SEN ANLAT KÖŞESİ (SANATÇILAR ANLATIYOR 1)
HATAY DEPREMİNİN “ŞİİR KİTABI” GELİYOR:
Bir yıkıntı arası bu şehir
Yakamozlar yaka paça
Götürüldü denizlerden
İnsanlar can havliyle darmadağın
ŞİİRİN SESİ: ŞAİR YUŞA ARIŞ ANLATIYOR
(Şair-Yazar Yuşa Arış'ın son kitabı Hatay Depremi şiirlerinden oluşuyor)
NEVİN BİLGİN
Yağmur, şakır şakır yağarken dikkatimi çeken o anı
asla unutamam. Hukuk Fakültesi'nin bahçesinde elimizde şemsiyelerle çatı
diplerine kuşlar gibi sığınmıştık.
Gökyüzünden boşalan yağmurun altında, çimenlere
uzanmış, üzerinde hırkası, elinde bir kır çiçeğiyle yağmura meydan okuyan bu
genç, ıslanırken bir yandan da mırıldanıyordu. O an, yağmurda ıslanan birisinin
sıradan bir sahnesi gibi görünse de, yıllar sonra şair olacak olan Yuşa Arış’ın
şiir yazmasına tanıklık ettiğim andı.
Aradan geçen yıllar, o anıyı yeniden aklıma getirdi. Yuşa,
daha o zamanlar bile hayatı ve doğayı şiirleştiriyordu. Bizimse tek yaptığımız,
bu büyülü anın sessiz tanıkları olmaktı. O gün ortaya çıkan şiir ise şöyleydi:
ODAK
Gördüm seni
Şarap oldu su
Özlem sevi
Üşüdün biraz
Ürperdin
Göğü
Gözlerime inerken dinledin
Sesin ağzımda
Gözümde gözlerin
Islak ıslak kokuyor rüzgâr
Ilk sıcağında gövdemizin
Öptüm
Derindim sende
Gittin
Gizeldin yine.
Yıllar sonra, onun dizelerinde o günün izlerini
bulmak, geçmişin tozlu raflarından bir anıyı çıkarmak gibi. O günden geriye
kalan ise, yağmurun melodisi ve Yuşa Arış’ın edebi yolculuğunun ilk kıvılcımlarından
biriydi.
Yuşa Arış'ın şiirlerine konu olan Mersin çiçekleri
Şair-Yazar Yuşa Arış’la röportajımız şöyle:
Şiir hayatınızda ne zamandan beri var?
--Şiir, şiirin ne olduğunu bilmeden günümüze değin
hayatımda yer kaplıyor. Ortaokulda yazdığım bir düzyazıyı okuduktan sonra
Türkçe öğretmeni dersi kesip sordu. Bir arkadaşım şiire benzediğini söyledi.
İlk şiir sandığım metni lise birinci sınıfta yazdım. Yerel gazeteye verdim ve
yayınlandı. Sonra hep yazdım. Şiir hep yaşamımın merkezinde oldu. Yaşadıklarım
yaptıklarım hep şiire yakın olmak, şiir yazabilmek amaçlıydı. Şiire daha çok
zaman ayırmak için geçimimi sağladığım öğretmenlik uğraşından erken emekli oldum.
Şiir benim için yaşamı duyumsamanın en kısa yolu.
Şiirde kullandığınız dil ve ifade
biçimleri nelerdir? Neden arı bir Türkçeden yanasınız?
-- Mektup formunda düzyazı şiirler yazdım. Çok sayıda
da kısa şiirim var. Her şiir kendi formunu oluşturuyor. Benim anadilim Arapça.
Türkçeyi okulda öğrendim. Halen de öğreniyorum. Sözcüklerin anlam sınırlarını
algılamaya çalışıyorum. Bunu da Türkçe sözcüklerle daha iyi yapabiliyorum.
Arapça düşünürken de başka dilden sözcükleri karıştırmamaya çalışıyorum.
Sizi etkileyen şair şiir var mı, Yuşa Arış
olarak hangi şairlerden etkilendiniz?
--Sinemacı Woddy Allen “Bir kişiden aşırırsanız
hırsız, çok kişiden aşırırsanız araştırmacı olursunuz” demiş. Ben aşırmadım ama
okuduğum bütün şairlerden etkilendim. Hala da etkileniyorum. Şiirim birilerinin
soluğunu taşımıyor sanırım. Bulabildiğim bütün şairleri okuyorum. Başlarda
Nazım, Hasan Hüseyin, Ahmet Arif gibi toplumcu gerçekçi ozanları tercih etsem
de Orhan Veli, Melih Cevdet, Oktay Rifat, Cemal Süreya, Edip Cansever, Turgut
Uyar, Behçet Necatigil ve Hilmi Yavuz’u da okuyordum. Hala da dönüp dolaşıp
aynı isimleri okuyorum. Tabii Ahmet Oktay, Tahsin Saraç, Altay Öktem, Akif
Kurtuluş ile diğer ikinci yenicileri de. Melih Cevdet bana en iyi gelen şair.
Benim için Türk şiirinin doruğu O. Şiir üzerine yazanlardan Özdemir İnce’den
Gülten Akın’a Mayakovski’den Eluard’a Hilmi Yavuz’dan O. Paz’a kadar ne
buldumsa okudum. Adını anmadığım önemsediğim onlarca şair daha var.
Son şiir kitabınız Hatay depremi üzerine
sanırım. Hatay depremi hakkında yazdığınız şiirlerde hangi duygusal tonları
kullanıyorsunuz. Deprem temasını nasıl işlediniz?
__Son kitabım deprem şiirleri ağırlıklı olacak. Yirmiden fazla metinde deprem var. Deprem sözcüğü dehşetin bütün boyutlarını duyurmakla kalmıyor, yaşatıyor. Zaten deprem bölgesindeki günlük rutini anlattım daha çok. Yıkılan binlerce evin arasından arabayla geçerken bile ağlamadan duramıyorsunuz. Tasarlanmış deprem şiirleri ya da destan gibi düşünmeyin. Duyduklarımı kısmen de düşündüklerimi yazdım. Düzyazıya yakın metinler de var. Şiir özellikleri zayıf olanlar yani. Bir süre sonra o deprem duygusu Gazze’ye yapılan bombardımanlarla birleşti. Acılarımız Filistinlilerinkiyle aynılaştı. Filistinliler için de birkaç metin olacak kitapta.
Bir yıkıntı arası bu şehir
Yakamozlar yaka paça
Götürüldü denizlerden
İnsanlar can havliyle darmadağın
O kent senin bu ülke deprem
Sensizlikler bir öykü değil
Bir ölüm çığlığı
Törensiz binlerce ölü
Toplu mezarlar içinde sevgililer
Dağlar yerinde hala
Deniz ırmak bulutlar
Ama her şey değişti
Coğrafyayı döven güç, gürültü
Gürül gürül yıkımlar arasından
Bir yıkıntı arası bu şehir
İnsanlar parça parça
Sürüldü yaşamlarından
Gurbetin yeri değişti
Kendimiz deprem
İlham perisinden söz edilir hep. İlham
periniz var mı?
--Yazık ki ilham perisi yok. İnsanın okuduklarından
yaşantılarından içini dolduran duyguların taşma anının bir anlatımı olur olsa
olsa esin perisi. Benim delicesine aşklarım oldu. Şiirlerimin önemli bir
bölümünü yaşayan kadınlara yazdım. Hepsi perilerden de güzeldi. Ama şiirleri
ben yazdım. Çoğu da kabul görmedi zaten.
Şiirlerinizi ne kadar sürede yazıyorsunuz?
---İlk yazıldığı gibi yani zihnimden çıktığı gibi
yayımladığım şiirler oldu. Üzerinde yıllarca çalıştıklarım da. Bazı çalışmaları
hiç bitirmeden bıraktığım da oldu. Bakı başlıklı şiirimi iki yılda
bitirebildim. Fala inanmadan fal şiiri yazmaya kalktım. İki yıl kimi bulduysam
fal baktırdıktan sonra şiiri bitirebildim
BAKI
Gölgeler sarıldı kaldı
Okşaştı sözlerimiz
Gün erken
Gece geçti
Kücüldüm sığdım kendime
Gözlerin vardı yalnız
Gözlerin vardı yalnız
Bana ve sonsuzluğa
Gözlerin vardı yalnız
Sensizliğe
Gözlerin vardı
Gerçeğimdin düşüm de
Bir güzel fal olmuştun
Fincanımın içinde
Bir güzel fal
Yalnızlığım için de
--Şiirin oluşmasında yaşanılan şehir,
çevredeki insanlar, kültürel yaşamın önemi var mı sizce yoksa yaşanan içsel bir
durum mudur şiir? Sizi etkileyen şehirler var mıdır şiir konusunda?
--Kuşkusuz yaşanan şehrin de insanların da kültürel
ortamın da şiirin üzerinde büyük etkisi var. Okumadan, yaşamadan, duyumsamadan
şiir yazmak olanaksız. Bazı kentler bana da kendilerini yazdırmışlardır.
Kahire, Port Said, Mersin, Mardin, Sinop, Latkiye, Selanik ve İstanbul’u
gördükten kısa süreler sonra yazdım. İstanbul’da yaşarken dönüp dolaşıp şehri
yazıyorsunuz ister istemez. Metinler, ozanlar arası ilişki şehirle de kuruluyor
sanki. Ama Ankara’da on iki yıl yaşadım. Kimi mekanları dışında şiirime girmedi.
Sözcük olarak da kullanmadım. Şam’ı, Halep’i, Viyana’yı, Prag’ı, Budapeşte’yi,
Belgrad ve Sofya’yı çok sevsem de bir dizelik yer tutmadılar şiirlerimde.
Zihinde ya da kentte bir şey varsa kendi yazdırıyor. Yoksa zihnini çekiştirsen
de boşuna.
Aşkın farklı yönleri, derinlikleri
şiirlerinizde nasıl işleniyor?
--Sizin öne çıkardığınız Sevda başlıklı şiirimde aşkı,
“Okşayıştan elde kalan/Öpüşten dudağımca” diye tanımlamışken Yansı’da
“Sevincedir oysa/ Mutluluğun körebe dörtyönü/Hüzüncesi/Boşlukta sıkışma ve
öte/Sonsuzlardan yitmede” Bir Kovanda
başlıklısında da, “Bir kovanda aşk/ Arı değilse/ Baruttur/ Bekler kanatmak
için/ Kanatlarını en ince kelebeklerin” Ne Saklar’da “Aşkın bedenimdir canım/
Ne saklar şu sevini”, Deniz’e 24. Betik’te, “Muzip acılar çektim. Bir ekmeğin
üzerinde ellerinle buluşmak isterken. Anızlarla yakıldım. Küllerimle tozlandı
yerler/Savruldukça anladım/ Aşkı iki ceset terk eder/” diye sürüp gidiyor.
Arapça derleme çalışmalarınızda hangi
konuları araştırıyorsunuz?
--Hatay Araplarının bütün dil ürünlerini yazılı hale
getirmeye çalışıyorum. Şiir, şarkı, ağıt, masal, ninni, öykü, tekerleme,
saymaca, oyun, halay sözleri, mani, atasözü, deyim ve kaybolmaya yüz tutmuş
sözcükleri derliyorum. Bu işi halkbilimcilerin, enstitülerin yapması gerekiyor.
Başkaları yapmadığı için ben yapıyorum. Şimdiye kadar 5 ciltte 2350 sayfa
derledim. Bu yıl 6. Cildi tamamlamaya çalışıyorum. 400 sayfa kadar derlemiş
durumdayım. Arap ve latin abeceleriyle Arapça yazıp giderlerini de kendim karşılayarak
yayınlıyorum.
Aşk sizce nedir, kavuşmasız mı olmalıdır
sonsuz aşklar? Kavuşmayla biter mi sizce aşklar?
-Abraham Kishon adlı İsrailli yazarın Tarla Kuşuydu
Juliet oyunu vardır. Oyun Shakespeare’nin Romeo ve Juliet oyunun finalini
tersyüz etmesiyle başlar. Yazar, Romeo ve Jüliet’i intihardan kurtarıp
evlendirir. Sonra evli bir çift olan eşlerin birbirini nasıl tükettiğini mizahi
bir dille anlatır. Ben Melih Cevdet Anday’ın aşkı “insanın türünü sürdürmesi,
karşı cinsle bir araya gelmesi için zihnin ona oynadığı bir oyun” biçiminde
tanımlamasını doğru buluyorum. Bence de aşk zihnin insanlara oynadığı en güzel
oyun. Mecnun’un gözleriyle görme, Ferhat’ın gürzüyle düşünme hali…
YUŞA ARIŞ KİMDİR?
1969’da Samandağ’da doğdu. İlk ve orta öğrenimini aynı
yerde tamamladı. Ankara Üniversitesi Basın Yayın Yüksek Okulu Gazetecilik ve
Halkla İlişkiler bölümünü bitirdi. Bir süre Mısır’da öğrenim gördü. Ulusal
gazete ve dergilerde muhabirlik yaptı. Samandağ’da yayımlanan gazetelere köşe
yazıları yazdı.
Deniz Şiirleri (1990), Öte (1993), Bir Şiirler (1996),
Güle Güle (1999), Mavi Ayin (2002), Belki (2005), Elinle Kopardığın (2008),
Kolları Bağlı (2010), Kırk Kırık (2014) ve Tanıdık (2020) şiir kitapları
yayımlandı.
Hatay Arapça dil ürünlerinden yaptığı derlemeleri
2009’da ElkiHil B@aynek (Sürme Gözlerinde), 2012’de Ene @niyni @el Ğeli
(Değerli için inliyorum), 2014’te Dürüvb El@aşk Me Rahmit Hada (Aşkın Yolları
Kimseye Acımadı), 2017’de Ya Tayr (Ey Kuş…) ve Khaltıt Rüvhi Biy Rüvha (Canını
Canıma Kardı) kitaplarında topladı. Şiir ve derleme çalışmalarını sürdürüyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder