MODERNİTE
VE MİLLİYETÇİLİK
MİLLİYETÇİLİĞİN
5 YOLU
NEVİN
BİLGİN
Milliyetçiliğin
modern toplumların şekillenmesinde önemli bir etken olduğu kabul edilmektedir.
Ancak modernitenin milliyetçiliğin kurucu ögesi olup olmadığı tartışmalıdır. Bir görüşe göre milliyetçilik,
modernitenin bir ürünü değil, aksine modernitenin kurucu öğesidir; yani modern
toplumların oluşumunda ve varlığında milliyetçilik temel bir rol oynamaktadır.
Sosyolog Liah Greenfeld’in "Nationalism: Five Roads to Modernity" ("Milliyetçilik, Moderniteye Giden Beş Yol") adlı eserinde, beş farklı ülkenin milli bilincinin ve milliyetçiliğinin gelişim süreçleri ele alınmaktadır.
Bu gelişim süreçlerinin incelenmesi modernite ve
milliyetçilik ilişkisini anlama yanında, milliyetçiliğin nasıl şekillendiğine
de ışık tutmaktadır.
Kitapta
incelenen 5 ülke şöyle anlatılmaktadır:
İngiltere
ve Toplumsal Değişim: Modern milliyetçiliğin ilk ve en erken örneği olarak
kabul edilmektedir. İngiltere’de milliyetçilik ekonomik ve sosyal değişimlerle
birlikte ortaya çıkmıştır. Sanayi devrimi, şehirleşme, ekonomik dönüşümler
milliyetçili güçlendirmiş, İngiliz kimliği ve ulus devleti bu doğrultuda
şekillenmiştir.
Fransız
Devrimi ve Evrensel Değerler: Fransız Devrimi, milliyetçiliğin güçlü bir
şekilde ortaya çıkmasına yol açmıştır. Devrim, milliyetçiliğin sosyal ve
politik bir güç olarak kullanılmasına olanak sağlamış ve Fransız ulus kimliğini
pekiştirmiştir. Fransa'da milliyetçilik, evrensel değerlere ve vatandaşlık
haklarına dayalı bir kimlik oluşturma sürecini içermektedir.
Almanya ve
Kültürel Milliyetçilik, Siyasi Birlik: Almanya’da milliyetçilik, kültürel ve
dilsel birliğe dayalı olarak gelişmiştir. Alman romantizmi ve entelektüel
hareketler, milli kimliğin ve bilincin oluşumunda önemli bir rol oynamıştır. Alman
milliyetçiliği, siyasi birliğin sağlanması sürecinde belirleyici olmuştur. 19.
yüzyılda Almanya’nın birleşmesi, milliyetçiliğin birleştirici gücünü
göstermiştir.
Rusya ve
Devrimci Milliyetçilik: Rusya’da milliyetçilik hem imparatorluk politikaları
hem de halkın tepkileriyle şekillenmiştir. Çarlık rejimi, milliyetçiliği bir
kontrol aracı olarak kullanmıştır. Bolşevik Devrimi, Rus milliyetçiliğini yeni
bir ideolojik çerçevede ele almış ve Sovyet kimliğini inşa etmiştir.
ABD ve
Yeni Dünya Milliyetçiliği: ABD'de milliyetçilik, “Amerikan Rüyası” ve özgürlük
idealleri üzerine kurulmuştur. Göçmen toplumun bir araya gelerek oluşturduğu bu
milliyetçilik, farklı etnik kökenleri birleştirici bir kimlik yaratmıştır. Amerikan
milliyetçiliği, demokrasi ve bireysel haklar üzerine inşa edilmiştir. Bu
milliyetçilik anlayışı, ulusal kimliğin ve Amerikan değerlerinin yayılmasında
etkili olmuştur.
Greenfeld,
bu beş ülkenin milliyetçilik süreçlerini karşılaştırarak, modernitenin farklı
yollarını ve milliyetçiliğin nasıl çeşitli şekillerde ortaya çıktığını incelemektedir.
Her ülkenin kendi tarihsel, kültürel ve
sosyal bağlamında milliyetçiliğin nasıl evrildiğini ve modernitenin
şekillenmesinde nasıl bir rol oynadığını göstermektedir.
Milliyetçilik
ve Modernite
Milliyetçilik
modernitenin bir sonucu olarak görülmektedir. Greenfeld bu görüşü tersine çevirerek,
modern olduğumuz için milliyetçi değil, milliyetçi zihinlere sahip olduğumuz
için moderniz demektedir. Bu durum, milliyetçiliğin modernizm yanında,
kapitalizm ve başka değişkenlerle bağlantısını zayıflatmakta ve toplumları
kendi özgünlükleri içinde değerlendirme imkânı yaratmaktadır. Milliyetçiliğin
etnik ve kültürel temelli olarak değil, toplumsal düzenin parçası olarak
yorumlamaya imkân tanımaktadır.
Greenfeld,
yapıların, aktörlerin değerleri ve inançları üretirken, mevcut yapılar
tarafından şekillendirildiğini öne sürmektedir. Bu durum ise milliyetçiliğin
altında yatan fikirlerin, aktörlerin durumlarına ve güdülenmelerine göre
şekillenmesini sağlamaktadır.
Kültür
Etkisi
Milliyetçiliği
eski kimlik ve bilinç biçimlerinden ayrılan bir aidiyet biçimi olarak
görmektedir. Milliyetçiliğin ortaya çıkması için yapısal, kültürel ve
psikolojik aşamaların gerçekleşmesi gerektiğini savunmaktadır.Monarkların
devlet-kral-millet eşliğini kurarak, milleti devlete egemen olmak isteyen bir
kitleye dönüştürme süreçlerini ele almakta, özellikle İngiltere ve Fransa
örneklerinde, millete kutsallık atfedildiğini, Tanrı’nın özel seçkin bir kulu
olarak kullanıldığını belirtmektedir.
Ulus
Devlet Etkisi
Greenfeld,
milliyetçilik öncesi toplumsal düzenleri dinsel ve kast olmak üzere iki şekilde
geliştiğini belirtirken, Hristiyan reformasyonunun Hristiyanlığı
millileştirdiğini ve İncil’in yerel dillere çevrilmesiyle taşradaki dindar
kitlelerin modernleşme sürecine entegrasyonunu sağladığını ifade etmektedir.
Kaynakça:
Milliyetçilik,
Moderniteye Giden Beş Yol (İngiltere, Fransa, Almanya, Rusya, Amerika), Liah
Greenfeld, çev. Abdullah Yılmaz, Alfa Yayınları, 2017
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder