-GÖÇ, MODERNİTE, POST MODERNİTE VE ÇOK
KÜLTÜRLÜLÜK
-VE MİLLİYETÇİLİĞİN YÜKSELİŞİ
-AVRUPA’DA GÖÇMEN KARŞITLIĞI VE OTORİTER
REJİMLERİN GÜÇLENMESİ
NEVİN BİLGİN
Çok kültürlülüğü, göçmenleri koruyan
yaklaşımı benimseyen Avrupa ülkeleri nasıl oldu da çok kültürlülüğe karşı
çıkarak, göçmen karşıtı olup yeniden milliyetçi şemsiyenin altına girdi?
Sanayi devriminin getirdiği hızlı dönüşüm, merkezi
otoriteler, milli kimlikler, katı yapılar üzerine kurulan modernite, çeşitliliği,
farklılıkları ön plana çıkaran post moderniteye yerine bırakmıştır. Çok
kültürlülük, göçmenler post modernitenin kabul ettiği yapılardır. Postmodernite
çeşitliliği savunurken, yeni milliyetçilik ya da modern milliyetçilik denilen milliyetçiliğe
de alt yapı oluşturmaktadır.
Postmodernite, modernitenin büyük anlatılarını ve
sabit kimliklerini reddederek çeşitliliği ve çok kültürlülüğü savunmaktadır.
Modernizm ve postmodernizm arasındaki gerilim, günümüz
toplumlarında göçmenler ve etnik azınlıklar bağlamında önemli bir rol
oynamaktadır.
Göç hareketleri ve değişen kimlikler, modernitenin
iktidarı ve milliyetçiliğin yükselişini tetiklemektedir. Avrupa’da göçmen
karşıtlığı ve otoriter rejimlerin güçlenmesi, bu sürecin bir sonucu olarak
karşımıza çıkmaktadır.
Göçmenler ve Değişken Kimlik
Yaşanan yoğun göçler, göçe maruz kalan ülkeler kadar
göçmenlerin geldikleri yere uyumları, ulusal kimliğin yeniden şekillenmesi
postmodern yapının temel taşlarını oluşturmaktadır. Postmodernite homojen
yapıları sorgularken, çeşitliliği savunmaktadır. Postmodernizmin bu bağlamda
modern milliyetçiliğin tek tipçi ve dışlayıcı yapısını eleştirdiği belirtilmektedir.
Sosyolog Zygmunt Bauman'ın ortaya koyduğu akışkan
modernite kavramı, modern yaşamın sürekli değişen ve belirsiz doğasını tanımlamaktadır.
Göç, bu akışkanlığın en belirgin örneklerinden biridir. Göçmenler, bir yerden
bir yere sürekli hareket halinde oldukları için sabit bir kimlikten ziyade
değişken kimliklere sahiptirler.
Değişken olduğu kadar çoklu kimliği de savunan postmodernizmin,
Avrupa vatandaşlığı gibi temelci iddiaların eleştirisi olarak kullanılmaktadır.
Bu değişken kimlikler, modernitenin sabit kimlik ve sınır anlayışını sorgulamaktadır.
Hibrit Kimlikler
Çokkültürlülüğün bir sonucu olarak ortaya çıkan hibrit
kimlikler, farklı aidiyet algılarının gelişimine yolaçmaktadır. Göçmenler ve
etnik azınlıklar hem geldikleri ülkelerin kültürel mirasını hem de yeni
yerleştikleri ülkelerin kültürel özelliklerini bünyelerinde birleştirmekte, hibrit
kimlikler, tek bir ulusal kimliğin ötesine geçerek, çok katmanlı ve esnek bir
kimlik yapısı oluşturmaktadır.
Avrupa’daki Durum
Avrupa’da milliyetçiliğin yükselişi, göçmen karşıtlığını
ana araç olarak kullanan milliyetçi partilerin güç kazanmasına yol açmıştır. Göçmen
karşıtı politikalarını ve söylemlerini kullanarak ülkeler içinde güçlerini arttıran
partiler ve milliyetçi hareketler, ulusal kimliğin korunması ve homojen bir
toplum yapısının savunulması adına göçmenleri ve etnik azınlıkları dışlayıcı
politikalar izlemektedir.
Milliyetçiliğin Yükselişi ve Otoriter Rejimler
Avrupa’da son yıllarda artan göç hareketleri,
milliyetçilik ve otoriter eğilimlerin yükselişine zemin hazırlamıştır. Göçmen
karşıtlığı ve ulusal kimlik savunusu, bu eğilimlerin merkezinde yer almaktadır.
Göçmenlerin entegrasyon süreçleri, ulusal kimliklerin
korunması ile çelişmektedir. Bu durum, milliyetçiliğin güçlenmesine yol açmaktadır.
Avrupa’daki göç rejimlerinin ırk sınıflandırmalarını güçlendirdiği ve Avrupa
toplumlarının günlük yaşantısına kadar uzanan ırklaştırıcı etkiler yarattığı tartışılmaktadır.
Bu tartışma, milliyetçilik ve otoriter rejimlerin göçmen karşıtlığını nasıl
beslediğini göstermektedir.
21.Yüzyıl Milliyetçiliğinin Yapısı
Dinamik ve çok boyutlu bir yapıda olan 21.yüzyıl
milliyetçiliği, modernitenin katı ve homojen milliyetçilik anlayışından
uzaklaşarak, postmodernizmin etkisiyle çok kültürcü ve bireyci bir yapıdadır. Her
kültürün ve milletin kendi bağlamında değerlendirilebileceği ve evrensel bir
üstünlük iddiasında bulunulamayacağı fikri doğru kabul edilmektedir. Bu anlayış
milliyetçiliği daha esnek ve kapsayıcı hale getirmektedir.
Çok kültürcü yaklaşımlar ise, toplum içindeki çeşitli
etnik ve kültürel grupların varlığını ve bu grupların özgün kimliklerini koruma
hakkı tanırken, milliyetçiliğin birleştirici fakat aynı zamanda çeşitliliği
kabul eden bir yapıya dönüşmesini sağlamaktadır. Bireysel özerklik, kişisel
kimlik, bireysel özerklik ve farlılıklar daha dikkate alınır hale gelmiştir.
Kaynakça:
Bauman, Zygmunt, Akışkan Modernite
Çağırkan, B. (2018). Modernizm Ve Postmodernizm
Bağlamında Milliyetçiliğin Aidiyet Algısı Üzerine Etkisi. Pamukkale
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi(33), 387-392.
https://doi.org/10.30794/pausbed.394669
https://politeknik.de/wp-content/uploads/2019/04/PoTe_23.pdf
Özkul, O. (2017, 30 Ocak). Moderniteden
postmoderniteye 21. yüzyılda milliyetçilik algısındaki dönüşüm: Türkiye’nin
Güneydoğu Anadolu bölgesi için yeni bir perspektif teklifi. Sakarya
Üniversitesi, Sosyoloji Bölümü.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder