2 Haziran 2024 Pazar

 

KURULUŞUN İNŞA SÜRECİ VE MİLLİYETÇİLİK VİZYONU

DÖNEMİN İNGİLİZ İSTİHBARAT RAPORLARINDA:

"BAŞLANGIÇTA İSLAM KONFEDERASYONU KURULMASI HEDEFLENİYORDU"

MUHAFAZAKâR-İSLAMCI VE YENİLİKÇİ AYRILIĞI 1908’E UZANIYOR

 

 


NEVİN BİLGİN

Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş ideolojisi “milliyetçilik” olsa da kuruluşa giden dönem, ikiye ayrılarak analiz edilmektedir. 1918 ile 1921 arası ve 1921 ile 1923 arasındaki dönem. Bu iki dönemin tarihi olayları incelendiğinde, ilkinde “din vurgusu”, ikinci dönemde ise “devrimci milliyetçi ideoloji”nin hâkim olduğu görülmektedir. İstanbul’un işgal edilmesi ise milliyetçiliğin daha güçlenmesini ve birleşmesini sağlayıcı etkide bulunmuştur.

O döneme ait İngiliz İstihbarat raporlarında ise, (1920) Müvahidin Cemiyeti adı altında Panislamist örgüt kurulduğu, amacının da işgal edilmiş müslüman topraklarının birleştirilmesi olduğu belirtilmektedir.



1908’DEN İTİBAREN MUHAFAZAKâR-İSLAMCI VE YENİLİKÇİ AYRILIĞI

Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküş döneminde nasıl kurtarılacağı konusunda tartışmalar 1908’den itibaren başlamış durumdadır. O dönemde bunun muhafazakâr-islamcılar ile yenilikçiler arasındaki görüş ayrılıkları üzerine kurulu olduğu görülmektedir. Muhafazakârlar yıkılmayı geleneksel ilkelere geri dönmekle önleyebileceklerini savunurken, yenilikçiler modernleşme yolunda atılacak adımlarla bunun sağlanacağını fikrini savunmuşlar, milli Türk kültürü oluşturulması görüşünü ortaya atmışlardır. Dolayısıyla İslamiyet’e karşı Türk milliyetçiliği alternatif olarak gelişmiştir. Aynı zamanda eski ve yeni arasındaki çatışma, güç mücadelesini de içermektedir.

İTTİHAK VE TERAKKİ’NİN İDEOLOJİSİ

İttihat ve Terakki’nin izlediği ideolojik yola bakıldığında da dini olduğu kadar milli olduğu ve zaman zaman bu konuda ikircikli duruma düştüğü görülmektedir. Cumhuriyet’in kuruluşuna gidildiği dönemde ise yenilikçiliğin içinde Türk Milliyetçiliği yanında, Osmanlıcılık, Panturanizm, İslam ve laiklikten yapılar yer almıştır.

İstanbul’un işgal edilmesine kadar ayrı ideolojiler halinde devam eden çalışmalar, bu tarihten sonra mücadele için birleşme yolunu seçmiştir. Millî Mücadele’nin yapıldığı dönemde Anadolu’da halk arasında milliyetçilik bilincinin olmaması, İslam ve Müslümanlık noktası üzerinden birleştirmenin sağlanmasına yol açmıştır. Din, milliyetçiliği yaymak, işgale karşı halkı örgütlemek için önemli referans sağlamış, Türklük bilinci toplumsal olarak bu şekilde yayılmıştır.

İstanbul’un işgali, komutanların İstanbul’la ilişkilerini kesmelerine yol açmış, Büyük Millet Meclisi’nin 23 Nisan 1920’de açılması meşru hale gelmiştir. Meclis üyeleri arasında fikir ayrılıkları, “kurtuluş mücadelesi”nde birleşmiştir.

Hatta o dönemde, uluslararası gelişmelere göre Panturanizm, panislaminizm de gündemde tutulmuş, müslüman ülkeleri federasyon ve konfederasyon biçiminde bir araya getirme formülleri de dile getirilmiştir.

İNGİLİZ İSTİHBARAT RAPORLARINDA VAR

Siyaset Bilimci Eren Deniz (Tol) Göktürk’ün “1919-1923 Dönemi Türk Milliyetçileri” başlıklı çalışmasına göre, İslam Konfederasyonu kurulması konusundaki çalışmalar İngiliz istihbarat Raporlarında yer almıştır. Buna göre;

İngiliz İstihbarat raporlarına göre, Ocak 1920’de Müvahidin Cemiyeti adı altında Panislamist bir örgüt kurulduğu, bu örgütün amacının ise yabancı işgali ya da hükümranlığı altında bulunan tüm Müslüman topraklarının birleştirilerek dünya çapında bir İslam Konfedarasyonu kurulması hedeflendiği belirtilmektedir. Ayrıca bu dönemde, yine Moskova-Kafkasya ile Anadolu arasında ilişki kurmak amacıyla Doğu Komiserliğinden birtakım ajanlarının Anadolu’nun güney sınırlarına gönderildiği bildirilmektedir.

Yine aynı kaynaklara göre 13 Mart 1920’de Heyet-i Temsiliye ve Hindistan Müslüman Delegasyonu arasında bir toplantı yapıldığı ve toplantı sonucunda, Hindistan Müslüman Kongresi’nce Türkiye’deki milliyetçilere, Türk İslam birliğinin savunulmasına yönelik harcanması 18.000 Sterlin gönderildiği ve 10.000 Sterlinlik bir tutarın ise aynı gerekçe ile Müvahiddin Cemiyeti’ne gönderileceği belirtilmiştir

“Beyrut Konsolosunun eline geçtiği belirtilen birh başka belgeye dayanarak da, Mısır’da Türk ulusal Hareketi Şefi Ömer Şevki’nin Musul’daki aşiretleri İngilizlere karşı ayakladırmaya çalıştığı ifade edilmektedir. Ayrıca Mısır’daki ulusal Osmanlı Operasyonları Merkez Örgütü ile Mustafa Kemal arasındaki yazışmalar ele geçirildiğine değinilmektedir

“Büyük Ermenistan hedefine karşı Müslümanlık ortak temelinde Kürtlerle yapılan iş birliği de bu konuda başka bir veridir. Doğuda bulunan ordu subayları bölgede kurulması planlanan Ermenistan, Rum Pontus ve Kürdistan gibi devletlere ilişkin özellikle Kürt nüfusu Müslüman dayanışması ve Kürtlere ait olan toprakların Ermenilere verilebileceği propagandalarıyla direniş hareketinin içine çekmeye çalışmışlardır. 1919’dan başlayarak İttihat ve Terakki’nin Türler için Türkiye politikası yeniden gündeme getirilmiş, Ermeni ve Hristiyanlara karşı bir birlik oluşturabilmesi ve bu politikanın içerisinde Kürtlerin de yer alabilmesi için ademi merkeziyet formülü çerçevesinde yerel hükümet ve özerklik biçimleri benimsenmiştir. “

Bununla birlikte bu Milli Mîsâk’ın birinci maddesinde geçen “Osmanlı İslam Çoğunluğu” ifadesi de, dinî argümanların kullanılmasına bir örnektir. Millî Mücadelenin Türklerin yanı sıra Türklerle beraber olan diğer unsuları da içine alan bir kapsamda yürütülmek istenmesini göstermektedir.

Tüm bu gelişmeler göstermektedir ki, İslamiyet konjektürel ve taktiksel olarak kuruluşun ilk yıllarında desteklenerek mücadelede konusunda bir unsur olarak kullanılmıştır.

İKİ DÖNEM

1918/1921 arasında “din” vurgusu yapılırken, 1921/1923 arasında “devrimci milliyetçi yapı” baskın unsur haline gelmiştir. Savaşın sonra ermesiyle birlikte, misak-ı milli sınırlarının belirlenmesi teritoryal bir vatan toprağının oluşması üzerine Türk Milliyetçiliği kurucu unsur olarak yerini almıştır. Milliyetçilik temelleri 1. Dünya Savaşı sonunda, Kurtuluş Savaşı’yla atılmış, milli sınırlar içindeki Türk Milleti asli unsur haline gelmiştir. Milli devlet kurma amacı taşıyan bu yeni milliyetçilik anlayışı “Kemalist Milliyetçilik” olarak tanımlanmıştır. Batılılaşma ve Modernleşme yanında, Türk vatandaşlığı unsuruna dayanan Türk Milliyetçiliği kültür milliyetçiliği haline dönüşmüş, İslamcı milliyetçilik ve ırkçılığı reddetmiş, “laik” kalıba bürünmüştür.

Büyük Millet Meclisi’nin açılmasıyla yeni kurulan Ankara Hükûmeti, kendisini Türk halkının ve Türkiye’nin tek temsilcisi ilan ederken, İstanbul Hükûmetini yok saymıştır. Millî mücadeleyi yönetenler de İtilaf devletleri tarafından “Türk Milliyetçileri” olarak anılmıştır.

29 Ekim 1923’te Cumhuriyet’in ilanıyla, II. Meşrutiyet sürecinde fikrî temeli atılan, Millî Mücadele ile oluşturulan Türk milliyetçiliğinin de katkısıyla Türk milletine dayanan bir ulus devleti kurulmuştur.

 


Kaynakça:

Göktürk (Tol), Eren Deniz. 1919-1923 Dönemi Türk Milliyetçileri

Yesevi, Çağla Gül, Türk Milliyetçiliğinin Evrimi

Demir, Enes. Modernleşme Bağlamında Osmanlı'dan Günümüze Türk Milliyetçiliğinin Gelişim ve Dönüşümü.

https://psi520.cankaya.edu.tr/uploads/files/Gokturk,%201919-1923%20Donemi%20Turk%20Milliyetcilikleri.pdf

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder