1 Haziran 2024 Cumartesi

 

SEN ANLAT KÖŞESİ (SANATÇILAR ANLATIYOR 1) 



HATAY DEPREMİNİN “ŞİİR KİTABI” GELİYOR:


Bir yıkıntı arası bu şehir

Yakamozlar yaka paça

Götürüldü denizlerden

İnsanlar can havliyle darmadağın

 

ŞİİRİN SESİ: ŞAİR YUŞA ARIŞ ANLATIYOR

 



                          (Şair-Yazar Yuşa Arış'ın son kitabı Hatay Depremi şiirlerinden oluşuyor)

NEVİN BİLGİN

Yağmur, şakır şakır yağarken dikkatimi çeken o anı asla unutamam. Hukuk Fakültesi'nin bahçesinde elimizde şemsiyelerle çatı diplerine kuşlar gibi sığınmıştık.

Gökyüzünden boşalan yağmurun altında, çimenlere uzanmış, üzerinde hırkası, elinde bir kır çiçeğiyle yağmura meydan okuyan bu genç, ıslanırken bir yandan da mırıldanıyordu. O an, yağmurda ıslanan birisinin sıradan bir sahnesi gibi görünse de, yıllar sonra şair olacak olan Yuşa Arış’ın şiir yazmasına tanıklık ettiğim andı.

Aradan geçen yıllar, o anıyı yeniden aklıma getirdi. Yuşa, daha o zamanlar bile hayatı ve doğayı şiirleştiriyordu. Bizimse tek yaptığımız, bu büyülü anın sessiz tanıkları olmaktı. O gün ortaya çıkan şiir ise şöyleydi:

ODAK

Gördüm seni

Şarap oldu su

Özlem sevi

 

Üşüdün biraz

Ürperdin

Göğü

Gözlerime inerken dinledin

Sesin ağzımda

Gözümde gözlerin

Islak ıslak kokuyor rüzgâr

Ilk sıcağında gövdemizin

 

Öptüm

Derindim sende

Gittin

Gizeldin yine.

 

Yıllar sonra, onun dizelerinde o günün izlerini bulmak, geçmişin tozlu raflarından bir anıyı çıkarmak gibi. O günden geriye kalan ise, yağmurun melodisi ve Yuşa Arış’ın edebi yolculuğunun ilk kıvılcımlarından biriydi.

                     Yuşa Arış'ın şiirlerine konu olan Mersin çiçekleri

Şair-Yazar Yuşa Arış’la röportajımız şöyle:

Şiir hayatınızda ne zamandan beri var?

--Şiir, şiirin ne olduğunu bilmeden günümüze değin hayatımda yer kaplıyor. Ortaokulda yazdığım bir düzyazıyı okuduktan sonra Türkçe öğretmeni dersi kesip sordu. Bir arkadaşım şiire benzediğini söyledi. İlk şiir sandığım metni lise birinci sınıfta yazdım. Yerel gazeteye verdim ve yayınlandı. Sonra hep yazdım. Şiir hep yaşamımın merkezinde oldu. Yaşadıklarım yaptıklarım hep şiire yakın olmak, şiir yazabilmek amaçlıydı. Şiire daha çok zaman ayırmak için geçimimi sağladığım öğretmenlik uğraşından erken emekli oldum. Şiir benim için yaşamı duyumsamanın en kısa yolu.

Şiirde kullandığınız dil ve ifade biçimleri nelerdir? Neden arı bir Türkçeden yanasınız?

-- Mektup formunda düzyazı şiirler yazdım. Çok sayıda da kısa şiirim var. Her şiir kendi formunu oluşturuyor. Benim anadilim Arapça. Türkçeyi okulda öğrendim. Halen de öğreniyorum. Sözcüklerin anlam sınırlarını algılamaya çalışıyorum. Bunu da Türkçe sözcüklerle daha iyi yapabiliyorum. Arapça düşünürken de başka dilden sözcükleri karıştırmamaya çalışıyorum.

Sizi etkileyen şair şiir var mı, Yuşa Arış olarak hangi şairlerden etkilendiniz?

 

--Sinemacı Woddy Allen “Bir kişiden aşırırsanız hırsız, çok kişiden aşırırsanız araştırmacı olursunuz” demiş. Ben aşırmadım ama okuduğum bütün şairlerden etkilendim. Hala da etkileniyorum. Şiirim birilerinin soluğunu taşımıyor sanırım. Bulabildiğim bütün şairleri okuyorum. Başlarda Nazım, Hasan Hüseyin, Ahmet Arif gibi toplumcu gerçekçi ozanları tercih etsem de Orhan Veli, Melih Cevdet, Oktay Rifat, Cemal Süreya, Edip Cansever, Turgut Uyar, Behçet Necatigil ve Hilmi Yavuz’u da okuyordum. Hala da dönüp dolaşıp aynı isimleri okuyorum. Tabii Ahmet Oktay, Tahsin Saraç, Altay Öktem, Akif Kurtuluş ile diğer ikinci yenicileri de. Melih Cevdet bana en iyi gelen şair. Benim için Türk şiirinin doruğu O. Şiir üzerine yazanlardan Özdemir İnce’den Gülten Akın’a Mayakovski’den Eluard’a Hilmi Yavuz’dan O. Paz’a kadar ne buldumsa okudum. Adını anmadığım önemsediğim onlarca şair daha var. 

 

              Hatay Depremi ve Çaresizlik

   Son şiir kitabınız Hatay depremi üzerine sanırım. Hatay depremi hakkında yazdığınız şiirlerde hangi duygusal tonları kullanıyorsunuz. Deprem temasını nasıl işlediniz?

__Son kitabım deprem şiirleri ağırlıklı olacak. Yirmiden fazla metinde deprem var. Deprem sözcüğü dehşetin bütün boyutlarını duyurmakla kalmıyor, yaşatıyor. Zaten deprem bölgesindeki günlük rutini anlattım daha çok. Yıkılan binlerce evin arasından arabayla geçerken bile ağlamadan duramıyorsunuz. Tasarlanmış deprem şiirleri ya da destan gibi düşünmeyin. Duyduklarımı kısmen de düşündüklerimi yazdım. Düzyazıya yakın metinler de var. Şiir özellikleri zayıf olanlar yani. Bir süre sonra o deprem duygusu Gazze’ye yapılan bombardımanlarla birleşti. Acılarımız Filistinlilerinkiyle aynılaştı. Filistinliler için de birkaç metin olacak kitapta.

 

Bir yıkıntı arası bu şehir

Yakamozlar yaka paça

Götürüldü denizlerden

İnsanlar can havliyle darmadağın

O kent senin bu ülke deprem

Sensizlikler bir öykü değil

Bir ölüm çığlığı

Törensiz binlerce ölü

Toplu mezarlar içinde sevgililer

Dağlar yerinde hala

Deniz ırmak bulutlar

Ama her şey değişti

Coğrafyayı döven güç, gürültü

Gürül gürül yıkımlar arasından

Bir yıkıntı arası bu şehir

İnsanlar parça parça

Sürüldü yaşamlarından

Gurbetin yeri değişti

Kendimiz deprem

 

    İlham perisinden söz edilir hep. İlham periniz var mı?

--Yazık ki ilham perisi yok. İnsanın okuduklarından yaşantılarından içini dolduran duyguların taşma anının bir anlatımı olur olsa olsa esin perisi. Benim delicesine aşklarım oldu. Şiirlerimin önemli bir bölümünü yaşayan kadınlara yazdım. Hepsi perilerden de güzeldi. Ama şiirleri ben yazdım. Çoğu da kabul görmedi zaten.

 

    Şiirlerinizi ne kadar sürede yazıyorsunuz?

---İlk yazıldığı gibi yani zihnimden çıktığı gibi yayımladığım şiirler oldu. Üzerinde yıllarca çalıştıklarım da. Bazı çalışmaları hiç bitirmeden bıraktığım da oldu. Bakı başlıklı şiirimi iki yılda bitirebildim. Fala inanmadan fal şiiri yazmaya kalktım. İki yıl kimi bulduysam fal baktırdıktan sonra şiiri bitirebildim

BAKI

Gölgeler sarıldı kaldı

Okşaştı sözlerimiz

Gün erken

Gece geçti

 

Kücüldüm sığdım kendime

Gözlerin vardı yalnız

Gözlerin vardı yalnız

Bana ve sonsuzluğa

Gözlerin vardı yalnız

Sensizliğe

Gözlerin vardı

 

Gerçeğimdin düşüm de

Bir güzel fal olmuştun

Fincanımın içinde

Bir güzel fal

Yalnızlığım için de

 

  --Şiirin oluşmasında yaşanılan şehir, çevredeki insanlar, kültürel yaşamın önemi var mı sizce yoksa yaşanan içsel bir durum mudur şiir? Sizi etkileyen şehirler var mıdır şiir konusunda?

 

--Kuşkusuz yaşanan şehrin de insanların da kültürel ortamın da şiirin üzerinde büyük etkisi var. Okumadan, yaşamadan, duyumsamadan şiir yazmak olanaksız. Bazı kentler bana da kendilerini yazdırmışlardır. Kahire, Port Said, Mersin, Mardin, Sinop, Latkiye, Selanik ve İstanbul’u gördükten kısa süreler sonra yazdım. İstanbul’da yaşarken dönüp dolaşıp şehri yazıyorsunuz ister istemez. Metinler, ozanlar arası ilişki şehirle de kuruluyor sanki. Ama Ankara’da on iki yıl yaşadım. Kimi mekanları dışında şiirime girmedi. Sözcük olarak da kullanmadım. Şam’ı, Halep’i, Viyana’yı, Prag’ı, Budapeşte’yi, Belgrad ve Sofya’yı çok sevsem de bir dizelik yer tutmadılar şiirlerimde. Zihinde ya da kentte bir şey varsa kendi yazdırıyor. Yoksa zihnini çekiştirsen de boşuna.

 

                  Kardeş Şiirleri anlatırken

   Aşkın farklı yönleri, derinlikleri şiirlerinizde nasıl işleniyor?

--Sizin öne çıkardığınız Sevda başlıklı şiirimde aşkı, “Okşayıştan elde kalan/Öpüşten dudağımca” diye tanımlamışken Yansı’da “Sevincedir oysa/ Mutluluğun körebe dörtyönü/Hüzüncesi/Boşlukta sıkışma ve öte/Sonsuzlardan yitmede”  Bir Kovanda başlıklısında da, “Bir kovanda aşk/ Arı değilse/ Baruttur/ Bekler kanatmak için/ Kanatlarını en ince kelebeklerin” Ne Saklar’da “Aşkın bedenimdir canım/ Ne saklar şu sevini”, Deniz’e 24. Betik’te, “Muzip acılar çektim. Bir ekmeğin üzerinde ellerinle buluşmak isterken. Anızlarla yakıldım. Küllerimle tozlandı yerler/Savruldukça anladım/ Aşkı iki ceset terk eder/” diye sürüp gidiyor.

 

   Arapça derleme çalışmalarınızda hangi konuları araştırıyorsunuz?

--Hatay Araplarının bütün dil ürünlerini yazılı hale getirmeye çalışıyorum. Şiir, şarkı, ağıt, masal, ninni, öykü, tekerleme, saymaca, oyun, halay sözleri, mani, atasözü, deyim ve kaybolmaya yüz tutmuş sözcükleri derliyorum. Bu işi halkbilimcilerin, enstitülerin yapması gerekiyor. Başkaları yapmadığı için ben yapıyorum. Şimdiye kadar 5 ciltte 2350 sayfa derledim. Bu yıl 6. Cildi tamamlamaya çalışıyorum. 400 sayfa kadar derlemiş durumdayım. Arap ve latin abeceleriyle Arapça yazıp giderlerini de kendim karşılayarak yayınlıyorum.

 

   Aşk sizce nedir, kavuşmasız mı olmalıdır sonsuz aşklar? Kavuşmayla biter mi sizce aşklar?

-Abraham Kishon adlı İsrailli yazarın Tarla Kuşuydu Juliet oyunu vardır. Oyun Shakespeare’nin Romeo ve Juliet oyunun finalini tersyüz etmesiyle başlar. Yazar, Romeo ve Jüliet’i intihardan kurtarıp evlendirir. Sonra evli bir çift olan eşlerin birbirini nasıl tükettiğini mizahi bir dille anlatır. Ben Melih Cevdet Anday’ın aşkı “insanın türünü sürdürmesi, karşı cinsle bir araya gelmesi için zihnin ona oynadığı bir oyun” biçiminde tanımlamasını doğru buluyorum. Bence de aşk zihnin insanlara oynadığı en güzel oyun. Mecnun’un gözleriyle görme, Ferhat’ın gürzüyle düşünme hali…

 


YUŞA ARIŞ KİMDİR?

1969’da Samandağ’da doğdu. İlk ve orta öğrenimini aynı yerde tamamladı. Ankara Üniversitesi Basın Yayın Yüksek Okulu Gazetecilik ve Halkla İlişkiler bölümünü bitirdi. Bir süre Mısır’da öğrenim gördü. Ulusal gazete ve dergilerde muhabirlik yaptı. Samandağ’da yayımlanan gazetelere köşe yazıları yazdı.

Deniz Şiirleri (1990), Öte (1993), Bir Şiirler (1996), Güle Güle (1999), Mavi Ayin (2002), Belki (2005), Elinle Kopardığın (2008), Kolları Bağlı (2010), Kırk Kırık (2014) ve Tanıdık (2020) şiir kitapları yayımlandı.

Hatay Arapça dil ürünlerinden yaptığı derlemeleri 2009’da ElkiHil B@aynek (Sürme Gözlerinde), 2012’de Ene @niyni @el Ğeli (Değerli için inliyorum), 2014’te Dürüvb El@aşk Me Rahmit Hada (Aşkın Yolları Kimseye Acımadı), 2017’de Ya Tayr (Ey Kuş…) ve Khaltıt Rüvhi Biy Rüvha (Canını Canıma Kardı) kitaplarında topladı. Şiir ve derleme çalışmalarını sürdürüyor.

 

 


 

 




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder