BAHÇELİ'NİN HAMLELERİ VE SONUÇLARI
2002'DEN BU YANA ÖNEMLİ HAMLELER VE SON ÖCALAN ÇAĞRISI
NEVİN BİLGİN
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin 1 Ekim'de TBMM açılışında başlattığı yeni hamleler siyasi kulislerde oldukça yankı buldu.
Bahçeli’nin son dönemdeki tutum değişikliğine gerekçe olarak, Orta Doğu’daki savaşın Türkiye'yi de içine çekme olasılığına karşı iç siyasette "mutabakat cephesi" oluşturma çabası yanında, dış politikada da belirsizliklere karşı "ülkenin birliğini sağlamlaştırma hamlesi", aynı zamanda iç siyasette dengeleri yeniden şekillendirme, iktidar blokunu güçlendirme ve de anayasa değişikliği için de bir zemin olarak görülmekte.
Bahçeli'nin siyasi manevraları ve uzun vadeli stratejileri Türkiye'nin siyasal sistemini büyük ölçüde etkiledi. Bahçeli, yalnızca MHP'nin lideri olarak değil, Türkiye’nin yönetim sistemi ve iç politikasındaki dönüşümleri şekillendiren önemli bir figür olarak da ön plana çıktı.
Normalleşme Çağrıları ve Cumhur İttifakını Sağlamlaştırma Adımları
Orta Doğu’daki savaş ve istikrarsızlığın Türkiye için büyük bir güvenlik riski oluşturduğu bir dönemde, Bahçeli’nin yaklaşımı, Türkiye'nin bu bölgesel krizden etkilenmemesi için içeride güçlü ve birlik içinde bir toplum yaratma amacı taşırken, özellikle, iç siyasetteki gerilimlerin artmaması ve muhalefetin daha fazla güç kazanmaması için Cumhur İttifakı'ndaki konumunu sağlamlaştırma gayreti de taşıyor.
Bahçeli, hamleleri ile milliyetçi tabanı korumaya çalışırken aynı zamanda da Cumhur İttifakı'nın sürdürülebilirliğine de büyük ölçüde katkı sunmuş oluyor. İç cephede sağlam bir duruş sergilemenin, dış tehditlere karşı Türkiye'yi daha dirençli hale getireceğini savunan Bahçeli, bu sayede hem Türkiye'nin iç istikrarına katkıda bulunmayı, hem de olası bir dış kriz anında iç siyasetin çatışmalardan uzak tutulmasını da hedefliyor.
1999'a Atıf ve Öcalan'a Çağrı
1999'da Öcalan'ın yakalanması ve MHP'nin de içinde bulunduğu ANAP; DSP ve MHP koalisyon hükümeti döneminde MHP'nin oynadığı role de dikkat çeken Bahçeli'nin, "Öcalan getirilirken 'her türlü hizmete hazırım' dediğini" hatırlatması ve Öcalan'dan "PKK'nin tasfiyesi çağrısı"nı tek taraflı olarak istemesi çağrısı da Türkiye'nin iç dengeleri yanında, dış politikada oynayacağı dengeleri de değiştirecek önemli bir açılım hamlesi olarak görülüyor.
Bahçeli'nin Devlet-Millet ilişkisine ilişkin tanımlaması, devlet ve milletin ayrılamayacağı bunun bölücülük olduğunu vurgulaması da parti tabanlarını yakınlaştırmaya dönük bir çağrı olma özelliği taşıyor.
Varlığını Güçlendirmeye Çalışıyor
Bahçeli'nin attığı adımlarla şimdiye kadar Cumhur İttifakı'ndaki yerini güçlendirdiği açık. Türkiye’nin dış politikadaki duruşunu "kararlılık ve güç" temaları etrafında şekillenmesine destek veren Bahçeli, Türkiye’nin ekonomik kalkınma yolunda dış baskılara karşı dirayetli bir politika izlemesi gerektiğini savunurken, Başkanlık sistemiyle daha hızlı karar alma mekanizmalarına sahip, ülkenin krizlere karşı dirençli olabildiği konusunda ısrarcı bir tavır sergiliyor.
Bahçeli’nin Gelecek Stratejileri ve Duruşu
Son dönemde sıkça tekrarladığı "bağımsız ve güçlü Türkiye" vurgusu, onun Türkiye'nin hem ekonomik hem de askeri anlamda kendi kendine yeterli olma hedefini desteklediğini gösteriyor. Bu stratejiler, hem MHP’nin milliyetçi tabanını mobilize etmek hem de Cumhur İttifakı’ndaki pozisyonunu güçlendirmek amacı taşıyor.
2023 seçimlerinde Cumhur İttifakı'nın başarısı, büyük oranda Bahçeli'nin Erdoğan’a verdiği stratejik desteğin sonucuydu. MHP’nin 2023’te aldığı %10’a yakın oy oranı, ittifakın Parlamento'daki dengesini korumasına yardımcı oldu.
15 Temmuz Dönüşümü
Bahçeli’nin Erdoğan'la kurduğu ittifak, özellikle parlamenter sistemin sona erdirilerek başkanlık sistemine geçilmesinde kilit rol oynarken, 2016’daki darbe girişiminden sonra Türkiye’nin iç politikasının dönüşümü ve şekillenmesinde de büyük rol oynadı.
MHP, hem Cumhurbaşkanı Erdoğan'a verdiği destek hem de koalisyon hükümetinde üstlendiği kritik rollerle, Türkiye'nin siyaset sahnesinde kilit bir aktör oldu. Bahçeli’nin, Türkiye’nin yeni siyasi sistemine verdiği destek, bugünkü siyasal dengelerin oluşumunda belirleyici oldu.
Bahçeli'nin Geçmişteki Rolü
Devlet Bahçeli, 1997 yılında Alparslan Türkeş'in vefatının ardından MHP'nin genel başkanı oldu ve partiyi 1999 seçimlerinde büyük bir başarıya taşıyarak koalisyon hükümetinde yer aldı. Üstelik sol bir partiyle koalisyon hükümetinde yeralırken, milliyetçi tabanın karşı çıkacağı direnç göstereceği pek çok kararın içinde olarak bu direnin oluşmasını da engellemiş oldu.
1999'daki Tavır ve Öcalan
1999 yılında PKK lideri Abdullah Öcalan'ın yakalanması ve yargılanması sürecinde Bahçeli, idam cezası tartışmalarında önemli rol aynadı. O dönemde idam cezasının kaldırılması yönündeki baskılar karşısında Bahçeli, siyasi olarak daha pragmatik bir tutum sergiledi. Bu pragmatizm, MHP’nin hükümetteki varlığını sürdürmesini sağladı.
Öcalan 28 Nisan 1999'da idam cezasına çarptırıldı, bu ceza Anayasa ve TCK'daki değişikliklerle ağırlaştırılmış müebbete çevrildi. Bu dönemde MHP'nin tutumu önemliydi.
3 Kasım Çağrısı, Abdullah Gül'ün Cumhurbaşkanı Olması ve 2017 Referandumu
Bahçeli’nin liderliğindeki MHP, 2002'deki koalisyonun sona erdirilmesi ve 3 Kasım 2002 erken seçim çağrısı konusunda da kilit rol oynadı.
Ak Parti'nin önlenemeyen iktidarı bu çağrıyla birlikte Türkiye'de kurulmuş olurken, Abdullah Gül'ün cumhurbaşkanı olabilmesi için TBMM'de gerekli çoğunluğun sağlanması ve 2017'de başkanlık sistemine giden anayasa değişikliğinde MHP'nin büyük katkısı ile sağlanmış oldu.
Özellikle 2015 seçimlerinde AK Parti ile yaşanan koalisyon görüşmelerinin sonuçsuz kalması sonrası Bahçeli’nin Cumhurbaşkanı Erdoğan’a olan desteği, partiyi Cumhur İttifakı’nın ana bileşenlerinden biri haline getirdi. 2016’daki darbe girişimi sonrası Bahçeli’nin başkanlık sistemine verdiği destek, Türk siyasetinde yeni bir dönemin kapılarını açtı.
2017 anayasa referandumunda evet diyeceklerini açıklayan Bahçeli, 15 Temmuz Darbe Girişimi sonrasında da devletin yeniden yapılandırılmasında AKP'nin yanında yeraldı. Bahçeli'nin çağrısıyla "Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi"ne geçişin önü de açılmış oluyordu.
Başkanlık sistemi, Bahçeli’nin destekleriyle Türkiye’nin yönetim yapısını kökten değiştirdi ve Bahçeli bu süreçte Cumhurbaşkanı Erdoğan’la kurduğu yakın ilişkiyi güçlendirerek MHP’yi siyasi sistemin ayrılmaz bir parçası haline getirdi.
Erken Seçim Çağrıları
Bahçeli’nin siyasetteki en dikkat çekici manevralarından biri, erken seçim çağrıları oldu. 2002'deki erken seçim çağrısı yanında 2015'teki seçim gecesi yaptığı muhalefette kalma çağrısı ve erken seçime gidilmesi süreci ardından 2018 yılında yaptığı erken seçim çağrısı, Türkiye'deki seçim takvimini değiştiren ve önemli kırılmalar yaratan tarihler oldu. Bu çağrılar AKP'nin meşruiyetini güçlendirme yanında, AKP ve MHP ittifakının da güçünü pekiştirmiş oldu. Bahçeli, erken seçim çağrısıyla sadece siyasetteki belirsizlikleri ortadan kaldırmakla kalmadı, aynı zamanda Cumhur İttifakı'nın halk nezdindeki meşruiyetini güçlendirdi. Erken seçim çağrıları, Bahçeli’nin siyasi arenadaki manevra kabiliyetini gösteren bir diğer önemli stratejik hamleydi. Bu hamleyle, Cumhur İttifakı'nın seçim kampanyası sürecini kontrol altına aldı ve ittifakın güç kaybetmeden yoluna devam etmesini sağladı.
Bahçeli’nin Terörle Mücadeledeki Tutumu
Devlet Bahçeli, milliyetçi tabanın en çok hassasiyet gösterdiği konulardan biri olan terörle mücadele konusunda her zaman sert bir tutum sergiledi. Bahçeli'nin özellikle PKK’ya karşı aldığı kararlı duruş, MHP'nin milliyetçi seçmen kitlesi üzerinde güçlü bir etki yarattı. 1999 yılında Abdullah Öcalan’ın yakalanması ve yargılanması sürecinde Bahçeli, idam cezası konusunda net bir tavır takınmış ve Öcalan’ın idam edilmesi gerektiğini savunmuştu. Ancak o dönem koalisyon hükümetinin dengeleri ve Avrupa Birliği ile yürütülen üyelik müzakereleri, Bahçeli’nin bu konuda daha esnek bir politika izlemesine neden oldu.
Terörle mücadelede kararlı ve tavizsiz bir politika izleyen Bahçeli, özellikle son yıllarda Türkiye’nin Güneydoğu’daki operasyonlarına ve sınır ötesi askeri harekâtlara tam destek verdi. Suriye’nin kuzeyine yönelik operasyonlarda ve PKK ile mücadelede Bahçeli, Erdoğan hükümetinin en büyük destekçilerinden biri oldu. Bahçeli, Türkiye’nin milli güvenliği ve toprak bütünlüğü konusunda asla taviz verilmeyeceğini sık sık dile getirdi ve bu duruşu, MHP’nin milliyetçi tabanının desteğini kazanmasını sağladı.
Ekonomik Kriz Dönemlerinde Bahçeli'nin Tavrı
Türkiye’de 2020’li yıllarda derinleşen ekonomik kriz, siyasi partilerin politikalarını yeniden gözden geçirmesine yol açtı. Bu dönemde Bahçeli, ekonomik krizin faturasını dış güçlere ve ekonomik manipülasyonlara bağlayan bir söylem geliştirdi. Bahçeli, özellikle döviz kurundaki dalgalanmaların dış güçlerin Türkiye'ye yönelik ekonomik saldırıları olduğunu savunarak, hükümete destek vermeye devam etti. Bahçeli’nin bu süreçte hükümete verdiği destek, AK Parti ile MHP arasındaki ittifakın devamlılığını sağlamada kritik bir rol oynadı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder