BARINMA SORUNUNU ÇÖZEMEMİŞ BİR TOPLUM
TÜRK İNSANI VE BİNALAR
GÖÇEBE RUHUN MODERN YANSIMALARI
fotoğraf Nevin Bilgin
NEVİN BİLGİN
Türkiye, zengin tarihi ve kültürel mirasıyla tanınan bir ülke. Ancak son yıllarda, deprem gibi felaketler dışında, modernleşme ve kentsel dönüşüm çabalarının plansız şekilde yapılması yanında, insanların bitmek bilmeyen tüketim hırsları bu alanda da kendisini gösteriyor. Yeni binalar bile yıkılıyor, yenisi yapılıyor, yetmiyor mantolama yapılıyor, yetmiyor 10-15 yıllık binada ev alanlar her yıl evin duvarlarından fayanslarına kadar değiştiriyor. Matkaplar, baltalar, tokmaklar, çekiçler, inşaat çuvalları sağda solda sergileniyor. Tüm bunlar Türk insanının binalardan ne istediği sorusunu gündeme getiriyor. Avrupa ülkelerinde gittiğinde tarihi binaların önünde fotoğraf çektirip paylaşan insanlar kendi ülkelerindeki yapıları neden korumuyor, umursamıyor acaba?
Türkiye’nin pek çok şehrinde, dar sokaklar arasında yükselen tarihi binalar vardı. Bu binalar, yüzyıllardır aynı ailelere ev sahipliği yapmış, mahallelerin kalbinde yer alıyordu. Tahta duvarları, geçmişin seslerini ve kokularını saklayan birer hafıza kutusuydu adeta. Ancak günümüzde bu binaların yerinde yüksek katlı kuleler yükseliyor.
Eski yapıların anıları, beton yığınlarının altında kayboluyor. Bu durum, hem yerel halkı hem de tarihseverleri üzüyor. Her yıkılan bina, bir dönemin sessiz tanığıyken, hatıralar, yaşamlar ve kültür birikimleri de yok olup gidiyor. İnsanlar doğdukları evleri dahi büyüyünce göremez hale geliyor.
Bu tür projeler sıklıkla tarihi binaların yok olmasına yol açıyor. Modern dünyanın getirdiği hızlı değişim arzusu, geçmişin değerlerini rahatlıkla göz ardı ediyor.
Eski binaların bakımı ve restorasyonun pahalı olması ayrı bir sorun. Yeni binalar inşa etmek, daha karlı bir seçenek gibi görünüyor. Ekonomik kaygılar, kısa vadeli çözümleri tercih etmeye yönlendiriyor. Planlama eksiklikleri ve imar hataları, tarihi binaların yıkılmasına yol açabiliyor. Geçmişte yapılan yanlışlar, geleceği olumsuz etkileyebiliyor.
Barınma Sorunu ve Sürekli Yeni Binaların İçini Yapıp Yıkanlar
Türkiye’de barınma sorunu hala büyük bir mesele. Ancak insanlarda, yaşadıkları mekanları sürekli yenileme ihtiyacı var. Evin içindeki fayansları değiştirmek, mobilyaları yenilemek gibi eylemler, belki de bu göçebe ruhun modern yansımaları.
Hızlı yenilenme çabaları sırasında tarihsel dokuyu korumak, büyük bir meydan okuma aslında.
Avrupalılar Küçük ve Mütevazi Evlerde Yaşıyor
Avrupa'da ise insanlar, küçük ve mütevazı evlerde, yıllanmış binalarda yaşamayı tercih ediyor. Eski yapılar, tarihin ve kültürün bir parçası olarak görülüyor ve korunuyor. Oysa Türkiye’de, yeni alınan bir evi yıkıp dökmek, adeta yeniden inşa etmek, yaygın bir uygulama. Bu durum, insanların psikolojik kaygılarıyla da yakından ilgili.
Neyse ki, bazı kuruluşlar ve bireyler tarihi binaları korumak için çaba gösteriyor. Restorasyon projeleri, anıtların onarılmasını ve gelecek nesillere aktarılmasını sağlıyor. Ayrıca, tarih bilinci oluşturmak ve halkı koruma konusunda bilinçlendirmek önemli. Özellikle Türkiye'de, bu koruma çabaları yerel kültürü yaşatma adına büyük bir öneme sahip.
Anılarını Kaybetmiş Toplum
Anılarını kaybetmek istemeyen insanlar, geçmişin izlerini silmemek için mücadele ediyor. Toplumun hafızasını oluşturan bu yapılar, kimlik ve aidiyet duygusunun canlı kalmasını sağlıyor.
Türkiye’nin göçebe geçmişi, belki de bu hızlı değişim
arzusunun kökeninde yatıyor olabilir. Göçebe hayat tarzı, sürekli hareketi ve
yenilenmeyi beraberinde getirir. Yerleşik hayata geçişle birlikte bu kültürel
mirasın korunması gerekliliği, bir çelişki oluşturuyor. Ancak barınma sorununu
tam olarak çözememiş bir millet olarak, eskiyle yeniyi dengede tutmak zor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder