BELİRSİZLİĞE HUMMALI BİR HAZIRLIK
İNSANIN ÇELİŞKİSİ VE KIŞ HAZIRLIKLARI
NEVİN BİLGİN
İnsanoğlu, belirsizliklerle hep başa çıkma mücadelesi içinde. Kış hazırlıkları da geçmişten gelen bir gelenek olsa da bu çabanın en somut ve eski örneklerinden. Şehirlerde bile artık hummalı bir hazırlık var kışa. Buna ekonomik koşulların belirsizliği de eklenince kendisini güvende hissetmeyen ve geçmişten getirdiği "açlık" olgusunu da bilinçaltından güncele taşıyan insanoğlu, uzun ve soğuk kış günlerine stok yapmayı, buzlukları malzemelerle doldurmayı, yiyecek kurutmayı, kavanozlarca reçel, konserve, turşu hazırlamayı artık bir seramoniye çevirmiş durumda.
Tüm bu hazırlıklar, sanki bir güvence arayışı, belirsizliğe karşı bir kalkan gibi. Ancak, hayatın kendisi bu güvenceyi sorgulatan bir ironiyi içinde barındırır. Her şeyin mükemmel planlandığı bir dünyada bile kimin garantisi var ki yarına çıkacağımızın?
İnsanoğlunun bu köklenme ve geleceği güvence altına alma çabası, aslında varoluşsal bir çelişkiyi ortaya çıkarıyor. Hiç ölmeyecekmiş gibi yaşamak, dolapları ve buzlukları doldurmak, yarınlara hazırlık yapmak bir yandan huzur verirken, öte yandan hayatın geçici ve kırılgan yapısını unutturuyor insana.
HATAY'DA DEPREMZEDE BUZLUKLARI
Hatay depremini Ganimet Arış Çivi'nin anlattığı, deprem sonrası ortaya çıkan manzara bu durumu ne güzel de anlatıyor.
İnsanlar, ansızın gelen felaket karşısında evlerinden kaçarken, evlere biriktirdikleri eşyalar gibi, büyük titizlikle hazırladıkları yiyeceklerin, buzluklara koydukları gıdaların bir anda anlamsızlaştığını gördüler. Çocuklarını kucaklayıp dışarı fırlayan depremzedeler, saatler sonra açlık ve çaresizlikle buzluklardaki yiyecekleri geri almaya çalışıp, çökmek üzere olan evlere girip buzluklardan yiyecekleri alıp, ateşler yakıp, bu yiyeceklerle hayatta kalmaya çalıştılar. Bu sahneler, insanların belirsizlikle ve varoluşsal korkularıyla nasıl yüzleştiğini bir kez daha gözler önüne seriyor.
Deprem, tıpkı hayatın kendisi gibi, insana hazırlığın ve planlamanın ötesinde, kontrol edilemeyen güçlerin varlığını hatırlatıyor.
Kış hazırlıkları, geleceğe yönelik bir tedbir ve hayatta kalma içgüdüsünün dışavurumu olsa da, bir yandan da hayatın geçici ve kırılgan yapısını insanoğlunun unutmaması gerekiyor aslında.
Felaketler, ani olaylar, kazalar, hastalıklar, yaşamdan kopuşlar, insanoğlunun hayatının ne kadar kırılgan olduğunu ve insanın doğaya karşı ne kadar savunmasız kaldığını gösteriyor.
Kışa yönelik yapılan hazırlıkların sadece bir "güvence" olmadığını, aynı zamanda hayatın belirsizliğine karşı bir direnç ve çelişki olduğunu da unutmamak gerekiyor.
RİTÜEL VE GELENEK, YİYECEĞE ULAŞMA ZORLUĞU
Bunlar ortadayken kış hazırlıkları halen pek çok toplumda önemli bir ritüel ve gelenek olarak sürdürülüyor. Özellikle kırsal bölgelerde, kışın sebze ve meyvelere ulaşmanın zorlaştığı zamanlarda, taze ürünlerin kurutulması, kavurma ya da konserve olarak saklanması, ailelerin hayatta kalma stratejilerinin bir parçası haline gelmiştir.
Üzerinde akademik çalışma dahi yapılan Erzurum mutfak kültüründe yapılan kış hazırlıkları, bunun önemli bir örneğidir. Taze fasulye, domates, kabak gibi sebzeler, üzüm, kayısı ve dut gibi meyveler kurutularak kışa hazırlanırken, aynı zamanda tereyağı ve peynir gibi ürünler de özel tekniklerle saklanıyor. Ancak bu gelenek, modern yaşamın ve şehirleşmenin etkisiyle giderek azalıyor.
Köylerden şehirlere göç eden birçok kişi, bu tür hazırlıkları sürdürmekte zorlanmakta ya da tamamen bırakmaktadır. Genç nesiller, bu tür uğraşları vakit kaybı olarak görmekte ve hazır ürünlere yönelmektedir. Ancak, bu geçişin beraberinde getirdiği başka sorunlar da vardır. Marketlerde satılan hazır ürünlerin besin değerlerinin düşük olması ve sağlık açısından zararlı olma riski, geleneksel kış hazırlıklarının önemini bir kez daha ortaya çıkarır. Doğal yöntemlerle hazırlanmış ve mevsiminde toplanmış yiyecekler, sürdürülebilir ve sağlıklı beslenmenin temel taşlarını oluşturmaktadır.
Günümüz dünyasında, kış hazırlıkları bir yandan eskiye dair bir ritüel olarak unutulurken, diğer yandan online satışlarla yeniden canlanıyor. Yöresel ürün satan işletmelerin artışı, insanların geleneksel ürünlere olan ilgisinin sürdüğünü gösteriyor. Ancak, bu ilgi ne kadar devam edecek ve yeni nesiller bu kültürel mirası nasıl sahiplenecek, belirsiz.
DOĞU VE BATI KÜLTÜRÜNDE KIŞA HAZIRLIK
Doğu toplumlarında, özellikle kırsal kesimlerde yapılan kış hazırlıkları insanoğlunun varolma çabasının en eski ve somut örneklerinden biridir. Yiyecekleri kurutmak, dondurmak, reçeller, turşular yapmak gibi gelenekler, insanların sadece soğuk günlere karşı değil, aynı zamanda belirsizliğe karşı verdiği bir savaştır.
Bu hazırlık kültürü, Batı ve Doğu toplumları arasında önemli farklılıklar ortaya koyar. Doğu toplumlarında kışa hazırlık bir ritüel, bir zorunluluk olarak yaşanırken, Avrupa toplumlarında bu olgu neredeyse yok denecek kadar zayıftır. Batı’daki büyük şehirlerde, modern yaşamın getirdiği olanaklar, sürekli erişilebilir taze yiyecekler ve büyük süpermarketler bu hazırlık ihtiyacını ortadan kaldırmıştır. Avrupa’daki evlerde küçük buzdolapları ve dışarda yeme alışkanlıkları kültürel farklılıkları ortaya koymaktadır. Doğu’da büyük kilerler, dolaplar, hatta bahçelerde yapılan hazırlıklar kışa direnme yanında güvensizliğin de simgesidir.
Bu farkın altında yatan en temel nedenlerden biri, göçebelik ve yerleşiklik arasındaki yaşam tarzı farklılıklarıdır. Göçebe yaşam süren topluluklar, tarihsel olarak doğanın döngüsüne daha bağımlıydılar. Açlık, susuzluk ve yiyecek kıtlığı gibi temel hayatta kalma sorunları vardı. Anadolu’da ve Orta Doğu'da hâlâ süren kış hazırlıkları, bu tarihsel geçmişin bir yansımasıdır. İnsanlar, göçebe geçmişlerinden gelen açlık korkusuyla bugün hâlâ yiyecekleri kurutur, saklar ve kışın zor günlerine karşı bir güvence ararlar.
Batı toplumları, tarımsal devrim ve endüstrileşme sürecinde doğadan nispeten uzaklaşmış, teknolojiye ve lojistik sistemlere daha bağımlı hale gelmiştir. Avrupa’daki kışlar, yiyecek tedariki açısından bir tehdit olmaktan çıkmış, soğuk aylar boyunca taze yiyeceklerin kolay erişilebilir olması alışkanlıkları değiştirmiştir. Süpermarketlerin 24 saat açık olması ve lojistik sistemlerin güvenilirliği, Avrupa toplumlarını geleceğe yönelik stok yapma ihtiyacından kurtarmıştır. Avrupa’da yaşayan insanlar için açlık olgusu artık uzak bir tarihsel hatıra, oysa Doğu toplumları için bu tehdit hâlâ canlıdır ve kış hazırlıklarının merkezinde yer alır.
Kış hazırlıkları aynı zamanda bir kültürel miras ve toplumsal dayanışma biçimidir. Özellikle kırsal kesimlerde, kış hazırlıkları kolektif bir ritüel olarak yaşanırken, aileler ve komşular, birlikte kurutmalar yapar, yiyecekleri paylaşır ve bu süreç, toplumsal bağların güçlenmesine hizmet ederler. Batı toplumlarında bu tür toplu hazırlıklar yerini bireysel tüketim alışkanlıklarına bırakmıştır. Büyük şehirlerdeki süpermarketler, insanlar arasındaki bu dayanışma ruhunu zayıflatmış ve tüketim odaklı bir yaşam tarzı geliştirmiştir.
Kaynak:
Erzurum'da Kışa Hazırlık Araştırması
https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/871405
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder