gösteri Sanatları

Okuma Yazma

Sağlık

Gıda ve Su Sektöründe Çalışanlar İçin Hijyen Eğitimi

Güzellik ve Saç Bakım Hizmetlerinde Çalışanlar İçin Hijyen Eğitimi

İlk Yardım

Sanat ve Tasarım

Sulu Boya Resim

Seramik ve Cam Teknolojisi

Spor

Atletizm

Judo

Oryantiring

Softbol

Spor Tırmanış

Step

Aerobik

Pilates

Suda Canlı Kalma Teknikleri

Sutopu

Taekwondo

Tenis

Yabancı Diller

Yiyecek İçecek Hizmetleri

Aşçı Çırağı

Pastacı Çırağı

Butik Çikolata Hazırlama

DİNİ PROGRAMLAR AÇILDI

Çankaya Halk Eğitim Merkezi'nde dini eğitimler de yer almaktadır:

İmam Hatip Müezzin Kayım Kursu

Kuran Kursu Öğreticiliği Yeterlik Sınavına Hazırlık

İnanç Okuryazarlığı

Mesnevi Okumaları

Safahat Okumaları

Sahabe Hayatı

Temel Dini Kavramlar

       Ankara Büyükşehir Belediyesi Emekliler Lokali yoga ve dans, meditasyon etkinlikleri

BELEDİYELER VE EĞİTİM DESTEĞİ

Ankara'daki belediyeler, Millî Eğitim Bakanlığı'nın desteğiyle çeşitli kurslar düzenlemektedir. Ancak bu yıl alınan karar doğrultusunda, yoga kurslarına belediyeler de destek veremeyecek. Bu durum, yoga kurslarına devam eden veya başlamak isteyen pek çok kişiyi hayal kırıklığına uğratmış durumda.

ENGELLİ VE HASTALAR DA YOGAYA GİDİYORDU

Yoga kurslarına engelli, özürlü, MS, ASL hastaları yanında, gözleri görmeyen, hareket kısıtlaması bulunan birçok kursiyer de giderek sağlık konusunda ayrıca yararlanma imkanı buluyordu.

YOGA SEVERLERİN TEPKİSİ BÜYÜK

Yoga kurslarının kaldırılması, bu alanla ilgilenen kişiler arasında üzüntü ve tepkiyle karşılandı. Yoga severler, bu kararın tekrar gözden geçirilmesi ve yoga kurslarının yeniden müfredata dahil edilmesi için sosyal medya üzerinden kampanyalar başlattı. Ancak şu ana kadar kararın geri alınması yönünde herhangi bir adım atılmadı. Çankaya Halk Eğitim Merkezi ve diğer kurumlar, geniş bir kurs yelpazesi ile eğitim faaliyetlerine devam ederken, yoga kurslarının kaldırılması pek çok kişi tarafından olumsuz karşılandı. Bu kararın arkasında yatan sebepler tartışılmaya devam ederken, yoga severler bu boşluğu kendi çabalarıyla doldurmanın yollarını arıyor.

YOGANIN FAYDALARI

Yoga, eski bir gelenek olan ve birçok zihinsel ve fiziksel fayda sağlayan bir pratiğidir. İşte yoga yapmanın bazı faydaları:

 

Kas Gücü ve Esneklik:

Yoga, vücudunuzu daha kuvvetli ve güçlü bir yapıya kavuşturur. Aynı zamanda esnekliğinizi artırmanıza yardımcı olur.

Solunum ve Kalp Sağlığı:

Düzenli yoga yapmak, solunum sisteminizi ve kalp sağlığınızı destekler.

Bağımlılık Tedavisi:

Yoga, bağımlılık tedavisine yardımcı olabilir. Stres, kaygı, depresyon ve kronik ağrıları azaltır.

Uyku Düzeni ve Yaşam Kalitesi:

Yoga, uyku düzeninizi iyileştirir ve yaşam kalitenizi arttırır.

Duygusal Sağlık:

Yoga, duygusal sağlığı destekler ve stresle başa çıkmaya yardımcı olur.

Bağışıklık Sistemi:

Yoga, bağışıklık sisteminizin normal fonksiyonuna katkı sağlar. (Yoga nedir? Nasıl yapılır? Sağlığa faydaları nelerdir? (medikalakademi.com.tr)) (Yoga Yapmanın Faydaları Nelerdir? | Özel Ders Alanı (ozeldersalani.com) (Yoganın Faydaları Nelerdir? | Prana Yoga)

PARASI OLANLAR YATLI KATLI ETKİNLİKLERE KATILABİLİYOR


    Parası olan vatandaşlar yoga etkinliklerine Türkiye dışında düzenlenen Bali, Maldivler turları, tekne, yat etkinlikleri ile katılma imkanına sahipken, ekonomik yetersizlik yaşayan vatandaşların ücretsiz katıldıkları kursların kaldırılması sosyo ekonomik eşitsizliklerin önemli bir göstergesi olarak ortaya çıkmaktadır. 


27 Mayıs 2024 Pazartesi

 

IRKSIZ IRKÇILIK”

“YENİ TÜR IRKÇILIK”, “KÜLTÜREL IRKÇILIK” VE “META IRKÇILIK”

YOKSULLUK BİREYSEL Mİ, TOPLUMSAL MI?

HABERLERDE NEDEN YOKSULLUK TOPLUMSAL OLARAK ELE ALINMAZ?

FRANSIZ BALİBAR’IN DÜŞÜNCELERİ ÜZERİNE

 



NEVİN BİLGİN

Milliyetçilik denilince ilişkilendirilen kavramlardan birisini de “ırkçılık” oluşturmaktadır.

Irkçılık, kurumsal, bireysel ya da insanların içselleştirmesiyle ortaya çıkan bir ideoloji olmakla, tüm ayrımcı tutumları içinde barındırmaktadır. 

Tarihsel olarak ırkçılık, sömürgecilik düzeniyle birlikte “modern ırk” olgusunu kabul ettirmek, köleliğe gerekçe oluşturmak için geliştirilmiştir. Ancak bu uygulamanın Antik Dönem’de de olduğunu unutmamak gereklidir. Kendi kültürlerini diğerlerinden üstün görme eğiliminde olan bu dönemde, kendi etnik grupları merkeze alınmaktaydı. Ortaçağ’da din temelli olarak görülen ayrımcılık, sömürgecilikle birlikte farklı bir boyuta taşınmıştır.  

Irk kavramı, fen bilimleri yanında (genetik, biyoloji), sosyal bilimlerin de konusu olmuştur. Irk kavramı, etnikle de çoğu zaman birbirinin yerine kullanılmaktadır. Irk, fiziksel farklılıklarla ilişkilendirilen bir kavramken, etnik kültürel farklılıkları anlatmak için kullanılır hale gelmiştir.

Irkçılık günümüzde “yeni ırkçılık” adıyla ayrımcılık uygulamalarını, güç dengesizliklerinin, yoksulların ötekileştirilmesinin doğal olarak algılanmasını sağlayan bir ideoloji halini almıştır.  



Kültürel ırkçılık”, olarak da kendisini gösteren ideoloji, farklı kültürlere mensup insanları aşağılayan, ötekileştiren veya üstün gören bir tür ırkçılıktır.

Emre Aslan'a göre, "Avrupa'da neo-faşist ideolojilerde en iyi ifadesini bulan kültürel ırkçılığın öne çıktığını görüyoruz. Kültürel ırkçılık insani davranış kalıplarını ve egemen ilişkileri doğal göstermek için biyoloji ve genetikten ziyade kültür ve yaşama tarzı kategorilerini kullanır. Bu ideoloji kültürlerarasındaki farklılıkların aşılamayacağını savunur. Bu tür kültürler arasında sadece aşılamaz duvarlar değil, hiyerarşi de barınmaktadır

Fotoğraf: Vikisöz. Balibar

Fransız Düşünür Balibar Gündeme Getirdi

Günümüzde ise yeni bir ırkçılıktan söz edilmektedir; ırksız ırkçılık ya da yeni tür ırkçılık. Kavramın 1960’lı yıllardan itibaren medeni hak hareketleri ile ortaya çıktığı kabul edilmekte ve bir tür ayrımı ifade etmek için kullanılmaktadır.  

Fransız Marksist düşünür Étienne Balibar’ınIrksız Irkçılık”, “Kültür Irkçılığı” konusunda çalışmalarıyla tanınmaktadır.  

Yoksulluk Bireysel Mi, Toplumsal Mı?

Balibar çalışmalarında, yoksulluğun kimlik oluşturmaya (suçlu, saldırgan vb gibi) başladığını, yeni ırkçılığın hedefi haline geldiğini, yine meta ırkçılık (ırkçılık ile ırkçılık karşıtlığı çatışmasından ortaya çıkan ırkçılık) kavramlarını incelemiştir. Balibar çalışmalarının bir kısmında yoksulluk söylemini incelerken, haberlerdeki yoksulluğun nasıl temsil edildiğini araştırmış, sadece bireysel sorun olarak ele alındığını, toplumsal bir sorun olarak ele alınmaktan kaçınıldığını ortaya koymuştur. Bu durum ise yoksulluğu, yeni ırkçılığın hedefi haline getirmekte toplumda ayrışmayı körüklemektedir.

Medya Yeni Irkçılığa Hizmet Mi Ediyor?

Günümüzde ırkçılık ve yoksulluğun birbirini etkileyen iki kavram olduğu görülmektedir. Yapılan araştırmalarda, yoksulluk travmaları, aile öyküleri, stres faktörlerinin beyindeki yapılara etkileyerek ruh sağlığını olumsuz yönde etkilediği kabul edilmektedir. İşte yeni ırkçılık da bu noktada kendisini göstermektedir. Huzur bozan, suç işleyen bu sınıf bu kimlikle tanımlanmakta ve ötekinin ona karşı tavır alması kolaylaşmaktadır. Tabii bu büyük ölçüde medya üzerinden gerçekleştirilmektedir. Yeni ırkçılık unsurları taşıyan haberler yoksulluğu daha da yeni ırkçılık hedefi haline getirmektedir. Bireysel olarak insanlar suçlanırken, toplumsal eşitsizlikler, yeni dünya düzeninin yarattığı hiyerarşik yapı üzerinde durulmamaktadır.


Yoksulluk ve Irkçılık İlişkisi

Balibar, yeni ırkçılığın dışlama uygulamalarını meşrulaştırmaya çalışılmasına karşın, toplumsal dönüşümlerle yeterince ilişkilendirilmediğini ifade etmektedir. Balibar, ırkçılığın sona ermesi için ırkçılar yanında ırkçılığın muhatabı olanlar da değişmesi gerektiğini belirtirken, günümüzdeki üst düzey ırkçılığının en fazla kültür alanında yaşandığını, bunun da bir tür yeni ırkçılık olduğunu savunmaktadır. Balibar’a göre, ırkçı semboller yoluyla kitleleri etkilenerek aydınlar ile kitleler birbirinden ayrıştırılmaktadır.

Göç Olgusunun Yeni Irkçılığa Etkisi

Balibar, görüşlerini günümüzdeki göç olgusuna taşıyarak, şu şekilde açıklamaktadır:

Göç olgusunun arttığı günümüzde yeni ırkçılık daha fazla kullanılmaktadır. Eşitliklerden söz edilmesine karşın kültürel farklılıklar kabul edilmemekte, yaşam biçimi, gelenek farklılıklarının uyumsuzluğu körüklediği ve tehlikeli sonuçlar ortaya çıkardığı savunulmaktadır. İşte bu ortaya çıkan durum da yeni ırkçılıktır. Yabancı düşmanlığına giden bir yoldur.

Bu yeni ırkçılığın en büyük sebepleri olarak da neoliberalizm ve küreselleşme sonucunda ortaya çıkan nüfus hareketleri, ulusal sınırların tartışmalı hale gelmesi, yeni toplumsal ilişkiler, teknolojik gelişmeler, eğitim eşitsizlikleri, toplumdaki hiyerarşinin artması görülmektedir.


Cinsiyetçilikle Benzer

Balibar, bu karşıtlık ve ötekileştirmenin cinsiyetçilikte de aynı olduğunu savunmakta, bunun aşılması için kadınların baş kaldırısı yanında, erkeklerin oluşturduğu cemaat yapılanmasının da çözülmesi gerektiğini öne sürmektedir.

Kendisinden farklı kültürdeki insanları küçük görmek, aşağılamak, genellemeler yapmak, ön yargılarla hareket etmek, iş yerinden okullara günlük yaşamın her alanında bu tür insanlara karşı ayrımcılık yapmak kültürel ırkçılığın uygulama şekli olarak karşımıza çıkmaktadır. Giyimden, dile, yemekten birçok unsura kadar tümüne karşı hoşgörüsüz davranma yanında, kendi kültürüne izole etmek de bu tavrın içine girmektedir.

Kaynakça:

Arslan, Emre, Türkiye'de Irkçılık, Modern Türkiye'de Siyasi Düşünce Milliyetçilik, s.409. 

YENİ BİR TÜR IRKÇILIK: IRKSIZ IRKÇILIK, KÜLTÜR IRKÇILIĞI- ETIENNE BALIBAR » Cafrande Kültür Sanat

Demir Çarkacı, I., & Deren, S. (2022). Yeni Irkçılık Bağlamında Yoksulluk Söylemi. Cilt: 7 (2), 201-224. [DOI Link](https://doi.org

Dünden bugüne bir utanç tablosu olarak ırkçılık ve İslam düşmanlığı - fikriyat

Irkçılık ve yoksulluk bağlantısı - Yücel Özdemir - Evrensel

https://tarihportali.org/konular/avrupada-irkciligin-kokenleri.2377/

26 Mayıs 2024 Pazar

 

2030’DA HABERLERİN YÜZDE 90'INI ROBOT GAZETECİLER YAZACAK

"KAPI ÖNÜ GAZETECİLİĞİ" (YERİNDE HABER ALMA) YERİNE ANALİZ VE DERİNLEMESİNE HABERCİLİK İSTENECEK

 

 




NEVİN BİLGİN

Teknolojik ve dijital gelişmeler gazeteciliği de yakından etkilemektedir. 2030'da internet haberlerinin yüzde 90'ınını robot gazetecilerin yazacağı planlanmaktadır. Yerinde haber alma denilen "kapı önü gazeteciliği" ise canlı yayınlar, uzaktan haber alma, video konferans gibi yöntemler nedeniyle artık değişime ayak uydurmak zorunda kalacak.

Günümüzde, ana akım medyayı tahtından indiren sosyal medya haberciliği ön plandadır. İnsanlar artık haberleri sosyal medya üzerinden almaktadır. Haber yazma şekilleri değişmiş, görseller kodlarla oluşturulmaya başlamıştır. İnsanlar doğrudan internet sitesine girerek haberi almak yerine sosyal medya ağları üzerinden habere ulaşmaktadır. Örneğin insanların yüzde 30'u aşkını artık haberleri facebook üzerinden almaktayken bu daha da çeşitlenir hale gelmiştir.

Bu teknolojik gelişme ve yeni sosyal medya ortamı video haberciliği, mobil habercilik ve yurttaş gazeteciliği, dron haberciliği, robot gazetecilik, veri gazeteciliği gibi yeni alanları zorunlu kılmıştır.


Robot Gazetecilerin Yükselişi

2030’da haberlerin yüzde 99’unun robot gazeteciler tarafından yazılacağı öngörülmektedir. Bu robotlar, büyük veri analizi ve doğal dil işleme yetenekleri sayesinde hızlı ve doğru haberler üretebileceklerdir. İnsan gazeteciler ise daha çok analiz, derinlemesine röportajlar ve yorumlar gibi alanlarda çalışmak, kendilerini bu yönde geliştirmek zorunda kalacaktır. 

Bu, gazetecilerin yaratıcı ve analitik yeteneklerini kullanmalarını zorunlu hale getirmektedir.

 Yurttaş Gazeteciliği ve Video Haberciliği

Sosyal medya ve cep telefonlarının yaygınlaşmasıyla yurttaş gazeteciliği güçlenmektedir.

Olay anında yaşananları doğrudan paylaşan vatandaşlar, haberlerin ilk kaynakları olabilmektedir. Bu durum, haberlerin daha hızlı yayılmasını ve geniş kitlelere ulaşmasını sağlamaktadır.

Video haberciliği de artış göstermektedir. İnsanlar, olayları video formatında kaydedip paylaşarak daha etkili bir şekilde bilgi akışına katkı sağlamaktadır. Bu da izleyicilere olayları daha görsel ve somut bir şekilde aktarma imkanı sunmaktadır. 

Mobil Habercilik

Akıllı telefonların ve mobil uygulamaların yaygınlaşması, mobil haberciliğin önemini artırmaktadır. Haberler, mobil cihazlar üzerinden anında takip edilebilmekte ve kullanıcılar, istedikleri zaman, istedikleri yerden haberlere erişebilmektedir. Bu, haber tüketimini daha erişilebilir ve kullanıcı dostu hale getirmektedir. Mobil habercilik, aynı zamanda canlı yayınlar, anlık bildirimler ve sosyal medya entegrasyonu ile haberlerin daha geniş kitlelere ulaşmasını sağlamaktadır.

 Dron Haberciliği

Drone’lar, haber fotoğrafçılığında ve video çekimlerinde kullanılmaktadır. Özellikle doğal afetler, protestolar veya uzak bölgelerdeki olaylar hakkında daha iyi görsel materyal sağlamaktadır. Dronlar, gazetecilere daha geniş bir perspektif sunarak haberlerin daha etkileyici olmasına yardımcı olmaktadır. Ayrıca, tehlikeli bölgelerde haber toplamak için güvenli bir araç olarak kullanılabilmektedir.

Veri Gazeteciliği ve Görselleştirme

Gazetecilerin yapması gereken ise veri gazeteciliği olarak ortaya çıkmıştır. Veri analizi, derinlemesine araştırma yapmak veri gazeteciliğin unsurları haline gelmiştir.

Veri gazeteciliği, istatistikleri ve verileri anlaşılır bir şekilde sunarak okuyucuların bilgi sahibi olmasını sağlamaktadır.

Görselleştirme araçları, infografikler ve interaktif grafiklerle haberler daha çekici hale getirilmektedir. Bu, karmaşık bilgilerin daha kolay anlaşılmasını ve okuyucuların haberlere olan ilgisinin artmasını sağlamaktadır.

 Yakınsama ve QR Kodları

Dijital dönüşüm sürecinde, basılı gazeteler QR kodları gibi teknolojileri kullanarak okuyucularına daha zengin bir deneyim sunmaktadır. QR kodları, okurları çevrimiçi içeriklere yönlendirerek haberlerin daha detaylı ve interaktif bir şekilde sunulmasına olanak tanımaktadır.

Örneğin, bir gazete makalesinde yer alan QR kodu, okuyucuyu ilgili video içeriğe veya daha detaylı bilgilere yönlendirebilmektedir. Bu uygulamalar, gazeteciliğin dijitalleşme sürecinde önemli bir rol oynamaktadır.

Yakınsama ile tek bir araçla birçok işlev yerine getirilebilmektedir.

 

Etik ve Güvenilirlik

Teknolojik dönüşümle birlikte etik ve güvenilirlik daha da önem kazanmaktadır. Yapay zeka tarafından üretilen haberlerin doğruluğu ve tarafsızlığının sıkı bir şekilde denetlenmesi gerekmektedir.

Gerçek gazeteciler, etik kurallara uygun haber üretimine odaklanmalı ve okuyucuların güvenini kazanmalıdır. Bu, gazeteciliğin temel ilkelerinden ödün vermeden teknolojiyi etkili bir şekilde kullanmak anlamına gelmektedir.

 

Kaynakça:

Yıldırım, Kürşad Emrah, Sosyal Medya Araçları.

 Değirmencioğlu, G. (2016). Dijitalleşme Çağında Gazeteciliğin Geleceği ve İnovasyon Haberciliği. TRT Akademi, 1(2), 590-606.

 Kırık, Ali Murat, Gazetecilik ve Dijital Dönüşüm: Türkiye'deki Basılı Gazeteler Dijital Yakınsama Serüvenlerinde QR Kodu Uygulamasından Faydalandı mı?

 İşleyen, Mustafa ve Arslantaş, Ramazan. Dijital Gazeteciliğin Haber Üretim ve Sunumunda Editöryal Süreç.

25 Mayıs 2024 Cumartesi

 

TÜRK İSLAM ÇİZGİSİNDEKİ DÖNÜŞÜMLER

TÜRK İSLAM SENTEZİNDEN TÜRK İSLAM ÜLKÜSÜNE VE CUMHUR İTTİFAKINA



NEVİN BİLGİN

Türk-İslam Sentezi’nin 1960’ların sonunda ortaya çıkıp, 1970’lerde etkin olduğu bilinse de, kökeni Osmanlı İmparatorluğu döneminde ümmetçilik ve milliyetçilik tartışmalarına kadar uzanmaktadır. Türklüğün ve İslamiyetin birbirini tamamladığını savunan ideoloji, milli ve dini değerlerin bir arada olmasını savunmaktadır. Zaman zaman kırılmalar yaşayan, dönüşüme uğrayan, zaman zaman Türkçülüğün daha baskın hale geldiği ideoloji AKP ve MHP’nin birlikte yol yürüdüğü Cumhur İttifakı ile yeni bir boyut kazanmış ve sentezin modern yansıması olarak adlandırılır olmuştur.

Tarihsel Çıkış

Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküş döneminde, imparatorluğun parçalanmasını engellemek için gündeme getirilen ideolojiler arasında Türk-İslam Sentezinin yoğunluklu olarak yer aldığı görülmektedir. Senteze göre, Türk milleti diğer İslam milletlerine göre Allah yolunda savaşma açısından ayrıcalıklı bir konumda olup, Türklüğün ve İslamiyetin birbirini tamamladığını savunulmaktadır. Bu nedenle milli ve dini değerlerin bir arada yaşatılmasını öngörülmektedir.

Soğuk Savaş Etkisi ve Savunma Mekanizması

Soğuk Savaş döneminde Türk İslam sentezinin, Sovyet endişesine karşı desteklendiği görülmektedir. Amerikan destekli sağ entelektüeller tarafından yoğun olarak gündeme getirildiği görülen ideoloji, Sovyet tehdidine karşı adeta bir savunma mekanizması olarak gelişme göstermiştir.

MHP’nin 1969 İdeolojisi

CKMP’nin (Cumhuriyetçi Köyle Millet Partisi) MHP adını aldığı 1969 kongresinde, gündeme gelen Türk İslam Sentezi, partiden Türkçü isimlerin dışlanmasına kadar devam etmiş ve 1970’li yılların önemli ideolojisi olmuştur. Bu dönemde, MHP’nin milliyetçilik anlayışında İslam’la uyumlu Türkçülük hakimdir.

Türk-İslam Sentezi, 1970'lerin ortalarında Türkiye'de ortaya çıkan aşırı sağ bir ideoloji olarak bilinmektedir. Bu sentez, sıklıkla ülkücüler tarafından benimsenmiş ve Aydınlar Ocağı çevresinde şekillenmiştir. 

Türkçü isimlerden Nihal Atsız'ın Kemalist mirasın etkisi altındaki saf Türkçülüğü ile İbrahim Kafesoğlu'nun (Tarihçi-Türkolog) stratejik kaygılarla oluşturduğu sentez arasındaki temel fark, Kafesoğlu'nun muhafazakâr iktidar stratejilerinin avantajlarını kavramış olmasıdır. Yüksel Taşkın'ın (siyaset bilimci ve siyasetçi)  belirttiği gibi, Türk-İslam Sentezi'nin milliyetçiliği kitlelerle bağ kurmak için İslam'ın muhafazakâr bir yorumuna ihtiyaç duymuştur.



Nihal Atsız'ın Türkçülüğü

Milliyetçilerin Cumhuriyet’in kuruluşundan itibaren Kemalizm Türkçülüğü çizgisinde ilerlediği daha sonra ayrışarak Türkçü ve ırkçı bir kimliğe doğru ilerledikleri görülmektedir.

Türkçü isimlerden Nihal Atsız’ın, İslamiyet öncesi Türk mitolojisine ve Orta Asya'ya vurgu yaparak ülkücü gençler üzerinde ciddi bir etki bıraktığı görülmektedir.  Ancak bu ideolojinin komünizme karşı daha etkili olamaması, Türk İslam sentezine yerini bırakmasına neden olmuş, cihat, şehitlik, gazilik kavramlarıyla dindar aile çocukları ve taşra üzerinde daha etkin ve kitlesel bir popülariteye ulaşmasına neden olmuştur.

Türk İslam Sentezinden Türk İslam Ülküsüne

Tarihçi ve Türkolog İbrahim Kafesoğlu, Türk-İslam Sentezi'ni teorize eden isim olarak bilinmektedir.

Türk-İslam Sentezi, Ülkücüler tarafından benimsendiği kadar Aydınlar Ocağı çevresinde şekillenmiş ideoloji olma özelliği taşımaktadır. Türk-İslam Ülküsü, Türklerin İslam’a girmesiyle oluşmaya başlayan ve özellikle Selçuklu ve Osmanlı Devletleri döneminde olgunlaşarak Müslüman-Türk kimliği haline gelen bir olguyu tanımlamaktadır.

Siyasetçi Osman Yüksel Serdengeçti ise bunu "Tanrı kadar Türk, Hira Dağı kadar Müslüman" sloganıyla formüle etmiştir. Daha sonra da ülkücü hareketin iktidar stratejisi haline gelmiştir. Kafesoğlu ve diğer milliyetçi muhafazakâr entelektüeller, Türklüğü Müslümanlıkla ayrılmaz bir parça olarak sunmuşlardır.

Arvasi Etkisi

Türk Milliyetçisi isimlerden Seyit Ahmet Arvasi, Türk-İslam Sentezi yerine Türk-İslam Ülküsü teriminin doğru olacağını savunarak gündeme getirmiştir.  Arvasi'ye göre, Türklerin gerçek ideolojisi faşizm, Nazizm veya sosyalizm değil, İslamiyet'tir. Bu ideolojiler Türklük bünyesinde yabancı ideolojilerken, İslamiyet Türk milletinin öz ideolojisidir. MHP’nin o dönemdeki günlük gazetesi Hergün'de yazan Arvasi, sentezin ancak tez ve antitez arasında olabileceğini, oysa Türklük ve İslamiyet'in birbirine zıt olmadığını savunmuştur.

Türklerin İslam dinine büyük hizmetler yaptığı gibi, İslam dini de Türk kimliğinin korunmasını sağlamıştır. Türklük ile İslamlık arasındaki bu sentez, tez ve antitez zıtlığı şeklinde değil, iki uyumlu unsurun tarih boyunca tabii bir seyirle birleşmesi biçiminde gerçekleşmiştir. 

Arvasi’ye göre Türk-İslam Ülküsü, Türklük ve İslam arasında tez-antitez ilişkisine sahip olmadığından, sentezden ziyade bir ülküdür. Arvasi, Türklük ve İslamiyetin birbirini tamamladığını ve bu ikisinin ayrılmaz bir bütün olduğunu savunmaktadır.

Cumhur İttifakı ve Türk İslam Sentezi

MHP’nin milliyetçilik anlayışı, zaman zaman İslamcı çizgiyle Türkçülüğün birlikte, kimi zaman Türkçülüğün daha ağırlıklı olduğu bir çizgide ilerlerken, Cumhur İttifakı ile birlikte Türk İslam sentezinin ağırlıklı olarak yeniden gündeme geldiği görülmektedir.

Bu yeni anlayışta, milliyetçilik, İslam dini ile uyum içinde sunulmakta ve Cumhur İttifakı’nda AKP’nin İslamcı politikaları ile birleşerek Türk-İslam Sentezi’ni tamamlamaktadır. Bu ittifak, Türk-İslam Sentezi’nin modern bir örneği olarak değerlendirilmektedir. AKP’nin "yerli ve milli" söylemi ile MHP’nin milliyetçi politikaları, Türk-İslam Sentezi’nin günümüzdeki yansımasını oluşturmaktadır.

 

Kaynakça:

Kadıoğlu, A. S. (2020). Türk-İslam Sentezi’nin Oluşum ve Gelişim Süreci. OPUS International Journal of Society Researches, 16(27), 813-834. https://doi.org/10.26466/opus.699138

https://tr.wikipedia.org/wiki/T%C3%BCrk-%C4%B0slam_sentezi

Yaşlı, Fatih, Ankikomünizm, Ülkücü Hareket ve Türkeş, Türkiye ve Soğuk Savaş.

Yaşlı, Fatih. "1980 Öncesi Ülkücü Hareketin İslamileşmesinde Seyyid Ahmet Arvasi Etkisi ve 'Türk-İslam Ülküsü'." İzzet Baysal Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Uluslararası İlişkiler Bölümü.

Arvasi, Seyyid Ahmet. (1985) "Türk-İslam Ülküsü." Türkiye Yayınevi,

24 Mayıs 2024 Cuma

 

TÜRKİYE'NİN AMERİKAYA BESTELEDİĞİ ŞARKI

TÜRKİYE'DEN AMERİKA'YA SAZLI SÖZLÜ BESTELİ ŞARKI YAPILAN GÜNLER







NEVİN BİLGİN  

Türkiye-Amerikan İlişkilerinin en iyi dönemlerinden birisi 1950'li yıllar oluşturmaktadır. Türkiye-Amerikan dostluğunu anlatmak için o dönemde şarkı bestelenmiş, plak çıkarılmıştır. Bestede "Amerika, Amerika, Türkler dünya durdukça, Beraberdir seninle, Hürriyet savaşında" denilmektedir.

Celal Bayar'ın Cumhurbaşkanı olduğu 1954'te, Amerika'yı ziyaret etmesi dönemin en büyük olaylarından birisini oluşturmaktadır. Bayar, Amerikan Senatosu'nda da konuşma yapmıştır. Bayar, bu gezi nedeniyle Türkiye'den 50 gün ayrı kalmıştır.

Türkiye'nin Kore'ye asker göndermesi, Truman Doktrini, Marshall yardımları ve NATO üyeliği gibi önemli diplomatik olayların yaşandığı 1950'lere damgasını vuran önemli olaylardan birisi, Amerika Başkanı Dwight Eisenhower'ın davetiyle gerçekleşen, 28 Ocak ile 27 Şubat 1954 tarihleri arasında bir ay süren dönemin Cumhurbaşkanı Celal Bayar'ın ABD gezisi oluşturmaktadır. Bayar, Kraliçenin özel uçağıyla İngiltere'ye giderek oradan da Mauritania isimli transatlantik gemiyle Amerika'ya ulaşmıştır. Ziyaret sırasında New York, Princeton, San Francisco, Los Angeles, Las Vegas ve Dallas gibi önemli şehirleri gezmiştir.



Amerika Amerika Şarkısı

O dönemde iki ülkenin dostluğunu anlatmak amacıyla besteler yapılmış, şarkılar söylenmiştir. Celal İnce tarafından Amerika'nın Sesi radyosu için plağa okunan şarkı Dostluk Şarkısı adını taşırken, sözleri şöyleydi:

"Amerika, Amerika, Türkler dünya durdukça

Beraberdir seninle, Hürriyet savaşında.

Bu bir dostluk şarkısıdır, Kardeşliğin yankısıdır.

Kore'de olduk kan kardeşi, Sönmez bu dostluğun ateşi.

Azmimizdir hür yaşamak, Dünyada sulhu sağlamak" 

Audrey Hepburn Seslendirir

Yine Amerika için Türkiye'de bestelenen şarkılardan birisi de Moon River olmuştur. 1961'de eser Breakfast at Tifaany's filminde Audrey Hepburn tarafından seslendirilmiştir.

Yahudi Lobisi

Bayar'ın gezisini Toplumsal Tarih Dergisi'nde kaleme alan Rıfat Bali, ziyaretin Amerika Yahudi Komitesi tarafından düzenlendiğini, Bayar'ın New York'taki Savoy-Plaza Oteli'nde Gold Suite Salonu'nda ağırlandığını, Amerikan-Ermeni toplumunun da Bayar onuruna özel davet düzenlediğini anlatmaktadır. Yine yazıda Bayar'ın kongrede konuşma yapması yanında, Dallas'ta da etkinliklere katıldığı "Aziz Teksaslılar" diyerek konuşma yaptığı belirtilmektedir.

 



                    Şarkıyı bu linkten dinleyebilirsiniz

Kaynakça:

https://www.dergy.com/oscar-odulu-almis-en-populer-8-sarki/

Bali, Rıfat, (1954)Türkiye Cumuhurreisi Celal Bayar'ın ABD Ziyaretinin Hikayesi, Toplumsal Bilim Dergisi

Yaşlı, Fatih, Antikomünizm, Ülkücü Hareket ve Türkeş.

https://www.turkavenue.com/index.php/technology-2/kueltuer-sanat/4551-celal-bayarin-60-yil-onceki-abd-ziyaret-anisi-wall-streette-yasatiliyor

 

görüntüler

Ziyarete ilişkin görüntü linkleri

 

https://www.youtube.com/watch?v=rpposic9Mow

https://www.youtube.com/watch?v=s_rnsY98okM

https://www.youtube.com/watch?v=WGcWLSaYs3U&t=72s

 

Celal İnce'nin seslendirdiği Amerika Dostluk Şarkısı linki

https://www.youtube.com/watch?v=b6jSf92FuY4

Moon River linki

https://www.youtube.com/watch?v=YAdPAd5cOyo