21 Ağustos 2024 Çarşamba

YENİDEN İNŞAANIN BEDELİ DOĞAL HAYATIN YOKOLUŞU

DEPREMİN ARDINDAN GELEN  ÇEVRESEL FELAKET





                            Asi Nehri Kıyısında kum ocakları

NEVİN BİLGİN 

Depremin yıkıcı etkilerinin ardından Hatay, hem fiziksel hem de çevresel olarak ciddi bir dönüşüm sürecine girdi. Yıkılan binaların, harabeye dönen yaşam alanlarının yeniden inşası için büyük bir seferberlik başladı. Ancak bu süreç, beraberinde başka yıkımları da getirdi. Enkaz kaldırma çalışmaları, çimento ve beton üretimi için açılan taş ocakları ve çevresel etkileri kontrolsüzce yayılan çimento fabrikaları, Hatay'ın doğal zenginliklerini tehdit eden yeni bir kriz doğurdu.



Deprem Molozları ve Milleyha Kuş Cenneti

Deprem sonrasında, bölgedeki molozların nereye döküleceği sorunu hızla büyük bir çevre krizine dönüştü. Yıkılan binaların enkazları, yerel yönetimlerin ve inşaat firmalarının iş birliği ile taşınırken, bu atıkların nereye döküldüğü konusu tartışmaların merkezine oturdu. Hatay'ın Samandağ ilçesinde bulunan ve kayıtlı 302 kuş türüne ev sahipliği yapan Milleyha Kuş Cenneti, bu krizin en net örneklerinden biri haline geldi.

Doğa Koruma Milli Parklar Genel Müdürlüğü’nün koruması altındaki bu sulak alana, depremden geriye kalan moloz ve atıkların döküldüğüne dair haberler, bölgede yaşayan yaban hayatı uzmanları, kuş gözlemcileri ve çevreciler tarafından kamuoyunun dikkatine sunuldu. Emin Yoğurtçuoğlu gibi tanınmış kuş gözlemcileri, bu durumun yaban hayatı için büyük bir tehdit oluşturduğunu vurgulayarak, acil önlem alınması çağrısında bulundular.



Molozların bu tür koruma altındaki alanlara dökülmesi, ekosistemin dengesini bozarken, orada yaşayan kuşların yaşam alanlarını da yok etme tehlikesi taşıyor. Bu durum, sadece Hatay’ın değil, ülke genelindeki birçok doğa severin ve çevrecinin de tepkisini çekti. Milleyha’daki bu durum, insan eliyle yapılan tahribatın ne denli yıkıcı olabileceğinin bir kanıtı olarak hafızalara kazındı.

Çimento Fabrikaları ve Çevreye Yaydığı Tehdit

Hatay'daki deprem sonrası yeniden inşa süreci, bölgede faaliyet gösteren çimento fabrikalarının iş yükünü artırdı. Ancak bu fabrikaların çevresel etkileri, hem yerel halkı hem de çevreyi olumsuz etkiliyor. Çimento üretim sürecinde açığa çıkan toz ve gazlar, bölgedeki hava kalitesini ciddi şekilde düşürmekte. Özellikle solunum yolu hastalıklarına zemin hazırlayan bu kirlilik, fabrikaların yakınında yaşayan insanlar için büyük bir sağlık riski oluşturuyor.



Hava kirliliğinin yanı sıra, bu fabrikalar tarafından üretilen yüksek sesler, çevredeki yerleşim alanlarında yaşayan insanlar için rahatsızlık verici bir düzeye ulaşmış durumda. Gürültü kirliliği, günlük yaşamın kalitesini düşürmekte, uyku düzenini bozmakta ve uzun vadede psikolojik sorunlara yol açabilmektedir.

Çimento üretiminde kullanılan hammaddelerin, özellikle kalker ve marnın çıkarılması, doğaya verilen zararın başka bir boyutunu oluşturuyor. Bu hammaddelerin çıkarılması için dağların ve doğal alanların tahrip edilmesi, doğal kaynakların hızla tükenmesine yol açıyor. Üstelik bu süreç, su kaynaklarının da aşırı şekilde kullanılmasına neden olmakta, bu da çevresel sürdürülebilirliği tehdit eden başka bir unsur olarak karşımıza çıkıyor.



Moloz Döküm Alanları: Hatay’ın Yeni Çevresel Sorunları

Deprem sonrası enkazın temizlenmesiyle birlikte ortaya çıkan büyük miktardaki moloz, Hatay'da yeni döküm alanlarının oluşmasına neden oldu. Antakya ilçesi Karlısu Mahallesi’nde kurulan moloz döküm alanı, günlük olarak binlerce kamyonun giriş yaptığı bir merkez haline geldi. Bu kadar büyük miktardaki molozun doğrudan çevreye dökülmesi, uzun vadede hem toprağın hem de yeraltı sularının kirlenmesine yol açabilir.

Molozların düzensiz şekilde dökülmesi, sadece doğal çevreyi değil, aynı zamanda bölgenin tarım arazilerini ve yerel halkın yaşamını da olumsuz etkilemekte. Toprak yapısının bozulması, tarım verimliliğinin düşmesine ve ekosistemin dengesinin bozulmasına neden olabilir. Ayrıca, moloz döküm sahalarının yönetiminde yaşanan eksiklikler, çevresel felaketlerin habercisi olabilir.



Çimento Üretimi ve Maden Ocaklarının Gölgesinde Hatay’ın Geleceği

Çimento fabrikalarının çevresel etkileri, sadece hava kirliliğiyle sınırlı değil. Deprem sonrası artan inşaat faaliyetleri, Hatay’da yeni maden ocaklarının açılmasına ve mevcut ocakların kapasitesinin artırılmasına neden oldu. Bu ocaklar, doğal alanların yok edilmesine ve ekosistemin geri dönülemez şekilde bozulmasına neden olabilecek bir tehdit oluşturuyor.



Asi Nehri’nin kıyısında açılan yeni ocaklar, nehir ekosistemini ve su kalitesini olumsuz yönde etkileyebilir. Üstelik, bu ocaklardan elde edilen malzemelerin çimento üretiminde kullanılması, Hatay’daki inşaat sektörünün büyümesi için önemli bir kaynak oluşturuyor. Ancak, bu büyümenin bedeli, ne yazık ki çevresel yıkım olarak geri dönüyor.

Hatay’ın yeniden inşa süreci, bir yandan şehrin ayağa kalkmasına ve halkın evlerine dönmesine yardımcı olurken, diğer yandan doğal hayatı ve çevreyi geri dönülmez şekilde tahrip ediyor. Molozların koruma altındaki alanlara dökülmesi, çimento fabrikalarının yaydığı kirlilik ve maden ocaklarının açılması gibi sorunlar, şehrin geleceğini tehdit eden büyük çevresel sorunlar olarak karşımıza çıkıyor.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder